Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/141 E. 2022/2113 K. 11.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 17. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/141
KARAR NO : 2022/2113

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … ( …)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/11/2020
NUMARASI : 2018/1041 Esas- 2020/978 Karar
DAVACILAR : 1-… -T.C. NO: …
2-… – T.C. NO: …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLLERİ : Av. …- ..
: Av. …-..
: Av. …..
: Av. …
: Av. …
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

Birleşen Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/523 Esas 2020/583 karar sayılı dosyası,
DAVACILAR : 1- … – TC …
..
2- … – TC …
VEKİLİ : Av. … -..
DAVALI : … ..
..
VEKİLLERİ : Av. …..
DAVA TARİHİ : 09/09/2020
KARAR TARİHİ : 11/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/12/2022

Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/11/2020 tarih, 2018/1041 Esas ve 2020/978 Karar sayılı kararı aleyhine taraflarca istinaf başvurusunda bulunduğundan dosyanın yapılan incelemesi sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; …. tarihinde sürücü …. plakalı aracı kullanırken meydana gelen tek taraflı kazada ….’un vefat ettiğini, müteveffanın ölümü ile anne ve babası olan davacılar … ve …’un desteklerinden yoksun kaldıklarını, …. plakalı aracın kaza tarihindeki ZMM sigortasının davalı tarafından düzenlendiğini, davacıların uğradığı destekten yoksun kalma zararının tazmin edilmediği ileri sürülerek fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere 5.000 TL’nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmesi talep etmiş, davacılar vekili dava değerini … için 65.170,00 TL’ye ve davacı … için 52.769,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesinde; davacılar tarafından sunulan ek dava dilekçesinin taraflarına tebliğ edilmeksizin, davalı tarafın savunma ve delil sunma haklarını kısıtlanmak sureti ile, davaların birleştirilmesine karar verilmesinın yerinde olmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin dava kapsamında herhangi bir hukuki sorumluluğunun bulunmadığını, kaza tarihi itibari ile müteveffanın çalıştğı işyerine ait ve Sosyal Güvenlik Kurumuna ait belgeler ile Esnaf ve Sanatkarlar Odasından ücret araştırması yapıldıktan sonra bilirkişi tarafından tazminat hesabına yönelik rapor hazırlanması gerektiğini ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/523 Esas 2020/583 karar sayılı dosyasında; davacı vekili dava dilekçesinde; 21/10/2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasında vefat eden ….’un desteğinden yoksun kalan başvuru sahiplerinin Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1041 Esas sayılı dosyasında daimi maluliyet zararının ödenmesi için dava açtıklarını, davanın derdest olduğunu, … için ….TL ve … için ….TL olmak üzere toplam….TL bakiye tazminatın davalıdan tahsili ile kaza tarihinden itibaren avans faiz ile birlikte müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince; asıl dosyada davaya konu toplam 117.939,00 TL’lik tutar için 38.275,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, diğer kısım hakkında yargılama aşamasında ödemeyle konusuz kaldığı anlaşıldığından esas hakkında hüküm verilmesine yer olmadığına, birleşen dosyadaki davanın kabulü ile; davacı … için 84.737,73 TL ve davacı … için 47.323,26 TL’nin 31/12/2013 tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili süresi içerisinde sunduğu istinaf dilekçesinde; birleştirilen dosyaya sunulan 09.09.2020 tarihli ek dava dilekçesinin taraflarına tebliğ edilmediğini ve yargılamanın bu şekilde devam ettiğini, asıl ve birleşen dosyada talep edilen tazminatların zamanaşımına uğradığını, asıl davada faiz istenmemesine rağmen talep aşılarak faiz verilmesinin hatalı olduğunu, esas dosyadan alınan tazminat hesabına esas olmak üzere davacıların gelirleri usulüne uygun olarak belirlenmediğini, davacıların murisinin öğrenci olduğu ve pazarlamacıda çalıştığı iddia edilmiş ise de bunun ispatlanmadığını, murisin araç sürücüsü olduğunu ve emniyet kemeri takmadığı için müterafik kusurunun bulunduğunu, murisin asil ve tam kusurlu olduğu için davacıların tazminat talep haklarının olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili davalı istinafına karşı sunduğu cevap ve istinaf dilekçesinde; daha önce verilen kararda istinaf konusu yapılan hususların yeniden istinaf konusu yapılmasının mümkün olmadığını, önceki kararın davalı tarafından istinaf edilmediğini ve onun yönünden kesinleştiğini, birleşen dosya yönünden verilen kararın doğru olduğunu, kaldırma kararı sonrası alınan bilirkişi raporunda asıl dosya yönüyle maddi hata yapıldığını tazminat miktarları poliçe limitini aştığından garameten hesaplama yapılarak davacıların toplam tazminat miktarlarının toplam 55.981,60 TL olduğunu, bu hususun yeniden yargılama gerektirmediğini ve düzeltilmesini gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili davacı istinafına karşı cevap dilekçesinde önceden incelenen hususlar yönünden kazanılmış hak oluştuğu iddiasının yersiz olduğunu, murisini ne kadar gelir elde ettiğinin ispat edilemediğini, karar da maddi hata yapıldığı iddiasını kabul etmediklerini belirterek kendi ileri sürdükleri hususlar yönünden kararın kaldırılmasını davacıların istinaf taleplerinin reddini istemiştir.
HMK 355 maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde,
Dava trafik kazası nedeniyle maddi (destekten yoksun kalma) tazminatı davasıdır.
Mahkemece 23.11.2016 tarihinde verilen 2014/1838 Esas-2016/1960 sayılı kararı davacılar vekilinin ve davalı vekilinin istinafı üzerine Gaziantep BAM 17. Hukuk Dairesinin 13.04.2017 tarih ve 2017/474-473 sayılı kararı ile “gerekçeli kararda gerekçe bölümünde davacı …’un zararının 24.563,69 TL, davacı …’nin gerçek zararının 30.178,82 TL olarak belirtilmesine karşılık hükümde davacı … için 34.389,47 TL ve davacı … için 27.567,93 TL tazminatın tahsiline” ibaresine yer verildiği, hüküm ve gerekçe arasında çelişki bulunduğu ve sair istinaf gerekçeleri incelenmeksizin” şeklindeki gerekçe ile kaldırılmıştır.
Mahkemece 13.09.2017 tarihinde verilen 2017/1652-359 sayılı hüküm davacılar vekilinin istinafı üzerine Gaziantep BAM 17. Hukuk Dairesi 19.10.2018 tarih 2017/2206-2018/1198 sayılı kararı ile “desteğin kaza tarihinden önceki SGK hizmet döküm cetvelinin getirtilmesi, çalıştığı iş yerlerine müzekkere yazılarak kazadan önce aldığı net ücretin sorulması, desteğin yanında çalıştığı iddia edilen …’nın yahut hizmet döküm cetvelindeki işverenin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi ve bunların sonucuna göre aktüer bilirkişiden ek rapor alınması gerektiği” şeklindeki gerekçe ile kaldırılmıştır.
Davalı vekilinin mahkemece verilen ilk kararı istinaf ettiği, istinaf dilekçesinde kararın gerekçe kısmı ile hüküm kısmının hatalı olduğunu belirterek istinaf ettiği kaldırma kararı sonrası verilen kararı ise istinaf etmediği tespit edilmiştir. Mahkemece verilen ikinci kararın davalı yönünden kesinleştiği ve davacı açısından ise kazanılmış hak teşkil ettiği iddiası davacı vekilince ileri sürülmüşse de bu iddianın yerinde olmadığı zira mahkemece asıl dosya yönünden yeniden verilen üçüncü kararda önceki kararlarda verilen miktardan fazla miktara hükmedildiği için istinaf hakkının olduğu anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin birleştirilen ek davanın dava dilekçesinin tebliğ edilmediği ve cevap hakkını kullanamadığı yönündeki itirazlarının yerinde olmadığı zira dosya birleştirildikten sonra ek davanın dava dilekçesi ile birleştirme kararının davalı tarafa tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin dilekçe tebliğ edilmeden ve dilekçe tebliğ edildikten sonra olmak üzere iki kez cevap dilekçesi sunduğu anlaşılmıştır.
01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.3. maddesinde; “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır.” şeklinde düzenlenmiştir. Genel Şartların A.5. Maddesinde sigorta kapsamına giren teminat türleri belirtilmiş, A.6. maddesinin (c) bendinde ise “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ve (d) bendinde “Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri” zorunlu mali sorumluluk sigortası teminatının dışında kalan hallerden sayılmıştır.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları A.3. maddesine ve A.5. maddesinin (ç) bendine göre, üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla oluşan destek zararları, destekten yoksun kalma (ölüm) teminatı kapsamındadır. Bunun sonucu olarak, sigortacının destek zararlarından sorumlu olması için, motorlu aracın işletilmesi sırasında ölen kişinin mutlaka üçüncü bir kişi olması gerekir.
Yine Genel Şartların A.6. maddesi (d) bendine göre, destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber, destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin teminat kapsamı dışında tutulması nedeniyle asli kusuru ile kendi ölümüne neden olan sürücü murisin tam kusuruna isabet eden destek tazminatı sigorta teminatı kapsamında bulunmamaktadır. (Aynı yönde HGK’nun 20/04/2021 tarih, 2020/17-191 Esas ve 2021/514 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 4. H.D.nin 2021/6412 E. 2021/10746 K., Yargıtay 4. H.D.nin 2021/6640 E. 2021/10265 K., Yargıtay 4. H.D.nin 2021/5899 E. 2021/9799 K.)
Dava konusu kazanın ise 21.10.2013 tarihinde meydana geldiği ve …… plakalı araç sürücüsü olan ve davacıların desteği …’un vefat ettiği, müteveffa araç sürücüsü %100 kusurlu olduğu tespit edilmiştir. ZMM sigortacısı işletenin üçüncü şahıslara verdiği zararı poliçe limitine kadar sigortalamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 15.06.2011 tarih 2011/17-142 E – 2011/411 K sayılı kararı ile sigortalı aracın sürücüsü olan davacıların desteğinin asli kusurlu olduğu olayda desteğin mirasçılarının 3. kişi sıfatıyla sigortacıdan tazminat isteyebileceğine karar vermiştir. Karara göre; KTK 92. maddesi işletenin eşinin, usul ve fürunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararın zorunlu sigortacıdan istenemeyeceği yönündeki hükmü dikkate alındığında anılan yakınların ölüm ve yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararların sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir. Maddede araç şoförünün desteğinden yoksun kalanların zararı kapsam dışı bırakılmamıştır. Bundan ayrı olarak doktrinde sürücünün desteğinden yoksun kalanlar üçüncü kişi kabul edilmektedir. Destekten yoksun kalma tazminatı ölenin yakınlarına miras yoluyla geçen bir hak değil, destekten yoksun kalanların şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Sonuç olarak gerçekleşen trafik kazasında kısmi kusurlu olan desteklerinin sürücüsü olduğu aracın ZMM sigortacısından üçüncü kişi sıfatıyla davayı açan davacıların destekten yoksun kalma tazminatı isteyebileceği belirtilmiştir. Somut olayda davaya konu aracın poliçesini başlangıç tarihi ile kaza tarihi dikkate alındığında 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMM Sigortası Genel Şartlarının uyuşmazlığa uygulanması mümkün olmadığından davacıların destekten yoksun kalma zararları poliçe teminatı içerisindedir. Bu sebepten dolayı aksi yöndeki istinaf gerekçeleri yerinde görülmemiştir.
2918 sayılı yasanın 109. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.
Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.
Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır.
Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.
Diğer hususlarda, genel hükümler uygulanır.” hükmünü içermektedir.
5237 sayılı yasanın 66. maddesinde “(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda 8 yıl geçmesiyle düşer.” hükmünü içermektedir.
Davacıların murisinin kazayı 21.10.2013 tarihinde gerçekleştirdiği davanın ise 31.12.2013 tarihinde açıldığı ve davacılar tarafından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla talepte bulunulduğu anlaşılmıştır. Davacılar tarafından ek davanın da 09.09.2020 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. Her iki dava tarihi gözetildiğinde TCK 66/1-e maddesi gereğince 8 yıllık uzamış zamanaşımı süresi dikkate alındığında zamanaşımı süresinin dolmadığından aksi yöndeki istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.
Davacılar vekili tarafından 31.12.2013 tarihinde açılan dava dilekçesinde faiz talep edilmediği anlaşılmıştır. Mahkemece daha önce verilen her iki kararda da davacılar vekilinin faiz talebi olmadığı için faize hükmedilmemiştir. Asıl dava yönüyle dava dilekçesinde faiz talep edilmediği ancak mahkemece talep aşılarak dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi yerinde görülmediği için istinaf itirazının kabulü ile kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
6098 sayılı Borçlar Kanun’un, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanununun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır. Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı Borçlar Kanun’un 52. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanununun 44.maddesi) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde, her somut olayın özelliğine göre, olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK’nın 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Eldeki davada davacıların murisinin tek taraflı kaza yaptığı ve kaza tespit tutanağında emniyet kemerinin takılı olmadığı kodunun işaretlendiği anlaşıldığından bu husususun mahkemece değerlendirilmesi gerektiği ancak mahkemece değerlendirilmediği anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Murisin gelirine ilişkin olarak ikinci karar üzerine verilen kaldırma kararında ne şekilde işlem yapılacağının belirtilmiştir. Dosya içerisinde bulunan ve hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda poliçe limitinin şahıs başına 250.000,00 TL olduğu, ihtimalli hesaplama yapıldığı mahkemece bilirkişi heyetince TÜİK internet sayfasından alınan emsal ücrete göre yapılan hesaplamanın hükme esas kabul edildiği ancak bu kabulün yerinde olmadığı zira bu kabulü destekleyen somut delillerin olmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece davacının SGK kayıtlarında da belirtilen asgari ücret dikkate alınarak yeniden hesaplama yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Kabule göre mahkemece verilen kararda infaz aşamasında dikkate alınması gereken önceki karar gereğince ödenen miktarın düşülmesinin hatalı olduğu anlaşılmıştır.
Bu itibarla taraf vekillerinin istinaf talebinin ayrı ayrı kabulüne ve HMK.353/1-a,6 maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur
HÜKÜM :Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf talebinin KABULÜNE,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/11/2020 tarih ve 2018/1041 Esas- 2020/978 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Taraflarca peşin yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Taraflarca karşılanan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda değerlendirilmesine,
5-Davalı … tarafından tehiri icra talebi kapsamında …….İcra Dairesinin ….. Esas sayılı mehil vesikası ile yatırılan -…… Bankası A.Ş. ……..- ….. Tarihli- ….. Numaralı…. TL’lik teminat/teminat mektubunun yatırana İADESİNE,
6-Kararın kesin olması nedeniyle tebligatların ve harç tahsil/iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 11/11/2022

Başkan Üye Üye Katip
… … … …

..