Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/575 E. 2022/517 K. 21.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/575
KARAR NO : 2022/517

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/01/2020
NUMARASI : 2019/127 Esas- 2020/28 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU :
KARAR TARİHİ : 21/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :04/04/2022

Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/01/2020 tarih, 2019/127 Esas ve 2020/28 Karar sayılı kararı aleyhine davalı vekili istinaf başvurusunda bulunduğundan dosyanın yapılan incelemesi sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; 03/02/2019 tarihinde, davalı … nezdinde ZMMS poliçe ile sigortalı olan, dava dışı ….’nın sevk ve idaresindeki …. plakalı araç ile …plakalı aracın çarpışması neticesinde … plakalı araçta yolcu olan müvekkillinin yaralandığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL tazminatın davalıdan temerrüt tarihinden işletilecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiş, davacı vekili 07/10/2019 tarihli dilekçesi ile dava değerini 145.896,18 TL’ye yükseltmiştir.

Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacı vekilinin trafik kazasına karıştığını belirttiği …. plakalı aracın ZMMS poliçesi ile sigortalandığını, zorunlu arabuluculuk başvurusu yapılmadığını, müvekkili şirketin sigortalısının kusuru oranında sorumluluğunun bulunduğunu, ilgili yerlerden gerekli raporlar alınması gerektiğini, müvekkili şirketin bakıcı gideri ödeme zorunluluğu bulunmadığını, müterafik kusur indirim yapılması gerektiğini belirterek açılan davanın reddini talep etmiştir.

İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne, 8.080,80 TL geçici iş göremezlik, 135.257,58 TL sürekli iş göremezlik ve 2.557,80 TL bakıcı tazminatının temerrüt tarihi olan 22/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Davalı şirket vekili süresi içerisinde sunduğu istinaf dilekçesinde; davacının motosiklette yolcu olarak bulunduğunu ve kask takmadığını, usulüne uygun başvuru yapılmadığını, maluliyet raporunun hatalı yönetmenlik hükümlerine göre düzenlendiğini, ATK’dan kusur raporu alınmadığını, geçici iş göremezlik ve bakıcı giderinden sorumlu olmadıklarını, kovuşturma ve soruşturma dosyaları getirtilerek uzlaştırma sağlanıp sağlanmadığının incelenmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

HMK 355 md. gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde;
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın trafik kazasına bağlı yaralanma nedeniyle maddi tazminat davası olduğu, mahkemece alınan raporda; …..plakalı araç sürücüsünün 8/8 (%100) oranında kusurlu olduğu, … plakalı araç sürücüsünün kusursuz olduğu, alınan maluliyet raporunda, özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranının %17 olduğu, tıbbi iyileşme süreci dikkate alındığında 4 ay süre ile geçici iş göremezliğinin olduğu, iyileşme dönemi içerisinde 1 ay tam gün bakıcı ihtiyacı olduğu, devamlı suretle başkasının yardım ve bakımına muhtaç olmadığı, alınan hesap raporunda: davacının 8.080,80 TL geçici iş göremezlik, 135.257,58 TL sürekli iş göremezlik ve 2.557,80 TL bakıcı gideri zararı olmak üzere toplam 145.896,18 maddi zararı olduğu belirtilmiştir.

Delillerin takdirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle Gaziantep Üniversitesince oluşturulan 7 kişilik bir heyetten özürlülük ölçütüne göre maluliyet raporunun alındığı, kaza tespit tutanağı ve keşif sonucu bilirkişi tarafından düzenlenen kusur raporunun bir biri ile uyumlu olduğu ve her ikisinde de dava dışı sürücüye kusur verildiği, karşı aracın kusursuz olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.

2918 sayılı KTK.nın 97. maddesi “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir…” hükmünü amirdir. Mahkeme tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve takdirinde bir isabetsizlik olmamasına göre özellikle davacının söz konusu hüküm kapsamında davalı kuruma başvurduğu, kaldı ki madde metninde başvuru sırasında hangi belgelerin sunulacağına ilişkin hüküm de bulunmadığı sabit olduğundan davalı vekilinin faiz başlangıcının başvurudan 15 gün sonrasında başlatılması kararının hatalı olduğuna ve gerekli belgelerle başvurulmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğine ilişkin istinaf itirazları kabul edilmemiştir.

6111 sayılı yasanın 59. maddesi ile değişik 2918 sayılı KTK’nın 98. maddesi ile getirilen “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır” hükmü gereğince trafik kazası sonucu yaralanan kişi, tümüyle iyileşip eski sağlığına kavuşuncaya kadar yaptığı tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmet bedelleri SGK tarafından karşılanacaktır. Geçici iş göremezlik tazminatının ve bakıcı giderinin bu madde kapsamında değerlendirilemeyeceği ve bu tazminatların da davalı … şirketinin sorumluluğunda olduğu belirtildiği üzere davalı … şirketinin sorumluluğunun devam ettiğinden, tüm bu açıklanan nadenlerle davalı vekilinin itirazın yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanunun 48/1. maddesine göre; “Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır”. MÖHUK’ta teminat gösterme yükümlülüğü konusunda “yabancılık” ölçütü esas alınmıştır. Buna karşın davalının veya kendisine karşı takibe girişilen karşı tarafın vatandaşlığı, bu madde kapsamında da bir öneme sahip değildir. Bu maddeye göre hakim tarafından verilen kesin süre içinde teminat gösterilmezse dava, dava şartı eksikliğinden HMK’nun 114/1-ğ maddesi uyarınca reddedilir.

MÖHUK’un 48/2. maddesinde ise; “Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar” hükmü yer almaktadır.
Buna göre Türk hâkimi, yabancı davacının, davaya katılanın veya icra takibinde bulunanın vatandaşı olduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık (mütekabiliyet) var ise bu kişiyi teminattan muaf tutacaktır. Karşılıklılık, iki devlet arasında imzalanan (iki taraflı) anlaşma veya iki devletin de taraf olduğu uluslararası (çok taraflı) anlaşma ile sağlanabileceği gibi, kanuni veya fiili karşılıklılık şeklinde de sağlanabilir. Az yukarıda belirtilen anlaşmalardan biri de 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi olup anılan Sözleşmenin 17. maddesinde; âkit devletlerden birinde ikamet eden ve diğer bir devletin mahkemeleri huzurunda davacı veya müdahil olarak bulunan âkit bir devletin vatandaşlarından yabancı olmaları sebebi ile herhangi bir teminat istenemeyeceği düzenlenmiştir.
5718 sayılı MÖHUK’un 48/2. maddesinde dava açanın karşılıklılık esasına göre, teminattan muaf tutulabileceği düzenlendiğinden öngörülen teminat hususu resen gözetilmelidir.

Davacı ….. Cumhuriyeti vatandaşı olup Hakem Heyetince teminat muafiyetinin bulunup bulunmadığı hususunda, hükme dayanak oluşturacak nitelikte bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Bu sebeple itiraz Hakem Heyetince, öncelikle davacının teminattan muaf olup olmadığı hususunun Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğünden sorularak alınacak yazı cevabına göre, davacının teminat göstermesi gerektiği sonucuna varılırsa, teminatın yatırılması için davacıya kesin süre verilmesi, anılan sürede belirtilen teminatın yatırılmaması halinde istemin usulden reddine, yatırılması halinde ise, dava şartı eksikliği süresinde giderilmiş olacağından işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken doğrudan işin esasına girilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2021/6302-10350 sayı ve 14.12.2021 tarihli ilamı)

Davalı tarafın cumhuriyet savcılığı dosyasına delil olarak dayandığı ancak dava dosyasına özellikle getirtilmesini talep etmedikleri ve dosyaya getirtilmediği anlaşılmıştır. Dosyanın getirtilerek değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

6098 sayılı Borçlar Kanunun, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanununun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır. Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı Borçlar Kanunun 52. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanununun 44.maddesi) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.

Müterafik kusur indiriminde, her somut olayın özelliğine göre, olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK’nın 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Eldeki davada, davacının motorsiklette yolcu olduğu ve koruyucu ekipman (kask,dizlik) takıp takmadığının belli olmadığı zira kaza tespit tutanağında belirsiz kodunun işaretlendiği, davacının kolunda ve bacaklarında kırıkların oluştuğu ve %17 maluliyet bulunduğu anlaşılmış 2918 s. KTK hükümlerine göre kullanması gerekli koruyucu (kask, dizlik vs.) ekipman kullanıp kullanmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi için davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve HMK’nın 353/1-a,6 maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM :Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekili istinaf talebinin KABULÜNE,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 14/01/2020 tarih ve 2019/127 Esas- 2020/28 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davalı tarafından peşin yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Davalı tarafından karşılanan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda değerlendirilmesine,
5-Davalı … tarafından tehiri icra talebi kapsamında …. Dairesinin … Esas sayılı mehil vesikası ile yatırılan … Bankası A.Ş./…Sb……- … tarih- ……numaralı- ….TL’lik teminat/ teminatın yatırana İADESİNE,
6-Kararın kesin olması nedeniyle tebligatların ve harç tahsil/iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/03/2022

Başkan Üye Üye Katip