Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/1839 E. 2022/1727 K. 07.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1839
KARAR NO : 2022/1727

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/09/2020
NUMARASI : 2019/203 Esas- 2020/368 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 07/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/10/2022

Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/09/2020 tarih, 2019/203 Esas ve 2020/368 Karar sayılı kararı aleyhine davalı vekili istinaf başvurusunda bulunduğundan dosyanın yapılan incelemesi sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; 31/01/2019 tarihinde plakası tespit edilemeyen bir aracın müvekkilinin kullandığı motosiklete çarpmasıyla meydana gelen kaza neticesinde davacının yaralandığını, ayağından ameliyat olduğunu ve tam iyileşemeyerek maluliyete uğradığını, kazaya sebebiyet veren araç ve sürücü tespit edilemediğinden davalıya başvurduklarını, ancak ödeme yapılmadığını, arabuluculuk görüşmelerinden de netice alınamadığını iddia ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik sürekli işgöremezlik tazminatına ilişkin 100,00-TL’nin temerrüt tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, davacı vekili 17/03/2020 tarihli dilekçesi ile dava değerini 130.632,89 TL’ye yükseltmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; mahkemenin yetkisiz olduğunu belirterek davanın usulden reddi gerektiğini, davanın esasına ilişkin olarak isekonusunda uzman bilirkişilerden rapor alınarak mevzuat hükümlerine uygun şekilde tazminat hesabı yapılması gerektiğini savunmuştur.

İlk derece mahkemesince; davanın kabulü ile 130.632,89-TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 26/03/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

Davalı vekili süresi içerisinde sunduğu istinaf dilekçesinde; maluliyet raporunun hatalı yönetmeliğe göre alındığını ve geçerli bir yönetmeliğe göre rapor sunulmadığı için başvuru şartının gerçekleşmediğini, kazanın ispat edilmesi gerektiğini, müterafik kusur unsurlarının araştırılması gerektiğini, dava tarihinden itibaren faiz verilmesi gerektiğini arasında çelişki olduğunu, geçici iş göremezlikten sorumlu olmadıklarını, ve temerrüt tarihinden itibaren faiz verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

HMK 355 md. gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde;
Dava, trafik kazası nedeniyle geçici ve kalıcı maluliyete dayalı iş göremezlik tazminatı davasıdır.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi gereğince ihdas edilen …. …Yönetmeliği’nin 15. maddesi gereğince, …..yönünden faizin başlangıç (temerrüt) tarihi belirlenirken, ilgililerce gerekli belgeler de ibraz edilerek … Yönetmeliğinin 9, 14. ve 15. maddelerinde yazılı biçimde fona başvurulduğu halde ödeme yapılmamışsa başvuru tarihinden itibaren ….nın temerrüde düştüğünün kabulü gerekir. Gerekli belgeler ibraz edilmeksizin başvuruda bulunulmuş ya da hiç müracaat edilmemiş ise ……nın temerrüdünden bahsedilemeyeceğinden faiz başlangıcının dava tarihi olarak kabulü gerekir.

Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre, usuli işlemlerin kanuna uygun şekilde yapılarak, hükme esas alınan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davacı tarafça dava açılmadan önce davalı …..na başvuruda bulunulduğu …..ı Yönetmeliğinin 15. Maddesi uyarınca mahkemece hüküm altına alınan faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğuna ilişkin istinaf itirazları kabul edilmemiştir.

2918 sayılı KTK.nın 97. maddesi “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir…” hükmünü amirdir. Mahkeme tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve takdirinde bir isabetsizlik olmamasına göre özellikle davacının söz konusu hüküm kapsamında davalı kuruma başvurduğu, kaldı ki madde metninde başvuru sırasında hangi belgelerin sunulacağına ilişkin hüküm de bulunmadığı sabit olduğundan kararının hatalı olduğuna ve gerekli belgelerle başvurulmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğine ilişkin istinaf itirazları kabul edilmemiştir.

Dosya içerisinde bulunan Cumhuriyet Savcılığı soruşturma dosyasından davacının kaza nedeniyle yaralandığı ve tedavi gördüğü bilahare şikayetçi olduğu dilekçesinde plaka numarası verdiği, ancak ilgili plaka sahibinin o tarihte askerde olduğu ve aracın kazaya karıştığının ispat edilememesi üzerine o şahıs hakkında takipsizlik kararı verilerek meçhul sanık olduğu gerekçesiyle daimi arama kararının verildiği anlaşıldığından aksi yöndeki istinaf yerinde görülmemiştir.

Kaza tarihi itibariyle özürlülük ölçütü, sınıflandırması ve özürlülere verilecek sağlık kurul raporları hakkındaki yönetmelik hükümlerinin geçerli olduğu ve bu yönetmelik hükümlerine göre oluşturulan heyet tarafından rapor tanzim edildiği için aksi yöndeki istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.
Kabule göre de; davacılar …. uyruklu olup mahkemece teminat muafiyetinin bulunup bulunmadığı hususunda, hükme dayanak oluşturacak nitelikte bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır.

5718 sayılı MÖHUK madde 48/1’e göre; “Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır”. MÖHUK’ta teminat gösterme yükümlülüğü konusunda “yabancılık” ölçütü esas alınmıştır. Buna karşın davalının veya kendisine karşı takibe girişilen karşı tarafın vatandaşlığı, bu madde kapsamında da bir öneme sahip değildir. Bu maddeye göre hakim tarafından verilen kesin süre içinde teminat gösterilmezse dava, dava şartı eksikliğinden HMK’nun 114/1-ğ maddesi uyarınca reddedilir.

MÖHUK madde 48/2’de ise; “Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar” hükmü yer almaktadır.
Buna göre Türk hâkimi, yabancı davacının, davaya katılanın veya icra takibinde bulunanın vatandaşı olduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık (mütekabiliyet) var ise, bu kişiyi teminattan muaf tutacaktır. Karşılıklılık, iki devlet arasında imzalanan (iki taraflı) anlaşma veya iki devletin de taraf olduğu uluslararası (çok taraflı) anlaşma ile sağlanabileceği gibi, kanuni veya fiili karşılıklılık şeklinde de sağlanabilir. 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesinin 17. maddesinde; âkit devletlerden birinde ikamet eden ve diğer bir devletin mahkemeleri huzurunda davacı veya müdahil olarak bulunan âkit bir devletin vatandaşlarından yabancı olmaları sebebi ile herhangi bir teminat istenemeyeceği düzenlenmiştir.

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun’un 48/2. maddesinde dava açanın karşılıklılık esasına göre, teminattan muaf tutulabileceği düzenlendiğinden öngörülen teminat hususu Mahkemece re’sen gözetilmelidir.
Bu sebeple Mahkemece öncelikle davacıların teminattan muaf olup olmadığı hususunun Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nden sorularak alınacak yazı cevabına göre, davacıların teminat göstermesi gerektiği sonucuna varılırsa, teminatın yatırılması için davacılara kesin süre verilmesi, anılan sürede belirtilen teminatın yatırılmaması halinde istemin usulden reddine, yatırılması halinde ise, dava şartı eksikliği süresinde giderilmiş olacağından işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken doğrudan işin esasına girilmesi doğru olmamış, hükmün bu yönden re’sen kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. (Yargıtay 4. H.D.nin 2021/4159 E. 2021/9380 K.)

6098 sayılı Borçlar Kanun’un, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanununun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır. Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı Borçlar Kanun’un 52. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanununun 44.maddesi) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.

Müterafik kusur indiriminde, her somut olayın özelliğine göre, olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK’nın 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Eldeki davada, motorsiklet sürücüsü davacının kaza neticesinde çene, kalça, sağ el bileği ,sağ diz kemiklerinde kırıklar oluştuğu ve %22 maluliyet bulunduğu hususu dikkate alınarak 2918 s. KTK hükümlerine göre kullanması gerekli koruyucu (kask, dizlik vs.) ekipman kullanmadığının tespit edildiği, ancak hatalı değerlendirmeye gidilerek müterafik kusur indirimi yapılmamasının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece davacının müterafik kusur durumu değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği için kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Bu itibarla davalı vekilinin istinafının kabulüne ve HMK’nın 353/1-a,6 maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM :Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/09/2020 tarih ve 2019/203 Esas- 2020/368 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davalı tarafından peşin yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Davalı tarafından karşılanan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda değerlendirilmesine,
5-Davalı ….. tarafından tehiri icra talebi kapsamında … İcra Dairesinin …tarih, …Esas sayılı mehil vesikası ile yatırılan …Bankası/….. tarih- ….TL teminatın yatırana İADESİNE,
6-Kararın kesin olması nedeniyle tebligatların ve harç tahsil/iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/10/2022

Başkan Üye Üye Katip