Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2145 E. 2021/1328 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 17. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2019/2145 – 2021/1328
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2145
KARAR NO : 2021/1328

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : ….
ÜYE : …
KATİP : …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/03/2019
NUMARASI : 2018/731 Esas- 2019/267 Karar
DAVACILAR : 1-…
.
2-….
.
VEKİLİ : Av. …
.
DAVALI : 1 -….

VEKİLİ : ….
….
DAVALI : 2 -…
VEKİLLERİ : Av. ….
….
Av.

DAVALI : 3 -…
VEKİLİ : Av. ….
….
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 23/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 23/09/2021

Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/03/2019 tarih ve 2018/731 esas ve 2019/267 karar sayılı kararı aleyhine davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunduğundan dosyanın yapılan incelemesi sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı taraf aleyhine belirsiz alacak ve manevi tazminat davası açtığını, dilekçeye göre 21.12.2014 tarihinde …. idaresindeki …. plakalı aracın çarpması sonucu harita teknikeri olan çalışan …. vefat ettiğini, müteveffanın ölümü ile anne ve babası olan davacılar desteklerinden yoksun kaldığını, …. plakalı aracın kaza tarihindeki ZMM sigortasının davalı tarafından düzenlendiğini, davacıların uğradığı destekten yoksun kalma zararının tamamen tazmin edilmediğini ileri sürülerek fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere 2.000 TL maddi (destekten yoksun kalma) tazminatın kaza tarihinden itibaren uygulanacak avans faizi ile birlikte tüm davalılardan ve 50.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte sigorta şirketi dışındaki davalılardan alınarak davacılara verilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
Davacılar vekili 10.10.2016 tarihli dilekçe ile müteveffanın aylık ücretinin SGK’na asgari ücretten bildirimi yapılmış olmakla birlikte aslında harita teknikeri olarak aylık 3.500 TL ücret aldığını belirterek alabileceği emsal ücretin araştırılmasını talep etmiştir. Davacılar vekili 05.06.2017 tarihli dilekçe ile talebini davacı ….için toplam 45.124,62 TL’ye ve davacı … için toplam 38.249,62 TL’ye çıkarmıştır.
Davalı …. vekili cevap dilekçesi ile davanın reddini savunmuştur. Dilekçeye göre; ….plakalı aracın ZMM poliçesi davalı tarafından düzenlenmiştir. Davacıların maddi tazminat talep edebilmesi için müteveffanın davacılara destek olduğunun ispatlanması gerekmektedir. Kazanın oluşumunda müteveffanın da kusuru bulunmaktadır. Zarar hesabında müteveffanın ileri sürülen gelirinin ispatlanmaması halinde esas alınmaması gerekir. Kusur oranlarının mahallinde keşif yapılarak belirlenmesi gerektiği belirtilerek davanın reddi talep edilmiştir. Davalı vekili 07.07.2017 tarihli dilekçe ile müteveffanın asgari ücretin üzerinde gelir elde ettiğinin ispatlanmaması nedeniyle zarar hesabında asgari ücretin esas alınması gerektiğini belirterek aktüer raporuna itiraz etmiştir.
Davalılar … ve … davaya cevap vermemiştir.
İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; Davacıların maddi tazminata ilişkin davasının kısmen kabulü ile, davacı … için 34.460,63 TL ve davacı … için 41.558,52 TL’nin müteselsil olarak davalılardan alınarak davacılara verilmesine, hükmedilen tutarın kaza tarihinden itibaren uygulanacak avans faizinden davalılar …. ve ….i’nin ve dava tarihinden itibaren uygulanacak avans faizinden davalı sigorta şirketinin müteselsil olarak sorumlu olmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2- Davacıların manevi tazminata ilişkin taleplerinin kısmen kabulü ile, davacı …. için 20.000,00 TL ve davacı … için 20.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren uygulanacak avans faizi ile birlikte müteselsil olarak davalı … ile ….’den alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuran davalı ….vekili dilekçesinde özetle; Müteveffanın maaş bordrosu ile bilinen gelirinin asgari ücret üzerinden gerçek zarar hesaplaması yapan 07.10.2016 tarihli bilirkişi raporu yerine ,müteveffanın üniversite mezunu olması nedeniyle asgari ücretin 2,3 katı üzerinden hesaplama yapan 24.05.2017 tarihli bilirkişi raporunu hükmüne esas alan yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu, mahkemenin çelişkili emniyet yazılarından ücreti yüksek bildiren yazıya itibar eden rapora göre karar verdiğini, desteğin trafik iş kazası nedeniyle vefat ettiğinin ceza dosyasının tümü itibarıyla anlaşıldığını, bu nedenle Sosyal Güvenlik Kurumu Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, Yerel Mahkemeye 09.01.2017 tarihinde verdiği cevabi yazıda müteveffanın davacı anne ve babasına ölümden dolayı 5510 sayılı kanunun 13. Maddesine göre rücuya tabi ölüm geliri bağlandığını bildirdiği halde mahkemenin davacı yanlara SGK tarafından bağlanan rücuya tabi peşin sermaye gelirini düşürterek gerçek zarar hesaplaması yaptırmadan davacı yanların davasının kabulüne karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi talep etmiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuran davalı ….vekili dilekçesinde özetle; Mahkemece müteveffanın gerek aylık resmi gelirini gösteren maaş bordroları gerekse de Emniyet Müdürlüğünce yapılmış olan çelişkili gelir tespitleri (çelişki giderilmeksizin) dikkate alınmadan salt bilirkişinin vermiş olduğu “ müteveffanın aylık gelirinin asgari ücretin 2-3 üzerindeki raporuna göre hüküm tesis etmesinin bozma sebebi olduğunu, gerek 6098 sayılı TBK’nun 53-55 ve 56. Maddelerine “ Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmekte” gerekse de Yargıtay’ın yukarıda izah edilmiş olan ve süre gelen içtihatlarına da aykırı olarak yani “ tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kazanın meydana geldiği tarih ve paranın alım gücü, kazada müteveffa murisin ağır kusurlu olmasını göz önünde bulundurmadan ve müteveffa murisin resmi olarak aylık gelir kaydı olan asgari ücreti dikkate almadan hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir tazminata hükmedilmemiş olduğundan kararın kaldırılması gerektiğini, dairemizce daha önceki hüküm kaldırılmasına rağmen kaldırma gerekçeleri tam olarak dikkate alınmadan yine eksik inceleme ve değerlendirme yapılarak karar verildiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile hükmedilen manevi tazminat hususundaki miktarda dahi herhangi bir değişiklik olmadığını dolayısı ile hükmedilen manevi tazminat miktarı da hakkaniyete aykırı olduğunu, mahkemece hükmedilen tazminat tutarları için avans faizi uygulanmasına karar verilmiş ise de verilen karar bu yönü ile de yasa ve içtihatlara aykırı olup davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile uygulanacak faiz oranı kanuni faiz olması gerektiğini beyanla kararın kaldırılmasını istemiştir.
Dava, trafik kazası nedeniyle tazminat talebine ilişkindir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince, istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;
Dairemizin 09.07.2018 tarih 2017/2097-2018/919 sayılı kararlı ile,
” Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, usuli işlemlerin kanuna uygun şekilde yapılarak, aşamalarda ileri sürülen iddia ve cevapların denetimi sağlayacak biçimde eksiksiz sergilenip, hükme esas alınan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve özellikle, 21.12.2014 tarihli kaza tespit tutanağına göre;” asfalt yenileme çalışmasından dolayı geliş gidiş olarak işaretlemeleri yapılmak suretiyle bölünmüş olan yolda … istikametinden ….istikametine seyir halinde olan ….idaresindeki …. plakalı çekici yolun sağından aniden yola giren yaya ….’ya çarparak ölümüne neden olmuştur. Takoğraf kaydına göre kaza anında çekicinin hızı 70 km/h’dir. Yol üzerinde araca ait fren izi tespit edilmemiştir. Tutanağa göre olayda sürücü …; yol yapım çalışmasının başladığı noktada ‘Azami Hız 30 km’ levhasına uymamak kuralını ihlal etmiştir. …. ise işaret veya yetkili kişilerin bulunmadığı geçit veya kavşaklarda yaklaşan araçların uzaklık ve hızını dikkate almamak kuralını ihlal etmiş” olduğunun belirlenmesine, kaza nedeniyle taksirle….’nun ölümüne neden olmaktan sanık …. hakkında Ceyhan 2. Asliye Ceza Mahkemesine 2015/180 esas sayılı dosya ile açılan kamu davasında mahkeme tarafından kaza yerinde yapılan keşif sonrasında düzenlenen 19.01.2015 tarihli bilirkişi raporunda; “ kazanın oluşumunda yaya … ile sürücü …’in asli kusurlu olduğunun” belirtilmiş olmasına, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından 22.07.2016 tarihli rapor düzenlenen rapora göre;” …. plakalı çekici sürücüsü …; hızını mahal şartlarında belirtilen limitlere, aracın teknik özelliklerine, yol hava durumuna göre ayarlamamaktan, yayayı korna ile uyarmaması ve direksiyon tedbirine başvurmaması nedeniyle olayda %50 kusurludur. Müteveffa yaya ….; kendi can güvenliği açısından yaklaşmakta olan aracın hız ve mesafesini dikkate almaması, seyir halinde olan araca ilk geçiş hakkını vermemesi nedeniyle olayda %50 kusurlu” olduğun tespit edilmiş “ olmasına, bu nedenle, 24.05.2017 tarihli bilirkişi raporunun mahkemece hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre, istinaf itirazları yerinde görülmemiş ve başvurunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı ….’nin tebligat usulsüzlüğüne ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesinde, yargılama sırasında davalının yanlışlığı iddia edilmeyen adresine altı adet tebligat gönderildiği, söz konusu tebligatların tamamının şirket çalışanlarına şirket kaşesi basılmak suretiyle usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, tebligatın TK’nun 21. maddesine uygun olduğu anlaşılmakla bu yöndeki istinaf itirazları yerinde bulunmamıştır. Diğer taraftan desteğin …. Üniversitesi … Meslek Yüksek Okulu Harita ve Kadastro mezunu olduğu anlaşılmakla, dosyada bulunan tüm bilgi ve belgeler emsal ücret araştırmalarına göre desteğin üniversite mezunu olması nedeniyle, asgari ücretin üzerinde gelir elde edeceğinin kabulü gerekeceğinden, mahkemece asgari ücretin 2,3 katı gelir elde edeceği varsayımıyla yapılan bilirkişi raporuna itibar edilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır.
Ancak; Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından vefat edenin yakınlarına bağlanan aylığın niteliği ve bağlanan aylığın rücuya tabi ödemelerden olup olmadığının belirlenmesi zararın tazmininden sorumlu olanların mükerrer ödeme yapmasının önüne geçilmesi ve zarar görenlerin gerçek zararlarının üzerinde sebepsiz zenginleşmemesi için önemlidir. 5510 sayılı Yasa’nın 21. maddesinde; “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır. İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilir. İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık; kamu görevlileri, er ve erbaşlar ile kamu idareleri tarafından görevlendirilen diğer kişilerin vazifelerinin gereği olarak yaptıkları fiiller sonucu meydana gelmiş ise, bu fiillerden dolayı haklarında kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunanlar hariç olmak üzere, sigortalı veya hak sahiplerine yapılan ödemeler veya bağlanan gelirler için kurumuna veya ilgililere rücu edilmez. Ayrıca, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölümlerde, bu Kanun uyarınca hak sahiplerine bağlanacak gelir ve verilecek ödenekler için, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kusuru bulunan hak sahiplerine veya iş kazası sonucu ölen kusurlu sigortalının hak sahiplerine, Kurumca rücu edilmez.” düzenlemesi getirilmiştir. Somut olayda; SGK’nın 09.01.2017 havale tarihli cevabi yazısında, destek …’nun iş kazası sonucu ölümü nedeniyle hak sahiplerine ölüm geliri bağlanmış olduğu bildirilmesine rağmen, mahkemece bu hususta başkaca araştırma yapılmadan karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece, davacılara destek ….’nun iş kazası sonucu ölümü nedeniyle ödeme yapılıp yapılmadığı, gelir bağlanıp bağlanmadığı, yapılan ödemelerin ve bağlanan gelirin rücuya tabi olup olmadığı, varsa ilk peşin sermaye değerlerinin araştırılması, SGK tarafından işbu davanın davalıları ….ve …. Aleyhine rücu davası açılıp açılmadığı, açıldı ise sonuçlanıp sonuçlanmadığı hususlarının araştırılarak, yetkili mahkemede dava açıldıysa ve sonuçlanmadı ise sonucu beklenerek peşin sermaye değerinin mahsubu konusunda dava sonucuna göre karar verilmesi; sonuçlandı ise hüküm altına alınan ve rücuen tazminine karar verilen rakamlar var ise bu rakamların; dava açılmadı ise SGK tarafından ödendiği belirtilen rakamların; davacılar için hesaplanan tazminatlardan mahsubu gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmemştir.” gerekçesiyle kaldırma kararı verilmiştir.
Bu itibarla, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, ilk derece mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, özellikle, dairemiz kararında belirtilen eksikliklerin giderilerek karar verilmiş olmasına , ölenin hak sahiplerine SGK tarafından davacı … için 14.264,39 TL ve davacı Döndü Yozcu için 15.156,50 TL peşin sermaye değerli bağlanmış olmasına, bağlanan gelirin yarısının sigortalı araç sürücüsünün kusur oranına göre hesaplanan tazminatın, bilirkişi ek raporunda hesaplamaya göre bu mahsup sonucunda istenebilecek tutarın hesaplanmış olmasına, manevi tazminatın takdirinde TBK’nun 56. (BK’nun 47.) maddesindeki özel haller dikkate alınarak hak ve nasafet kuralları çerçevesinde hüküm kurulmuş olmasına göre, davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b,1. maddesine göre esastan reddine karar verilmiştir.

KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b,1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı ….’ den alınması gereken 7.925,26 TL istinaf karar harcından peşin alınan 2.107,00 TL nin mahsubu ile bakiye 5.818,26‬ TL’nin …. alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı …. ‘ den alınması gereken 5192,86 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.423,82 TL nin mahsubu ile bakiye 3.769,04‬ TL’nin …’ den alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilgilisi üzerinde bırakılmasına,
5-Duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Gider avansından harcanmayan kısmın talep halinde ilgilisine iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olarak oybirliği ile karar verildi. 23/09/2021

Başkan Üye Üye Katip