Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/976 E. 2023/1194 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/976 – 2023/1194
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/976
KARAR NO : 2023/1194

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : ……
ÜYE : ……
ÜYE : …….
KATİP : ……

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/03/2022
NUMARASI : 2020/339 E., 2022/404 K.

DAVACI : ………
VEKİLİ : Av. ……….
DAVALI : ……..
VEKİLİ : Av………..
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 08/11/2023
YAZIM TARİHİ : 08/11/2023

Taraflar arasında görülen davada Şanlıurfa Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 2020/339 Esas, 2022/404 Karar sayılı dosyasında verilen 24/03/2022 tarihli kararın istinaf incelemesi davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının ……. esas sayılı dosyaları ile müvekkili şirket aleyhine kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi başlattığını, müvekkilinin …… Firmasının yetkilisi olduğunu, müvekkili şirkete örnek 10 ödeme emrinin tebliğ edildiğini, imza sirkülerinin incelenmesinde görüleceği üzere müvekkili şirketi temsil ve imzalama münferiden yetkili bir kişinin olduğunu, oda şirket müdürü olup, çekin arkasında yer alan imzanın da şirket müdürü …… ait olmadığını, bu husustaki şikayetlerinin …… nezdinde yapıldığını, söz konusu takipteki çekte bulunan imzanın müvekkili şirket temsilcisine ve müvekkili …… ait olmadığını, müvekkilinin şirketin inşaat sektörü üzerine kurulmuş bir firma olduğunu, piyasada güvene dayalı hizmet verdiğini ileri sürerek davaya konu çekteki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığının tespitine, bu nedenle …….. esas sayılı takip dosyasına konu çeklerin iptaline, davalının kötü niyetli olması sebebiyle %40’tan aşağı olmamak üzere tazminata ve %10’u oranında para cezası ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İİK’ ve HUMK’ya göre menfi tespit davasının borçlunun borçlu olmadığını iddia ettiği miktar üzerinden açılacağını, müvekkili şirketin alacaklı, davacı tarafın ise borçlu olduğu ……. Esas sayılı icra dosyalarında takibe dayanak yapılan 2 adet çekin taplam miktarının …… TL olduğunu, dava dosyasında ise ……. TL harca esas değer üzerinden menfi tespit davasının açıldığını, davanın esasına geçmeden bu konunun düzeltilmesinin gerektiğini, davacı tarafından huzurdaki davanın menfi tespit iddiasına dayanılarak açılmış olsa da davacının dilekçesinde ileri sürdüğü hususların menfi tespit davasının konusunu oluşturmadığını, davacının takibe dayanak yapılan kıymetli evrak üzerindeki imza ile ilgili olarak itiraz ve beyanlarda bulunduğunu, bunun ileri sürüleceği yerin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, menfi tespit davasının bu itirazların konusunu oluşturmadığını, müvekkili şirketin davacılar aleyhine yapmış oldukları icra takibinde borçlu şirkete gönderilen ve tebliğ edilmek suretiyle kesinleştirilen ödeme emrine süresi içerisinde bu davada ileri sürdükleri itirazları yapabilecekken hiçbiri yapmayarak takibin kesinleştiğini, borç alacak ilişkisinin de mevcut olmadığı yönünde de hiçbir itirazın veya beyanın da bulunmadığını, bu durumun dahi davacının haksız ve kötü niyetle huzurdaki davayı açtığının göstergesi olduğunu, müvekkili şirketin davacıya ……. tarihinde 2’lik granit toplam 800 m2 olarak malzemeyi …….. TL bedel karşılığında gönderdiğini, bunun karşılığında davacıdan …….. TL olmak üzere iki adet çek aldığını, davacının bu durumun aksini hiçbir şekilde ileri sürmediğini belirterek davanın usulden reddine, ileri sürülen iddiaların menfi tespit davasının konusunu oluşturmadığından davanın konusuz kalması sebebiyle esastan reddine, davacının haksız ve hukuka aykırı olarak kötü niyetle açılan bu davadan dolayı İİK’nın 72/4 maddesi uyarınca icra takibine konu alacağın %40’dan aşağı olmamak üzere tazminat ödemesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, “…Takibe dayanak 2 adet çek kasaya alınmış, şirketin yetkilisine ait imza aslını taşıyan evraklar değişik kurumlardan toplanmış, çeklerle birlikte dosya imza incelemesi için İstanbul ATK’ya gönderilmiştir. Dosyamıza sunulan …….. tarihli …… “her 2 çek arka yüzünde ………. kaşe izleri üzerinde atılı imzalar ile ………’ın mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği” şeklinde rapor verilmiştir. Dosyaya arasına alınan imza sirküleri, ……… ve toplanan diğer evraklardan davacı şirketin yetkili temsilcisinin ………. olduğu belirlenmiştir. Kambiyo hukukuna göre davacının sorumlu olabilmesi için 6102 sayılı ttk 780/1-f bendi uyarınca çek üzerinde şirketi temsile yetkili kişinin imzasının bulunması gerekmektedir. Takibe dayanak çek üzerinde şirket yetkilisinin imzasının bulunmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, her ne kadar davacı taraf davalının kötü niyetli olduğunu iddia ederek %40 oranın kötü niyet tazminatı talep etmiş ise de davalının kötü niyeti ispat edilmediğinden kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Davanın KABULÜ ile; 1-……. e. dosyasında takibe dayanak yapılan ……. şubesi üzerine keşide edilen, …….. TL bedelli, …….. çek nolu çek ve takip dosyası nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, 2-…… e. dosyasında takibe dayanak yapılan …….. şubesi üzerine keşide edilen, ……… çek nolu çek ve takip dosyası nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, 3- Davacının kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,” karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafından huzurdaki derdest davanın “Menfi Tespit” iddiasına dayanılarak açılmış olsa da davacının dilekçesinde ileri sürdüğü hususların menfi tespit davasının konusunu oluşturmadığını, davacının müvekkili şirkete vermiş olduğu çeklerin üzerinde şirketi temsile yetkili kişinin imzası bulunması hususunda itirazda bulunmuş olup bu itirazların huzurdaki davanın konusunu oluşturmadığını, menfi tespit davasında borçlu takip konusu alacağın borçlusu olmamasını çeşitli sebeplere dayanarak ileri sürebileceğini, ancak davacının takibe dayanak yapılan kıymetli evrak üzerindeki imza ile ilgili olarak itiraz ve beyanlarda bulunduğunu, bunun ileri sürüleceği yerin ne asliye ticaret mahkemesi ne de menfi tespit davasının bu itirazların konusunu oluşturduğunu, müvekkili şirketin davacılar aleyhine yapmış oldukları icra takibinde borçlu şirkete gönderilen ve tebliğ edilmek suretiyle kesinleştirilen ödeme emrine süresi içerisinde bu davada ileri sürdükleri itirazları yapılması gerekirken hiçbirini yapmadıklarını, takibin kesinleştiğini, iddia edildiği gibi imzaya itiraz ve benzeri itiraz sebepler söz konusu ise bu hususların İcra İflas Kanunu’nda açıkça belirtildiği şekilde yasal yollara başvurularak yapılabileceğini, bunların hiçbirinin yapılmayıp huzurdaki davada da müvekkilinin elindeki çekin düzenlenmesine sebebiyet veren temel ilişkinin olmadığını, aslında borç alacak ilişkisinin de mevcut olmadığı yönünde de hiçbir itiraz da veya beyanda da bulunulmadığını, bu durumda davacının haksız ve kötü niyetle huzurdaki davayı açtığını gösterdiğini, müvekkili şirketin davacıya ……. tarihinde fatura ile 2’lik granit toplam 800 m2 olarak malzemeyi …… TL bedel karşılığında gönderdiğini, bunun karşılığında da davacıdan ……… TL olmak üzere 2 adet çek aldığını, davacının bu durumun aksini hiçbir şekilde ileri sürmediğini, açtıkları davanın menfi tespit davası ise davanın temelini oluşturan bu konuyla ilgili olarak tek satır beyanda bulunmadıklarını, bu durumun davacının iddiasının ne kadar haksız, mesnetten yoksun, müvekkilini mağdur etmek için yapıldığının ortada olduğunu, kural olarak menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile dahi takibin durdurulması kararı verilemeyecek olup, çünkü bu halde menfi tespit davasının icra takibinin sürüncemede bırakılması için açıldığı hakkında kuvvetli bir karinenin olduğunu, taraflarınca davacı aleyhine başlatılan icra takibinde bu zamana kadar borçlu adına kayıtlı taşınır taşınmaz hiçbir mal varlığı 3. kişiler ve bankalar nezdinde de herhangi bir hak ve alacağa rastlanılmadığını, dolayısıyla davacının bu yöndeki tedbir taleplerinin de hiçbir yasal ve hukuki dayanağı bulunmadığını, alacağına kavuşamayan ve ciddi bir şekilde mağduriyet yaşayan müvekkilinin hukuki durumu karşısında yavuz hırsız misali hakkı olmayan bir şeye dayanarak kanunda hangi durumlarda talep edileceği açıkça hüküm altına alındığını, yasal düzenlemeleri sanki kendisine bahşedilmiş gibi yorumlayarak müvekkili aleyhine kullanmak isteyen davacının bu taleplerinin kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin aleyhine haksız yere huzurdaki davayı açan ve ihtiyati tedbir talep eden davacı aleyhine dava sonucunda İİK’nın 72/4. maddesi uyarınca icra takibine konu alacağın %40’dan aşağı olmamak kaydıyla tazminata hükmedilmesini talep ettiklerini, ticari yaşamın doğası gereği birçok şirketin kendisine elden teslim edilen veya kargo ile gönderilen kambiyo senedi başta olmak üzere kıymetli evrakın fatura ve belgelerdeki imzaların gerçekten şirket yetkilisine ait olup olmadığını bilme bunu kontrol etme şansına ve imkanına sahip olmadığını, dava dosyasına taraflarınca ibraz edilen faturadan da anlaşılacağı üzere davacı şirkete 800 m2 malzemeyi irsaliyeli fatura karşılığında gönderdiğini, TTK’da basiretli bir tacirin özelliklerinin açıkça belirtildiğini, hiçbir şirketin kendisine bir başka şirket tarafından gönderilen bu büyüklükte ve meblağdaki malzemeyi karşılığı olmadan almayacağını ve kabul etmeyeceğini, davacı şirketin bu bağlantıyı ve ticari alışverişi yaparken müvekkili şirketin fatura karşılığı göndermiş olduğu malzemenin zilyetliğine girerken bunun karşılıksız olduğunu mu düşündüğünü, davacı tarafın dilekçesinde iddia ettiği gibi suç duyurusuna ilişkin herhangi bir dilekçe, başvuru ve buna benzer hiçbir kayıtın dosyaya ibraz edilmediğini belirterek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
HMK’nın 353.maddesine göre inceleme yapıldığından duruşma açılmamıştır.
İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf edenin sıfatı, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, iki adet icra takibine konu çekler arkasında bulunan ciranta imzalarının şirket yetkilisine ait olmadığı iddiası ile açılan menfi tespit talebine ilişkindir.
Davacı taraf icra takiplerine ve davaya konu çeklerin arkasındaki davacı şirkete ait ciro imzalarının şirket yetkilisine ait olmadığını, bu nedenle takip konusu çeklerin iptaline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece takiplere dayanak yapılan 2 adet çek ve takip dosyası nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde takip konusu çeklerin davacı ile aralarında olan satım ilişkisi nedeniyle davacı tarafından davalıya verildiğini, çeklerin karşılığı olan malların davacı şirkete teslim edildiğini beyan etmiştir. Bu durumda; her ne kadar yapılan imza incelemesi sonucunda çek arkasındaki davacıya atfen atılan imzaların davacıya ait olmadığı tespit edilmiş ise de; davalı tarafından çeklerin mal karşılığı verildiği ve aralarında ticari ilişkinin bulunduğu iddiası karşısında, bu iddianın ispatı zımnında davacının ciranta olması da gözetilerek, davacı ve davalı şirketlerin ticari defterleri incelenerek davaya konu edilen çeklerin ticari defterlerde kayıtlı olup olmadığı, kayıtlı ise ne şekilde kayıtlı olduğu hususlarının araştırılarak, kayıtlı olduğunun tespiti halinde davacının imza inkarında bulunmasının hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracağı, meğer ki davacı tarafından bu çeklerin ticari ilişki nedeniyle ödeme vasıtası olarak davalıya verildiğinin tespiti halinde artık çeklerdeki cironun davacı şirkete ait olduğunun zımnen kabulünün gerekeceği gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle karar verildiği anlaşılmıştır.
Sonuç olarak ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan deliller toplanmamış ve bu konuda her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması nedeniyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde delillerin toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KABULÜNE,
2-Şanlıurfa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/03/2022 tarih ve 2020/339 Esas, 2022/404 Karar sayılı istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın yeniden görülmesi için mahal mahkemesine gönderilmesine,
4-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde iadesine,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda nazara alınmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nin 353/1-a-6 bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verilmiştir.08/11/2023

Başkan

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Katip

e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”