Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/730 E. 2022/834 K. 11.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/730
KARAR NO : 2022/834

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/03/2022
NUMARASI : 2022/110 Değişik İş, 2022/110 Karar
İHTİYATİ TEDBİR
TALEP EDEN : … – …
VEKİLİ : Av. …
..
KARŞI TARAF : … – …
.
İLİŞKİLİ KİŞİ : 1-.
İLİŞKİLİ KİŞİ : 2-.
.
TALEP KONUSU : İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 11/05/2022
YAZIM TARİHİ : 11/05/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 25/03/2022 tarih ve .2022/110 Değişik İş, 2022/110 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi ihtiyati tedbir talep eden vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

İhtiyati tedbir talep eden vekili dava dilekçesinde özetle: davacı ile davalının kardeş olduğunu, aynı zamanda … ve …nin hissedarı olduklarını, müvekkilinin …nde % 50, …nin %40 hissedarı olduğunu, davalının da …nde % 40’ı kendisi % 10’u eşi … adına olmak üzere % 50, …nde ise % 50 hisseye sahip olduğunu, dava dışı şirketlerin aile şirketi olması ve davalının müvekkilinin abisi olması nedeniyle şirketlerin kuruluşundan bu yana tek başına temsil ve ilzama yetkili olarak yönettiğini, şirketlerin faaliyet gösterdikleri alanlarda uzun yıllardır söz sahibi olduğunu, davalının bağımlılık düzeyinde kumar alışkanlığı olması nedeniyle şirketleri boşlayıp borçlandırması nedeniyle ticari faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldığını, bu süre tarafların arasının açıldığını, davalının bu süreçte şirketlere ait 3 adet taşınmazı eşi …le kızları… ve …’ya bedelsiz bir şekilde ve muvazaalı olarak devrettiğini ve şirketlerin içini boşalttığını, müvekkilinin bu durumdan yeni haberdar olduğunu, müvekkili tarafından davalı aleyhine 13 adet taşınmazın veya taşınmaz bedellerinin TTK’nın 553, 555, 644 maddeleri gereğince dava dışı şirketler adına tescili veya şirketlere iadesi davası açacağını, ancak davanın açılabilmesinin arabuluculuk şartına bağlı olduğunu, bu durumda davalının başvurudan haberdar olması halinde şirketler adına kayıtlı taşınmazları devrinin kuvvetle muhtemel olduğunu, bu nedenlerle davalının dava dışı şirketlerin yönetim, temsil ve ilzam (şirketleri borçlandırma ve mal varlıklarını devretme) yetkilerini kullanmasının ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasını, dava dışı … adına …. İli ….İlçesi …. Mah. ….Ada ….parselde kayıtlı ….Blok Zemin Kat ….numaralı Bağımsız Bölüm Dükkan, … Blok Zemin Kat …. Numaralı …. Bölüm Dükkan,….Blok Zemin Kat …. Numaralı Bağımsız Bölüm Dükkan,…. Blok Zemin + Asma Kat … Numaralı Bağımsız Bölüm Dükkan, …. Blok Zemin Kat …. Numaralı Bağımsız Bölüm Dükkan, … Mah. …. Ada …. Parselde kayıtlı …. Bodrum Kat …. Numaralı Bağımsız Bölüm Garaj ile … adına …. İli …. İlçesi …. Mah. … Ada …. parselde kayıtlı …. ve… Kat …. Numaralı Bağımsız Bölüm Büronun üçüncü şahıslara devrinin engellenmesine yönelik ihtiyati tedbir şerhi konulmasını, … ile … adına iken, davalının eşi …. ile kızları … ve ….’ya bedelsiz bir şekilde devretmek suretiyle (eşi ve kızları üzerinden) uhdesine geçirdiği …ili ….İlçesi, ….Mah. … Ada ….parselde kayıtlı …. Blok Zemin Kat …. Nolu Bağımsız Bölüm sayılı, …. Ada .., …, … Parsel sayılı, … Ada .. Parsel sayılı, ..Ada …Parselde kayıtlı Zemin Kat ….Nolu Bağımsız Bölüm sayılı ve … Ada … Parselde kayıtlı Zemin Kat .. Nolu Bağımsız Bölüm sayılı taşınmazların kaydına üçüncü şahıslara devrinin engellenmesine yönelik ihtiyati tedbir şerhi konulmasını talep etmiştir.
Mahkemece; “…Talep İhtiyati tedbir talebine ilişkindir.
HMK’nın m.390/1 hükmü “İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir.” şeklindedir.
Talep edenin talebe konu şirketler bakımından yetkilerinin kullanılmasının tedbir yoluyla durdurulmasına ilişkin tedbir talebinin esas davanın açıldığı … .. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyasında da talep edildiği ve esas davanın görülmekte olduğu mahkemece değerlendirilebilecek olması nedeniyle bu talep reddedilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde ihtiyati tedbir ve şartları düzenlenmiştir. Buna göre ihtiyati tedbir kararı verebilmek için mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talep eden tarafın uyuşmazlığın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi gerekir.
Hüküm, uyuşmazlığı esastan çözümleyen, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren bir nihai karardır. (HMK m. 294/1).İhtiyati tedbir ise davacının davayı kazanması halinde, dava konusu mal veya hakka kavuşmasını dava sırasında (yahut davadan önce) güvence altına almaya yarayan tedbirlere denir. Verilecek ihtiyati tedbirin temel amacı tarafların mevcut durumunu korumak ve nihai hükmün infazını sağlayacak orantılılığı kurmak olmalıdır.
Talep eden vekili, şirketlere ait bir kısım taşınmazların bedelsiz olarak karşı tarafın eş ve çocuklarına devredildiğini ileri sürmüş olmasına rağmen devrin bedelsiz yapıldığına dair herhangi bir delil ibraz edilmemiştir. Sunulan tapu kayıtları sadece devre ilişkin olup, devrin bedelsiz yapıldığını göstermemekte ve kayıtlar incelendiğinde devir nedeni olarak satış yazılı olduğu, devir senetlerinin ibraz edilmediği sadece bir senedin … Sayfasının ibraz edildiği, ibraz edilen senette de talep edenin belirttiği kişiler dışında üçüncü kişilere de devirlerin yapıldığı ancak senedin diğer sayfalarının ibraz edilmediği, yine kayıt maliklerinin tedbirden asıl etkilenecek kişiler olmasına rağmen taraf olarak gösterilmediği gözetildiğinde yasal şartları oluşmayan ve devredildiği belirtilen taşınmazlar bakımından tedbir talebi yerinde görülmemiştir.
Yine davacının … Mahallesi …Ada …parsel… blok Zemin kat bağımsız bölüm … B blok zemin kat bağımsız bölüm .., B blok zemin+asma kat bağımsız bölüm …numaralı taşınmazlar, …Mah. … ada.. parsel …. Bodrum kat bağımsız bölüm…ve ….Mahallesi… ada … parsel . ve . kat bağımsız bölüm … numaralı taşınmazların talebe konu şirketler adına tescilli olduğu ancak devir riskinin bulunduğu iddiasıyla devrin engellenmesine yönelik tedbir talebinde bulunulmuştur. Yöneticinin azli bakımından veya ortaklıktan çıkma talepleri bakımından arabuluculuk bir dava şartı değildir. Nitekim …. Asliye Ticaret Mahkemesinin .. Esas sayılı dava dosyasında yöneticinin mal varlığı devrinin sınırlanması bakımından da tedbir talebinde bulunulduğu ve bu talebin de esasında bizden talep edilen tedbiri kapsamakta olduğu gözetildiğinde HMK’nın m.390/1 hükmü uyarınca bu talep yerinde görülmemiştir.” gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı ihtiyati tedbir talep eden vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
İhtiyati tedbir talep eden vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece, “Talep eden vekili, şirketlere ait bir kısım taşınmazların bedelsiz olarak karşı tarafın eş ve çocuklarına devredildiğini ileri sürmüş olmasına rağmen devrin bedelsiz yapıldığına dair herhangi bir delil ibraz edilmemiştir. Sunulan tapu kayıtları sadece devre ilişkin olup, devrin bedelsiz yapıldığını göstermediği” şeklindeki gerekçe ile ihtiyati tedbir taleplerinin reddedildiğini, yerel mahkemenin işbu gerekçesinin hukuka, hayatın olağan akışına ve dosya kapsamına açıkça aykırı olduğunu, dava dışı şirketlerdeki yönetim, temsil ve ilzam (şirketleri borçlandırma ve mal varlıklarını devretme) yetkilerini kullanmasının ihtiyati tedbir yoluyla durdurulması talep edilen davalının, dava dışı şirketlere ait 13 adet taşınmazı eşine ve kızlarına devrettiğinin dava dilekçesi ekinde sunulan takyidatlı tapu kayıtları ile sabit olduğunu, buna rağmen bir kişinin aynı konutu paylaştığı eşine veya genç yaştaki kızlarına bir bedel mukabilinde satış yapmasının veya onlardan para almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu durumun Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.02.2010 T. E:2010/6-46, K:2010/75 sayılı “gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer öte yandan da ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlamasının gerekeceği” şeklindeki içtihadı ile de sabit olduğunu, ayrıca HMK’nın 190/2. maddesinin “Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır.” hükmüne havi olduğunu, tüm bunlarla birlikte dava dışı şirketlere ait taşınmazların bedelsiz ve muvazaalı olarak davalının eşi ve kızlarına devredildiği, bu durumun gerek dava dışı şirketlere ait gerekse de davalının eşi ve kızlarına ait banka kayıtları ve dava dışı şirketlere ait ticari defterler ile sabit olduğunu ancak bu aşamada kendilerinin bu kayıtlara ulaşmalarının ve bunları yerel mahkemeye sunmalarının hukuken ve fiilen mümkün olmadığını, yerel mahkemece hukuka, hayatın olağan akışına ve dosya kapsamına aykırı gerekçe ile ihtiyati tedbir taleplerinin reddedilmesinin hukuken kabul edilemeyeceğini, yerel mahkemenin bu yaklaşım tarzına göre hiçbir dosyada ihtiyati tedbir kararı verilmemesi gerektiğini, bu durumun hak sahibinin hakkını elde etmesinin sağlanması amacıyla getirilmiş bir tür hukuki güvence sistemi olan ihtiyati tedbir müessesinin varlığına ve kanuna açıkça aykırılık teşkil edeceğini belirterek, açıklanan bu nedenlerle istinaf istemlerinin kabulü ile usul ve yasaya ve dosya kapsamına açıkça aykırı olan kararın HMK’nın 353/1-b, 2. maddesi gereğince düzeltilerek esas hakkında yeniden karar verilmek üzere kaldırılmasına ve devamında ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık, ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. Maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, ilk derece mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK. 389. ve devamı maddelerinde belirtilen koşulların ve özellikle yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmemiş bulunmasına, HMK’nın 390. Maddesi uyarınca ihtiyati tedbirin, dava açıldıktan sonra ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilecek olmasına göre ihtiyati tedbir isteyen vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesine göre esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM; Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İhtiyati tedbir isteyen vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-İhtiyati tedbir isteyen tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
5-HMK’nın 359/3 maddesi uyarınca kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
HMK’nın 353 ve 362/1-a bendi uyarınca kesin olmak üzere 11/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Katip

e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”