Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/312 E. 2022/1198 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ …
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/312
KARAR NO : 2022/1198

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : ..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2021
NUMARASI : 2021/218 E., 2021/863 K.

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI :…
VEKİLİ : Av…..
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 30/06/2022
YAZIM TARİHİ : 30/06/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 2021/218 Esas, 2021/863 Karar sayılı dosyasında verilen 10/12/2021 tarihli kararın istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili banka ile imzalamış olduğu “Teminatlı Bch Kredisi” ve “Kredili Mevduat Hesabı” kredilerinden doğan borcunu ödemediğini, bunun üzerine ……..noterliği’nin ….. tarih ….yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, davalıya …… tarihinde tebliğ olunarak hesap kat edildiğini, ihtarnameye rağmen davalının borcunu ödemediğini, …… İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın borca itiraz ettiğini ileri sürerek borçlunun itirazının iptaline, haksız itirazdan dolayı davalının alacağın %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacı kurumun itirazının hiçbir dayanağı olmadığını, dekont üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, davacı kurumun personelinin banka adına kredi kullandırmak amacıyla müvekkilinin işyerine gelerek kredi sözleşmesi için imza aldığını, kredinin kefili için Ferhat Tabur’un imzasının alındığını, müvekkili tarafından para çekilmediğini, banka tarafından paranın ödendiğini gösteren dekont altındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını belirterek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek açılan davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, “…davalı ile davacı banka arasında düzenlenen Kredi Sözleşmesinden doğan borcun tahsili için başlatılan icra takibine itiraz edilmesi neticesinde iş bu itirazın iptali davası açılmışıtr. Buna göre davalı taraf kredinin kullanıldığını gösteren dekontlardaki imzanın kendisine ait olmadığı ve bu sebeple krediye konu parayı almadığı savunmasında bulunmuş olup, mahkememizce de gerekli imza incelemesi yapılmıştır. Adli Tıp Kurumunca yapılan incelemede, kredinin kullanıldığını gösteren dekontlardaki imzaların davalının eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği belirtilmiştir. Buna mukabil Güzel Sanatlar Fakültesinde görevli Grafologlar tarafından yapılan incelemede davalının imzaları ile dekonttaki imzalar arasında birtakım farklılıklar olduğu ancak imzanın kim tarafından atıldığının tespit edilemediği belirtilmiş ise de tespit edilen farklılıklar borçlu lehine değerlendirilmiştir. Diğer yandan kredi sözleşmesi incelendiğinde, tarafların isim, soyisim ve imzalarının dışında herhangi bir şey yazmadığı, kredi miktarının dahi bulunmadığı görülmüş olup, tarafların iradeleriyle serbestçe düzenlenmiş ve karşılıklı anlaşılmış bir sözleşme izlenimi bulunmadığından kredi sözleşmesinin de geçerli olduğundan bahsedilemez. Tüm bu hususlar çerçevesinde kredinin kullanıldığını belgeleyen dekonttaki imzanın davalıya ait olmadığı kanaatine varılarak davalının anılan kredi sözleşmesinden dolayı borçlu olmadığı düşünce ve gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Diğer yandan davacı bankanın tüm bu hususları bilebilecek konumda olduğu ve icra takibinin haksız ve kötüniyetli başlatıldığı kanaatiyle davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilerek davanın reddine” karar verilmiş, davacı vekilinin kararı istinaf etmesi üzerine dosya Dairemize gelmiş, Dairemizin 2019/964 Esas, 2021/335 Karar sayılı 02/03/2021 tarihli ilamı ile, “…Benzer dosyalara ilişkin Dairemizin 2018/1740 Esas 2020/343 Karar ve 2018/1618 Esas, 2020/128 Karar sayılı emsal ilamları da dikkate alınarak, Ceza ve Hukuk Mahkemeleri kararları arasındaki ilişkiyi düzenleyen 6098 sayılı TBK’nın 74. (818 sayılı BK 53) maddesi hükmü hukuk hakimini, ceza mahkemesinin kesinleşen kararı karşısında maddi hukuk bakımından kural olarak bağımsız kılmaktadır. Ancak hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Her mahkumiyet kararı o eylemin hukuka aykırılığını tespit etmesi bakımından hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir. Ceza hakiminin saptadığı maddi olaylar ve özellikle fiilin hukuka aykırılığı ve davalı tarafından işlenmiş olup olmadığı hukuk hakimini bağlar. Bu itibarla mahkemece, Kilis Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/40 esas sayılı dosyasının incelenerek, bu davanın sonucunu etkileyecek nitelikte olup olmadığının, etkileyecek nitelikte ise sonucunun beklenilmesi, ayrıca davalı tarafından (davalı cevap dilekçesinde suç duyurusunda bulunulacağını belirtmesi nedeniyle) suç duyurusunda bulunulup bulunulmadığının araştırılarak, suç duyurusunda bulunulduğunun anlaşılması halinde de, sonucunun beklenilmesi, davacı banka müfettişlerinin davaya konu bu işlemle ilgili varsa hazırlamış olduğu raporun da incelenerek yargılamaya devamla esas hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru olmamıştır. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenle kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353. maddesi hükmü gereğince kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiştir.
Mahkemece yapılan yeni yargılama neticesinde; “…Raporun, davacı müfettişi…… tarafından ……. tarih …sayılı teftiş kurulu başkanlığının talimatı ile hazırlandığı dikkate alındığında, gerek takip tarihinde gerekse dava tarihinde esasen dekontlar üzerindeki imzanın davalıya ait olmadığının davacı banka tarafından bilindiği anlaşılmaktadır. Bizzat davacı banka müfettişi tarafından bu husus tespit edilmiştir. Kaldı ki dekont üzerindeki imzanın, davalının sistemlerindeki imza örnekleri ile uyuşmadığı yapılan tespit karşısında aşikardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/19-2006 E 2015/1277 K sayılı ilamında kötüniyetin tanımı yapılmış olup, “Yargıtay uygulamasına ve öğretiye göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötü niyetli kabul edilir. Örneğin, alacağı kendisine tamamen ödenmesine rağmen icra takibine girişen, kefil hakkında kefalet limitinin üzerindeki bir miktar için takip yapan, vadeden önce icra takibine girişen veya kredi sözleşmesinde imzasının bulunmadığı kendisine bildirilen bankanın gerekli incelemeyi yapmaksızın icra takibi başlatması durumlarında alacaklı, İİK’nun 67.maddesi anlamında kötüniyetli sayılmalıdır (……. Anılan hükümde düzenlenen ve ‘kötüniyet tazminatı’ olarak adlandırılan tazminat sadece ve ancak yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. ” şeklinde belirtilmiştir. Buna göre davacı taraf düzenlenen müfettiş raporundan da anlaşılacağı üzerine imzanın davalıya ait olmadığını bildiği halde takip başlatmış olup, dosya kapsamına göre kötüniyetli olduğu kanaatine varılmış ve sübut bulmayan davanın reddi ile davalı yararına asıl alacağın % 20 si oranında tazminata hükmedilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. Davalı yararına hükmedilen tazminat miktarı ile vekalet ücretinin belirlenmesinde, davacı yararına oluşan usuli müktesep hak dikkate alınmıştır. Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle davanın REDDİNE, Davalı yararına …… İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının asıl alacağı üzerinden hesaplanan ve %20 oranına tekabül eden 32.365,03 TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine” karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, dosyadaki delil durumuna aykırı olduğunu, mahkemenin hükme esas aldığı ………. tarihli……… numaralı teftiş raporunun yeterli düzeyde incelenmediğini, mahkemenin raporun 77. sayfasındaki bir cümleyi tabiri caizse cımbızla çekerek gerekçesini oluşturduğunu, rapordaki cümlede; “kredi kullandırım ve ödeme fişleri üzerindeki imzaların, müşterimizin Bankamız sistemindeki imza örnekleriyle uyumlu olmadığı” nın yazdığını, ancak teftiş kurulunun davacı bankanın kendi iç denetim mekanizması olan bir kurum olduğunu, mahkemeler gibi yargılama yapmadığı gibi uzman teknik bilirkişi incelemelerini de yapmadığını, imzanın kişinin eli ürünü olmasının asıl olan olduğunu, oturarak, ayakta ya da bir başka pozisyonda duran imza sahibinin imzasının yüzde yüz aynı olma ihtimalinin olmadığını, bu yüzden de bu tip durumlarda teknik bilirkişi incelemelerine, kriminal raporlara ihtiyaç duyulduğunu, teftiş raporunun böyle bir yetkisinin ve vazifesinin bulunmadığını, banka ekranlarındaki imza örneklerinin yaklaşık benzerliğinin ele alındığını, uyum incelemesinin ancak ve ancak uzman kişilerce yapılabileceğini, mahkemenin raporu detaylı ve bir bütün olarak incelemiş olsaydı bu kanaatinin değişeceğini, neticesinde bilirkişi raporu alınarak raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesinin sağlanacağını, teftiş raporunun 79. sayfasının son kısmında teftiş kurulu başkanlığının tüm araştırma ve inceleme sonrası nihai görüşünün yer aldığını, teftiş raporunda toplanılan tüm bilgi ve belgelerin sayın mahkemenin dikkatini çekmediği, araştırma gereği de duymadığını, davalı……, kefili …..ve davalının oğlu ………’in birbiriyle olan ilişkileri ile dava dışı … ile olan ilişkilerinin mahkemenin hiç dikkatini çekmediğini, her nedense kişisel ilişkileri nedeniyle olsa gerek davalı …’in dava dışı …..hakkında şikayetçi olmadığı gibi suç duyurusunda da bulunmadığını, bunu destekler ….. 2. Ağır Ceza Mahkemesinin…. esas sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporu olduğunu, davalı ……..in müvekkili banka ile Genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesi imzaladığının tespit edildiğinden davaya konu krediyi kullandığı ve dekontları imzaladığının da kuşkusuz olduğunu, davaya konu kredi sözleşmelerindeki imzanın davalıya ait olduğunun adli tıp raporu ile sabit olduğunu, mahkemece, ……. tarihinde……….. Asliye Ticaret Mahkemesinin …….talimat dosyası ile dava konusu dekontlar üzerindeki imzalar hakkında bilirkişi raporunun alındığını, raporda imzalar arasında genel oluşturuş hareketleri ve yön bakımından benzerliklerin tespit edildiğini, bu hususun mahkemece değerlendirilmediğini, müvekkili bankanın kötü niyetli hareketle icra takibini haksız başlatması hususunun kabul edilmesi olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, mahkemece teftiş kurulu raporunun gerekçeli kararına gerekçe olarak alınacaksa raporun tam ve bir bütün olarak incelenmesinin gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
HMK’nın 353.maddesine göre inceleme yapıldığından duruşma açılmamıştır.
İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf edenin sıfatı, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, bankacılık işlemlerinden kaynaklanan itirazın iptali talebine ilişkindir.
Davacının davalı borçlu aleyhine başlattığı ……. İcra Müdürlüğü’nün ……. Esas sayılı icra takibine davalı borçlunun itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasında; ilk derece mahkemesi tarafından; ödeme dekontları üzerindeki imzaların davalıya ait olduğunun tespit edilemediği, banka şubesinde yapılan zimmet ve yolsuzluk suçlarından dolayı Kilis Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/40 Esas sayılı dosyası ile ceza davasının açıldığı, davalının ceza davasında şüpheli olmadığı gibi hakkında bankada yapılan yolsuzluklar ile ilgili suç duyurusunda bulunulmadığı ve dava açılmadığı, bu nedenle ceza yargılamasının beklenmesinin uygun olmadığı, davacı kurumun düzenlediği müfettiş raporunda ödeme fişleri üzerindeki imzaların davalının banka sistemindeki imzalar ile uyumlu olmadığı yönünde tespit yapıldığı, davacı bankanın imzaların davalıya ait olmadığını bilmesine karşın davalı hakkında icra takibi yaptığı gerekçesiyle; ispatlanamayan itirazın iptali davasının reddi ile davacı bankanın davalı aleyhine icra takibi yapmakta haksız ve kötüniyetli olması nedeniyle davacı aleyhine alacağın %20’si oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, incelenen Kilis Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/40 Esas sayılı dosyası, davacı banka tarafından düzenlenen müfettiş soruşturma raporu, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/82 Talimat sayılı dosyasında düzenlenen imza incelemesine ilişkin bilirkişi heyeti raporu, 22/03/2018 tarihli Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesinin raporu ve icra takip dosyası birlikte değerlendirildiğinde; tarih ve limit bilgisi bulunmayan GKS üzerinde davalının imzaları bulunsa dahi, krediye ilişkin ödeme dekontlarında bulunan imzaların davalıya ait olduğunun tespit edilemediği anlaşıldığından itirazın iptali talebinin reddine karar verilmesi yönünden karar yerindedir.
Davacı vekili aleyhine hükmedilen kötüniyet tazminatı yönünden inceleme yapıldığında ise; 2004 sayılı İcra İflas Kanunun’un 67/2. maddesi uyarınca itirazın iptali davasının kısmen veya tamamen reddi halinde, borçlu lehine hükmedilecek tazminat kötü niyet tazminatı olup, borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için icra takibinin haksız olmasının yanında takip alacaklısının kötü niyetli olması gerekir. Alacaklı icra takibi başlatmakta kötü niyetli değilse, aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilemez. İlk derece mahkemesi kararında her ne kadar davacı bankanın; imzaların davalıya ait olmadığını bildiği halde icra takibi yapması nedeniyle kötü niyetli olduğu gerekçesiyle kötü niyet tazminatına hükmedilmiş ise de; teknik bir bilgi ve incelemeyi gerektiren bir konu olan imza incelemesinde, imza incelemesinde uzman olmayan müfettiş tarafından düzenlenen soruşturma raporundaki ifadeler nedeniyle alacağına kavuşmak için GKS de imzası bulunan davalı aleyhine icra takibi yapan davacı bankanın kötü niyetinden bahsedilemeyeceğinden; eldeki davada davacı takip alacaklısı yönünden kötüniyet tazminatının koşulları oluşmadığından, davalının bu talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi usul ve kanuna aykırı olup, karar bu yönüyle yerinde değildir. Ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden; davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, HMK 353/1-b-2. maddesi gereğince, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçeyle;
A-)1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE,
Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 10/12/2021 tarih, 2021/218 Esas, 2021/863 karar sayılı kararın usul ve esas yönünden yasaya uygun bulunmaması nedeniyle KALDIRILMASINA,
2-Davacı vekilince yatırılan istinaf yolu karar harcının istek halinde anılan tarafa İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 16,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 237,20 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
B-)HMK’nin 353/1-b-2 maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
3-Karar harcı olan 80,70 TL’nin peşin alınan 2.065,91 TL’den mahsubuyla fazla yatan 1.981,21 TL’nin davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından bu dava nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’ne göre takdir edilen 20.200,13 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
7-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
8-Kararın HMK 359/4 maddesi gereğince taraflara Dairemizce tebliğine,
Dair, HMK. 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 29/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.30/06/2022


Başkan
..
e-imzalıdır
..
Üye

e-imzalıdır
..
Üye
..
e-imzalıdır
..
Katip

e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”