Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/185 E. 2022/353 K. 28.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/185
KARAR NO : 2022/353

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN V. :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/10/2021
NUMARASI : 2020/545 Esas, 2021/791 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 28/02/2022
YAZIM TARİHİ : 28/02/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21/10/2021 tarih ve 2020/545 Esas, 2021/791 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi taraf vekillerince istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili ibraz etmiş olduğu dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin 2010 yılından bugüne kadar otobüs, çekici ağır vasıta kaporta, tamir, boya vs servis faaliyetleri ile ilgili faaliyet sürdürdüğünü, müvekkili şirketin 2010 yılının 8. ayından bu yana davalı şirketin sigortalı ve anlaşmalı tamir ve bakım servisi olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin davalı sigorta şirketi ile 06/01/2017-06/01/2018 tarihlerini kapsayan ….nolu geniş kapsamlı yangın paket sigorta poliçe ile …… adresinde bulunan ve kendisine ait olan işletmesindeki mal varlığını, poliçede belirtilen rizikolara karşı sigortalamak üzere sigorta sözleşmesi akdedildiğini ve davalı şirketin sigortalısı olduğunu, müvekkili şirkette 13/02/2017 tarihinde yangın olayı meydana geldiğini ve işyeri ve malların ciddi hasar görüp kullanılamaz hale geldiğini, zararın tazmini için davalı sigorta şirketine başvurduklarını, davalının ekspertiz gönderdiğini, gerekli tutanakların tutulup raporların yazılıp resimlerin çekildiğini, zararın tazmini için ödeme beklerken davalı sigorta şirketinin işi uzatmak çabası içerisine girdiğini, davalı şirketçe görevlendirilen iki ayrı ekspertizlerin de zarar olarak aynı miktarları belirttiklerini, davalı şirket eksperleri tarafından belirlenen bedeller üzerinden davalı tarafça müvekkiline mutabakat onayı olmadan 50.000,00 TL ve 205.000,00 TL olmak üzere toplam da 255.000,00 TL kısmi ödeme gerçekleştiğini, yangında zayi olan malların bedeli olarak ödemesi gereken miktarın yaklaşık olarak 1.162.013,40 TL olduğunu, ekspertiz raporlarında iş kaybı, kira bedeli, işçi maaşı, kazanç kaybı, dekorasyon, cam kırılması, enkaz kaldırma vs. bedellerin hesaplanmadığını, açıklanan tüm bu nedenlerle şimdilik 10.000,00 TL’nin yangın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili dava değerini 1303.503,00 TL üzerinden ıslah ederek, ıslah harcını ikmal etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili ibraz etmiş olduğu cevap dilekçesi ile davacı tarafın iddialarını tevsik eden belgeleri müvekkili şirkete göndermediğini, davanın …. Mahkemelerinde açılması gerektiğini, davacının poliçe kapsamında meydana gelen bütün zararlarının ödendiğini, davacının 13/02/2017 tarihinde meydana gelen yangın olayını müvekkili şirkete ihbar ettiğini, bunun üzerine Hazine Müsteşarlığına bağlı taraflardan bağımsız bir eksper görevlendirildiğini, hemen olay yerine giderek gerekli çalışmaların yapıldığını, eksperin incelemelerinde yangından kavrularak zarar gören malların kül haline gelmediğini, sayılabilir ve vasıflandırılabilir olduğunu, alevli bölgeye uzak olan malların ise is ve söndürme için kullanılan sulara maruz kaldığının tespit edidiğini, hasar gören malların bir kısmının çıkma parça, bir kısmının yan sanayi parça, bir kısmının ayıplı mallar olduğunun tespit edildiğini ve fotoğraflandırıldığını, hasar gören parçaların tamamının orjinal parça olduğunu ve tamamının da kullanılamayacak derecede tam hasarlı olduğunun kabulü halinde zarar miktarının 564.264,47 TL olabileceğinin tespit edildiğini, hasar tespit işlemleri devam ederken mağduriyet yaşanmaması nedeniyle 50.000,00 TL avans ödemesi yapıldığını, yapılan tespitler sonucunda ise 255.000,00 TL’lik bedelin avans olarak yapılan ödeme düşüldükten sonra davacıya ödendiğini, davacının iddialarını ispat etmesi gerektiğini, açıklanan tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DAİREMİZİN İLK KALDIRMA KARARI:
Mahkemece, 13/11/2019 tarihli karar ile, davacının mevcut yangında zayi olan emtia bedelinin 1.343.104,40 TL olduğu ve davalı tarafça yapılan 255.000,00 TL ödemenin güncelleme sonrası 371.024,00 TL olduğu, toplam zarardan mahsup edildiğinde kalan tazminat alacağının 972.080,40 TL olduğu gerekçesiyle, davacının davasının kısmen kabulü ile 972.080,40 TL maddi tazminatın sigorta şirketine müracaat tarihi olan 13/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Mahkemenin işbu kararının davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, dosya Dairemize gönderilmiş, Dairemizin 09/10/2020 tarih, 2020/433 Esas ve 2020/835 Karar sayılı ilamında, “….Sigorta hukuku ilkelerine göre kural olarak sigortacı, limitle sınırlı olmak üzere gerçek zarar miktarı ile sorumludur. Bunun içerisinde KDV de mevcuttur. Başka bir anlatımla sigortacı gerçek zarar ve buna tahakkuk edecek KDV miktarı ile sorumlu olacak ve fakat bu sorumluluk poliçe limitini aşamayacaktır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 05/03/2013 tarih, 2011/2983 Esas, 2013/4143 Karar sayılı kararı, aynı dairenin 10/09/2012 tarih, 2011/5998 Esas, 2012/12907 karar sayılı kararları bu yöndedir.) Somut olayda davacının yanan emtialarla ilgili Vergi Dairesi’ne KDV ödemesi bakımından beyanname verdiği sabit olup mahkemece emtia bedeline KDV eklenmesinde usul ve yasaya aykırı yön bulunmadığından, davalı vekilinin bu yöne değinen istinaf itirazlarının reddi gerekir.
Davalı vekilinin, gerçek zarar miktarının tespitinde envanterden çıkarılan emtia bedelinin esas alınmasının hatalı olduğuna yönelik itirazına gelince; yangının meydana gelmesi üzerine davacı tarafından davalıya derhal bildirim yapılmış, davacı tarafından yanan emtianın listesi kaşelenip imzalanarak davalıya verilmiştir. Yine davacı tarafından yangın sonrası yanan mallar sayılarak davalıya verilen liste ile eksper listesi benzer olup davalı tarafından davacının sunduğu zayi olan emtia listesine göre hesaplama yapılmasına itirazda bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim davalı vekili istinaf dilekçesinde de davalının sunduğu listeye göre hesap yapılmasını kabul etmiştir. Münhasıran davacının ticari defterlerine göre envanterden çıkarılan emtia listesi esas alınarak değer belirleyen rapora göre karar verilmesi doğru olmamıştır.

Bu durumda mahkemece, konusunda yetkin sigorta uzmanı, mali müşavir ve makine mühendisinden oluşan bilirkişi heyetine dosyanın tevdii ile davacının, davalıya verdiği imzalı zayi listesi ile davacının envanterden çıkardığı eşya listesi mukayese edilerek, aralarında çelişki bulunması halinde bu çelişki giderilerek, birinin diğerine göre üstün tutulma sebepleri de açıklanmak ve taraf vekillerinin itirazları karşılanmak suretiyle aldırılacak bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir bütün halinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Her ne kadar bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de, alınan rapor hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
6100 sayılı HMK.nun 353/1-a/6.maddesinde, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmış olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiş ve dosyanın mahkemece 2020/545 esasına kaydı yapılarak yargılamaya devam edilmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece 21/10/2021 tarihli karar ile; “…Yapılan yargılama toplanan deliller ve tüm dosya kapsamının incelenmesinde Gaziantep BAM 11. HD’nin 2020/433 Esas 2020/835 Karar sayılı ilamı ile mahkememizce kaldırma kararından önce verilen kararın münhasıran davacının ticari defterlerine göre emtia listesi esas alınarak değer belirleyen rapora göre karar verilmesinin doğru olmadığı, dosyanın sigorta uzmanı mali müşavir ve makina mühendisinden oluşan bilirkişi heyetine tevdi ile davacının davalıya verdiği imzalı zayi listesi ile davacının envanterinde çıkan eşya listesi mukayese edilerek aralarındaki çelişkinin bulunması, bu çelişki giderilerek birinin diğerine göre üstün tutulma sebepleri ve taraf vekillerinin itirazları karşılanmak suretiyle alınacak bilirkişi raporuna göre karar verilmesinin gerektiğinin anlaşıldığı, mahkememizce kaldırma ilamından sonra sonra dosyanın bilirkişi heyetine tevdi edildiği, bilirkişi heyeti tarafından mahkememize ibraz edilen raporda davacı tarafın iş yerinde zarar gören malların kaydi ve rayiç değerlerine göre ayrı ayrı hesaplamalar yapıldığı fakat davacı tarafın zarar gören mallarına ilişkin davalıya gönderilen liste ile davacı tarafın ticari defter kayıtlarına göre zarar gören mallara ilişkin farklılık bulunup bulunmadığı hususunda herhangi bir belirleme yapılmadığının anlaşılması karşısında bu defa bu hususta ek rapor hazırlanmak üzere dosyanın yeniden raporu hazırlayan bilirkişi heyetine tevdi edildiği, bilirkişi heyeti tarafından mahkememize ibraz edilen ek raporda davacı tarafından davalıya bildirilen zayi listesindeki mallara ilişkin tutarın 1.162.213,04 TL olduğu, davacı tarafın ticari defter kayıtlarındaki envantere göre belirlenen malların değerinin 1.138.224,07 TL olduğu, bu tespite göre mahkememizce kaldırma kararından önceki yargılamada davacı tarafın ticari defter kayıtlarındaki envanterde yer alan mallar üzerinden yapılan hesabın davalı tarafın lehine olduğu ve davacı tarafça mahkememizce verilen karar istinaf edilmediğinden bu kararın davalı yönünden usulü kazanılmış hak oluşturduğu anlaşıldığından davacı tarafın ticari defter kayıtlarındaki envanter listesinde yer alan mallar üzerinden hesap edilen bedele göre hazırlanan bilirkişi raporuna mahkememizce üstünlük tanındığı ayrıca her ne kadar davalı tarafça dosyaya ibraz edilen ekspertiz raporunda davaya konu olan yangında zarar gören davacı iş yerindeki malların faturasız olduğu iddiası ile hesaplama yapılmış ise de 27/04/2021 havale tarihli raporun 15. Sayfasında yer alan tespitlerden de anlaşılacağı üzere davacı şirkete ait alış faturalarında iskonto uygulandığına dair herhangi bir ibareye rastlanılmadığı, bu sebeple sigortalı emtianın %20 iskontolu olarak alındığına dair tespitin somut olarak ispatının mümkün olmadığı, ayrıca eksper raporuna göre yangında zarar gören emtiaların bir kısmının ikinci el çıkma parça olarak değerlendirilerek yapılan %60 iskontonun ve faturalı olarak envanterde yer alan emtialara ilişkin değer kaybından kaynaklı yapılan %10 iskontonun yerinde olmadığı değerlendirilerek kaldırma kararından önce mahkememizce verilen karara esas teşkil eden bilirkişi raporundaki bedel üzerinden davacının davasının kısmen kabulü ile 972.080,40 TL maddi tazminatın sigorta şirketine müracaat tarihi olan 13/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. ” karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri istinaf isteminde bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece hatalı rapora dayanılarak hüküm tesis edildiğini, yerel mahkeme tarafından kurulan ilk hükümde davalı taraf için vekalet ücretine hükmedilmemesine rağmen kaldırma kararından sonra kurulan hükümde vekalet ücretine hükmedildiğini, yerel mahkeme tarafından kurulan ilk hükümde (2017/531Esas, 2019/1267 Karar) kısmen kabul kısmen red kararına rağmen davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmediğini, bu durumun davalı tarafça sunulan istinaf dilekçesinde de dile getirilmediği gibi kaldırma kararında da değinilmeyerek tarafları lehine usuli kazanılmış hak statüsü kazanıldığını, bu nedenle davalı lehine verilen hakkın usule aykırılık teşkil ettiğini, iddialarını ispatlar mahiyette yüksek mahkeme içtihatlarının da bulunduğunu, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gayri nakdi alacağın reddedilen kısmı yönünden davalı lehine maktu vekalet ücretine, nakdi alacak yönünden nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığını, o halde mahkemece açıklanan hususlar doğrultusunda davalı tarafça hükmün temyiz edilmediği dikkate alınarak usuli kazanılmış haklar göz önüne alınmak suretiyle davalı lehine 6.807,82 TL’yi geçmemek üzere vekalet ücretine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca yerel mahkeme tarafından verilen hüküm, kazanın gerçekleştiği tarih olan 13.02.2017 tarihindeki Euro kuru esas alınarak kurulmuşsa da bu hükmün Borçlar Kanunu’nda yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde fiili ödeme tarihindeki kurun esas alınacağı maddesiyle alenen çeliştiğini, zararın güncel Euro kuru ile tazmin edilmesi gerektiğine ilişkin iddialarını destekler mahiyette pek çok Yargıtay içtihatının da bulunduğunu belirterek, açıklanan bu nedenlerle yerel mahkeme tarafından verilen hukuka aykırı kararın kaldırılmasına, yargılama giderlerinin davalı nezdinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma gerekçesine uygun karar verilmediğini, yerel mahkemenin dosyayı bir makine mühendisi, bir sigorta uzmanı, bir de Serbest Muhasebeci Mali Müşavirden oluşan heyete tevdi ettiğini, bilirkişi heyetindeki makine mühendisinin, uyuşmazlığın başında ve uyuşmazlığa sebebiyet veren tespit raporunu hazırlayan bilirkişi olduğunu, sigorta uzmanı bilirkişinin ise sigorta acentesi olduğunu, taraflarınca heyetteki bilirkişilere itiraz edilmiş ise de, bozmadan sonra alınan her üç raporun da aynı heyetten alındığını, bilirkişi heyetinin ise sanki Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararına direnir gibi ısrarla her halde defter kayıtlarındaki verileri esas alarak rapor hazırladığını, yerel mahkemenin bozmaya uygun rapor tanzimi yaptırılmasını istemesine rağmen bilirkişi heyetinin, 25.02.2021 tarihli birinci raporunda eksper raporu ve mutabakatlı liste olmadığından bahisle yine defter kayıtlarına göre hesap çıkardıklarını, tüm belgelerin dosyada olmasına rağmen eksper raporu ile mutabakatlı ve fiyatlandırılmış listenin tekrar dosyaya sunulduğunu, ayrıca belirli ya da belirlenebilir tutarlar için belirsiz alacak davası açılamayacağını, dava açılmadan önce, eksper raporu ve davacının fiyatlandırılmış mutabakatlı listesi ile hasar tutarı belirlenmiş olmasına karşın davacının 10.000,00 TL’si üzerinden belirsiz alacak davası açtığını, halbuki, belirlenebilir ya da belirli alacaklar için belirsiz alacak davası açılamayacağının Yüksek Mahkemelerin ititfak halindeki içtihatları ile sabit olduğunu, bu sebeple esasen davanın reddinin gerektiğini, nitekim belirsiz alacak davası açılabilmesinin şartları ve kısmi dava ile farkı kısmi dava açılacak iken belirsiz alacak davası açmanın sonuçlarına ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nu görüşünün de son derece açık ve net olduğunu, yine ıslah edilen tutar için ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğini, davacı tarafın davasını 10.000,00 TL’si üzerinden dava açtığını, her ne kadar davasını belirsiz alacak davası olarak açtığından bu sebeple davasının reddi gerekir ise de, ayrıca da taleplerini 19.02.2018 tarihinde ıslah etmiş olması sebebi ile ıslah edilen kısım için bu tarihten faize hükmedilmesi gerekir iken tümü için 13.02.2017 tarihinden hükmedilmesinin de hatalı olup, bozmayı gerektirdiğini belirterek, açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına, davacının usulsüz olarak açtığı belirsiz alacak davasının reddi ile, yargılama masrafları ile ücreti vekâletin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 02/12/2021 tarihli ek istinaf dilekçesiyle ise, davacı tarafın davaya konu alacağını temlik ettiğini, davaya konu olası alacaklarını 03.01.2020 tarihinde üçüncü bir kişiye temlik ettiğini, temliknamenin ekte sunulmuş olduğunu, bu nedenle davacının taraf ehliyeti kalmadığını belirterek, yerel mahkemenin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Dairemizin 09/10/2020 tarih, 2020/433 Esas, 2020/835 Karar sayılı kaldırma kararında; davacı tarafından yangında yanan mallar sayılarak davalıya verilen liste ile eksper listesinin benzer olduğu, davalının, davacının sunduğu zayi olan emtia listesine göre hesaplama yapılmasına itirazda bulunmadığı, münhasıran davacının ticari defterlerine göre envanterden çıkarılan emtia listesi esas alınarak değer belirleyen rapora göre karar verilmesinin doğru olmadığı belirtildikten sonra davacının, davalıya verdiği imzalı zayi listesi ile davacının envanterden çıkardığı eşya listesi mukayese edilerek, aralarında çelişki bulunması halinde bu çelişki giderilerek, birinin diğerine göre üstün tutulma sebepleri de açıklanmak ve taraf vekillerinin itirazları karşılanmak suretiyle aldırılacak bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir bütün halinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine değinilmiştir.
Ne var ki mahkemece kaldırma kararının gereği yerine getirilmeden, verilen ilk kararın istinaf eden davalının yararına olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabul, kısmen reddi cihetine gidilmiştir. Oysa 20/09/2021 tarihli bilirkişi raporunda davacı tarafından yangında yanan mallar sayılarak davalıya verilen listeye göre zarar miktarı olan 1.162.213,40 TL’den, davalı tarafından davadan önce ödenen tazminat miktarı ile sovtajın tenzili yapıldığında bulunan rakam, mahkemenin ilk kararında hükmettiği 972.080,40 TL’den düşük olduğuna göre, mahkemenin ilk kararın davalının lehine olduğu yönündeki kabulü tümüyle hatalı olmuştur.
Dairemizin kaldırma kararı sonrasında aldırılan 20/09/2021 tarihli bilirkişi raporunda davacı tarafından yangında yanan mallar sayılarak davalıya verilen listeye göre zarar miktarının 1.162.213,40 TL olduğu belirlenmiştir. Ancak aldırılan raporda belirlenen zarar miktarına KDV dahil edilip edilmediği anlaşılamadığı gibi, davadan önce davalı tarafın davacıya ödediği miktarın güncellenmiş değeri mahsup edilmemiş ve sovtaj tenzili yapılmamıştır. Öte yandan mahkemece taraf vekillerinin dosya kapsamında ilk kez belirlenen bu miktara itirazları değerlendirilmemiş, birim fiyatlar bakımından dosyada aldırılan raporlar arasındaki çelişki giderilmemiştir.
Kabule göre de, mahkemece verilen 13/11/2019 tarihli ilk kararda davanın kısmen kabul kısmen reddine hükmedilmiş ise de davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmemiştir. Bu karara karşı yalnız davalı tarafından istinaf yoluna başvurulurken, reddedilen kısım yönünden davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmemesi istinaf konusu yapılmamıştır. Bu durumda tarafların usuli kazanılmış hakları korunmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yeniden verilen kararda davalı lehine reddedilen kısım üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru değildir.
Hal böyle olunca, bilirkişi kurulundan ek rapor ya da yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmak suretiyle yukarıda belirtilen eksikliklerin giderilmesi, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi, birinin diğerine göre üstün tutulma sebeplerinin de açıklanması ve taraf vekillerinin itirazlarının karşılanması suretiyle aldırılacak bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir bütün halinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan deliller toplanmamış ve bu konuda her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde deliller toplanarak, alınacak bilirkişi raporu ile oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma nedenine göre taraf vekillerinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının KABULÜNE,
2-Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21/10/2021 tarih 2020/545 Esas, 2021/791 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma nedenine göre taraf vekillerinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
5-Talep halinde, peşin alınan istinaf karar ve ilam harcının davacıya ve davalıya İADESİNE,
6-Davacı ve davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
7-HMK’nın 359/4. maddesi uyarınca kararın temyizinin kabil olmaması sebebiyle ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6. bendi gereğince kesin olmak üzere 28/02/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan V.

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Katip

e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”