Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1837 E. 2022/1935 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1837
KARAR NO : 2022/1935

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ : 21/10/2022
NUMARASI : 2022/781 Esas (Derdest)
İHTİYATİ TEDBİR
İSTEYEN DAVACI :
VEKİLLERİ :

ALEYHİNE İHTİYATİ
TEDBİR İSTENİLEN
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat davasında ihtiyati tedbir talebi
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 14/12/2022
YAZIM TARİHİ : 14/12/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21/10/2022 tarih ve 2022/781 esas (derdest) sayılı ara kararın istinaf incelemesi ihtiyati tedbir isteyen davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili talep dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 21/02/2022 tarihinde ……marka ürünlerin … Devletinde münhasır temsilci olarak müvekkili şirketin belirlenmesi konulu sözleşme imzalandığını, sözleşmeden sonra müvekkilinin distribütörlük şartlarına yerine getirmeye başladığını, …Devletinde ihracata bağlı iş yapmak için gerekli prosedürü takip ederek acenteliğe bağlı iş yapma yetkisi kazandığını, ihracat yapabilmek için sermayesini arttırarak 5.000,00 KW devlete ödeme yaptığını, sözleşmenin imzalamasının akabinde 124.209,81-USD bedel ile ilk mal teslimatının 28.03.2022 tarihinde …. Devleti limanında yapılacağı hususunda taraflarca anlaşıldığını, müvekkili şirket yetkilisinin davalı şirket tarafından düzenlenen …. gereği 20.000 USD nakit ön ödeme yaptığını, geriye kalan 104.209 USD’yi LC sözleşmesi olmak üzere depo ettiğini, sözleşmede belirtilen gerekli kalitenin sağlanması amacıyla soğuk hava deposu kiraladığını, ilk teslimatın 28/03/2022 tarihinde yapılması gerekirken davalı şirket tarafından müvekkili şirket ile yapılan görüşmeler ile beklenmedik bir sorun çıktığını ve LC sözleşmesini 20/04/2022 tarihine kadar uzatmasını talep ettiğini, müvekkili şirketçe bu hususun kabul edildiğini, ancak bu tarihte teslimat yapılmadığını ve 20/06/2022 tarihine uzatılmasının talep edildiğini, müvekkili tarafından bu talebin de kabul edildiğini, ancak daha sonra davalı şirket yetkilisinin ihracat lisanslarının kaybettiklerini, müvekkili şirket tarafından kabul edilmesi halinde ön ödeme olarak verilen 20.000 USD ücretin iade edileceği, ya da 2650 USD/ton fiyat farkının müvekkili tarafından ödenmesi halinde başka firmalar aracılığıyla mal teslim edileceğinin bildirildiğini, müvekkili tarafından bunun kabul edilmediğini, müvekkili tarafından sözleşme gereği ifa edilmediğinden davalı şirkete ihtarname gönderildiğini, müvekkili şirketin mal teslimi yapılmadığından işbu ticari ilişki nedeniyle almış olduğu yatırımları borçlandığını, her gün ciddi maddi zararlar ile karşı karşıya kaldığını, müvekkilinin 3.kişilerden gelen mal alımına ilişkin teklifleri geri çevirdiğini ve elde edeceği kardan mahrum kaldığını, maddi tazminat taleplerinin şimdilik 10.000 USD olduğunu, müvekkilinin devlete taahhüt ettiği sosyal yardın ödeneğini davalı şirketin kusuru nedeniyle karşılayamadığını, bu nedenle ticari itibarını da kayıp ettiğini, bu nedenlerle uyuşmazlık konusu kapsamında kalıcı ve kesin mahkeme kararının alınmasının uzun sürebileceği ve bu süreçte uyuşmazlık konusu para üzerinde günümüz ekonomik koşulları da dikkate alındığında davanın anlamını yitebilecek değişimler gerçekleşebileceği için davalının mal varlığı üzerinde ihtiyari tedbir konulmasını talep etmiştir.

Mahkemece, “…6100 sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde ihtiyati tedbir ve şartları düzenlenmiştir. Buna göre ihtiyati tedbir kararı verebilmek için mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talep eden tarafın uyuşmazlığın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi gerekir. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; tedbir konulması istenilen mal varlığının doğrudan davamızın konusunu oluşturmadığı gözetildiğinde tedbir talebinin reddine…” karar verilmiştir.

Karara karşı ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin kararının Yargıtay içtihatları ışığında usul ve yasaya aykırı olduğunu, şöyle ki; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 21.02.2014 tarih, 2013/1 Esas, 2014/1 Karar sayılı kanun hükmünde kararında; “Dava; Anayasanın 36 maddesi ile “hak arama” hürriyeti kapsamında herkese tanınmış, olan temel bir hukuki koruma ve korunma yöntemidir. Dava yönteminin yasalarla önceden belirlenmiş bir süreci vardır ve bu süreç de ayrıntılı bir incelemeyi gerektirir. Bu süreçlerin tamamlanması aşamasında, hakkın özünün zarar görmemesi için geçici hukuki korumalara hep ihtiyaç duyulmuş ve bu konudaki gereklilik gün geçtikte önem kazanmaktadır. Bazen geçici tedbir taleplerinin karşılanması, asıl yargılamanın önüne geçmektedir. Bu bağlamda gerek davadan önce gerekse dava sırasındaki geçici hukukî korumalar, kişilerin haklarının korunması bakımından ve özellikle hak arama hürriyetinin etkin olarak gerçekleşmesi bakımından hayati bir misyona sahiptir. Diğer bir ifadeyle, hukukî korunma talebini günümüzde, hak arama hürriyetinin en etkin bir “unsuru”, “enstrümanı” ya da “ayrılmaz bir parçası olarak tanımlanabilir.” şeklinde açıklama getirilerek ihtiyati tedbir müessesinin öneminin çok açık biçimde vurgulandığını, müvekkil şirketin uğradığı maddi zararların yanında davalı şirketin yükümlülüğünü belirlenen tarihlerde yerine getirmemesine rağmen anlaşmaya sadık kalıp üçüncü kişilerden gelen fiyat tekliflerini geri çevrilmek zorunda kalması sebebiyle kâr kayıpları ile uyuşmazlığa konu sözleşme kapsamında menfi zararların meydana geldiğini, bununla birlikte müvekkil şirketin uğradığı zarardan dolayı ödeme gücünün büyük ölçüde olumsuz etkilendiğini ve …… Devleti nezdinde bugüne kadar oluşturmuş olduğu ticari itibarının büyük zarara uğradığını, bahse konu zararın son derece yüksek meblağlara denk geldiğinin dava dilekçesinde de defaatle dile getirildiğini, davalı şirketin mallarına tedbir konmadığı müddetçe, dava taraflarınca kazanılsa dahi, davalı şirketin dava sonuçlanana kadar kendini ödemeden imtina edecek pozisyona getirebileceğini, dolayısıyla mahkemenin ihtiyati tedbir kararını reddederken sunmuş olduğu “ tedbir talep edilen mal varlığının doğrudan davamızın konusunu oluşturmadığı” gerekçesinin abesle iştigal olduğunu, ihtiyati tedbirin HMK’da “Geçici Hukuki Korumalar” üst başlığı altında taraflar arasındaki ihtilafın çözümüne katkı sağlayan ve asıl yargılamada verilen hükmün gerçekleştirilmesini temin eden ve hakların korunması bağlamında aynı zamanda hukuk devleti ilkesinin ayrılmaz bir parçası olarak hak arama hürriyeti kapsamında değerlendirilebilecek bir usul hukuku müessesesi olduğunu, şu halde davacı yararına, yargılamanın sonunda verilecek hükmün gerçekleşmesini temin eder mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekirken işbu talebin reddedilmesinin hukuk ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek, istinaf taleplerinin kabulü ile yerel mahkeme kararının müvekkil lehine kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. Maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenen distribütörlük sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasında davalının mal varlığı üzerine ihtiyati tedbir konulması istemine ilişkindir.

6100 Sayılı HMK’nın 389. Maddesine göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
Mahkemece yazılı gerekçe ile talebin reddine karar verilmiş, karara karşı ihtiyati tedbir isteyen davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, ilk derece mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK. 389. ve devamı maddelerinde belirtilen koşulların ve özellikle ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilince dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulan belgelere göre bu aşamada HMK’nın 390/3. Maddesinde düzenlenen ihtiyati tedbir isteminde yaklaşık ispat ölçütünün yerine getirilmemiş bulunmasına, davalının mal varlığının doğrudan uyuşmazlık konusu olmamasına, talebin yargılamayı gerektirmesine, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İhtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL karar harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin ihtiyati tedbir talep eden davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-f. maddesi uyarınca kesin olmak üzere 14/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


Başkan


Üye


Üye


Katip

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”