Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/181 E. 2022/397 K. 08.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/181
KARAR NO : 2022/397

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN V. : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/11/2021
NUMARASI : 2021/349 Esas, 2021/896 Karar
DAVACI : … – …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 08/03/2022
YAZIM TARİHİ : 08/03/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 18/11/2021 tarih ve 2021/349 Esas, 2021/896 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davacı vekilince istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı vekili ibraz etmiş olduğu dava dilekçesi ile; davalı tarafından müvekkili aleyhine … Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyası ile … TL bedelli …adet bono ile kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin davalı taraf ile ticari ilişkisinin bulunmadığı gibi takibe konu bonolardan dolayı da herhangi bir borcunun bulunmadığını, bu sebeple davalı hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma numaralı dosyası ile takip dayanağı belgelerden dolayı suç duyurusunda bulunulduğunu, soruşturma dosyasında davalı 18/10/2017 tarihinde alınan ifadesinde takibe koyduğu .. adet bononun müvekkili ile kendi aralarındaki arazi alım satım ilişkisinden kaynaklandığını belirttiğini, ancak icra takibine ve soruşturma dosyasına konu olan … adet bononun tümünün nakden bedel kaydını içerdiğini, müvekkilinin davaya konu … adet bonodan dolayı davalıya herhangi bir şekilde borcunun bulunmadığını, ispat yükünün davalı tarafta olduğunu, açıklanan tüm bu nedenlerle müvekkilinin …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibe dayanak .. adet bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine ve % 20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:
Davalı vekili ibraz etmiş olduğu cevap dilekçesi ile; davacının tüm iddialarının yersiz olduğunu, kötü niyetli olarak iş bu davayı açtığını, söz konusu icra takibinde ödeme emrinin davacıya tebliğ edildiğini ve davacının itiraz etmemesi üzerine takibin kesinleştiğini, borçlunun vefat eden babasından intikal edecek taşınmaz hisseleri üzerine haciz konulduğunu, davacının daha önce Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/91 Esas sayılı dosyası ile menfi tespit davası açtığını ve mahkemenin görevsizlik kararı verdiğini, davacının ise davayı takipsiz bırakarak akabinde mahkemenin açılmamış sayılmasına karar verdiğini, davacının ödeme emrinin tebliğ tarihinden çok uzun süre sonra menfi tespit davası açtığını, icra dosyasındaki mevcut bonoların içeriğinden de anlaşılacağı üzere bonolarda nakden bedel kaydının mevcut olduğunu, müvekkilinin soruşturma dosyasında vermiş olduğu ifadesinin aslında bono üzerinde bulunan nakden bedel kaydını tasdikler nitelikte olduğunu ancak davacının kötü niyetli olarak müvekkilinin beyanını kendi lehine olacak şekilde çarpıttığını, müvekkilinin bahsettiği arazi alım satımının taraflar arasında karşılıklı olarak değil müvekkilinin verdiği para ile alındığını, davacı tarafça açılan ilk menfi tespit davasında bu tarz arazi alım satımına ilişkin bir kısım belgelerin de sunulduğunu, önceki açılan menfi tespit davasında müvekkili ile davacı arasında herhangi bir arazı alım satım ilişkisi olmadığını davacının doğruladığını, müvekkilinin davacıya vermiş olduğu borç karşılığında bono aldığını ve müvekkilinin aksi yönde bir iddiasının olmadığını, ancak davacının borcu olmadığını iddia ettiğini, açıklanan tüm bu nedenlerle kötü niyetli olarak açılan davanın reddine karar verilmesini ve % 20’den az olmamak kaydıyla müvekkili lehine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI:
Mahkemece; 07/04/2021 tarihli karar ile, davalının söz konusu soruşturma dosyasındaki beyanında takibe konu .. adet bononun taşınmaz alım satımı karşılığı alındığını beyan ettiği, davalının bu beyanı ile senedi talil ettiği, talil ile ispat külfetinin yer değiştirdiği, davalı tarafın davacının kendisine borçlu olduğunu ispat edemediğini, Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/91 Esas sayılı dosyası ve aynı mahkemenin 2017/345 Karar sayılı dosyası ile açılmamış sayılmasına karar verildiği, işbu davanın, Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyasının devamı niteliğinde olmayıp farklı bir dava olduğundan savunmanın genişletilmesi kapsamında değerlendirilemeyeceği gibi davacının bu dosyadaki beyanları incelendiğinde davaya konu bonoların taşınmaz alım satımına istinaden alındığını beyan ettiğinden davalının bu yöndeki savunmalarına itibar edilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının borçlu olmadığının tespitine, davalının kötü niyeti ispatlanamadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Mahkemenin işbu kararının davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya Dairemize gönderilmiş olup, Dairemizin 2019/1440 esas ve 2021/624 karar sayılı ilamı ile, “Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir. Bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin ta’lili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi ta’lil eden, iddiasını ispatlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin ta’lili denmektedir. Bu anlamda ta’lil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir. Bu genel açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu senette “nakten” kaydı bulunmaktadır. Davacı vekili, davalının, savcılık ifadesinde senetlerin mal alım satımına karşılık verildiğini ikrar ederek senedi talil ettiğini, ispat yükünün yer değiştirdiğini beyan etmiş, mahkemece aynı nedenle senet metninin talil edildiği, davalının davacının borçlu olduğunu ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalının, mahkemece senedin talil edildiğini kabul ettiren beyanı ” Söz konusu yedi bonoyu müşteki kendi aramızdaki arazi alım satımından doğmuştur. ” şeklindedir. Ancak bu beyan, davalının senetlerin mal karşılığı verildiğini kabul ettiği biçiminde yorumlanamaz. Kaldı ki davalı vekili, talil iddiasını kabul etmediği gibi senetlerin davacıya verilen borca karşılık alındığını, borçlunun da bu borç parayla arazi aldığını belirtmiştir. Öte yandan davacı, aynı bonolar için açtığı Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/91 Esas sayılı dosyasında, senetlerin teminat senedi olarak verildiğini beyan etmektedir. Buna göre senet metnindeki kaydın talil edildiğinden ve dolayısıyla ispat yükünün davalıya geçtiğinden söz etmek mümkün değildir. Mahkemece davacı tarafça gösterilen deliller toplanıp incelendikten sonra, davacının delil listesinde yemin deliline dayandığı da dikkate alınarak gerekli görüldüğü takdirde davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılıp sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile ispat yükünün davalıda olduğu, davalı tarafından herhangi bir delil gösterilmediği gerekçesiyle, üstelik davalının delilleri de toplanmadan, davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının esasa ilişkin diğer sebepler incelenmeksizin kabulü ile yerel mahkeme kararı kaldırılarak, yukarıda açıklanan usul gözetilerek yargılamanın yapılması için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir” gerekçesiyle mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiş, bunun üzerine mahkemece dosyanın 2021/349 esasına kaydı yapılarak yargılamaya devam edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece 18/11/2021 tarihli karar ile; “…Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesine ait 2017/91 Esas 2017/345 Karar sayılı dava dosyası dosyamız arasına alınarak incelenmiş, ilgili kararın 26/10/2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmış, Gaziantep BAM 11. HD’nin kaldırma ilamı dikkate alınarak davacı tarafın göstermiş olduğu delillerden toplanmamış delil bulunmadığının anlaşılması karşısında davacı tarafa yemin deliline dayanıp dayanmadığı, dayanıyor ise yemin metnini mahkememize ibraz etmesi için 2 haftalık kesin süre verilmiş, davacı tarafça verilen kesin süre içerisinde mahkememize ibraz edilen yemin metni davalı asile usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş, davalı asil 21/10/2021 tarihli celseye gelerek davacı tarafın mahkememize ibraz etmiş olduğu yemin metninde yer alan beyanları kendisine okunarak davalı tarafça davaya konu edilen … TL bedelli …adet bonodan dolayı davacı …’dan alacaklı olduğunu ve bu bonoların taşınmaz alım satımından kaynaklı olarak düzenlenmediğini, bu bonolardan kaynaklı bedelin nakden borç olarak verdiğini mahkememize beyan etmiş ve bu hususta yemin etmesi karşısında davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir. ” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:.
Karara karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece verilen kararın gerekçeden ve hukuki dayanaktan yoksun olup yerleşik hale gelmiş Yargıtay içtihatlarına da açıkça aykırı bulunduğunu, davalının … tarihinde … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan ifadesinde “Söz konusu olan … bonoyu müşteki kendi aramızdaki arazi alım-satımından doğmuştur” demek suretiyle, bono ihdas nedenini talil ettiğini, yine aynı ifadesinin devamında da, “Söz konusu senetler belirttiğim gibi şirket ile ilgisi olmayan tamamen müşteki ile aramızdaki şahsi alışverişten kaynaklanan senetlerdir’’ şeklinde beyanda bulunarak, nakden olan mevcut bono ihdas nedenini açıkça ve hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde talil ettiğini, bu durumda ispat yükünün yer değiştirerek kendisine yani davalıya geçtiğini, belirtilen bu hususlar dikkate alındığında ispat yükü davalı tarafta olmasına rağmen 01.07.2021 tarihli duruşmada taraflarına 2 haftalık kesin süre verilerek, ”yemin deliline dayanıp dayanmadığı hususunda beyanda bulunmasının istenilmesine, yemin deliline dayandığı takdirde aynı süre içerisinde yemin metnini hazırlayarak mahkememize ibraz etmesinin istenilmesine” şeklinde karar verildiğini, kurulan ara karar ve taraflarna verilen kesin süre nedeniyle hak kaybı yaşanmaması için dayandıkları yemin delili için yemin metni sunulduğunu, ispat yükü kendisinde olan davalı tarafın müvekkilinden alacaklı olduğunu resmi belgelerle ve kesin delillerle ispat edemediğini, ayrıca kendi içerisinde çelişen BAM kararının talil müessesesi zemininde hukuki olarak anlamlandırmanın mümkün olmadığını, kendi içerisinde çelişen ve talil hususundaki yerleşik Yargıtay İçtihatları’na aykırı olan BAM kararı kesin olmak üzere verildiğinden temyiz edilemediğini, BAM kararında yer alan ”davalı vekili, talil iddiasını kabul etmediği gibi senetlerin davacıya verilen borca karşılık alındığını, borçlunun da bu borç parayla arazi aldığını belirtmiştir” şeklindeki gerekçeyle ispat yükünün davalıya geçtiğinden söz etmenin mümkün olamayacağının belirtildiğini, davalı vekilinin müvekkili aleyhine beyanda bulunma yasağı olduğunu, davalı vekilinin müvekkili aleyhine olan talili kabul etmemesi ve müvekkilinin lehine olan beyanlarda bulunmasının müvekkilini ispat yükünden kurtarmaya yönelik gerçek dışı beyanlar olduğunu, salt davalı vekilinin bu beyanlarından yola çıkarak ‘talil gerçekleşmemiştir’ demenin açıkça hukuka aykırı olduğunu, kaldı ki davalı tarafın bu beyanlarını müvekkilinin savcılıkta ifadesi alınırken değil, ilgili soruşturma dosyasına sunulmuş bir dilekçe ile değil, dava açıldıktan sonra dile getirmesinin ispat yükünden kurtulmaya yönelik olduğunu, ancak buna rağmen ispat yükünün müvekkilde olduğuna dair yanılgıya düşülerek davanın reddine karar verildiğini belirterek, yerel mahkemenin kararın kaldırılmasına, davanın kabulü ile dava konusu takibe dayanak … adet bonodan dolayı müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, haksız ve kötü niyetli davalı aleyhine dava değerinin % 20’si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, bonoya dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda, davacı tarafından ispat olunamayan davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Davacının aynı taleplerle açtığı Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/91 Esas, 2017/345 Karar sayılı kararının istinaf yoluna başvurulmaksızın 26/10/2017 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 10/01/2018 tarihinde açıldığı, bu durumda derdestlik söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.
Bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin ta’lili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi ta’lil eden, iddiasını ispatlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin ta’lili denmektedir.
Somut olayda dava konusu senette “nakten” kaydı bulunmaktadır. Davacı vekili, davalının, savcılık ifadesinde senetlerin mal alım satımına karşılık verildiğini ikrar ederek senedi talil ettiğini, ispat yükünün yer değiştirdiğini beyan etmiştir. Davalının, mahkemece senedin talil edildiğini kabul ettiren beyanı ” Söz konusu yedi bonoyu müşteki kendi aramızdaki arazi alım satımından doğmuştur. ” şeklindedir. Ancak bu beyan, davalının senetlerin mal karşılığı verildiğini kabul ettiği biçiminde yorumlanamaz. Kaldı ki davalı vekili, talil iddiasını kabul etmediği gibi senetlerin davacıya verilen borca karşılık alındığını, borçlunun da bu borç parayla arazi aldığını belirtmiştir. Bu durumda davalının talil konusunda açık bir kabulü bulunmamaktadır. Öte yandan davacı, aynı bonolar için açtığı Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/91 Esas sayılı dosyasında, senetlerin davalının babası…’ın işlerinin büyümesi ve daha verimli hale gelmesi için teminat senedi olarak verildiğini beyan etmektedir.
Buna göre senet metnindeki kaydın talil edildiğinden ve dolayısıyla ispat yükünün davalıya geçtiğinden söz etmek mümkün değildir. Mahkemece davacı tarafça gösterilen deliller toplanmış, davalıya teklif edilen yemin üzerine davalı davaya konu olan … TL bedelli … adet bonodan dolayı davacı …’dan alacaklı olduğu, bu bonodan kaynaklı alacağının taşınmaz alım satım işlemlerinden kaynaklanmadığı ve bu bedeli nakden davacı …’a borç verdiği hususunda yemin etmiştir. Hal böyle olunca ispat yükü üzerinde bulunan davacı tarafından ispat olunamayan davanın reddine ilişkin mahkeme kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK m. 353/1,b,1 gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan, davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı taraftan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, peşin alınan 59,30 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf yargılama giderinin davacı üzerine bırakılmasına,
4-Gider avansı hakkında HMK 333. maddesine göre işlem yapılmasına, artanın ilgilisine iadesine,
HMK. 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/03/2022


Başkan V.

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Katip

e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”