Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1447 E. 2022/1496 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ ..
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1447
KARAR NO : 2022/1496

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : ..
ÜYE : …
ÜYE ..
KATİP :..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/04/2022
NUMARASI : 2021/851 Esas, 2022/413 Karar
DAVACI : ..
..
VEKİLLERİ : Av..
..
Av. ..
DAVALI : ..
..
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 12/10/2022
YAZIM TARİHİ : 13/10/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 19/04/2022 tarih ve 2021/851 Esas, 2022/413 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın……Şubesi ile ….. tarafından borçlu sıfatıyla, …….. tarafından müteselsil kefil sıfatıyla….. tarih ve ….- TL bedelli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi akdedildiğini, davalı/borçlular işbu krediden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davalılar aleyhine davacı banka tarafından talep edilen borç için, aynı belgeler dayanak tutularak aynı tutarda, ….. tarihinde ……Müdürlüğü … Esas sayılı dosya ile ilamlı takip başlatıldığını, 26.07.2019 tarihinde ……. Müdürlüğü …. Esas sayılı dosya ile ilamsız icra yoluyla icra takibi başlatıldığını ve …. İcra Müdürlüğü dosyası ile irtibat kurularak ve irtibatlı dosyadan tahsilde tekerrür olmamak, irtibatlı dosyadan yapılacak tahsilatlar göz önüne alınmak kaydı ile işbu dava konusu …İcra Müdürlüğü …. Esas sayılı dosyasında tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla müteselsil kefiller Menderes …… aleyhine ilamsız icra takibi açıldığını, .. faiz ve masrafların eklenmesi neticesinde hesaplanacak tutar için takibin takip talebinde yazılı şartlarla devamına, davalı kötüniyetli itirazı ile alacağın tahsilini geciktirdiklerinden itiraza konu alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalının cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece; “…Dosya kapsamı değerlendirildiğinde takip ve dava konusu genel kredi sözleşmesinin davacı bankanın …. şubesinde akdedildiği, çıkan uyuşmazlıklara ilişkin asıl borçlu ile ….. İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili kılındığı, davalı kefilin yerleşim yerinin ………olduğu anlaşılmış olup icra takibinin ………..icra müdürlüğünde başlatıldığı görülmüştür. Davalı borçlu ise süresinde yetkili icra dairesinin Osmaniye icra daireleri olduğunu bildirerek icra dairesinin yetkisine itirazda bulunmuştur. Yerleşik yargıtay içtihatlarına göre her ne kadar asıl borçlunun yapmış olduğu yetki sözleşmesinin kefil içinde geçerli olacağı belirlenmiş ise de somut olayda böyle bir durum yoktur. Davalı her ne kadar asıl borçlunun yerleşim yerinde takip başlatığını (asıl borçlu için olan genel yetki kuralı olan davalının/borçlunun yerleşim yeri) savunmuş ise de yukarıda değinilen yetki sözleşmesinin kefil içinde geçerli olacağı kuralı burada uygulama alanı bulamaz. Çünkü yetki kuralları her davalı için ayrı ayrı değerlendirilecek olup, kanunun birlikte görülmesi belirlemediği (örneğin haksız fiillere ilişkin davalının birinin yerleşim yerinde davanın görülebileceği) durumlarda her davalı için yetki kuralı o davalının durumuna göre belirlenecektir. Olayımızda asıl borçlunun için kanun tarafından belirlenen yetki kuralı sırf kefalet sözleşmesinden kaynaklı olarak kefil içinde geçerli olacağı söylenemez. (Yetki sözleşmesinin kefil içinde geçerli olacağı kuralı yetki kuralının belirlenmesinde söz konusu olamaz) Bu halde davacı icra takibini sözleşmenin ifa yeri (İslahiye), yetki sözleşmesinde belirlenen yer(Adana) ya da genel yetki kuralına göre davalının/borçlunun yerleşim yeri (Osmaniye) yerlerinden birinde takip başlatılması gerekirken …… İcra müdürlüğünde takip başlatılması doğru olmamış, itirazın iptali davasının dinlenebilmesi için özel dava şartı niteliğinde olan yetkili icra müdürlüğünde takibin başlatılması somut olayda gerçekleşmediğinden davanın usulden reddine” karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece icra takibini yetkisiz icra dairesinde başlatmış oldukları yönünde hatalı, yasaya ve usule aykırı gerekçelendirme yapıldığını, zira …..İcra Müdürlüğü’nün .. hükümlerine göre yapılmaktadır. İİK’nın 50. maddesi “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir. Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. İcra mahkemesi tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur. İki icra mahkemesi arasında yetki noktasından ihtilaf çıkarsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25’inci maddesi hükmü tatbik olunur” düzenlemesini içermektedir.” denildiğini, ilamsız icra takibinde iki borçlu bulunduğundan taraflarınca seçimlik haklardan birinin kullanıldığını ve borçlu ……’nin yerleşim yeri olan ……İcra Müdürlüğü’nün seçilerek….’nda icra takibi başlatıldığını belirterek, açıklanan nedenlerle yerel mahkemeni usul ve yasaya aykırı olan usulden ret kararının kaldırılmasına, yapılacak istinaf incelemesi neticesinde davanın kabulüne, vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, İcra İflas Kanunu’nun 67. Maddesi uyarınca açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davasının dinlenilebilmesi için HMK’nın 114/1 maddesinde yer alan alan genel dava şartları yanında geçerli bir icra takibinin bulunması, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilmiş olması, davanın, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gibi özel dava şartlarını da taşıması gereklidir.
.
Genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahındaki mahkemedir. Yani her dava, (kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça) açıldığı tarihte davalının .
Nitekim belirtilen ilke,6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (H.M.K.) 6.maddesinin 1.fıkrasının 1.cümlesinde aynen; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” şeklinde ifade edilmiştir.
Bazı davalar için davalının ikametgahı mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Örneğin sözleşmeden doğan davalarda, sözleşmenin yerine getirileceği yerdeki mahkeme de yetkilidir (H.M.K. m.10). İşte, bazı dava veya dava çeşitleri için kabul edilen istisnai nitelikteki yetki kurallarına (genel olmayıp, yalnız belirli durumlara ilişkin oldukları için) “özel yetki kuralları” denir.
Kural olarak, özel yetki genel yetkiyi kaldırmaz, yani onunla birlikte uygulanır. Yani davacı, isterse genel yetkili (davalının ikametgahındaki) mahkemede, dilerse özel yetkili (sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin yerine getirileceği yerdeki) mahkemede davasını açabilir.
Fakat istisnai olarak, bazı davaların mutlaka belli bir yer mahkemesinde açılması kanunla öngörülmüştür ki, bu halde kesin yetki söz konusudur. Örneğin taşınmazın aynına ilişkin davalar, yalnız gayrimenkulün bulunduğu yerde açılabilir (H.M.K. m.12); davalının ikametgahı mahkemesinde açılamaz..
6100 sayılı HMK.’nun genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir”. Aynı Yasa’nın 7. maddesinde “Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır.” hükmü düzenlenmiştir.
İİK’nın 50. maddesine göre, “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.” Somut olayda takibin sözleşmeden kaynaklandığı tarafların kabulünde olup dosya kapsamında bulunan sözleşme ve kefalet suretlerinden akdin yapıldığı yerin İslahiye olduğu anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 6. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı Kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin, yine HMK’nın 14. Maddesinde bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir. Ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. (Bkz. HGK. 5.11.2003, 2003/13-640-627 sayılı kararı)
Öte yandan takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, yapılan yetki sözleşmesi, münhasır yetki sözleşmesi olacaktır. Taraflar, yetkili kıldıkları mahkemenin ve icra dairelerinin yanında, kanunen yetkili kılınan genel veya özel yetkili mahkeme ve icra dairelerinin de yetkisinin devam etmesini, diğer bir anlatımla, münhasır olmayan yetki sözleşmesi yapmak istiyorlarsa, bu durumun yetki sözleşmesinde ayrıca belirtilmesi gerekir. Öte yandan maddede belirtilen tacir sıfatının Türk Ticaret Kanunu’na göre tayin edilmesi gerekir. (Bkz. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2014/19748 Esas, 2014/27612 Karar sayılı kararı)
görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın kararı veren yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/04/2022 tarih ve 2021/851 Esas, 2022/413 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin karar harcı olarak alınan harcın isteği halinde davacıya İADESİNE,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dair, HMK’nın 353. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/10/2022

..
Başkan
….
e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye
….
e-imzalıdır.

Katip

e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”