Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1407 E. 2023/1265 K. 29.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/1407
KARAR NO : 2023/1265
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN V. : … …
ÜYE : … * …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2021
NUMARASI : 2016/53 Esas, 465 Karar
DAVACILAR : 1-… – …
2-… – …
VEKİLLERİ : Av. … & Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Limited Şirket Ortaklar Kurulu Kararının Yokluğunun Tespiti
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 29/11/2023
YAZIM TARİHİ : 29/11/2023

Taraflar arasında görülen davada verilen kararın istinaf incelemesi davalı vekili tarafından istenmekle tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
İDDİA: Davacı vekili; müvekkillerinin murisi …’ün davalı şirketin … ile birlikte ortağı iken …’ün vefatı üzerine müvekilleri …, … ve ….’ün yasal mirasçı olarak şirket ortağı olduklarını, şirketi temsil yetkisinin dava konusu edilen genel kurul kararından önce … ve … tarafından birlikte, çift imza ile kullanılmakta iken söz konusu karar ile birlikte yetkilerin tek imza ile …’e geçtiğini, genel kurula müvekkilleri … ve …’ün katılmadıkları gibi hiçbir tutanak ve karara imza atmadıklarını, hatta genel kurulun kendilerine haber dahi edilmediğini, ancak bu genel kurula katılmışlar ve şirketi temsil ve ilzam konusunda …’e temsil yetkisi verilmesine karar verilmiş ve bu kararı imzalamışlar gibi tutanak düzenlendiğini, müvekkillerinin hiçbir şekilde böyle bir tutanak düzenlemediklerini, temsil yetkisini de …’e devretmediklerini, müvekkillerinin uzun süre bu durumdan haberleri olmadıklarını, alınan kararlarda müvekkillerine atfen atılan imzaların sahte olduğunu belirterek temsil yetkisine ilişkin davalı şirket tarafından yapılan 26/02/2015 tarihli ortaklar kurulu kararları ile … yevmiye nolu kararlarının, dava konusu tutanakların tamamında müvekkilleri … ve …’e atfen atılan imzaların, müvekkillerine ait olmaması sebebiyle yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili, iddiaların doğru olmadığını, davacılardan …’ün toplantıda bizzat hazır bulunarak kararı imzaladığını, …’dan alınacak raporla durumun sabit olacağını, kendilerinin de savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını, …. sayılı soruşturma numarasıyla tahkikatın sürdüğünü, davacılardan …’ün de toplantıdan haberdar olduğunu, zaten …’ün imza hanesinin tutanakta boş olduğunu, ayrıca bir an için imzalar sahte çıksa dahi …’ün hisse oranı % 57 olup tek başına karar alma gücüne sahip olduğunu, müvekkili şirketin olağan üstü toplantı kararı alarak davacılara da davetiye gönderdiğini, toplantıda davacının tek başına şirketi temsil yetkisi aldığını, ayrıca bu olaylar nedeniyle davacıların şirketten çıkartılmaları için dava açma hakkını kullanmaya karar verildiğini belirterek davanın reddini dilemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, gerek ceza dosyasından aldırılan rapor gerekse de mahkemece aldırılan imza inceleme raporlarına göre iptali istenilen 26/02/2015 tarihli ortaklar kurulu toplantı tutanağında …’ün imzasının kendi eli ürünü olduğu tespit edilmişse de, …’nın 414. maddesine uygun genel kurul çağrısının pay sahiplerine yapılmadığı, toplantıda tüm pay sahipleri de hazır olmadığından …’nın 416. maddesine uygun çağrısız genel kurul şartlarının oluşmadığı, nitekim davalı vekilince 15. celsede çağrıya dair tüm belgeleri dosyaya sunduklarını beyan etmişse de her bir ortağa usulüne uygun çağrı yapıldığının anlaşılamadığı, çağrısız genel kurul hükümlerine göre tek bir pay sahibi dahi hazır olmadığı takdirde alınan kararların yok hükmünde olduğunu, bu durumun mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği, çağrılı genel kurul yapıldığı kabul edilse dahi …’nın 414. Maddesine göre çağrı şartlarının gerçekleşmediği gerekçeleriyle davanın kabulü ile; davalı şirketin 26/02/2015 tarihli 2015/01 karar sayılı ortaklar kurulu kararının yoklukla malül olduğunun tespitine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili, davacılardan …’ün tutanaklarda zaten imzasının olmaması nedeniyle eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davalı şirket aile şirketi olup güven esasına dayalı işlediğini, …’ün annesi diğer davacı …’ün toplantıya katılarak alınan kararlarda mutabık kalındığını, tutanakları imzaladığını ve uygun bir zamanda …’ün de tutanakları imzalamak için geleceğini beyan ettiğini, dava dışı pay sahibi …’ün ise kardeşine olan güven neticesinde bu durumu sorun etmediğini, kaldı ki tutanakta imzası olan …’ün imzasının kendisine ait çıktığını, dava dışı ortak …’ün o tarihte şirketteki hisse oranının %57 olması nedeniyle davacıların toplantıda olmamaları halinde dahi sonucun etkilenmeyeceğini, davacılardan … diğer davacı …’ün kızı olup çağrı yapılmamış olması ve toplantıdan haberdar olmamasının mümkün olmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi talebiyle istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, davalı limited şirketin 26/02/2015 tarihli ortaklar kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
İnceleme, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden olan yokluk, ne 6762 sayılı Kanun’da ne de 6102 sayılı Kanun’da düzenlenmiştir. Yokluk yaptırımının kanunlarda düzenlenmemiş olması, yokluk yaptırımının hukukî işlem niteliğinde olan genel kurul kararları hakkında uygulanamayacağı anlamına gelmemektedir. Bir hukukî işlem, meydana gelişi bakımından emredici hukuk kurallarına aykırı ise o işlem yok hükmündedir. Meydana gelişe ilişkin olan emredici hukuk kuralları, hukukî işlemin unsurlarını oluşturan, onun mevcudiyet şartlarını belirleyen kurucu-şekli nitelikteki hükümlerdir. İçeriğe ilişkin emredici hukuk kurallarına aykırılık hâlinde butlan söz konusu olup hukukî işlem şeklen mevcut olmakla birlikte konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hüküm ve sonuçları, daha başlangıçtan itibaren hiç kimseye karşı meydana gelmez. Kurucu-şekli nitelikteki emredici hukuk kurallara aykırılık hâlinde ise yokluk söz konusu olup kurucu unsurların veya kanuni şeklin eksikliği sebebiyle hukukî işlem şeklen meydana gelememektedir. Dolayısıyla butlanda hukukî işlemin meydana gelmesi için gerekli olan içerik unsurları vardır; fakat hukuk düzeni bu içerik bakımından amaçlanan sonuçların meydana gelmesini kesinlikle reddetmektedir. Yoklukta ise hukukî işlem için gerekli olan içerik şekli bakımdan dahi meydana gelmiş değildir. ( ……., 1993, s. 378 )
Görüleceği üzere yokluk ve butlan arasında, sebepleri yönünden bir farklılık olmakla birlikte ayrıca bu iki kavrama bağlanan hukukî sonuçlar da, sınırlı da olsa, farklıdır. Bu farklardan birisi hukukî tahvil müessesesidir. Hukuken yok olan bir işleme hiçbir sonuç bağlanması mümkün değilken şeklen mevcut ancak batıl olan hukukî işleme hukukî tahvil yoluyla bir hukukî sonuç bağlanması mümkündür. Yokluk ile butlan arasındaki en önemli bir diğer fark ise 4721 sayılı TMK’nın 2. maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması yasağı bağlamında ortaya çıkar. Butlan durumunda şekli anlamda bir genel kurul kararı mevcut olduğundan bu kararı ve butlan sebeplerini bilen bir kişinin aradan uzun bir süre geçtikten sonra dava veya itiraz yoluyla genel kurul kararının butlanına dayanması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olabilir. Hâkim butlanın ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı veya hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığını her olayda re’sen ve ahval ve şartların heyeti umumiyesini göz önünde tutarak serbestçe takdir edecektir. ( Moroğlu, Erdoğan: Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2017, s. 194. ) Oysaki yokluk halinde, ortada şekli bakımdan dahi bir genel kurul kararı bulunmadığından bunun yokluğunun tespit edilmesinin istenmesi hiçbir şekilde hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilemeyecektir. ( Moroğlu, a.g.e. , s. 37. )
Yokluğun bir hukukî işlemin kurucu unsurlarındaki eksikliği ifade etmesinden hareketle genel kurul kararlarının yokluğunun tespitine karar verilmesi için öncelikle kurucu unsurlarının neler olduğunun belirlenmesi gerekir. Genel kurul kararlarının kurucu unsurları “genel kurul” ve “karar”dır. Dolayısıyla bir genel kurul, kanunun öngördüğü kurucu-şekli emredici hükümlerine aykırı bir şekilde toplanmış veya kanunun öngördüğü kurucu-şekli emredici hükümlerine aykırı bir şekilde karar almışsa, alınan bu karar yoklukla maluldür. Örneğin usulüne uygun çağrı yapılmadan toplanan genel kurullarda alınan kararlar, toplantı ve karar nisaplarına riayet edilmeksizin alınan kararlar, Bakanlık temsilcisinin bulunması gerektiği hâllerde temsilci olmaksızın gerçekleştirilen toplantılarda alınan kararlar, hakkında hiç oylama yapılmadığı hâlde yapılmış gibi gösterilen kararlar kurucu-şekli unsurları eksik olduğundan yoklukla malul kararlardır.
Anonim ve limited şirket genel kurul toplantıları, davetin belli bir prosedüre tâbi tutulup tutulmadığına göre çağrılı ve çağrısız genel kurul toplantısı şeklinde ikiye ayrılır. Hem 6762 sayılı Kanun’da hem de 6102 sayılı Kanun’da anonim ve limited şirketin genel kurul toplantılarına ortakları davet belli başlı kurallara bağlanmıştır. Kanun koyucu genel kurul toplantılarına davet şekillerinin az ortaklı şirketler açısından pratik olmayacağı düşüncesiyle her iki kanunda da çağrısız genel kurul toplantısını düzenleme ihtiyacını hissetmiştir.
Limited şirketlerde çağrısız genel kurul 6102 sayılı …’nın 622. maddesinin delaletiyle …’nın 416. maddesi hükmüne göre limited şirketlerde çağrısız genel kurul toplantısının yapılabilmesi için bütün pay sahipleri veya temsilcilerinin toplantıda hazır bulunması ve hiçbirinin toplantıya itirazda bulunmaması gerekir. Buradaki itiraz, doğrudan yapılacak olan çağrısız genel kurul toplantısına veya karar alınmasına ilişkin olmalıdır. Görüldüğü üzere çağrısız genel kurul toplantısı için toplantı yetersayısı bütün pay sahipleri veya temsilcilerinin hazır bulunması şeklinde belirlenmiştir. Dolayısıyla çağrısız genel kurul toplantısına bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması ve hiçbirinin toplantıya itirazda bulunmaması, çağrısız genel kurul toplantısında alınacak kararların kurucu unsurunu teşkil etmektedir. Herhangi bir pay sahibinin veya temsilcisinin toplantıda hazır bulunmaması ya da hazır bulunsa bile toplantıya itiraz etmesi hâlinde çağrısız genel kurul mevcut olmadığı için alınan kararlar yoklukla malûldür.
Bu yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirketin 26/02/2015 tarihli ortaklar kurulu toplantı gün ve saatinin tüm ortaklara çağrı ve ilanına ilişkin delil sunulamadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan toplantı tutanağı incelendiğinde pay sahiplerinden …’ün toplantı zaptında imzası bulunmadığı gibi toplantıda hazır olduğu da ispat edilememektedir. Yokluk hali itiraz sebeplerinden olup, taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemece dosyadaki bilgi ve belgeler kapsamında re’sen gözetilmek zorundadır. Bu durumda dosyadaki bilgi ve belgelere nazaran çağrısız genel kurul hükümlerine ilişkin şartlar oluşmadığından alınan kararların yokluk ile sakat olduğunun kabulü gerekir. Her ne kadar davalı vekili istinafında bu davacının diğer davacı …’ın kızı olması nedeniyle toplantıdan haberdar olduğunu ileri sürse de, yoklukta karar hukuk aleminde hiç meydana gelmediği için TMK’nın 2. maddesi bağlamında dürüstlük kuralları ve hakkın kötüye kullanılması yasağına ilişkin savunmalar dinlenebilir görülmemiştir. Ayrıca davacılardan …’ün toplantıda hazır olmadığı davalının dilekçelerindeki anlatımlarından da kabulünde olduğu belirgin olup, davacı …’ın işbu davayı açmakta hukuki yararı olmadığı istinaf dilekçesinde belirtilmişse de, yokluk hali toplantıda hazır bulunsun bulunmasın, muhalefet şerhini yazdırsın ya da yazdırmasın, hukuki yararı olan herkes tarafından üç aylık hak düşürücü süreye dahi tabi olmadan, hatta hukuki yararını ispatlamak koşuluyla pay sahibi dahi olunmasa dahi ileri sürülmesi mümkündür. Davacı … ün de pay sahibi olduğu dosyadaki belgelerden sabit olup, yokluğun tespitini istemekte hukuki yararı açıktır. Açıklanan nedenlerle davalı şirket vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiş olup, istinaf başvurusunun esastan reddi cihetine gidilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken … TL istinaf harcından peşin alınan …. TL harcın mahsubu ile bakiye ….. TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333. maddesi uyarınca karar kesinleşince artan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
5-İstinaf yargılaması duruşmalı icra edilmediğinden vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,
6-HMK’nın 359/4. maddesine göre kararın taraflara dairemizce tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan tetkikat neticesinde HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verilmiştir. 29/11/2023


Başkan V. …
¸e-imzalıdır

Üye …*
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”