Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1395 E. 2022/1483 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ ..
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1395
KARAR NO : 2022/1483

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : ..
ÜYE :..
ÜYE : ..
KATİP ..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/01/2019
NUMARASI : 2018/728 Esas, 2019/88 Karar
DAVACI :..
VEKİLİ : Av..
FERİ MÜDAHİL : ..
VEKİLLERİ : Av..
Av. ..
DAVANIN KONUSU : Kıymetli Evrak İptali (Çek İptali (Hasımsız)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 12/10/2022
YAZIM TARİHİ : 13/10/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 28/01/2019 tarih ve 2018/728 Esas, 2019/88 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin yetkili hamili iken kaybettiği, keşidecisi .. Olan, ….Bankası.. şubesine ait, …. çek nolu,….. tarihli, ……. USD bedelli 1 adet çeki tüm aramalara rağmen bulamadığını, çekin kötü niyetli kişilerin eline geçmesi ihtimaline karşı söz konusu çek üzerine tedbir konulmak suretiyle iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asli müdahil vekili müdahale dilekçesinde özetle; müvekkili banka tarafından davacı şirket lehine kredi tesis edildiğini ve kullandırıldığını ancak davacı şirket adına kullandırılan kredilerin vadesinde ödenmediğini bu nedenle davacı şirkete … Noterliği’ nin …. tarih ve…..yevmiye nolu, …..Noterliği’ nin …tarih ve ….. yevmiye nolu, ….. Noterliği’ nin …..tarih ve …. yevmiye nolu ihtarname çekildiğini, davaya konu çekin davacı şirket tarafından müvekkili bankanın …..Sanayi Şubesine teslim edildiğini dolayısıyla davacının kötü niyetli iddiasının aksine çekin kaybının söz konusu olmadığını bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; “… Dava zayii nedeniyle iptal istemine ilişkin olup, uygulanması gereken TTK.nun 758’inci maddesi uyarınca iptal davasının açılmasından sonra çeki eline geçiren kişinin bilinmesi halinde, mahkemece istirdat davası açması hususunda davacıya mehil verilmesi, süresinde dava açılması halinde konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik karar verilmesi gerekir. Somut olayda davaya konu çekin müdahil Bayram Kınacılar’ın elinde bulunduğu anlaşılmış, davacı vekiline anılan hususta istirdat davası açmak üzere süre verilmiş, davacı vekilinin verilen sürede istirdat davası açtığı gözetilerek konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, konulan tedbirin kaldırılmasına, bu yönde muhatap bankaya müzekkere yazılmasına, davacı tarafça yatırılan teminatın, asli müdahil tarafından haksız tedbir kararı aldırılması iddiasına dayalı tazminat davası açılmaması halinde hüküm kesinleştikten 1 ay sonra davacı tarafa iadesine” karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, dava boyunca itirazlarının hiç tartışılmadığını, ayrıca verilmiş olan kısa karar ile gerekçeli kararın birbirinden farklı olduğunu, bu hususun büyük bir çelişkiye neden olduğunu, 28.01.2019 tarihli 3 nolu celsede verilmiş olan 2 nolu kısa kararda, “Mahkememizce verilen tedbir kararının hüküm kesinleşene kadar devamına” denilmişse de, 05/02/2019 yazım tarihli olan gerekçeli kararda bu hususun “Mahkememizce konulan tedbirin kaldırılmasına” şeklinde olup kısa karar ile çelişki yarattığını, dolayısıyla bu nedenle de söz konusu kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması gerektiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, öncelikle istinaf dilekçelerinin kabulüne, akabinde ise söz konusu kararın yanlış ve hukuka aykırı olması nedeniyle kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
Dava, zayi nedeniyle çek iptali istemine ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı HMK) 294-297. maddelerinde, hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. 294. maddenin 3. fıkrasında hükmün tefhiminin her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olacağı, 4. fıkrasında ise zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edilebileceği sevk edilmiş, ancak bu son halde 298. maddenin 2. fıkrası gereğince gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı da belirtilmiştir.
Anayasa’nın 141. maddesinde öngörülen yargılamanın açıklığı ve kararların gerekçeli olması ilkesinin bir sonucu olarak düzenlenen HMK’nin 297. maddesinde mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı düzenlenmiş olup, ikinci fıkrası, “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” şeklindedir. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Diğer taraftan, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve İstinaf ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüte yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür (YHGK., 09.11.2016 tarih, 2014/1448 Esas, 2016/1038 Karar).
Yine 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararında hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilmeyen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek olanaklı değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz (veya istinaf) sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Bu genel açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde, mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı kısa kararında istirdat davasının açılması nedeniyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, verilen tedbirin kararın kesinleşmesine kadar devamına karar verilmiş ancak gerekçeli kararda konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, verilen tedbirin kaldırılmasına dair hüküm kurulmuştur.
Çek iptali davaları özelliği itibariyle hasımsız açılan davalardandır. Bu davalara ilişkin özel hüküm niteliğinde bulunan 6102 sayılı TTK’nin gerek 758. maddesi ve gerekse 763. maddesinde, yapılan yargılama sırasında çek hamilinin ortaya çıkması durumunda çek iptali davasını açan davacıya mevcut çek hamiline karşı görülmekte olan iptal davasından bağımsız bir dava olarak istirdat davası açmak üzere süre verileceği öngörülmektedir.
Davacı tarafça istirdat davasının açılması halinde, çek iptali davasının konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına, açılmaması halinde ise çek iptali davasının reddine karar verilmesi gerekir.
6102 sayılı TTK’nin 763. maddesinde iptali istenen kambiyo senedinin mahkemeye sunulması durumunda davacıya istirdat davası açması için süre verileceği, davacının bu süre içinde dava açmaması durumunda, mahkemenin, kambiyo senedini, sunmuş olana geri vereceği ve muhatap hakkındaki ödeme yasağını kaldıracağı düzenlenmiş olup, bu düzenlemenin mefhumu muhalifinden anlaşılacağı üzere verilen süre içerisinde istirdat davasının açılmış olması durumunda kambiyo senedine ilişkin konulan ödeme yasağının kaldırılmaması gerekir. İstirdat davasını açan davacı, senedin ödeneceği endişesinden uzak bir şekilde yürütür .
Şu durumda mahkemece yapılacak iş yukarıda belirtilen ilke ve açıklamalar ışığında dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı nitelikleri haiz kısa karar ve buna uygun gerekçesi ile hüküm fıkrası bir bütün olan gerekçeli karar oluşturulmasıdır.
Bu itibarla, denetime elverişli usulün aradığı nitelikleri haiz bir kararın bulunması istinaf incelemesinin yapılabilmesinin ön şartı olup bu nitelikte olmayan bir kararla ilgili olarak istinaf denetim ve yargılaması yapılarak bir hüküm verilemeyecektir. Zira HMK’nin 355. maddesi gereği de Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü taktirde bunu resen gözetir. Doktrinde HMK’nin 353. maddesindeki istinaf sebeplerinin örnek niteliğinde olduğu, maddede sayılmamasına karşın mutlak istinaf sebebi olabilecek başka usul hatalarının da sözkonusu olabileceği görüşünde olanlar da bulunmaktadır.
Netice olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulü ile mahkeme kararı kaldırılarak, HMK’nın 294 ve devamı maddelerine uygun olarak gerekçeli karar yazılıp, bir hüküm kurulmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/01/2019 tarih ve 2018/728 Esas, 2019/88 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde anılan tarafa İADESİNE,
Dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
HMK’nın 359. maddesine göre kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nin 353/1-a-6 bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/10/2022


Başkan
……
e-imzalıdır.
….
Üye
…..
e-imzalıdır.
…….
Üye
…….
e-imzalıdır.
……
Katip
…….
e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”