Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1353 E. 2022/1534 K. 17.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1353
KARAR NO : 2022/1534

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2022/261 Esas (Derdest)
DAVACILAR : 1-… – …
2-… – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 17/10/2022
YAZIM TARİHİ : 17/10/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 07/07/2022 tarih ve 2022/261 Esas (Derdest) sayılı ara kararının istinaf incelemesinin davalı vekili tarafından istendiği, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili: Müvekkilleri aleyhine….İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapıldığını, takibe konu senedin borçlusunun …. olduğunu, takip alacaklısının müvekkillerinin kardeş olduğunu, dava konusu senedi ve borcu kabul etmediklerini, senet altındaki imzanın murise ait olup olmadığının kesin olarak bilinmediğini, murisin kendi oğluna senet vermesinin ve bu senetten kimseye bahsetmemesinin olağan olmadığını, murisin davalıya senet vermesini gerektiren bir durum olmadığını, haricen yaptıkları araştırmada murisin eş aradığını bilen davalının bu durumdan istifade ederek aldatmacayla takibe konu senedi aldığını öğrendiklerini, murisin hulus, saffet, yaşlılık ve okuma yazma bilmemesinden yararlanılarak hile ile boş senet olarak imzalatıldığını düşündüklerini, senet düzenleme tarihinde …. yaşında olan murisin kendi oğluna normal şartlarda senet imzalamasının mümkün olmadığını, murisin okuma yazmasının bulunmadığını, murisin zengin sayılabilecek mal varlığına sahip olduğunu, borç paraya ihtiyacı olmadığını, davalının kötü niyetli olduğunu, senet tarihinde ne muriste ne de davalıda böyle bir paranın olmasının mümkün olmadığını, Gaziantep 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/2498 Esas sayılı dosyası ile miras bırakılan taşınmazların açık arttırma ile satılarak ortaklığın giderilmesine karar verildiğini, …. satış dosyasında taşınmazların satıldığını, davalının satışları engeleyemeyince satış bedellerine el koymaya çalıştığını, iş bu takipten önce diğer mirasçılar aleyhine …. Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, bir kısım hissedarların itirazı üzerine takibin durduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte alacağın zamanaşımına uğradığını, bu nedenlerle davalı … ile muris …. ve müvekkilleri arasında mevcut ve geçerli bir borç alacak ilişkisinin bulunmadığının tespitini, müvekkillerinin davalıya borçlu olmadıklarını tespitini, …. İcra Müdürlüğü’nün…. Esas sayılı dosyasında icra veznesine girecek her türlü paranın davalıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme 05/04/2022 tarihli ara kararı ile “1-İhtiyati Tedbir talebinin kısmen kabulü ile; “…. %15’i oranındaki …. TL nakdi teminat tutarı mahkememiz veznesine yatırıldığında veya muteber bir bankanın kesin ve süresiz nitelikteki teminat mektubu mahkememize ibraz edildiğinde, …. İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı takip dosyası kapsamında, davacılar … ve …’dan icra veznesine hangi yolla olursa olsun girmiş veya girecek her türlü paranın tedbiren davalıya ödenmemesine/verilmemesine, fazlaya dair talebin reddine,” şeklinde tedbir kararı verilmiştir.
Davalı vekili: Müvekkili …’nın babası ….’nın … yılında vefat ettiğini, müvekkilinin babası ile olan ticari ilişki nedeniyle dava konusu senedin verildiğini, müvekkilinin babasının tefeciye borçlandığını ve borca batık duruma geldiğini, müvekkilinin babasının borçlarını temizlediğini ve babasına nakdi olarak yardım ettiğini, daha sonra babasının evlendiğini, evlendiği eşine ev alacağını söylediğini, müvekkili tarafından nakit para verildiğini, müvekkilinin babasını birçok defa para verdiğini, müvekkilinin mirasçılara başvurduğunu, ancak alacağını alamayınca icra takibi başlattığını, davacılar tarafından 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde murisin taşınmazlarına yönelik ortaklığın giderilmesi davası açıldığını ve satış kararı verildiğini, davacılar tarafından satış kararı verilince müvekkilinin alacağının ödeneceğini sözlü olarak teminat verdiklerini, ancak satış bedeli alınmasına rağmen borcun ödenmediğini, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte borçlunun borcu olmadığını veya borcun itfa veya ihmal edildiğini, yalnız resmi veya imzası alacaklı tarafından ikrar edilmiş bir belge ile ispat edebileceğini, davacının dava dilekçesinde borcu olmadığını beyan ettiğini, ancak bunu ispatlayacak belge sunmadığını, davacılar tarafından Gaziantep 5. İcra Hukuk Mahkemesi’nde imzaya ve borca itiraz ettiklerini, gelen imza örneklerinden anlaşılacağı üzere imzanın murise ait olduğunu, davacıların kötü niyetli olarak borca itiraz ettiğini, davacının mal kaçırma ve muristen kalan malların satışından bedelini alma ihtimaline karşı icranın durdurulması talebi yerinde olmadığını, bu nedenlerle tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Mahkemece; Davanın icra takibinden sonra açıldığı, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında, ancak paraların paylaştırılması safhasının durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, borçlu, malların haczedilmesini ve satılmasını önlemek istiyorsa, takip giderleri ve faizleriyle birlikte alacağı karşılayacak parayı (dosya kapak hesabını) icra dairesine ödemesi gerektiği, ancak bu halde borçlunun malları haczedilemeyeceği ve haczedilmiş ise hacizin kalkacağı, borçlunun mallarının satılamayacağını, dosya kapsamı itibariyle sunulan delillerin yargılamayı gerektirmekle beraber tedbir kararı verilmemesi halinde telafisi güç zararların oluşma ihtimali bulunduğu, davaya konu takip dosyası, dosyadaki beyanlar gözetildiğinde ihtiyati tedbir bakımından yasal şartların bulunduğu, davalının ihtiyati tedbirin kaldırılmasına yönelik itirazların yerinde görülmeyerek yasal şartların bulunması sebebiyle itirazın reddine karar verilmiştir.
Davalı Vekili; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, icra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebileceğini, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğini, ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceğini, icra takibi başladıktan sonra, takipte borçlu olarak görünen kişi, borçlu olmadığının tespiti amacıyla menfi tespit davasını açabileceğini, takipten önce açılan menfi tespit davasında, yatırılan bir teminat karşılığında ihtiyati tedbir şeklinde mahkemece verilen kararla, takibin durdurulması sağlanabildiğini, ancak takipten sonra açılan menfi tespit davasında, borçlu teminat gösterse bile ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulması sağlanamayacağını, ancak takip konusu alacağın gecikmesinden doğan zararları karşılamak ve yine alacağın %15’inden az olmamak koşuluyla teminat yatırılırsa, mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir yoluyla icra dairesinin banka hesabına giren paranın, alacaklıya ödenmesi engellenebileceğini, yukarıda da belirttikleri üzere icra takibi yapıldıktan sonra açılan menfi tespit davasında borçlu takipte kesinleşen miktar ve yüzde 15 teminat olmak üzere toplamda % 115 TL parayı yatırmak zorunda olduklarını, ancak mahkeme tarafından verilen kararda menfi tespit davası icra takibinden sonra açılmasına rağmen yüzde 15 teminat yatırıldığını, dolayısıyla usul yönünden yanlış verilmiş bu kararın kaldırılması gerektiğini ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması talebi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Talep, ihtiyat tedbir istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, tüm dosya kapsamından; karar gerekçe içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde mahkemece delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
5-HMK’nın 359/3 maddesi uyarınca kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,

Dair, HMK’nin 353 ve 362/1-a bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/10/2022


Başkan

(e-imzalıdır)

Üye

(e-imzalıdır)

Üye

(e-imzalıdır)

Katip

(e-imzalıdır)

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”