Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1100 E. 2023/1179 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1100 – 2023/1179
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1100
KARAR NO : 2023/1179

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …………
ÜYE : ………..
ÜYE :…………
KATİP : ………

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/03/2022
NUMARASI : 2020/544 Esas, 2022/317 Karar
DAVACI :…………..
VEKİLİ : Av………….
DAVALI :………..
VEKİLİ : Av. ………..
DAVANIN KONUSU : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 08/11/2023
YAZIM TARİHİ : 08/11/2023

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 28/03/2022 tarih ve 2020/544 Esas, 2022/317 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … 21. İcra Dairesinin 2020/5249 sayılı dosyası ile müvekkilin icra takibi başlatıldığını, müvekkili kurumun herhangi bir borcu bulunmadığını, icra takibi ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini, usulsüz tebligat nedeniyle icra takibinin kesinleştiğini, davalı tarafa kesinleşen takip neticesinde ……… TL ödeme yapıldığını belirerek, …………… TL’nin 20/08/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davalıdan tahsilini dava etmiştir.
Davalı tarafça yasal süre içinde cevap dilekçesi sunulmamıştır.
Mahkemece; “….Uyuşmazlık istirdat istemine ilişkindir. Tebligat Kanununun 12 ve 13. maddelerine göre tüzel kişilere yapılacak tebliğ yetkili temsilciye yapılır. Bu yetkili temsilciler iş yerinde bulunmadığı takdirde bu hususun tebliğ mazbatasına şerh edilerek çalışanlardan birisine de tebliğ yapılabilir. Davaya dayanak icra dosyasının incelenmesinde tebliğ evrakını alan kişinin … olarak görüldüğü, davalı iş yeri iç bildirgesine göre ise davalıya yapılacak tebliğleri almaya yetkili kişilerin … olduğu yani tebliğin şirketin tebliğ almaya yetkili temsilcisine değil, bu kişinin iş yerinde bulunmama sebebi tebliğ evrakına şerh düşülmeden yetkili temsilci dışında bir başka çalışanına yapıldığı anlaşılmıştır. Tüm bu açıklamalar ve dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde açılan davanın haklı olduğu anlaşılmış davanın kabulüne…” karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıya yapılan tebligat usulüne uygun olduğundan davacının usulsüz tebligat iddiasının asılsız olduğunu, davacı tarafın İİK madde 16’ya göre usulsüz tebligata yönelik şikayet hakkını kullanmadığını dolayısıyla yapılan memur işleminin kesinleştiğini, mahkemenin işbu durumun aksini kabul etmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkil şirket tarafından … 21. İcra Müdürlüğü’nün 2020/5249 Esas sayılı dosyası ile davacı aleyhine icra takibi başlatılmış olup söz konusu icra emrinin davacının işyeri adresine 25.02.2020 tarihinde … isimli şirket yetkilisine usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini, davacı tarafından ödeme emrinde borç miktarı olarak ………….. TL yazdığı ancak UYAP sisteminden alınan kapak hesabında bakiye borcun ……………. TL olduğu ve bu şekilde ödeme yapıldığı iddia edilmişse de ekte sunulan takip talebi ve ödeme icra emrinde açıkça görüldüğü üzere asıl alacak miktarının …………. TL, takip öncesi işlemiş faizin ……………. TL olup, takip çıkışının ise ………… TL olduğunu, bu sebeple davacının yaptığı ödemede herhangi bir hatanın bulunmadığını, davacının müvekkil şirket nezdinde herhangi bir borcu olmadığı yönündeki iddialarının gerçek dışı olduğunu, ayrıca yerel mahkemenin hükmünde davanın kabulünün gerekçesinin yer almadığını, Mahkemenin yalnızca tebligatın usulsüz olduğuna değindiğini, söz konusu hasarın rücu edilip edilmeyeceğine ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadığını, kararın bu haliyle eksik inceleme ile tesis edildiğini yalnızca tebligatın usulsüzlüğüne dayanılarak hüküm tesis edilemeyeceğini, davacı tarafın tebligattan haberdar olduğu tarihten itibaren 7 gün içerisinde şikayet dava yoluna gitmesi gerekirken gitmeyerek işbu tebligat işlemine şikayet hakkını kaybetmiş olup işlemin kesinleştiğini, burada mahkemenin tebligatın usulsüzlüğüne yönelik yapmış olduğu tespit yerinde olmayıp işbu değerlendirmeyi yapmaya yetkili olmadığını, mahkemenin asıl olarak dava konusu miktarın rücu edilip edilmeyeceği hususunu değerlendirmesi gerekirken işbu konu hakkında hiçbir gerekçeye dayanmadığını, işbu durumun Anayasa madde 141/3’e açıkça aykırılık teşkil ettiğini, Yargıtay 9. HD. 2016/16428 Esas 2016/12347 Karar sayılı ilamında mahkeme kararının gerekçeli olması gerektiğini, ayrıca bilirkişi raporuna atıfla gerekçe olmayacağı yönünde karar verdiğini, bu nedenle bu durumun Anayasal güvencenin açıkça ihlali niteliğinde olduğunu belirterek, açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına ve yeniden yapılacak yargılama sonucunda davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İnceleme, HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, TTK’nun 1472.maddesi uyarınca halefiyet yoluyla sigortalının yerine geçen sigorta şirketinin uğradığı zarar nedeniyle başlattığı icra takibi nedeniyle davalının ödemek zorunda kaldığı borç nedeniyle açılan istirdat davasıdır.
Dosyanın incelenmesinde; davacı sigorta şirketinin … Organize Sanayi Bölgesinde voltaj dalgalanması nedeniyle oluşan hasar yüzünden dava dışı sigortalısına ödediği tazminat nedeniyle başlatılan icra takibi kapsamında davacı tarafından ödenen ………… TL’nin istirdatına yönelik eldeki davanın açıldığı, dava dilekçesinin sonuç ve talep kısmında icra takibi nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, ödeme emri ve icra takibinin iptaline, davalı tarafa haksız olarak ödenen ………… TL’nin ödeme tarihi olan ………… tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınmasına ve haksız olarak takip başlatılması nedeniyle % 20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı talebine ilişkin olduğu, yapılan yargılama kapsamında bilirkişi raporları alındığı, yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verildiği kararı davalının istinaf ettiği görülmüştür.
Anayasa’nın 141. maddesinde öngörülen yargılamanın açıklığı ve kararların gerekçeli olması ilkesinin bir sonucu olarak düzenlenen HMK’nın 297. maddesinde mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı düzenlenmiş olup, ikinci fıkrası, “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” şeklindedir. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Diğer taraftan, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri İstinaf ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüte yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür (YHGK., 09.11.2016 tarih, 2014/1448 Esas, 2016/1038 Karar).
Yine 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararında hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilmeyen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek olanaklı değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz (veya istinaf) sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Eldeki dava dosyasında dava dilekçesinde talep edilen her bir hususla ilgili olumlu ve olumsuz bir değerlendirme yapılmadığı gibi karar gerekçesinde direkt dava konusu olmayan kesinleşmiş icra dosyasındaki tebligatın usulsüz olduğundan bahisle karar verildiği anlaşılmıştır. Yapılması gereken dava dosyası kapsamında toplanan deliller ışığında, taraf beyanları da dikkate alınarak mevcut uyuşmazlığı çözüme kavuşturmak olmalıdır.
Sonuç olarak, ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan deliller toplanmamış ve bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması nedeniyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde delillerin toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KABULÜNE,
2-… 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28/03/2022 tarihli 2020/544 Esas, 2022/317 Karar sayılı istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın yeniden görülmesi için mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde iadesine,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda nazara alınmasına,
6-İşbu gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verilmiştir. 08/11/2023

Başkan
e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Katip

e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”