Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1067 E. 2022/1290 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1067
KARAR NO : 2022/1290

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2021
NUMARASI : 2021/353 Esas, 2021/1201 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 14/09/2022
YAZIM TARİHİ : 14/09/2022

Taraflar arasında görülen davada Şanlıurfa Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 12/11/2021 tarih ve 2021/353 Esas, 2021/1201 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … ile müvekkil alacaklı şirket ….. Danışmanlık Sanayi ve Ticaret A.Ş. arasındaki ticari ilişkinin sona ermesi neticesinde, müvekkil şirket davalı borçluya vermiş olduğu ticari ilişkiden doğan masrafları geri alamadığını, anılan miktar kendisinden talep edildiğinde de şirkete yaptığı harcamaları herhangi bir belge sunarak belgelendirmediğini, iade etmediğini, müvekkil şirket ile davalı … arasında ticari bir temsilcilik sözleşmesi olduğunu, davalı … ile davacı müvekkil arasındaki söz konusu alacak ilişkisi dolayısı ile ….. İcra Dairesinde ilamsız icra takibi başlatılmış olup, davalı taraf, tarafımızca başlatılan takibe 30/10/2020 tarihinde itiraz edildiği, davalı tarafın hukuki dayanaktan yoksun ve kötüniyetli itirazı üzerine, ….İcra Dairesi tarafından … Esas Nolu dosyada düzenlenen tensip zaptından anlaşılacağı üzere borçlunun yapmış olduğu itiraza konu takibin ilamsız takip olması nedeniyle ve süresinde itirazda bulunması sebebiyle İ.İ.K.nun 16, 62 ve 66. maddeleri gereğince durdurulmasına karar verildiğini, davalı borçlu itirazında; müvekkil şirkete ödeme emrinde belirtildiği şekliyle bir borcu bulunmadığını iddia etmiş bunun üzerine borca ve her türlü ferilerine itiraz etmiş olsa da, davalının bu itirazı kötüniyetli ve takibi sürüncemede bırakmak amaçlı olduğunu, arabuluculuk sürecinin tamamlandığını, anlaşamadıklarını, davalının haksız ve kötü niyetli itirazlarının kesin olarak iptali ile takibin devamına, itanda haksız ve kötü niyetli olan davalı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesi ve ön inceleme duruşmasına davet içeren mahkemeniz tebligatı vekiledenime tebliğ edilmediğini, yapılan tebligat usulsüz olduğunu, Mahkemenizin tebligatının zarfında 7201 sayılı Tebligat Kanunu’na aykırı bir şekilde önce m. 10’a göre değil doğrudan m. 21/2’ye göre muhataba tebliğ şerhini içerdiğini, TK m. 10’a göre ilk tebligatın muhatabın son bilinen adresine yapılması, tebligat bila ikmal iade olduğu takdirde TK m. 21/2 işletilerek adres kayıt sistemindeki adresin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim edip ihbarnameyi adresteki binanın kapısına yapıştırılması yasal zorunluluk olduğunu, davacı vekilinin, dava dilekçesinin ekinde sunduğu sözleşmenin hizmet sözleşmesi olduğunu, sözleşmenin 3.3 maddesinde vekil edenin, davacı şirketin işlerini, onun talimatlarına bağımlı olarak yapması öngörüldüğünü, davacı şirket sigorta hasar danışmanlığı adı altında kaza mağdurlarının tazminatlarını sigorta şirketlerinden ve üçüncü şahıslardan tahsil etme hizmeti verdiğini, müvekkilinin görevinin ise şirkete başvuran şahısların şirket avukatlarına vekaletname vermesi, adli ve özel mercilerden belge temin eden, sonuçta elde edilen tazminattan şirketin payına düşen tazminat tutarından komisyon ücret karşılığı çalışan kişi olduğunu, sözleşmenin 3.2 maddesi incelendiğinde müvekkilinin başka bir şirketle çalışmasının yasak olduğu vurgulandığını, hizmet sözleşmelerinde yer alan rekabet yasağı maddesinin İş Mahkemeleri Kanunu’na göre Borçlar Kanunu’nda hizmet akdi başlığı altında yer alan sözleşmelerle ilgili açılan davalarda İş Mahkemelerinin görevli olduğunu, arabuluculuk anlaşmalarında anlaşamadıklarını, icra takibi haksız ve kötüniyetli olduğunu, bu nedenle davacı aleyhine icra takibinde talep edilen tutarın % 20’sinden az olmamak üzere haksız icra tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

Mahkemece; “…Davacı tarafın icra takibine dayanak olarak ….tarihli ….Sigorta Temsilcilik Sözleşmesi başlıklı sözleşmeyi gösterdiği, bu sözleşmeden kaynaklı olarak ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibine başladığı, davalı/borçlunun takibe itiraz etmesi sonucu işbu itirazın iptali davasını açtığı, sözleşmenin incelenmesinde sözleşmeye göre davalının, sigorta hasar danışmanlığı veren davacı şirkete başvuran kazazedelerin şirket avukatlarına vekaletname vermesini sağlayacağı, sözleşmenin 3.3. maddesine göre davalının, komisyon bedeli karşılığında çalışacak olup aylık, ikramiye, prim vs. başkaca hiçbir alacağının bulunmayacağı, komisyon bedeli karşılığında hiçbir ek ücret veya bedel talep etmeyeceği, 4.13. maddesine göre davalının sigorta acenteliği yapamayacağı gibi kendi nam ve hesabına sigorta şirketleri nezdinde veya şirket avukatları ile asla işlem yapamayacağı, 5.1. maddesine göre davalının sözleşme süresince ve sona ermesinden sonra davacı ile rekabet etmeme yükümlülüğü altında olacağı, bu hükümler dikkate alındığında sözleşmenin hukuki anlamda ticari bir sözleşme olmadığı, bu bakımdan davanın mutlak ticari davalardan olmadığı, mahkememizce davalı hakkında tacir araştırması yapıldığı, davalı adresinin …. Mahallesi ….Sokak No: … …/… olduğu, … Valiliği Defterdarlık Gelir Müdürlüğü’nün 20/05/2021 tarihli cevabı yazısında davalının mükellefiyet kaydına rastlanmadığının bildirildiği, …. Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanlığı’nın 29/09/2021 tarihli cevabı yazısında davalının kaydına rastlanmadığının bildirildiği, … Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 28/09/2021 tarihli cevabı yazısında davalının tacir kaydına rastlanmadığının bildirildiği, … Defterdarlığı Köprübaşı Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 24/09/2021 tarihli cevabı yazısında davalının mükellefiyet kaydına rastlanmadığının bildirildiği, davalının tacir olmaması sebebiyle davanın nisbi ticari davalardan da olmadığı, yine yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin bir sözleşme de olmadığı anlaşılmakla uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinin görev alanına giren davalardan olmadığı, davaya bakma görevinin genel yetkili asliye hukuk mahkemelerine ait olacağı anlaşılmakla davanın görevsizlik nedeniyle usul yönünden reddine, kararın bu şekilde kesinleşmesi ve talep edilmesi halinde dosyanın Şanlıurfa Nöbetçi asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin daha önce müvekkiliyle aynı sözleşme ile aynı davalı şirkette çalışan bir kişiye karşı davalı şirket tarafından genel mahkemede açılan itirazın iptali davasında mahkemece sözleşmenin iş sözleşmesinin niteliklerini taşıdığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi üzere önüne gelen uyuşmazlıkta … İş Mahkemesi’nin 2020/83 Esas 2020/530 Karar sayılı 05/10/2020 tarihli kararla kendini görevli görerek arabuluculuk dava şartı yerine getirilmediğinden dava şartı yokluğu nedeniyle usulden ret kararı verdiğini ve karara karşı davalı şirket tarafından yapılan istinaf başvurusunun ….Bölge Adliye Mahkemesi tarafından reddedildiğini, somut olayda ise müvekkilinin simsar olmadığını, kendine ait bağımsız bir işletmesi olmadığını, işletme kaydı olup olmadığı ve vergi mükellefi olup olmadığının yerel mahkemece araştırıldığını, asıl simsarın davalı şirket olduğunu, davalı şirketin yukarıda anıldığı üzere avukatları ile kaza mağdurları arasında sözleşmeye aracılık ettiğini ve kaza mağdurunun tazminatından komisyon aldığını, iki veya daha çok taraflı sözleşme yapmaya aracılık etme işinin 6098 sayılı TBK m. 520’de yer alan simsarlık sözleşmesinde de yer aldığını, Simsarlık Sözleşmesi’nin 6098 sayılı Kanunun ‘Vekalet İlişkileri’ başlıklı dokuzuncu bölümünde yer aldığını, işçi ile simsar arasındaki en önemli farklılığın süreklilik unsuru olduğunu, zira işçi ile tacir arasında bir iş sözleşmesi bulunduğundan, pazarlamacının tacirin daimî yardımcılarından birisi olduğunu, simsarın ise tacire herhangi bir statü ile bağlı olmadığından tacirin bağımsız yardımcılarından olduğunu, yani simsar ile tacir arasında sürekli değil, geçici bir ilişki bulunduğunu, simsarın kendisine ait ayrı bir işletmesi bulunduğunu ve bu işletmenin bir ticari işletme niteliğinde ise simsarın da tüccar konumunda olduğunu, görüleceği üzere simsarın, vekalet ettiği kişiye yönelik tam bir bağımlılık ve sürelilik ilişkisi içerisinde olmadığını, oysa yukarıda yer verildiği üzere, davalı tarafından sunulan ve taraflar arasında imzalandığı çekişmesiz olan Temsilci Sözleşmesi’nde müvekkilinin tam bir bağımlılık ile ve sınırları keskin bir şekilde çizilmiş olarak davalı şirketin hakimiyeti altında çalıştığının bariz olduğunu, yerel mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevsiz olduğu değerlendirmesine katıldıklarını, ancak dosyaya davacı tarafından sunulan sözleşmenin unsurları hizmet akdinin unsurlarını içerdiğinden Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu değerlendirmesinin usul ve yasaya aykırı olup, kararın kaldırılarak iş mahkemelerinin görevli olduğuna karar verilmesi gerektiğini belirterek, istinaf başvurularının kabulü ile yerel mahkemenin usul ve yasaya aykırı görevsizlik kararının kaldırılarak, davaya bakmakta İş Mahkemelerinin görevli olduğuna karar verilmesini talep etmiştir.
İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf edenin sıfatı, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava; taraflar arasında düzenlenen …. tarihli …. Sigorta Temsilcilik Sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece görev yönünden davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, tüm dosya kapsamından; karar gerekçe içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde mahkemece delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf kanun yolu aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,
5-HMK 359/4. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
HMK’nın 353 ve 362/1-c bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.


Başkan

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Katip

e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”