Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/992 E. 2022/1959 K. 16.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/992 – 2022/1959
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/992
KARAR NO : 2022/1959
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : ……….
ÜYE : …………..
ÜYE : …………
KATİP : ………
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/03/2021
NUMARASI : 2020/1250 Esas, 2021/309 Karar
DAVACI BİRLEŞEN
DAVADA DAVACI : ……..
VEKİLİ : Av. ……….
DAVALI BİRLEŞEN
DAVADA DAVALI : ………
VEKİLİ : Av. ……….
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Asıl dava), İpoteğin Kaldırılması (Birleşen dava)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 16/12/2022
YAZIM TARİHİ : 16/12/2022

Taraflar arasında görülen davada Şanlıurfa Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 31/03/2021 tarih ve 2020/1250 esas, 2021/309 karar sayılı kararın istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili, müvekkili aleyhine…. İcra Dairesinin …. esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, takip konusu borcun bankaya verilen ipotekten kaynaklı olduğunu, müvekkilinin … TL ipotek limiti sınırlı olmak üzere dava dışı …San. ve Tic. Ltd. Şti. lehine kefil olarak borç taahhüdü altına girdiğini, müvekkilinin okuma ve yazmasının olmadığını, müvekkilinin yaşlılığı ve okuma, yazma bilmemesi nedeniyle yaptığı işlemlerin sonucunu tam olarak idrak edemez durumda olduğunu, müvekkilinin bilgisi dahilinde olmadan, içeriğini bilmeden, şirket yöneticisi …. tarafından kandırılarak ipotekle borç altına girdiğini, bu nedenle müvekkilinin söz konusu takibin borçlusu olmadığının tespitine, davalının İİK’nın 72. maddesi gereğince müvekkiline ödemek üzere dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafça dava değerinin …. TL olarak gösterildiğini, davanın ipoteğin fekki davası olduğunu, dava değerinin ipotek miktarı kadar olması gerektiğini, davacı tarafın iddia ve taleplerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kredi müşterisi ….San. ve Tic. Ltd. Şti. ile … tarihli, … TL bedelli … imzalandığını, bu sözleşmeye İstinaden ticari kredilerin kullandırıldığını, yine kullandırılan ve kullandırılacak olan kredilerin teminatı için davacının maliki olduğu ….bağımsız bölüm nolu taşınmaz kaydına … TL bedelli, … tarihinde 1. derece ipotek tesis edildiğini, davacı tarafın iddia ettiği gibi imzalanan …lerde herhangi bir şahsi kefaleti olmayıp, ipotekli taşınmazın maliki olması nedeni ile ipotek borçlusu sıfatının mevcut olduğunu, davacının okuma yazma bilmediğini beyan etmesi sebebi ile davacının oğlu … ve …in tanıklığıyla söz konusu resmi senedin kendisine okunduğunu ve davacının irade ve beyanlarına uygun olarak imzalandığını, yine müvekkili bankaca davacının eşi …’ın …. tarihli davaya konu gayrimenkulü eşinin ipotek vermesine dair muvafakat alındığını, müvekkili bankanın alacağının ödenmemesi üzere … tarihinde….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe geçildiğini, takip tarihi itibari ile işlemiş faiz, masraf ve vekalet ücreti hariç müvekkil banka alacağının … TL olduğunu, müvekkili bankanın alacağının ödenmediğini, davacının ipotek maliki olması nedeni ile ipotek borçlusu sıfatının olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının sıfatının ipotek veren olduğu nazara alındığında, aile konutu nedeniyle ipotek işleminin geçersizliğini, dürüstlük kuralını aykırı bir şekilde ipotek veren eşin ileri süremeyeceği, tanık anlatımlarından sonra iddianın genişletilmesine de olanak olmadığı, ipotek kurulduğu tarihte ve karar tarihi itibariyle tapuda davaya konu taşınmazın aile konutu olduğuna dair bir belirleme ve şerhin de bulunmadığı, bu nedenle iyi niyetli 3. kişinin tapu siciline itimat ilkesi gereğince iktisabı korunması gerektiği gerekçesiyle davacının açmış olduğu davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, verilen kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkilinin okuma yazma becerisinin bulunmadığını, müvekkilinin yaşlılığı ve okuma yazma bilmemesinden dolayı yaptığı işlemlerin sonucunu tam olarak idrak edemez durumda olduğunu, müvekkilinin bilgisi dahilinde olmadan, içeriğini bilmeden en önemlisi de şirket yöneticisi …. tarafından kandırılarak ipotekle borç altına girdiğini, tapuda banka lehine müvekkilinin parmak izi kullanarak ipotek tesis edildiğini, ipotek tesis edilirken tanık olarak müvekkilinin oğlu ile ….’in bulunduğunu, ancak …’in ipotek tesis edilmesi hususunda lehine ipotek verilecek şirket yetkilisi olduğundan müvekkilinin iradesini etkileyerek ipotek işlemi gerçekleştirildiğini, müvekkilinin iradesinin… tarafından fesada uğratıldığını, yargılama esnasında davalı tarafın müvekkilinin ipotek konusunda bilgilendirildiğini eşinin aile konutu olmasından kaynaklı olarak izninin alındığını iddia ettiğini, bu iddianın gerçek olmadığının kanıtlanması için müvekkilinin eşinin imza örneklerinin bilirkişi incelenmesine tabi tutulduğunu ve raporda imzanın taklidi kolay olmasından dolayı bankada bulunan evraklardaki imzanın müvekkilinin kocasına ait olup olmadığının saptanamadığını, mahkeme tarafından müvekkilinin okur yazar olmadığı ve iradesinin etkilendiği hususları dikkate alınmadan eşinin izin vermemiş olması ve aile konutu hususları üzerinde durulup hüküm kurulduğunu, dava konusu ipoteğin müvekkilinin kendi iradesiyle gerçekleşmediğinden ve müvekkilinin bu şekilde borçlandırılmasında iradesinin fesada uğratıldığından yapılan işlemin geçersiz olduğunu, bu nedenle kararın kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, kredi sözleşmesine dayanan menfi tespit (borçlu olunmadığının tespiti) talebine ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesi aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar :
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Anılan hükümle getirilen bu biçim koşulları, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Başka bir anlatımla kanunun amacı hükmün açıklığı ve anlaşılırlığı kadar infaz kabiliyetini de sağlamaktır.
Uyuşmazlıkların çözümünde yargıya düşen en önemli görevlerden birisi de açık ve net çözümler bulmak; anlaşılabilir, tutarlı kararlarla kamu düzeni ve barışının sağlanmasına hizmet etmek olmalıdır. Tarafların çözüm aramak için geldikleri yargısal makamların açık ve net hükümlerle üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerekir. 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile getirilen ve yukarıda açıklanan yasal düzenlemenin nihai amacı da budur.
Kısaca HMK’nın 297. maddesi karşısında, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi zorunlu olup bu husus kamu düzeni ile ilgilidir.
İstinaf incelemesi yapılan eldeki dosya arasında, asıl dava dosyasıyla birleştirilmesine karar verilen bir dosya daha bulunduğu anlaşılmaktadır.
Birleştirilen davalar birlikte incelenip karara bağlanır. Yani davaların tahkikat safhası müşterektir. Somut olayda, mahkemece verilen kısa karar ve kısa karara uygun yazılan gerekçeli kararda “davacının davasının reddine” denilmiş, birleşen dava için ayrı hüküm kurulmamıştır.
Mahkemece, asıl dava ile birleşen dava dosyaları hakkında 6100 Sayılı HMK’nın 297/2. maddesi gereğince ayrı ayrı hüküm kurulmaması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Bu husus HMK 355. madde gereğince resen gözetilecek sebeplerden bulunduğundan, asıl ve birleşen davalar davacısının istinaf başvurusunun esasa yönelik istinaf sebepleri incelenmeksizin kabulü ile yerel mahkeme kararının 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılarak, dosyanın yargılamaya devam olunarak usulüne uygun şekilde asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KABULÜNE,
2-Şanlıurfa Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 31/03/2021 tarih ve 2020/1250 esas, 2021/309 karar sayılı istinafa konu kararın KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın yeniden görülmesi için mahal mahkemesine gönderilmesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda nazara alınmasına,
5-İşbu gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verilmiştir. 16/12/2022

…….
Başkan
………..

……..
Üye
………

……..
Üye
……..

……….
Katip
…….

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”