Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/941 E. 2022/1758 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/941
KARAR NO : 2022/1758

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2020
NUMARASI : 2018/831 Esas, 2020/822 Karar
DAVACI : …….
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 22/11/2022
YAZIM TARİHİ : 22/11/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 05/11/2020 tarih ve 2018/831 Esas, 2020/822 Karar sayılı kararının istinaf incelemesinin davacı vekili ve davalı vekili tarafından istendiği, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı Vekili ; …’in eşi …. adına İstanbulda….Ticaret sicil numaralı ….’ni kurduğunu, ünvanda kalıp ve metal kelimelerinin yerlerinin değiştirildiğini, aynı şirketmiş gibi izlenip yaratıldığını, müvekkili şirket ile aynı işi yaptığını, müvekkili şirket gibi müvekkilinin müşterilerine mal sattığını, bu nedenle müvekkili şirketi zarara soktuğunu, haksız rekabet yürüttüğünü, unvanı taklit ederek kendisine menfaat sağladığını, şirketin mal varlığını zimmetine geçirdiğini, Yargıtay kararlarına göre rekabet yasağına aykırı hareket etmesi gereğince ortaklıktan çıkarma taleplerinin olduğunu, açıklanan nedenlerle …’in ortaklıktan çıkarılmasını talep etmiştir.

Davalı vekili; TTK’nun 613/2 madde hükmü ve müvekkili adına kurulu veya müvekkilinin yönetici olduğu hiçbir şirket bulunmaması karşısında davacının haksız rekabet iddiasına dayalı çıkarma taleplerine itibar edilemeyeceğini, yöneticilik sıfatı olmayan ortak hakkında açılan belirsiz alacak davasının temeli ve dayanağı olmadığı gibi bunun çıkma ve çıkarma davalı ile de ilgisi olmadığından açılan davanın öncelikle dava şartı olmadığından reddinin gerektiğini, açıklanan nedenlerle davanın reddini, ortaklıktan çıkarmaya ilişkin iddiaları tümüyle yersiz, yasaya ve ana sözleşmeye aykırı olduğundan davanın reddini, HMK 132 maddesindeki karşı dava açılmasının şartlarının oluşmaması nedeni ile bu alacağın HMK 107’deki belirsiz alacak şeklinde açılamayacağını bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece; davacı tarafça davalının, davacı şirketi haksız rekabet hükümleri uyarınca zarara uğrattığı sebebi ile eldeki davanın açılmış olduğu, 6102 sayılı TTK’nun 613. Maddesinin incelenmesinde şirket ortaklarının haksız rekabet hükümlülüğünün ancak ana sözleşme ile yüklenebileceği, ana sözleşmede bu hususta herhangi bir hüküm bulunmaması durumunda 613. Maddenin 3. Fıkra yollaması ile müdür ortaklar hakkında haksız rekabet hükümlerinin söz konusu olduğu, ayrıca aynı yasanın 577. Maddesinin g fıkrasının incelenmesinde de rekabet yasağına ilişkin hükümlerin ancak şirket sözleşmesinde öngörülebileceğinin anlaşıldığı, davacı şirketin şirket ana sözleşmesinin incelenmesinde müdür olmayan ortaklarla ilgili rekabet yasağına ilişkin herhangi bir düzenlemenin olmadığı ayrıca davalının davacı şirketin de müdürü olmadığı anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı Vekili; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkemenin eksik inceleme ile karar verdiğini, davayı sanki tek şirketten çıkarma davası olduğu düşünerek sırf şirketten çıkarılma talepleri için hüküm kurduğunu, zararlarının giderilmesi taleplerinin, tazminat talepli …. TL üzerinden açtıkları belirsiz alacak davaları açısından hüküm kurmadığını, Yerel Mahkemenin hüküm kurarken davalarını çok dar yorumladığını, özellikle MK. 2 maddesini dürüst davranma kuralını, TTK 613.maddesinde düzenlenen bağlılık yükümlülüğü ve rekabet yasağı, 553 maddesinde düzenlenen rekabet yasağını, yine TTK 116 maddesinde düzenlenen zarar giderme hükmünü, yine TTK çıkarma başlıklı 640 maddesi hükmünü göz önüne almadan hüküm kurduğunu, ortaklarında şirkete karşı yükümlülükleri olduğunu, sözleşmeden de anlaşılacağı üzere Şirketin İstanbul’daki tüm faaliyetleri davalı …’un ikametgahı da … da olması diğer ortaklarında ayrı işleri olması….’te ikamet etmeleri hasebiyle …. tarafından yapılacağını, yani Şirketin sevk ve idaresi davalı …’e bırakıldığını, gerçekte şirketin tek temsilcisi ve yöneticisi … olduğunu, davalının anlaşmadaki hiçbir edimini yerine getirmediğini, bu anlaşmanın hiç bir şartına uymadığını, hep bahane üreterek bir araya gelmekten kaçtığını, davalı …’in kötü niyetli olduğunu, her kese karşı hatta kanuna karşı da hile yoluna başvuran bir kişi olduğunu, davalının yaptığı tüm işlemler şirket zararına kendi menfaatine yapılmış işler olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması talebi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Davalı Vekili; davacı tarafça “haksız rekabete dayalı tazminat” ve “haksız rekabet nedeniyle ortağın şirketten çıkarılması” talebiyle, aynı dava ile … farklı talep ileri sürülüp dava reddedildiğinden, her talep için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, mahkemece sadece haksız rekabete konu edilen tazminat tutarı bakımından vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsiz olduğunu, davacı şirket davalı şirket ortağının haksız rekabet yaptığından bahisle …-TL tazminata, davalı şirket ortağının haksız rekabet yaptığından bahisle, şirket ortaklığından çıkarılmasını karar verilmesini talep ettiğini, bu halde davacının davasına konu ettiği bu … ayrı talep, ayrı ayrı dava konusu edilecek talepler olduğunu, bu talepler birbirinden bağımsız olduğundan, her talep için ayrı ayrı vekâlet ücreti takdir edilmesi gerektiğini, mahkemece sadece haksız rekabete dayalı tazminat talebi bakımından davalı lehine …TL vekalet ücretine hükmedildiğini, oysaki; davacının ortaklıktan çıkarmaya ilişkin talebi de reddedildiğini, bu talebi bakımından da davalı lehine AAÜT gereğince ayrı bir vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu hususun atlanması hukuka aykırı olduğunu, davacı şirket davalı aleyhine tek dilekçe ile fakat davaların yığılması niteliğinde olmak üzere, “haksız rekabete dayalı tazminat” ve “haksız rekabet nedeniyle ortaklıktan çıkarma” konulu iki asli talep içeren bir dava açtığını, bu taleplerin her birinin ayrı ayrı reddedilmiş olması ve her bir talep bakımından davalı yararına ayrı ayrı vekâlet ücreti takdiri gerektiğini ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması talebi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.

6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda;

Dava, 6102 sayılı TTK’nın 640/3 maddesi gereğince haklı nedenlerle şirket ortaklığından çıkarma istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, şirket ortaklığından çıkarma için gerekli olan haklı nedenlerin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

6102 sayılı TTK’nın m. 621(1)-h hükmü uyarınca bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması ve bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebeplerden dolayı şirketten çıkarılmasına yönelik, temsil edilen oyların en az üçte ikisinin oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunca alınmış bir genel kurul kararı bulunması gerekir. Mahkeme öncelikle çıkarma talebinin ön şartı olan genel kurul kararının mevcut olup olmadığını ve usulüne uygun olarak alınıp alınmadığını araştırır. Bu koşulun yerine getirildiğini tespit ettikten sonra işin esasına girer ve gösterilen sebeplerin ihraç için haklı sebep oluşturup oluşturmadığını inceler. Bu niteliği ile genel kurul kararı davanın dinlenme şartıdır. (Bkz. Poroy, Reha/ Tekinalp, Ünal/Çamoğlu, Ersin: Ortaklıklar Hukuku – II, 13. Bası, İstanbul 2017, s. 440). Somut olayda, 11/12/2015 tarihli genel kurul kararında davalı ortak Zeki Akyüz’ün şirket ortaklığından çıkarılması davası açılması üzere şirket avukatına yetki verilmesi hususunda karar alındığı, bu kararın yukarıda anılan yasa hükmüne uygun olduğu ve dava ön koşulunun gerçekleşmiş olduğu anlaşılmaktadır.

6102 sayılı TTK’nın 640/3. maddesi, ortağın “şirketin istemi üzerine, haklı sebebe dayanılarak mahkeme kararı ile şirketten çıkarılabileceği” hükmünü öngörmüştür. Yasa koyucu ortağın haklı sebeple çıkarılabileceğini hükme bağlamış, ancak haklı sebebin ne olduğunu belirtmemiştir. Çıkarma sebebi olarak haklı sebepler, somut koşullarda ortağın çıkarılmasını âdil gösteren nedenlerdir. Görüldüğü gibi haklı sebep, kesin unsurlarla tanımlanabilen bir kavram değildir. Bu nedenle de haklı sebebin belirlenmesi her olayın somut koşullarında değerlendirilmek üzere hâkimin takdirine bırakılmıştır. Bir ortağın şirket yönetiminde veya hesaplarında şirkete ihanet etmesi, ortaklar arası güven temelini sarsması, sadakat borcunu ihlal etmesi, temel borç ve edimlerini yerine getirmemesi, şirkette üstlendiği görevleri yerine getirme yeteneğini yitimesi, şirketin faaliyetlerini olumsuz etkileyecek düzeyde şiddetli geçimsizlik yaratması, şirketin adını ve itibarını kamu oyunda zedeleyen hayat tarzı sürmesi gibi durumlar limited şirkette çıkarmaya olanak veren haklı sebepler olarak kabul edilmektedir (Bkz. Poroy, Reha/ Tekinalp, Ünal/Çamoğlu, Ersin: Ortaklıklar Hukuku – II, 13. Bası, İstanbul 2017, s. 438, 440).

Bu açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede; davalı ortak …’in davacı yanca ileri sürülen şekilde ortaklıktan çıkarılmasını gerektirir bir sebep olup olmadığı hususunda araştırma yapılıp sonuca göre karar verilmesi gerekirken mahkemece rekabet yasağına ilişkin hükümlerin ancak şirket ana sözleşmesinde öngörülebileceği aksi halde müdür olmayan ortaklarla ilgili rekabet yasağı hükümlerinin uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.

Yine; mahkemece davacı yanca talep edilen davalı ortak …’in şirketi uğrattığı münfet ve menfi zararların tazmini talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamış olması da hatalı olmuştur.

6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesinde, mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.

Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan işlemlerin yapılmamış olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kabulüne, davalı vekilinin istinaf başvurusu hakkında bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/11/2020 tarih ve 2018/831 Esas, 2020/822 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin karar harcı olarak alınan harcın isteği halinde davacıya İADESİNE,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
B)1-Kaldırma sebep ve şekline göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun şimdilik incelenmesine yer olmadığını,
2-Peşin alınan 59,30 TL istinaf karar harcının davalıya İADESİNE,
3-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
4-İstinaf kararının yerel mahkemesince taraflara tebliğine,

Dair, HMK’nın 353. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.
22/11/2022


Başkan

(e-imzalıdır)

Üye

(e-imzalıdır)

Üye

(e-imzalıdır)

Katip

(e-imzalıdır)

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”