Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/845 E. 2022/1732 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/845
KARAR NO : 2022/1732

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/03/2021
NUMARASI : 2020/442 Esas, 2021/226 Karar
DAVACILAR :
:
VEKİLLERİ :

DAVALI : .
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 10/11/2022
YAZIM TARİHİ : 10/11/2022

Taraflar arasında görülen davada Şanlıurfa Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 10/03/2021 tarih ve 2020/442 Esas, 2021/226 Karar sayılı kararının istinaf incelemesinin davacılar vekili tarafından istendiği, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili ; davacının ticari işlerinden ötürü davalı banka müşterisi olduğunu, davalının davacıya ait firmalar lehine KGF kredisi sağladığını ve karşılığında miktar, vade ve keşide tarih kısmı boş imzalanmış bonu aldıklarını, sonrasında banka tarafından …. TL miktar doldurularak teminat olarak alındığını, senedin ……Noterliği’nin …. tarih ve ….yevmiye nolu ihtar ile protesto edildiğini, davacı tarafça aynı noterin … tarih ve … yevmiye numarası ile protestoya cevap verildiğini, ancak davalı bankanın faiz miktarını da hesaplayarak 1.400.000,00 TL üzerinden takip başlattığını, senedin bir kredi teminatı olup genel kredi sözleşmesinin ayrılmaz bir parçası olduğunu, munzam senet olduğundan takibe konulamayacağını, geçersiz sayılmasını gerektiğini, takibin durdurulmasına, borcun 1.400.000,00 TL olmadığının tespitine, 540.000,00 TL alacağın ödemesi yapılmış taksitlerden düşülmek kaydıyla faiz ve masrafın iptaline, davalının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili; davacı tarafça arabuluculuk şartının yerine getirilmediğini, icra takip dosyasında takip miktarı belirlenebilir olduğundan belirsiz alacak olarak açılan davada davacının hukuki yararı bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece; menfi tespit davasının düzenleniş biçimi ve özel görünümü birlikte değerlendirildiğinde mahkemece de Yargıtay Yüksek 19. Dairesi’nin görüşü benimsendiği, hukuki yarar; dava açıldığı anda var olmadığından, sonradan harcın tamamlatılması suretiyle bu eksiklik giderilemeyeceği, öte yandan taleple bağlılık ilkesi gereğince davacı tarafından kendilerine yöneltilen takip tutarının açıkça bir kısmı yönünden borçlu olunmadığının tespiti istenildiğinden, talebi aşarak re’sen dava tüm tahakkuk tutarına teşmil edilmek suretiyle harç ikmaline olanak da olmadığı, oluşan sonuca göre davacının eldeki davayı kısmi dava yoluyla açmakla yukarıda da belirtildiği üzere hukuki yararının olmadığı anlaşıldığı gerekçesiyle açılan davanın 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-h ve 115/2 maddesi uyarınca hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.

Davacılar Vekili; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, açmış oldukları davada bahse konu dava şartı noksanlığı giderilebilir bir noksanlık olduğunu, yerel mahkemece taraflarına noksanlığın giderilmesi için süre verilmediğini, nitekim 6100 S.lı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 155. Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca değerlendirme yapıldığında madde metnindende anlaşılacağı üzere dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise ki açmış oldukları dava da dava şartı noksanlığı giderilebilecek bir noksanlık olması sebebiyle yerel mahkemece taraflarına bu noksanlığın tamamlanması için kesin süre vermesi gerektiğini, yerel mahkemenin gerekçeli kararda her ne kadar talep konularının bölünebilir olmasının imkanının bulunmadığını belirtmişsede buna katılmadıklarını, zira müvekkillerine yöneltilen miktar olan para bakımından borçlu olmadığının tespitini talep ettiklerini, niteliği itibariylede para bölünebilir nitelikte olduğunu, öte yandan dava konusu esasen incelendiğinde davalı tarafça icra takibine konu edilen kambiyo senedi bir teminat munzam senet olduğunu ve öte yandan fahiş miktarlar yükletilerek icra takibine girişildiğini, taraflarınca bahse konu borcun fahiş miktarlarda olduğunu, müvekkillerin bu fahiş miktarlar ile borçlu olmadığı şeklinde talep ettiklerinin açık olduğunu, burada kastettikleri hususun dava konusu üzerinde değil, dava konusunun değeri veya miktarı üzerinde olan tartışmasızlık olduğunu, örnek olarak açmış oldukları davanın bir kambiyo senedine dayanıldığını ve senette gösterilen miktardan daha fazla bir talep sonucu istendiğini ve fazla talep edilen kısım bakımından borçlu olmadıklarını ve sebeple müvekillerin borçlu olmadığı yönünde açmış oldukları davada hukuki yararlarnın olduğu açık olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması talebi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.

İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.

Dava, icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir.

492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlıklı 28.maddesinin 1.fıkrasında aynen “(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir” denildikten sonra 23/07/2010 gün ve 6009 S.K/18. maddesi ile değişik (a) bendinde “Karar ve ilam harcı” alt başlığı ile “Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir… Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.”düzenlemesine yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 16/3. maddesinde ise; “Değer tayini mümkün olan hallerde dava dilekçelerinde değer gösterilmesi mecburidir. Gösterilmemişse davacıya tesbit ettirilir. Tesbitten kaçınma halinde, dava dilekçesi muameleye konmaz” denilmiştir. “Harcı Ödenmeyen İşlemler” başlığını taşıyan 32.maddede ise, “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.”hükmü getirilmiştir.

Yukarıda belirtilen madde hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılması gereken miktarı ile maktu başvuru harcı ödenmedikçe, davaya devam edilmesi olanağı bulunmamaktadır.

Nitekim, 492 Sayılı Kanun’un 29. maddesinde, yargılama sırasında tesbit olunan dava değerinin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için yargılamaya devam olunacağı, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409’uncu maddesinde de gösterilen süre içinde dosyanın işleme konulmasının noksan olan harcın ödenmesine bağlı olduğu belirtildiğine göre, dava açıldığında yatırılması gereken başvurma harcı ile peşin karar ve ilam harcının hiç yatırılmaması halinde de, aynı şekilde anılan harçlar ilgilisince ödenmedikçe davaya devam edilmesi olanağından söz edilemez.

Şu hale göre; karar ve ilam harcı maktu ise tamamı, nispi ise dörtte biri dava açılırken davacı tarafından peşin olarak ödenmelidir. Peşin olarak dörtte biri ödenecek olan nispi karar harcı, dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden hesaplanacaktır.

Ancak mahkeme davacının dava dilekçesinde belirlediği hakkın niteliği ve değeri ile bağlı olmadığı gibi hakkın niteliğini ve değerini resen araştırması gereklidir. Bir başka deyişle maktu harca tabi bir iş olduğunu söyleyen davacının bu nitelendirmesi ile mahkeme bağlı değildir. Mahkemenin dava konusu hakkın mal varlığı hakkı (dava konusunun belirli bir değerle ilgili ) olduğu kanısına varması halinde bu hakkın değerini takdir etmesi ve karar ve ilam harcını bu değer üzerinden hesaplayarak, davacıya tamamlattırması gerekir.

Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılamayacağına göre, davanın başında alınmış olan karar ve ilam harcının noksan olduğu, sonradan, anlaşılırsa noksan karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunup, takibi işlemler yapılamaz.

Yargılama sırasında, dava konusunun değerinin dava dilekçesinde bildirilenden daha fazla olduğu anlaşılır veya mahkemece tespit edilirse, yalnız o oturum için davaya devam edilerek ondan sonraki oturuma kadar noksan değer üzerinden harç tamamlanmadan davaya devam olunamaz. Peşin harç ve ilamın tamamlanmamasının müeyyidesi ise dosyanın işlemden kaldırılmasıdır.

Harç hususu kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece resen dikkate alınması gerektiği gibi istinaf incelenmesinde de resen dikkate alınır.

Menfi tespit davalarının, kısmi dava şeklinde açılamayacağı Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 06/06/2017 tarih ve 2016/7775 Esas, 2017/4600 Karar sayılı ilamında vurgulanmıştır.

Bu durumda mahkemece davacı tarafa HMK’nın 31. maddesi uyarınca davadaki nihai talepleri açıklatılarak, takipten borçlu olmadıklarının tespitinin talep edilmesi halinde takipte talep edilen toplam alacak üzerinden eksik peşin harcın tamamlanması için süre ve imkan tanınması, harç eksikliği giderilmezse dosyanın işlemden kaldırılması, giderildiği takdirde ise yargılamaya devamla esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken, belirtilen hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun münhasıran harç sebebiyle kabulü ile mahkeme kararının esası incelenmeksizin kaldırılarak, yukarıda bahsedilen şekilde işlem yapıldıktan sonra bir karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi mütalaa olunur.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Şanlıurfa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/03/2021 tarih ve 2020/442 Esas, 2021/226 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin karar harcı olarak alınan harcın isteği halinde davacıya İADESİNE,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf kararının yerel mahkemesince taraflara tebliğine,

Dair, HMK’nın 353. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.
10/11/2022


Başkan

(e-imzalıdır)

Üye

(e-imzalıdır)

Üye

(e-imzalıdır)

Katip

(e-imzalıdır)

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”