Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/721 E. 2022/1674 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/721
KARAR NO : 2022/1674

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/09/2020
NUMARASI : 2020/161 E., 2020/56 K.

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … – ….
DAVALILAR : 1-…….
VEKİLİ : Av. …
2-…….
3-……
VEKİLİ : Av. …
4-………
VEKİLİ : Av. …
5-………….
DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 02/11/2022
YAZIM TARİHİ : 02/11/2022

Taraflar arasında görülen davada Şanlıurfa Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 2020/161 Esas, 2020/56 Karar sayılı dosyasında verilen 28/09/2020 tarihli kararın istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
– K A R A R –

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafta yer alan yüklenicilerin müvekkili idareyle farklı zamanlarda birbirini takip eden hizmet ihalesi alımı sözleşmeleri imzaladıklarını, almış oldukları hizmet ihalesi kapsamında çalıştırdıkları işçiler tarafından … ile en son yüklenici olan …. ortak girişimi aleyhine muhtelif mahkemelerde iş hukukundan kaynaklanan tazminat davaları açıldığını, bu kapsamda hizmet alımı yoluyla yükleniciler tarafından çalıştırılan işçilerden …. tarafından açılan Şanlıurfa 3. İş Mahkemesinin 2015/118 esasında kayıtlı davanın karara bağlandığını, karar doğrultusunda müvekkili tarafından öncelikle bakiye harç ve giderleri ile temyiz harçlarının dosyasına yatırıldığını, bu mahkeme kararının … İcra Dairesinde …. esasından takibe konulduğunu, müvekkilinin cebri icra altında ilama konu alacağı, yargılama giderlerini ve icra masraflarının tümünü ödemek zorunda kaldığını, rücu alacağa konu ilam dosyasının incelenmesinde daha önceki ihaleleri üstlenmiş olan diğer davalı firmalara mahkeme kanalıyla davanın ihbar edildiğini, dolayısıyla taraflara açılan davalardan haberlerinin bulunduğunu ve temerrüte düştüklerini, dava şartı olması nedeniyle zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulduğunu, arabulucuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığından anlaşmama tutanağının düzenlendiğini, taraflar arasında düzenlenen hizmet alın sözleşmesi gereğince işçilik haklarından yüklenicilerin sorumlu olduğunu, bu davaya dayanak iş mahkemesi dosyasında davalı tarafta yer alan yüklenicilerin idareyle farklı zamanlarda birbirini takip eden şekilde imzalamış oldukları hizmet ihalesi kapsamında çalıştırdıkları işçiler nedeniyle sorumluluklarının kapsamı ve miktarın, ancak tüm deliller toplandıktan sonra bilirkişi incelemesi sonucu belirlenebileceğini ileri sürerek fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla 37.904,94 TL’nin rücuen tazminatın her davalıdan sorumluluk oranlarına göre müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacılar tarafından müvekkili yönünden adi ortaklığa husumet yönlendirmişse de söz konusu adi ortaklığın taraf sıfatı olmadığı için adi ortaklığa karşı husumet yöneltilemeyeceğini, adi ortaklığın taraflarına ayrı ayrı husumet yöneltilmesi ve taraf olarak gösterilmesi gerekirken taraf sıfatı olmayan adi ortaklığa karşı açılan iş bu davanın belirtilen adi ortaklık yönünden taraf sıfatı yokluğundan reddedilmesinin gerektiğini, davacıların talepleri arasında dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatının varlığı halinde müvekkili şirketin o alacak kaleminden sorumlu olmadığının yasal düzenlemeyle açıklığa kavuşturulduğunu, davacıların dava dışı işçiye ödendiğini iddia ettikleri alacaklarının müvekkili şirketten rücuen talep etme dava haklarının zamanaşımına uğradığını, davacıların sözleşme ve eklerinde ücret ve yan edimlerini yüklenici tarafından ödeneceği hüküm altına alınmışsa da orada dikkat edilmesi gereken hususun sözleşme kapsamında işçinin çalıştığı süre içerisinde sözleşmenin feshine yönelik açılacak davalarda ödenecek ücretler yönünden bir açıklamanın bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davaya konu rücu talebinin zamanaşımına uğradığını, TTK kapsamına girmeyen davanın ticaret mahkemesi sıfatıyla ticaret mahkemesinde ikame edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, görev itirazında bulunduklarını, müvekkili firmanın fesih konusunda yapmış olduğu bir irade açıklamasının veya yerine geçen işlemin mevcut durumda bulunmadığını, müvekkili firmanın iş akdini fesih etmemiş ihale sözleşmesi ile işyerini devrettiğini, dava dışı işçinin müvekkili firmalardan hak etmiş olduğu kıdem ve ihbar tazminatı alacağının bulunmadığını, davacı kurumun kendi insiyatifi ile ödememiş olduğu kıdem ve ihbar tazminatını müvekkillerine rucu etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ….Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf ile müvekkili şirket arasında imzalanan …. ihale kayıt numarası ile …. yılları arasında personel hizmet alım ihalesinde ve ihalenin eki teknik şartnamede ve idari şartnamesinde müvekkili şirketin işçi tazminatlarından sorumlu olmadığını, 6552 sayılı yasanın 8 maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda söz konusu kıdem tazminatları yönünden artık kamu kurumlarının sorumluluğunda olduğunun hüküm altına alındığını, 4857 sayılı Kanunun 112. maddesinde rücu davasına konu işçinin alacak talebinin davacı ….tarafından işten çıkarılmasından kaynaklandığını belirterek tüm yönlerden müvekkili şirket hakkında açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ….vekilinin cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesini kabul etmediklerini, açılan davada talep edilen rüen tazminatın 2 yıllık zamanaşımına uğradığını, talep edilen miktarların ve davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı taraf ile müvekkili şirket arasında imzalanan …. ihale kayıt numarası ile …. yılları arasında personel hizmet alım ihalesinde ve ihalenin eki teknik şartnamede ve idari şartnamesinde müvekkili şirketin işçi tazminatlarından sorumlu olmadığını, 6552 sayılı yasanın 8 maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda söz konusu kıdem tazminatları yönünden artık kamu kurumlarının sorumluluğunda olduğunun hüküm altına alındığını, 4857 sayılı Kanunun 112. maddesinde rücu davasına konu işçinin alacak talebinin davacı …. tarafından işten çıkarılmasından kaynaklandığını belirterek tüm yönlerden müvekkili şirket hakkında açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, “…Bu durumda somut uyuşmazlıkta tarafların tacir olduğu yönünde bir tereddüt bulunmamaktadır. Ne var ki tarafları tacir olsa bile, uyuşmazlık , davacı …’nin , davalılar taşeron şirketlerinin dava dışı çalışanına ödemiş olduğu işçilik haklarından kaynaklanan tazminatın rucuen tahsiline ilişkin olmakla , genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. Nitekim görev hususunda belirleyici olan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin kararına aşağıda yer verilmiştir. “….Dava, davacı tarafından ödenen işçilik alacaklarının, davalılardan tahsili istemine ilişkindir. Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesince, dava, taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesine dayalı olarak davacı kurumda çalıştırılan dava dışı işçilerin bir kısım işçilik alacaklarının davacı kurumca ödenmesi nedeniyle rücuan tazminat istemine ilişkin olup, tarafların tacir olması ve dava konusunun taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı olması nedeniyle, TTK’nın 4/1 ve 5. maddeleri gereğince, görevli mahkeme ticaret mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi ise davacının tacir olmadığı, ticari bir işletmesinin bulunmadığı, dava dilekçesi içeriği ve tüm dosya kapsamı ile sabit olmakla ve uyuşmazlığın TTK’nın 4/2. md.de “a-f” bentlerindeki hususlara ilişkin olmadığı anlaşılmakla görevli mahkemeler asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Somut olayda, davacı ile davalılar arasında asıl işverenlik-alt işverenlik ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, asıl işveren ve alt işverenlerin işçisinin işçilik alacaklarına ilişkin davada, ödenmesine hükmedilen tazminatın davacı tarafından ödenmesi nedeniyle, davalılara isabet eden kısmın davalılardan rücuan tahsili isteminden ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. (YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ, 09.10.2017 tarih 2017/9103 ESAS – 2017/7489 KARAR SAYILI İLAMI ve aynı mahiyette İstanbul BAM 37 HD. 2020/77 esas 2020/802 k. Sayılı ilamı ) Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ve göreve ilişkin usul hükümleri birlikte değerlendirildiğinde mahkememizin uyuşmazlık hakkında görevsiz olduğu anlaşılmakla, davanın görev yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiş ve kanaatimize esas bu gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. 1-Davanın, 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE, 2-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ’ne, 3-Mahkememiz görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra 2 hafta içerisinde taraflardan birinin mahkememize başvurarak dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde 6100 Sayılı HMK’nun 20. Maddesi gereğince dosyanın görevli “ŞANLIURFA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE” GÖNDERİLMESİNE” karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece yapılan yargılamada verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka aykırı olduğunu, emsal içtihatlardan da anlaşılacağı üzere …Genel Müdürlüğünün 2560 sayılı Kanun ile kurulmuş TTK’nın 18/1. Maddesinde özel hukuk hükümlerine göre idare edilen bur kamu kuruluşu olması yanında ticari şekilde veya iktisadi esaslara göre işletildiğini, yaptığı işler itibariyle de ticarethane sayıldığını, sonuç itibariyle de çok açık biçimde tacir sıfatını taşıdığını, davalı şirketlerin tacir sıfatı ile iş ve işlemlerin yaptığının açık olduğunu, yerel mahkemenin gerekçeli kararında tarafların tacir olduğu konusunda tereddüt bulunmadığına değinmesine rağmen dava konusunu gerekçe göstererek görevsizlik kararı vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili idare ile davalılar arasında imzalanan sözleşmenin hukuki niteliğinin hizmet alım sözleşmesi olduğunu, kendine has özellikleri sahip olduğunu, 6102 sayılı TK’nın 4 maddesi gereğince dava konusu tazminatın ticari işletmeden kaynaklı olduğundan Şanlıurfa Ticaret Mahkemesinin görevsizlik kararı vermesinin hatalı olduğunu, mevcut dava dosyasında bütün tarafların tacir olduğunu belirterek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
HMK’nın 353.maddesine göre inceleme yapıldığından duruşma açılmamıştır.
İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf edenin sıfatı, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, hizmet alım sözleşmeleri kapsamında çalıştırılan işçiye ödenen işçilik alacaklarından, davalıların sorumlu olduğu iddiası ile ödenen bedellerin davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
Somut olayda, dava dışı işçi ….’un Şanlıurfa 3. İş Mahkemesi’nin 2015/118 E. ve 2016/293 K. sayılı dosyasında işçilik alacaklarının tahsili amacıyla davalılar ….Ltd., ve … aleyhine dava açtığı, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile tüm davalılar yönünden müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiği, davacı …’nin davadışı işçiye icra tehdidi altında tüm ödemeyi yaptığı, davacının işçilik alacaklarının rücuen tahsili amacıyla işbu davayı açtığı anlaşılmıştır.
Tarafların istinaf sebeplerinin incelenmesinden, taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1. maddesinde; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” hükmü yer almaktadır. HMK 114/1.c maddesi uyarınca “Mahkemenin görevli olması” dava şartlarından olup, HMK 138 maddesi dikkate alınarak dava şartlarının öncelikle karara bağlanması gerekmektedir. HMK 115. maddesinde ise “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir…” düzenlemesi yer almaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1 maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın 4/1.a bendinde Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ile diğer alt bendlerde belirtilen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı ve TTK’nın 5/1. maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu belirtilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden itibaren Yasa’nın 5/3. maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir.
2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanununun Ek 5. maddesinde “Bu Kanun diğer büyükşehir belediyelerinde de uygulanır.” hükmü gereğince, 2560 sayılı kanunun davacı yönünden de uygulanacağı açıktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2012/168 E. 2012/397 K. sayılı ve 15/06/2012 tarihli ilamında 23/11/1981 tarih ve 17523 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yasa gereğince İSKİ’nin; Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Genel Müdürlükçe yönetileceği, denetçileri vasıtasıyla denetim yapılacağı, yıllık faaliyet ve yatırımlarının bilançolarda belirlenip, Genel Kurulların tasvibine sunulacağı ve bütçesinin Kamu İktisadi Teşekküllerinde uygulanan formüle göre tanzim olunacağının belirtildiği, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 18/1.maddesinde “Ticaret şirketleriyle, gayesine varmak için ticari bir işletme işleten dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi amme hükmi şahısları tarafından kurulan teşekkül ve müesseseler dahi tacir sayılırlar.” hükmünün yer aldığı, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 11, 12, 13. 18/1.maddesi dikkate alındığında …. Genel Müdürlüğünün 2560 Sayılı Kanun ile kurulmuş olması TTK’nun 18/1.maddesinde özel hukuk hükümlerine göre idare edilen bir kamu kuruluşu olması, ticari şekilde veya iktisadi esaslara göre işletilmekte olup yaptığı işler itibariyle de ticarethane sayıldığından tacir sıfatı taşıdığı belirtilmiştir.
6102 sayılı TTK’nun 16/1 (6762 sayılı TTK’nun 18/1) bendinde; “Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” düzenlemesi yer almaktadır. …’NİN gördüğü hizmetin kamu hizmeti olmasına rağmen özel hukuk hükümlerine tabi olduğu, TTK’nun 16/1 maddesi anlamında tacir sayılacağı açıktır.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; tacir oldukları çekişmesiz olan davacı ile davalılar arasındaki ihtilafın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu dosya kapsamıyla sabit olduğundan uyuşmazlığa konu dava, ticari dava niteliğindedir. Bu durumda söz konusu uyuşmazlıkla ilgili davada görevli mahkeme ticaret mahkemesidir.
Bu itibarla, yerel mahkemenin yargı çevresi içerisinde ayrıca Asliye Ticaret Mahkemesi var ise, Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmesi, ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi yok ise, ara kararıyla davaya Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla bakılarak işin esasının incelenip karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla davanın görülmesi ve karara bağlanması doğru görülmemiş ve kararın kaldırılmasını gerektirmiştir. (Benzer nitelikte Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2017/115 E. 2019/8416 K. sayılı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/14564 E. 2019/6020 K. sayılı ilamları ).
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun sair hususlar incelenmeksizin kabulü ile; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-3 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun sair istinaf sebepler incelenmeksizin KABULÜNE
2-Şanlıurfa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2020/161 Esas, 2020/56 Karar ve 28/09/2020 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-3 bendi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararı doğrultusunda işlem yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince iadesine,
5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara ilk derece mahkemesince iadesine,
8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-3 ve 362/1-g bendi uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.02/11/2022


Başkan

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Katip

e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”