Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/617 E. 2022/1478 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/617
KARAR NO : 2022/1478

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN V. : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/01/2021
NUMARASI : 2018/566 Esas, 2021/87 Karar

Asıl Dava 2018/566 sayılı dosya
DAVACILAR : … .
1-… – …
2-… – …
VEKİLİ : Av. …
.
DAVALILAR : 1-… – …
2-… – …
3-… – …
VEKİLLERİ : Av. …
.

Birleşen G. Antep 2. Asliye Tic. Mahkemesi’nin 2019/303 esas sayılı dosyası
DAVACILAR : …
1-… – …
2-… – …
VEKİLİ : Av. …
.
DAVALI : .
VEKİLLERİ : Av. …
.
Av. …
DAVANIN KONUSU : Muvazaa Sebebiyle Şirket Hissesinin İptali ile Tescil Talebi
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 12/10/2022
YAZIM TARİHİ : 12/10/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 27/01/2021 tarih ve 2018/566 Esas, 2021/87 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Asıl ve birleşen dosya davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin muris babası …’ın 30.03.2017 tarihinde vefat ettiğini, muris ölümünden önce 27/11/2012 tarihinde …….Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti’deki 40 paya karşılık gelen %25 hissesini torunları olan davalılara devrettiğini, davalı…. şirketinin 43 yıllık bir ticari hayatı olan ve marka değeri parayla ölçülemeyecek bir müessese olduğunu, şirketteki 13 payını 32.500 TL karşılığında oğlu …ın oğlu …’a (murisin torunu), şirketteki 13 payını 32.500 TL karşılığında oğlu …ın oğlu …’a (murisin torunu), şirketteki 14 payını 35.000 TL karşılığında oğlu …’ın oğlu …’a (murisin torunu) muvazaalı ve bedeli düşük gösterilerek devrettiğini, söz konusu hisse devri mirasçı müvekkili …’dan mal kaçırmak gayesiyle kötü niyetli ve muvazaalı olarak bedeli düşük gösterilerek yapıldığını, davalıların kötü niyetli olduğunu, davalılar …, … ve …, murisin torunları olduğunu, şirket hisselerini alabilecek maddi durumları olmadığını, bu durum davalıların sek, taşınmaz ve menkul sorgusu yapıldığı takdirde ortaya çıkacağını, murisin SGK emeklisi olduğu, “…” adresindeki evin kendisinin olduğunu, yine ….ili….. ilçesi … MH. .. ada, …parselde bulunan …. taşınmazında ……. hissedarı olduğunu, söz konusu taşınmaz metro market civarında olup oldukça değerli olduğunu, dolayısıyla şirketteki hisselerini satmasını gerektirecek maddi olumsuzluğu ve ihtiyacı olmadığını belirterek …’a devrettiği 13 payın, …’a devrettiği 13 payın ve …’a devrettiği 14 payın devir işlemlerinin iptali ile … adına, bunun mümkün olmaması halinde mirasçılar adına tescil kararı verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili birleşen dosya dava dilekçesi ve yargılama aşamasındaki beyanında özetle: Müvekkilinin muris babası …’ın 30.03.2017 tarihinde vefat ettiğini, muris ölümünden önce 27/11/2012 tarihinde … Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. deki 40 paya karşılık gelen %25 hissesini torunları olan davalılara devrettiğini, davalı … şirketinin 43 yıllık bir ticari hayatı olan ve marka değeri parayla ölçülemeyecek bir müessese olduğunu, … payın devir işlemlerinin iptali ile … adına, bunun mümkün olmaması halinde mirasçılar adına tescil kararı verilmesini talep etmiştir.
Asıl dosyada davalı gerçek kişiler vekili cevap dilekçesi ve yargılama aşamasındaki beyanında özetle: Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde hisse payları taşınır mal niteliğinde olduğunu ve devirlerinin şekil şartına bağlı olduğunu, davalı müvekkillerinin şekil şartına uygun olarak hisse paylarını satın aldıklarını, davaya konu edilen limited şirketin murise ait olan % 25 hissesinin noter aracılığıyla hisse devir sözleşmesi ile müvekkillerine satıldığını, muris adına kayıtlı.. davacının kendi payı üzerine de tedbir talep ettiğini, davacının davalı şirketin 2006 yılına kadar ortağı olduğunu, hisselerini dava dışı babası ve kardeşlerine devrettiğini, davacının aynı sektörde faaliyet gösterdiğini ve rekabet içinde olduğunu, dava konusu hisselerin muris tarafından davalılara satıldığını 4 yıldın fazla süredir bildiğini, davalı müvekkillerinin bu şirketin %25 hissesini satın alabilecek güce sahip olduklarını, dava konusu iptali istenen hissenin % 25 olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte muvazaalı satış olsa bile % 25 hisseden davacıya % 6,25’lik kısmının kalacağını, murisin davacıdan % 6,25 hisseyi kaçırmak amacı ile mi satış yaptığını, davalı …’in dava konusu şirkete öncesinden de % 10 hisseye sahip olduğunu, murisin yaşamının son 4 yılını emekli maaşı ile geçirmediğini, bakımı için yanında sigortalı kişi çalıştırdığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dosya davalı şirket vekili cevap dilekçesi ve yargılama aşamasındaki beyanında özetle: Murisin 1974 yılında dört oğlu ile kurduğunu şirketteki hisselerini ölümünden beş yıl önce 2012 yılında kanunun aradığı geçerlilik şartlarına uygun olarak devrettiğini, murisin ölümünden önce akrabaları ile yoksullara sürekli yardımlar yaptığını, evinde yatılı kalan çalışan olduğunu, yaşı itibari ile aile şirketine emek verecek durumda olmadığından ve yaptığı yardımlara devam edebilmek için hisse devrine ihtiyaç duyduğunu, hisse devrinin karşılığı olan tutarın kat kat fazlası şirketin ortakları tarafından murise hisse devrinden itibaren ölünceye kadar ödendiği ve murisin bu şekilde hayatını devam ettiğini, murisin hisse devri dışında mal varlığında herhangi bir tasarrufta bulunmadığını, adına kayıtlı üç taşınmaz ve iki motosikletin ölümünden sonra davacı ile diğer mirasçılarına intikal ettiğini, davacının 2006 yılında hisselerini devrederek çocuklarının 2002 yılında kurduğu ….şirketine ortak olduğunu, davacının ve oğullarının murisin maddi ve manevi olarak yanında olmadıklarını, şirketin ortağı olan davalı …’in 1995 yılından itibaren şirkette sigortalı olarak çalıştığını, 2012 yılındaki devirden önce 2010 yılında babasından devraldığı hisse ile halihazırda şirketin ortağı olduğunu, diğer davalılar ….nün de hisse devrinden önce şirkette sigortalı olarak çalışmaya başladığı, muris ve babalarıyla birlikte aile şirketinin ayakta kalması için emek verdiklerini, davalıların hisse devrinden önce ve sonra şirkete zarar verecek hiçbir davranışlarının olmadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; “… ..devrin, müteveffanın yaşamı boyunca ihtiyacı duyduğu paranın karşılanması karşılığında yapıldığı, esasında da müteveffanın vefatından önce olan durumu sürdürdüğü ve para ihtiyacının devralanlarca ve babalarınca karşılandığı, taraflar arasında, müteveffanın vefatına kadar bir husumet bulunmadığı, davacının başkaca malvarlıklarının da bulunduğu gözetildiğinde; bir mal kaçırma iradesinin, bedelsiz devir iradesinin olmadığı ve bu nedenle de hisse devir sözleşmesinin muvazaalı olmadığı değerlendirilmiştir….Davanın hem hisseyi devralanlara hem de şirkete yöneltilmesi gerekmekte olup aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Ancak HMK’da dahili dava kurumunun bulunmaması ve usul ekonomisi gözetilerek, şirekete karşı da ayrı bir dava ile husumetin tevcihi sağlanmış ve bu dosyalar birleştirilmiştir. Şeklen iki dava görünse de esasen bir dava söz konusudur. Usul ekonomisi adına yerleşen bu uygulamanın taraf aleyhine değerlendirimemesi ve tek bir vekalet ücreti verilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Bu nedenle asıl dava dosyasındaki dava değerinin 1.194.288,09 TL bakamından karar tarihindeki AAÜT uyarınca doğan vekalet ücretinin davalılar vekillerine, daha sonra açılan dava değeri (1.821.951,02 TL) nedeniyle ise oluşan fark bakımından ise sadece davalı şirket lehine hükmedilmesi gerekmiştir.” gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri istinaf isteminde bulunmuştur.
Asıl ve birleşen dosyada davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin gerekçeli kararında hisse devri sözleşmesinin kanunda öngörülen şekilde yapılmadığını ve sözleşmede belirlenen bedelin mirasbırakana ödendiğini ifade ederek muvazaanın olmadığına, hisse devrinin geçerli olduğuna hükmedildiğini, davalı tarafın tanığının beyanından da açıkça anlaşılacağı üzere hisse devri sözleşmesinin bedelsiz olarak yapıldığını, sözleşmede kararlaştırılan bedelin hiçbir zaman ödenmediğini, sözleşmedeki bedelin muvazaalı olarak göstermelik belirlendiğini, mirasbırakan ile davalılar arasında gerçek irade bağışlama sözleşmesi olduğunu, mahkeme yapılan işlemin muvazaalı olmadığına hükmetmişse de işlemin muvazaalı olduğunu, görünürdeki işlemle tarafların gerçek iradesini yansıtan gizli işlemin farklı olduğunu, gizli işlemin Kanunda öngörülen şekilde yapılmadığının açık olduğunu, hisse devir işleminin geçersiz olması için mal kaçırma amacının da bulunmasına gerek olmadığını, Kanunda hukuki işlemlerin geçerliliği için öngörülen şekil kurallarının emredici nitelikte olup, şekle aykırılığın yaptırımının kesin hükümsüzlük olduğunu, hukuki işlemin şekli için öngörülen kuralların kamu düzenine ilişkin olup, hakim tarafından bile re’sen dikkate alındığını, hal böyle olunca mahkemenin şekle aykırılığı gözardı edip hisse devir sözleşmesini geçerli kabul etmesinin hukuki bir dayanağının bulunmadığını, mahkeme kararında mirasbırakanın başka taşınmazlarının da bulunduğunu, diğer mirasçılardan mal kaçırma amacı taşımadığına kanaat getirdiğini, dosya kapsamında yapılan bilirkişi incelemesine göre hisse devrinin yapıldığı 2012 yılında mirasbırakanın devrettiği % 25’lik hissenin değerinin yaklaşık olarak 997,770 TL olarak hesap edildiğini, şirketin geçmişi, marka değeri, iş potansiyeline bakıldığında devredilen hisse değerinin çok daha yüksek çıkmasının da muhtemel olduğunu, şirket hisselerinin mirasbırakanın malvarlığında önemli bir yer tuttuğunu, malvarlığı içinde önemli bir yer tutan şirket hissesinin bedelsiz devredilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olup, mirasbırakanın ve davalıların bu devrin mirasçılara zarar verebileceğini bilecek veya bilebilecek durumda olduklarını, malvarlığı içinde önemli bir yer tutan şirket hisselerinin bedelsiz olarak devredilmesi karşısında devrin diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapılmadığı iddiasının yerinde olmadığını, ayrıca mahkemece devrin bedelsiz yapılmadığını bedelin daha sonra davalılar tarafından kısım kısım ödendiğini, mirasbırakanın ihtiyaçlarının ölene kadar karşılandığının ifade edildiğini, davalı tanığı …’ın, kendisinin ve şirket devri yapılan çocuklarının mirasbırakana ölene kadar parasal yardım yaptıklarını ifade ettiklerini, hisse devrinin yapıldığı kişilerin davalılar olup, diğer çocukların hisse devrinden dolayı herhangi bir borcunun söz konusu olmadığını belirterek, açıklanan bu nedenlerle yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına, davacıların (… mirasçıları) miras payına denk gelen hissenin (% 6,25) iptaline ve davacılar adına tesciline, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl dosya davalıları …, … ve … vekilleri istinaf dilekçesinde özetle; gerekçeli kararın vekalet ücreti hesaplaması bakımından hatalı olduğunu, esas numarası olan … olan asıl davanın sadece davalılar…’e karşı açıldığını ve davalıların tarafınca temsil edildiğini, asıl davanın dava değerinin bilirkişi tarafından 1.194,288,09 TL olarak hesaplandığını ve davacı tarafından bu değer üzerinden harç yatırıldığını, esas numarası…. olan birleşen davanın ise sadece davalı şirkete karşı açıldığını ve davalı şirketin başka avukatlar tarafından temsil edildiğini, birleşen davanın dava değerinin ise bilirkişi tarafından 1.821,951,02 TL olarak hesaplandığını ve davacı tarafından yatırılan harca bu hesabın da dahil edildiğini, mahkemece davanın asıl ve birleşen dava yönünden reddine karar verildiğini, hüküm ile birlikte asıl dava bakımından dava değeri olan …. TL üzerinden hesaplanan 74.600,08 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp asıl davanın davalıları ….. verilmesine karar verilmesi gerekirken söz konusu ücretin asıl davanın davalıları ile birlikte birleşen davanın davalısı şirkete verilmesine karar verilmesinin mevzuata uygun olmadığını, zira birleşen davanın davalısı olan şirketin asıl davanın davalısı değil birleşen davanın davalısı olduğunu, asıl davanın davalısı olmayan şirkete asıl dava için belirlenen ücretin verilmesinin kanunen mümkün olmadığını, mevzuata göre birleşen davalarda vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin ayrı ayrı hesaplandığını, asıl dava için ayrı, birleşen dava için ayrı ücret hesaplandığını, mahkemenin yargılama giderlerini asıl ve birleşen dava için ayrı ayrı hesapladığını ancak vekalet ücreti bakımından kanuna aykırı şekilde farklı bir yöntemin benimsendiğini, mahkemenin asıl dava için belirlenen vekalet ücretine asıl davanın tarafı olmayan şirketi de dahil ettiğini, bu uygulamanın Kanuna aykırı olduğunu, vekalet ücretinin belirlenmesindeki bir diğer çelişkinin ise birleşen dava bakımından olduğunu, asıl davada belirlenen vekalet ücretine asıl davanın tarafı olmayan şirketi dahil eden mahkemenin birleşen davada belirlediği ücrete ise asıl davanın davalılarını eklemediğini, son olarak harçların iadesi konusunda da mahkemenin hatalı karar verdiğini belirterek, açıklanan bu nedenlerle yerel mahkemenin hükmünün vekalet ücretine yönelik kısmının “asıl dava bakımından 74.600,08 TL vekalet ücretinin davacılardan alınıp asıl davada kendisini vekil ile temsil ettiren davalılara ödenmesine” şeklinde düzeltilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dosya davalısı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece HMK md.223/1-ğ, Avukatlık Kanunu md.164 ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 8. maddesi uyarınca asıl ve birleşen dava için davaların harca esas değerleri üzerinden birbirinden bağımsız ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi yerine hatalı ve yasaya aykırı düşen değerlendirme ile tarafı olmadıkları asıl davadaki ücrete dahil edilip, birleşen davada ise eksik şekilde vekalet ücretinin hesaplanması ve benzer hatanın kamu düzenine ilişkin olan harçların iadesi konusunda tekrar edilmesi doğru olmadığından hükmü bu yönüyle istinaf ettiklerini belirterek, hükmün “birleşen dava için 96.568,29 TL vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalı şirkete ödenmesine karar verilmesine” şekilde düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, davacılardan mal kaçırmak amacıyla muris tarafından yapılan ve muvazaalı olduğu ileri sürülen davalı şirkete ait hisselerin diğer davalılara devrine ilişkin işlemin iptali ile miras payı oranında davacılar adına tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın ve taraf teşkili bakımından davalı Şirket aleyhine açılan birleşen davanın reddine karar verilmiş, karara karşı asıl ve birleşen davada davacı ve davalı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, tüm dosya kapsamından; karar gerekçe içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde mahkemece delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu, muvazaa olgusunun kanıtlanamadığı, mahkemenin vekalet ücretine ilişkin takdirinin dosya kapsamına göre yerinde olduğu anlaşıldığından asıl ve birleşen davada davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Asıl ve birleşen davada davacılar … ve … vekili ile asıl davada davalılar …, … ve … vekili ve birleşen davada davalı … vekilinin istinaf başvurularının, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın asıl ve birleşen davada davacılar … ve …’dan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın asıl davada davalılar …, … ve …’dan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın birleşen davada davalı …’nden tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
5-İstinaf kanun yolu aşamasında taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,
7-HMK 359/4. maddesi gereğince kararın Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, HMK. 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/10/2022


Başkan V.

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Katip

e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”