Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/586 E. 2022/1586 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/586
KARAR NO : 2022/1586

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/09/2020
NUMARASI : 2018/206 E., 2020/669 K.

DAVACILAR : 1 -… – (…)
2 -… – (…)
3 -… – (…)
4 -… – (…)
5 -… – (…)
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : .
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 20/10/2022
YAZIM TARİHİ : 20/10/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 2018/206 Esas, 2020/669 Karar sayılı dosyasında verilen 21/09/2020 tarihli kararın istinaf incelemesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müteveffanın davalı … firmasınca…poliçe nolu poliçe ile sigortalanmış olan…’ye ait işyerinde gerçekleşen iş kazasına kadar işçi olarak çalıştığını, ….tarihinde asansöre sıkışarak yaralanıp hastaneye kaldırıldığını, kan kaybı sonucunda hayatına kaybettiğini, müvekkiline bağlanan gelirin müvekkilinin hayatını ikame ettirmesi için yeterli miktarda olmadığını, müvekkilinin ev hanımı olduğunu, hem kendinin hem çocuklarının tüm ihtiyaçlarını söz konusu iş kazasına kadar eşi tarafından karşılığını, davalı … şirketinin kazanın gerçekleştiği iş yerinde gerçekleşen her türlü kazayı ve bu kazalardan doğan maddi ve manevi tazminat taleplerinin karşılamayı beyan ve taahhüt ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları ile manevi tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla davacı … için şimdilik 6000,00 TL, yaşları küçük diğer davacılar…… ve ….için şimdilik 1000,00’şer TL, 10.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 06/07/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile; dava dilekçesi ile fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL’lik kısmı için talep ve davada bulunduklarını, saklı tutulan 82.235,32 TL’lik alacak yönünden ıslah talebinde bulunduklarını, dava dilekçelerinin ıslahı ile 92.235,32 TL destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanan müvekkilleri için dava dilekçesinde talep ettiklerine ek olarak 82.235,32 TL’lik farkın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazında bulunduklarını, kazanın iş kazası olup olmadığının kesin olarak ispatlanmasının gerektiğini, davacılar murisinin ismi poliçede yazılı olmadığını, murisin poliçenin düzenlendiği tarihte sigortalı iş yerinde çalıştığının ve teminatın poliçe kapsamında olduğunun ispat edilmesinin gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, “…Davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı, aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda da esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak; her bir davacı yönünden lehine hükmedilen tazminat miktarlarına göre kendisini vekille temsil ettiren davacılar lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğinden kabule göre, Yargıtay 17.HD. 08.07.2020 tarih 2019/1095 E. Ve 2020 /4563 K. Sayılı ilamı birlikte değerlendirilerek her bir davacı için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmiştir.” 1-Davacı … …’ın davasının KABULÜ İLE; 76.483,61 TL destek tazminatının dava tarihi olan 10/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacı …..’a verilmesine, 2-Davacı … …’ın davasının KISMEN KABULÜ İLE; 415,94 destek tazminatının dava tarihi olan 10/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacı … …a verilmesine, 3-Davacı …..n davasının KABULÜ İLE; 5.723,09 TL destek tazminatının dava tarihi olan 10/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacı ……’a verilmesine, 4-Davacı ……’ın davasının KABULÜ İLE; 9.612,68 TL destek tazminatına dava tarihi olan 10/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacı ……’a verilmesine, 5-Davacı …..n davasının REDDİNE” karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece iddialarının değerlendirilmediğini, taleplerine yanıt verilmediğini, davacı tarafın destekleri olan müteveffanın alenen kendi kusuruyla ölümüne sebebiyet verdiğini, ancak bu hususta ileri sürdükleri delil ve beyanlarının mahkemece dikkate alınmadığını, verilen gerekçeli kararın gerekçesiz, iddia ve taleplerini yanıtsız bırakan şekilde olduğunu, destek kişi meydana gelen kazaya konu işinde uzman niteliğinde olduğunu, müteveffanın 01/07/2009 tarihinde…….’de işe başladığını, … kaza tarihi itibariyle kazanın olduğu iş yerinde yaklaşık 5,5 yıldır çalıştığını, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda yapılan incelemelerde bildirildiği üzere 15/06/2014 tarihinde müteveffaya iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı gereğince koruyucu tertibatlar zimmetlendiğini, 01/10/2014 tarihinde İş Sağlığı ve Güvenliği konulu eğitim sertifikasının verildiğini, müteveffanın bunca yıl yük asansörü ile iş gördüğünü, nasıl kullanması gerektiğini bildiğini, müteveffanın ölümüne kendi ihtimamsız davranışı ve kusuru ile sebebiyet verdiğini, müteveffanın sigortalı olarak çalıştığı bu iş için işlerinin yoğun ve çok olduğundan bahisle eski çalışan …. kendisine yardım etmesi için iş yerine çağırdığını, müteveffanın usulsüz ve mesnetsiz olduğu halde iş yeri çalışanı olmayan kişiyi yük asansörüne bindirdiğini, kendisinin yapmakla yükümlüğü olduğu işleri paylaşma yoluna gittiğini, olay anında müteveffanın yanında bulunan…..’nun vermiş olduğu tanık beyanından da anlaşılacağı üzere söz konusu olayın meydana gelmesinde iş yeri sorumlularının herhangi bir kusuru olmadığını, kişinin ölümü tamamen kendi kusuruna dayandığını, işçinin kusurunun olay ile işverenin sorumluluğu arasındaki illiyet bağını kestiğini, bu sebeple işverinin kusuru oranında sorumlu olan müvekkili sigorta şirketinin de sorumluluğunun kalmadığını, hesaplama yapılırken TRH-2010 hesaplamasının kullanılmasının gerektiğini, 5510 Sayılı Kanunun 21. maddesi uyarınca açılan davaların kusur sorumluluğu esasına dayanmakta olup, iş kazasının gerçekleştiği iş kolu ile, işçi sağlığı ve işgüvenliği alanında uzman bilirkişiden iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerekeceğini, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığını ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığını ve dayanağı mevzuat hükümlerini ayrıntılarıyla gösteren, maddi olaya uygun, yargısal denetime elverir biçimde rapor alınmasının gerektiğini, üçüncü kişinin rücu alacağından sorumluluğunun kusur sorumluluğu esasına dayandığını, üçüncü kişinin ancak kusurlu bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumlu olduğunu, mahkemenin maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonucu göre karar vermesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dosyasında müvekkillerinden …’ın davasının reddedildiğini, …’ın davasının ise kısmen kabul edildiğini, bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davası reddedilen müvekkillerinin diğer davacılar gibi tazminata hak kazandıklarını, gerekçeli kararda adı geçen müvekkillerinin davasının ne suretle reddedildiğinin açıklanmadığını, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda her ne kadar … için bir hesap yapılmamışsa da müvekkilinin destekten yoksun kalma tazminatına hak kazandığını, alınan bilirkişi raporunda her ne kadar hesaplama yapılmış ise de gerekçeli kararda tazminatın ne suretle hangi kalem ve oranlar üzerinden hesaplandığının açıklanmadığını, müvekkillerinin hak kazandığı destekten yoksun kalma tazminatının daha fazla olduğunu, ticari faiz üzerinden hesaplama yapılması gerekirken alacağa yasal faiz işletilerek kararın kurulduğunu, poliçede belirtilen sigorta bedelinin tamamının ödenmesinin gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesince verilen kararın aleyhlerine olan kısmının kaldırılmasına karar verilmesini istinaf istemiyle talep etmiştir.
HMK’nın 353.maddesine göre inceleme yapıldığından duruşma açılmamıştır.
İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf edenin sıfatı, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava davalı … şirketi ile dava dışı işveren arasında düzenlenen İşveren Sorumluluk Sigorta Poliçesi kapsamında uğranılan zarar nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerine göre, ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK 11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir (TTK 11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK 12/1).
İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır (TTK 15/1).
TTK’nın 24 ve devamı maddelerde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümler tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin ticaret siciline kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermediğinden esnaf sayılmasını gerektirmez.
21.07.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 18.06.2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 177. maddesinde belirtilen hadlerden, 1. ve 3. bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2. bendeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağı belirlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup, olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir.
Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay tarafından re’sen incelenir.
Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir.
Somut olayda uyuşmazlığın özü; işverene iş akdi ile bağlı olan işçinin iş yerinde geçirdiği iş kazası sonucunda vefat etmesi nedeniyle mirasçılarının açtıkları destekten yoksun kalma tazminatı talebidir. İş Mahkemeleri Kanunu gereğince işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilaflarda iş mahkemeleri görevlidir. Somut olayda, işyerinde meydana gelen iş kazasında davacı mirasçılarının murisi işçi yönünden olayın iş kazası olarak nitelendirilip, nitelendirilemeyeceği, işçinin ve işverenin kusur durumu, buna göre hükmedilecek destekten yoksun kalma tazminatının miktarı ile sigorta şirketinin ne miktarda sorumlu olduğunun değerlendirilmesi ancak bu konuda özel yetkili mahkeme olan iş mahkemelerinin görevi dahilindedir. Bu nedenle, ticaret mahkemesinin iş mahkemesine karşı görevsizlik vermesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu durumda, uyuşmazlığın İş mahkemesinin görev alanında bulunduğu dikkate alınarak, göreve dair dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İş Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, davanın esası hakkında karar verilmesi doğru olmamıştır.
Anılan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun, kamu düzenine ilişkin sebeplerle kabulü ile yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a/4, 362/1-c maddeleri uyarınca kaldırılarak, HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, dava dosyasının Gaziantep İş Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/09/2020 tarih ve 2018/206 Esas, 2020/669 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Taraf vekilleri tarafından yatırılan istinaf yolu karar harcının istek halinde ilgili tarafa İADESİNE,
4-İstinaf yargılama giderlerinin görevli ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
B)6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan davanın HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
2-Görevli mahkemenin İş Mahkemesi olduğuna,
3-6100 sayılı HMK’nın 20. maddesi kapsamında talepte bulunulması şartıyla kayıtların kapatılarak, dosyanın görevli İş Mahkemesi’ne gönderilmek üzere gerekli işlemlerin tamamlanması için yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin görevli mahkemece verilecek esas hükümle birlikte değerlendirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-c bendi gereğince kesin olmak üzere 20/10/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
20/10/2022


Başkan

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Katip

e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”