Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/561 E. 2022/1425 K. 30.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/561
KARAR NO : 2022/1425

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/01/2021
NUMARASI : 2019/593 Esas, 2021/7 Karar
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 30/09/2022
YAZIM TARİHİ : 30/09/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 08/01/2021 tarih ve 2019/593 Esas, 2021/7 Karar sayılı kararının istinaf incelemesinin davacı vekili tarafından istendiği, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı Vekili: müvekkilinin davalıya ait işyerindeki elektrik işlerini yaptığını, iş bedeli karşılığında düzenlenen faturanın davalıya teslim edildiğini, ….TL’lik ödemenin iş devam ederken ödendiğini, geri kalan … TL’lik kısmının tüm ihtarlara rağmen ödenmediğini, bu nedenle takip başlattıklarını ve davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini, irsaliyeli faturanın davalıya teslim edildiğini, faiz itirazının da haksız olduğunu, ayrı bir ihtara gerek bulunmadığını, tüm bu nedenlerle itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı Vekili: yapılan iş karşılığında davacıya ….TL ve …. TL meblağlı çeklerin verildiğini, davacı tarafından gerçek dışı fatura düzenlendiğini ve iki kez ödeme tehditinde bulunulduğunu, faturanın gerçek dışı olduğunu ve gerçek bedelin mahkeme tarafından tespitinin gerektiğini, verilen ….TL’lik çekin başkasına verilerek tahsil ettirildiğini, sunulan EK-7 nolu belgeden de anlaşılacağı üzere …. TL’lik tahsilatın yapıldığını, eksik işe rağmen tam ödeme yapıldığını, sonrasında …. TL’lik ödemenin taraflarına yapıldığını, bu da borcun bulunmadığının kanıtı olduğunu, tüm bu nedenlerle davanın reddi talep etmiştir.
Mahkemece; dosya kapsamı değerlendirildiğinde taraflar arasında eser sözleşmesinin kurulduğu konusunda çekişme olmayıp, çekişme konusunun …. TL’lik kalan kısmi ödemenin yapılıp yapılmadığı noktasında toplandığı, ispat yükü borcunun ödediğini savunan borçlu davalıda olduğu, miktar itibariyle senetle ispat zorunluluğu sınırında olan davada davalı ek 7 olarak belirttiği senet hükmünde bulunan belgede “FETHİ USTA HESABI, TAHSİL EDİLDİ …TL” yazısının altındaki imzanın davacıya ait olup olmadığı konusunda imza incelemesi kararı alınmış ise de davacı vekili verdiği dilekçe ile imzaya itirazlarının bulunmadığını mahkemeye bildirdiğini, davacı vekili her ne kadar yazının incelenmesini ısrar ile talep etmiş ise de yazının kim tarafından yazıldığının bir öneminin bulunmadığı, borç altına sokan imzanın davacı tarafından atılmasının yeterli olduğu, açığa imzanın kötüye kullanılması iddiası var ise de bunun yine senetle ispatı gerekeceğinden bunun ile ilgili delilin mahkemeye sunulmadığı, taraflar arasında başkaca bir hukuki ilişki bulunmadığına göre ek 7 belgesinin makbuz hükmünde yazılı delil olduğu ve davalının ödemeyi muaccel olan borç için yaptığını ispat ettiği görüldüğü gerekçesiyle, senede karşı ancak senetle ispat kuralı gereği davacının mahkemeye delil sunmadığı anlaşıldığı, ispatlanamayan davanın reddi karar verilmiştir.
Davacı Vekili; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemece gerekçeli kararda da belirtildiği gibi, eser sözleşmesi ile sözleşme tutarı konusunda taraflar arasında niza bulunmadığını, ancak mahkemece ispat külfetinin tayini konusunda hataya düşüldüğü gibi, dosyadaki tüm dilekçelerinde ayrıca ve açıkça yazı ve imzaya itiraz ettiklerini, mahkemece bu hususun dikkate alınmadığını, Müvekkilin davalıya verdiği hizmete karşılık …. tarih, … seri numaralı …. TL bedelli açık faturayı düzenlediğini, davalıya teslim ettiğini, işbu fatura tarafların ticari defterlerinde de kayıtlı olduğunu, bu hususun dosya arasındaki … tarihli ”SMM” bilirkişisi raporu ile de sabit olduğunu, …. İcra Dairesi’nin …. E. sayılı takibine konu ettikleri …. tarih, … numaralı faturada, davalının faturaya konu ürün ve hizmeti teslim aldığına ilişin imzası bulunmakla birlikte ilgili fatura davalının ticari defterinde de kayıtlı olduğundan, ispat külfeti üzerlerinde bulunan faturaya konu işin yapıldığı hususu ispatlandığını, davaya konu faturanın açık fatura olduğunu, şöyle ki faturayı tanzim eden, mal veya hizmeti veren, kaşe ve imzasını faturanın üst kısmına basar ise söz konusu fatura açık fatura olduğunu, açık fatura mal bedelinin ödenmediğine karine teşkil ettiğini, mal bedelinin ödendiğini ispat yükü davalı tarafta olduğunu, dosya arasındaki dilekçelerinde yazı ve imza inkar edildiğini, taraflarınca ”’… …. TL” yazılı adi senetteki yazı ve imza inkar edildiğinden, Mahkemece yapılması gereken Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 211.maddesini uygulamak olduğunu, ısrarla yazı ve imza inkarlarına rağmen, Mahkemece müvekkilin imza örnekleri alınarak Adli Tıp Kurumu’na imza incelemesine gönderildiğini, …. tarihli adli tıp raporu ile dosya arasında bulunan imzanın müvekkile ait olup olmadığı hususunda tespite gidilemediğini, 6.2 madde ile dilekçelerinin 1.maddesinde beyan ettikleri yazı incelemesine ilişkin yazı örnekleri istenildiğini, yani, Adli Tıp Raporunda dahi imzanın müvekkile ait olup olmadığı tespiti yapılamadığını, yazı örneklerinin alınması istenildiğini, Mahkemece re’sen adli tıp incelemesinden 25.11.2020 tarihli ara kararla vazgeçilerek dosyanın İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildiğini, daha sonra ise imzayı kabul ettikleri yönündeki yanlış ara karar ile bu incelemeden de vazgeçildiğini, yerel mahkeme kararının ispat külfeti yönünden ve yazı/imza itirazları yönünden haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması talebi istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, elektrik işleri ile iştigal eden davacının davalının lokantasının elektrik işlerinin yapılması ve işçiliği karşılığında davalının fatura edilen bedeli ödememesi noktasındadır.
Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukukî ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye hukuk mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye ticaret mahkemesi görevli sayılamaz.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında, mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz.
Davanın niteliğinin ve görevli mahkemenin belirlenmesinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile getirilen düzenlemelerin değerlendirilmesi gerekir.
Ticarî davalar; mutlak ticarî davalar, nispi ticarî davalar ve yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır. Bir davanın ticarî dava sayılmasına bağlanan en önemli sonuç, o davanın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi ve buna bağlı olarak özel birtakım usul kurallarına tabi olmasıdır. Hangi iş ve uyuşmazlıkların ticarî dava sayıldığı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) ve bazı özel kanunlarda sınırlı olarak belirtilmiştir.
Mutlak ticarî davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticarî işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticarî sayılan davalardır.
Nispi ticarî davalar, her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticarî nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1 nci maddesine göre, her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafın da tacir olduğu hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî iş sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. Ticarî iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2 nci maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan bir işin diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiştir.
Tüm bu açıklamalar sonrası somut olaya bakıldığında; davanın taraflar arasındaki eser sözleşmesine dayandığı bu haliyle mutlak ticari dava sayılamayacağı, yine tarafların yıllık gelir beyannamesinin, geçici vergi beyannamesi ile buna eklenen ticari kazançlar işletme hesabı özetlerinin tetkikinde tarafların VUK 178. Madde gereği esnaf oldukları, işletme defteri tutmakta olup TTK’nın yukarıda açıklanan hükümleri doğrultusunda tacir sayılamayacakları, davanın nisbi ticari dava da sayılamayacağı anlaşılmıştır. Bu itibarla; davaya bakmakla Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli bulunduğu anlaşılmaktadır. Görev kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. O halde, eldeki uyuşmazlıkta Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olup, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle; davacının istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına ve kamu düzenine yönelik olarak ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/01/2021 tarih ve 2019/593 Esas, 2021/7 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin karar harcı olarak alınan harcın isteği halinde davacıya İADESİNE,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,

Dair, HMK’nın 353. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 30/09/2022


Başkan

(e-imzalıdır)

Üye

(e-imzalıdır)

Üye

(e-imzalıdır)

Katip

(e-imzalıdır)

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”