Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/555 E. 2022/1396 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ .
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/555
KARAR NO : 2022/1396

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : .
ÜYE : .
ÜYE : .
KATİP :.

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/02/2021
NUMARASI : 2020/146 Esas, 2021/96 Karar
DAVACI :.
VEKİLLERİ : Av.
.
Av..
.
Av. .
.
Av. .
DAVALI : ..
VEKİLİ : Av..
[16710-17177-72548] UETS
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 28/09/2022
YAZIM TARİHİ : 28/09/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 04/02/2021 tarih ve 2020/146 Esas, 2021/96 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile dava dışı…….Sanayi Tic. A.Ş arasında sigorta poliçesi akdedildiğini, meydana gelen yağış neticesinde organize sanayi bölgesinde bulunan derenin taşması sonucu sigortalının bina, demirbaş, makine ve emtialarına zarar verdiğini, maddi hasarın oluştuğunu, sigortalının hasar ihbarı üzerine ekspertiz şirketine detaylı durum değerlendirme raporu aldırıldığını, belirlenen hasar miktarınca ödeme yapıldığını, TTK 1481.maddesi mucibince halef duruma geldiklerini, aldırılan ekspertiz raporuna göre üzeri örtülen ve kapalı menfez içine alınan dere nedeniyle yağış neticesinde oluşacak ve birikecek yüzeysel suyun dereye tahliyesi engellenebileceği, dereden dışarıya ve çevresine tersine bir olmasını sağlayacağı, meydana gelen yağış neticesinde kapasitenin %50 azalacağı ve derenin taşıma kapasitesi üzerine çıkılmış olmasından hasarın meydana geldiği, yükselen suyun binaların giriş katlarında bulunan işyerlerinin dış yüzeylerinden özellikle kapılar, kapı kaplamaları, camla kaplı alanları zorlayarak kırarak kendine yol açtığı, hasara sebep olan yağmur sularının binaların atık sularını belediyenin kanalizasyon borusuna aktaran bağlantıdan değil zemin kattan işyerlerinin kapısından vitrinlerinden girdiği, üstü üste yapılan asfaltlamalar nedeniyle yağmur suyu drenaj şebekesinin projelendirilmesi sırasında toplama noktası olarak kullanılacağı düşünülen, çukur noktalarının yapısının değiştirildiği şeklinde raporun hazırlandığını, yağış miktarının olağanüstü olmadığını, taşkının insanelinin ürünü yapılardan sonucu meydana geldiğini, Organize Sanayi Bölgesi Kanunu 20. Maddesine göre sorumluluğun Organize Sanayi Bölgesi ne ait olduğunu, yine 8. Maddeyi göre yetkinin OSB yönetiminde olduğunu, hasarın kötü yapılar nedeniyle derenin taşan suları sonucu meydana geldiğini, ıslahın yapılmaması, mevzuata aykırı kapatılan kesimler, yağmur suyu drenaj sisteminin çalışmaması, tıkalı ızgaraların aktarım yapamaması, dolu kapasite nedeniyle çukur yüzeyde yağmur suyunun birikmesi, standarda aykırı alt yapının bulunması, davalı sorumluluğunun tehlike sorumluluğu olduğunu, uygun illiyet bağının sorumluluk için yeterli olduğunu, zararı tazmin ile sorumlu olduğunu, diğer sorumlular için idari yargıda dava açtıklarını, tüm bu nedenlerle şimdilik 1.000 euro tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faiz ile davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, davacının sigortalısına ödediği tazminat tam ve net olarak belirtildiğinden belirsiz alacak davası açmada hukuki yararın bulunmadığını, kurumlarının organize sanayi bölgesi içerisindeki tüm firmalar için gerekli tedbirleri aldığını, müvekkilinin bir kusurunun bulunmadığını, DSİ genel müdürlüğünün uygun görüşü alınmadan taşkın tesisin üzerini kapatma ve sair yasalara aykırı hizmet ifası gibi bir eyleminin bulunmadığını, Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama yönetmeliği 20 ve 23. Maddelerine göre altyapı için gerekli tedbirlerin alındığını, meydana gelen sel baskınının doğal afet statüsünde olduğunu, müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, ihtimal ve olasılıklar kapsamında alınan eksper raporlarının hükme esas alınmasının düşünülemeyeceğini, tüm bu nedenlerle davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; “… Taşkının tek başına organize sanayi bölgesi yapılaşmasından mı yoksa bölge dışından gelebilecek yoğun sel sularının katkısının mı olduğu eldeki deliller ile tespiti mümkün değildir. Ayrıca sigortalı iş yerinin taşkına karşı ne gibi önlem aldığı, önleyebilme imkanının bulunup bulunmadığı en azından bir delil tespiti davası ile delillendirme yoluna gidilmesi ispat gücü bakımından mahkeme değerlendirebileceği halde buna ilişkin bir delil yoktur. Velev ki davalının kusurunun bulunduğu tespit edilse idi dahi davacının esaslı kusuru yahut müterafik kusuruna ilişkin delil bulunmamaktadır. Davacı yan, ekspertiz şirketinin hazırladığı rapor ile kendi yarattığı delil ile kusuru ispatlayamayacaktır. Deliller arasında bulunan fatura ve diğer belgeler zararın miktarını hesaplayabilecek belgeler olup kusura ilişkin bir delil değildir. Davacı kusurun varlığının ispatlayamamıştır.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece verilen kararın dosya kapsamına, usule ve esasa aykırı olduğunu, ön inceleme sonrası duruşma yapılmaksızın dosyanın bilirkişilere tekrar tekrar tevdi edilmiş olmasının, bilirkişi hesap raporlarına yönelik itirazları konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olmasının, iddialarının sözlü olarak sunulmasına fırsat tanınmamış olmasının hukuki dinlenme ve adil yargılanma hakkının ihlal edilmiş olması sayıldığını, bu şekilde yargılama usul kurallarının ihlal edildiğini, tensip zaptında basit yargılama yapılacağının belirtildiğini ancak gerekçeli kararda yazılı yargılama yapıldığından bahsedildiğini, mahkemenin gerekçeli kararında, meydana gelen selin davalının kusuru dahilinde olup olmadığına ilişkin dosyaya yeterli delil sunmadıklarından bahsedildiğini, ancak dava dilekçesi ile delil listesinde belirttikleri bilirkişi incelemesinin, davalının kusurunu ispata elverişli delil olduğunu, hasarın meydana gelmesinde davalının kusuru olduğuna dair iddialarını bilirkişi raporu ile ispat ettiklerini, bilirkişi raporunda davalının hasarın meydana gelmesinde % 100 kusurlu olduğunun belirlendiğini, davalının kusurunu ispat yükü taraflarına ait olmakla, alınan bilirkişi raporu ile davalının kusurunun ispatlandığını, yine mahkemenin gerekçeli kararında taraflarından dosyaya sunulan ekspertiz raporunda derenin hatalı olarak üzerinin kapatılması ve yapılaşmaya gidilmiş olması üzerinde durulduğunu, keşif tutunağında da belirtildiği üzere dere yatağının sigortalı iş yerine yaklaşık 1 km uzağında bulunduğunun anlaşıldığını, ekspertiz raporunda da büyük olasılık dahilinde davalının kusurlu davranışıyla iş yerindeki zararın meydana geldiğinin belirtildiğini, mahkemenin bu gerekçesinden de ne ifade edilmek istendiğinin anlaşılamadığını, gerekçenin açık ve anlaşılabilir olması ile amaçlananın tarafların denetimine imkan tanıması olduğunu, HMK’nın Hukuki Dinlenilme Hakkı başlıklı 27. maddesinin 2/c fıkrasına göre, hukuki dinlenilme hakkının, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirme yapmasını ve kararın somut ve açık olarak gerekçelendirilmesi hususlarını içerdiğini, oysa istinafa konu kararın işbu gerekçesinden ne kastedildiği, mahkemenin hangi sonuca ulaştığının anlaşılamadığını, öte yandan bölge dışından gelen yoğun sel sularının olduğu ve taşkına bu suların sebep verdiği konusunda davalının cevap dilekçesinde de herhangi bir savunması ve iddiasının bulunmadığını, ancak bilirkişi raporuna beyan dilekçesi içerisinde yer alan davalının bu yöndeki iddiasına ve savunmasına; savunmanın genişletilmesi yasağı, cevap dilekçesi ile başladığından muvafakat etmediklerini eğer gerekçede yer alan bu husus mahkemece açıklığa kavuşturulması gereken bir husus olarak resen tespit edilmiş ise, bu durumda mahkemece yapılması gerekenin uygun bir şekilde içerisinde şehir plancısının da bulunduğu bir bilirkişi heyeti oluşturularak bu konuda bilirkişi raporu alınması gerektiğini belirterek, açıklanan bu nedenlerle istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına, yerel mahkemenin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, davacının “İşyerin Garantide Sigorta Poliçesi” nedeniyle, dava dışı sigortalısına ödediği tazminatın, hasara neden olduğu iddia edilen davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nun 4.kısmı ispat ve deliller olarak düzenlenmiş olup, deliller de ikrar (madde 188), belge ve senet (madde 199 ve devamı), yemin (madde 225 ve devamı), tanık (madde 240 ve devamı), bilirkişi incelemesi (madde 266 ve devamı), keşif (madde 288 ve devamı), uzman görüşü (madde 293 ve devamı) olarak belirtilmiş olup, yargılama sırasında HMK’da delil olarak düzenlenmiş olan belge ve bilgilerin mahkeme tarafından gerek re’sen, gerekse istem üzerine toplanmaması veya ileri sürülen delillerin eksik toplanarak karar verilmesinin adil yargılanma hakkının ihlalini oluşturacak olup, HMK 353/1-a-6 madde de mahkemece tarafların davanın esası ile ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbirisi toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması maddesinin Anayasa 36.maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmekte olup, bu maddedeki hiçbiri ifadesinin hükmün esasına etki edecek esaslı delillerin toplanmadan karar verilmesi şeklinde anlaşılmasını gerektirmektedir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nun 266/1. maddesinde “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir” düzenlemesine yer verilmiştir. Kanun’un açık metninde de görüldüğü üzere, teknik bilgi gerektiren bir konuda, sadece tarafların talebinin bulunması halinde değil, mahkemenin de re’sen bilirkişi incelemesi yaptırması mümkündür.
Aynı Yasa’nın 282. maddesi hükmüne göre; hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir ise de; bilirkişi raporunun yetersiz görülmesi halinde ve çözülmesi özel ve teknik bilgiyi gerektirir bir husus söz konusu olduğunda mahkemece yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi de zaruri bulunmaktadır.
Somut olayda, 30/03/2019 tarihinde …… meydana gelen yağış nedeniyle …… Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Samözü deresinin taşması sonucu sigortalı işyerinde maddi hasar oluştuğu anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamında düzenlenen 15/09/2020 havale tarihli bilirkişi heyet raporunda; 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ve Uygulama Yönetmeliğinde alt yapı için gerekli tedbirlerin alınması hakkındaki tüm sorumluluğun Organize Saneyi Bölgelerinde olduğu, dosyada olayın doğan afet statüsünde olduğuna dair bir rapora rastlanmadığı, somut olay bakımından gerekli tedbirlerin alınması ve drenaj sisteminin sağlanmasından Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü’nün sorumlu olduğu, 12/10/2020 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunda olayın meydana gelmesinde Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü’nün % 100 oranında kusurlu olduğu belirtildiği halde Mahkemece meydana gelen olayda davalının kusurunun ispatlanamadığı, kaldi ki davalının kusuru ispatlansa dahi oranına ilişkin delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmek suretiyle bilirkişi raporuna aykırı bir sonuca varılmış, karar gerekçesinde dosyaya sunulan bilirkişi raporu hiç nazara alınmamış, tartışılmamış, bu husus çelişki yaratmıştır.
Öte yandan davacı vekili dava dilekçesinde, aynı olayda meydana gelen hasardan davalı ile birlikte …. ve ….. Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın da sorumlu olduğu iddiasıyla bu tüzel kişiler aleyhine ……… İdare Mahkemesi’nin …….. Esas sayılı dosyası ile dava açtıklarını belirtmiş ancak mahkemece ilgili dosya da incelenmemiştir.
Bu nedenle, mahkemece, ……. İdare Mahkemesi’nin………. dosyası ve özellikle bu dosyadaki bilirkişi raporları da incelenerek, tüm iddia konusunda ve dosyaya sunulan bilirkişi raporundan ayrılınan hususlar olursa bunların da açıklanmasını içerir, uzman bilirkişi veya bilirkişi heyetinden rapor alınması ve sonucuna göre TBK’nın 50-51. maddeleri de gözetilerek hakkaniyete uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan deliller toplanmamış ve bu konuda her hangi bir değerlendirme yapılmamış nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde deliller toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca KABULÜNE,
2-Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/02/2021 tarih ve 2020/146 Esas, 2021/96 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin karar harcı olarak alınan harcın isteği halinde davacıya İADESİNE,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca kesin olarak 28/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….
Başkan
.
e-imzalıdır.
……
Üye
…….
e-imzalıdır.
…….
Üye

e-imzalıdır.
…..
Katip
…..
e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”