Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/478 E. 2021/1505 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/478
KARAR NO : 2021/1505

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/01/2021
NUMARASI : 2020/66 Esas, 2021/9 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :

DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 13/10/2021
YAZIM TARİHİ : 13/10/2021

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 07/01/2021 tarih ve 2020/66 Esas, 2021/9 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin iplik satın alarak kumaş üretimi yapan bir firma olduğunu, davalı şirket ile yapılan sözlü mutabakat ile tonajı, iplik türü, fiyatı, ödeme şeklini içeren sipariş formları düzenlendiğini, başlangıçta hızlı yapılan sevkiyatın bir müddet sonra yavaşladığını ve almış olduğu siparişleri piyasa teamüllerine aykırı olarak zamanında göndermediğini, siparişlerin 7 ay gibi uzun bir sürede teslim edildiğini, müvekkili şirketin eksik siparişleri tamamlamak üzere başka şirketlerden alışveriş yaptığı bu sebeple zarara uğradığını, uğramış olduğu zararın tazmini için davalı şirkete …Noterliği’nin …. tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesini gönderdiklerini ancak davalı şirketin ihtarnameye karşı verdiği cevabında müvekkili şirkete borcu olmadığını belirttiğini, bu nedenlerle müvekkilinin uğramış olduğu zararın tazmini için 400.000 TL maddi tazminatın ihtar tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davanın süresinde açılmadığını, bu nedenle zamanaşımı itirazında bulunduklarını, müvekkili şirket ile davacı taraf arasında herhangi bir sözleşme ve mutabakat bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; sözleşme ilişkisinin kurulabilmesi için tarafların sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmaları gerektiği, mail ve whatsapp yolu ile gönderilen sipariş içeriklerinin sözlü anlaşmayı teyit eder mahiyette bulunmadığından, teyit mektubu olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, bu bağlamda davacının iddia ettiği şekilde akdin esaslı noktalarında anlaşıldığının (sözleşmenin kurulduğu) ispatlanamadığı, elektronik ortamda gönderilen siparişleri davalıya yapılan bir icap olarak değerlendirmek gerektiği, davacı tarafça bir kısım malların siparişinin verildiği, davalı tarafın bu malların hepsini değil, yaklaşık 1/3’ünü gönderdiği, davacı tarafın da bunları ihtirazi kayıtsız olarak kabul ettiği, davalının her siparişe konu malları kısmi olarak (daraltarak) göndermesinin, icabın reddi ile davacıya yapılan yeni bir icap olarak değerlendirilmesi gerektiği, davacı taraf da yapılan bu yeni icaba konu malları ihtirazi kayıt koymaksızın aldığına göre taraflar arasında sadece gönderilen mallar ile ilgili bir sözleşmenin kurulduğu, taraflar arasındaki sözleşme konusunun teslim edilen malları kapsadığı,
taraflar arasında davacının iddia ettiği şekilde bir sözleşme ilişkisi kurulduğunun ispatlanamadığı, dolayısıyla davacı nezdinde müspet zararın doğmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davalı tarafından kabul edilen ve dosya kapsamında bulunan maillerin tamamının mahkeme tarafından delil olarak kabul edilerek, gerekçeli kararda tartışıldığını ancak taraflarınca dosyaya delil sunma süresi içerisinde sundukları, davalı tarafın göndermiş olduğu …. tarihli mailin değerlendirmeye alınmadığını, mahkemenin gerekçeli kararının 3. sayfasının son bölümünde; müvekkilinin icabına karşılık kısmi teslimat ile davalının kendi icaplarının bir kısmını reddettiğini ve aynı anda yeni bir icapta bulunduğunu öne sürdüğünü, bu yeni icaba karşı ihtirazi kayıt koymaları gerektiğine yönelik somut gerçeklere ve hukuka aykırı bir yorum geliştirdiğini, mahkemenin siparişin tamamının davalı tarafından önce kabul edildiğini ama bu siparişleri tamamen veya kısmen süresinde reddetmek yerine iplikleri fiilen eksik göndererek icaplarını kısmi olarak reddettiğini ifade ettiğini, davalı tarafından yapılan ipliklerin parça parça -kısmi- sevkiyatının yeni bir icap değil maddi bir zorunluluk olduğunu, tarafların anlaşmasında yer alan siparişlerin toplamının 1000 tonu geçtiğini, fiili olarak bu miktarın tek seferde sevkinin mümkün olmadığını, ayrıca dosyaya alınan müvekkilinin ticari defter ve kayıtlarını inceleyen bilirkişi raporundaki tarafların cari kayıtları ile davalının ticari defterlerinin incelendiği bilirkişi raporundaki tespitlerin birbiriyle uyuştuğunu, bu anlamda tarafların ticari defterlerine yansıyan cari ilişkisinde bir uyuşmazlık bulunmadığını, müvekkil ticari defterlerinin ve dosya kapsamının incelendiği bilirkişi raporunda sipariş formlarına dayanan zararlarının hukuka ve piyasadaki birim fiyatlarına uygun olarak hesaplandığını, TBK m. 213/2 uyarınca müvekkilinin dürüstlük kuralına uygun olarak başka firmalardan alım yaptığının tespit edildiğini, ticari defterlere dayanan kayıtlara göre; davalı tarafından anlaşmaya aykırı olarak teslim edilmeyen 609.802,20-kg ipliği müvekkilinin ….-TL bedele davalıdan alacağı yerde …-TL bedelle başka firmalardan almak zorunda kaldığını, yine mahkeme tarafından 05/03/2020 tarihli duruşmada tanık dinletme taleplerinin dosya kapsamına uygun bulunmadığından reddine karar verildiğini, bu ara karardan rücu edilmesine yönelik detaylı itiraz dilekçesi sunduklarını ancak bu taleplerinin de reddedildiğini, açıklanan nedenlerle yerel mahkemece davanın reddine ilişkin verilen karara karşı istinaf başvurularının kabulüne, başvuru giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, TBK’nın 213/2. Maddesine dayanan, borcun ifa edilmemesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, taraflar arasında davacının iddia ettiği şekilde sipariş formlarına uygun bir sözleşme ilişkisi kurulduğunun ispatlanamadığı, kurulan sözleşmenin teslim edilen malları kapsadığı, dolayısıyla davacı nezdinde müspet zararın doğmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Davacının istemine dayanak olan belgelerin sipariş formu olduğu anlaşılmaktadır.
Sipariş formları, alıcıların hangi fiyat üzerinden ve hangi miktarda ürün talep ettiklerini satıcılara bildirdiği belgelerdir. Bu belgelerin gönderilmesi, bir sözleşmenin ortaya çıkmasını sağlayan karşılıklı ve örtüşen irade beyanlarından ilki olması sebebiyle Borçlar Hukuku bakımından icap niteliği taşır.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 10/03/2020 tarih, 2018/4021 Esas, 2020/654 Karar sayılı kararında; “…Dosyaya delil olarak sunulan ve davalı tarafça davacıya gönderildiği iddia olunan iki adet sipariş formunda ödemelerin peşin olarak yapılacağı açıklanmış ve davacı da bu sipariş formu üzerine davalıya mal göndermiştir. Böylece belirtilen sipariş formu uyarınca yeni bir icap kabul şeklinde belirtilen sipariş formlarındaki mallar bakımından yanlar arasında peşin satıma dayalı yeni bir sözleşme oluştuğunun kabulü gerekir.”
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12/11/2009 tarih, 2008/2040 Esas, 2009/11770 Karar sayılı kararında; “Taraflar arasındaki hizmet ilişkisinin, bazı dönemlerde karşılıklı imzalanan sözleşmeler ile, bazı dönemlerde de davalı kurum tarafından gönderilen sipariş mektupları ile yazılı bir sözleşme imzalanmadan kurulduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Her iki durumda da, tarafların hak ve yükümlülüklerinin, taraflarca imzalanan yazılı sözleşme hükümlerine, böyle bir sözleşme imzalanmamış olsa bile davalı kurum tarafından gönderilen sipariş mektuplarında yazılı hükümlere (sipariş mektuplarının ihtirazi kayıtsız olarak davacı tarafından yerine getirilmesi nedeniyle, sipariş mektuplarında yazılı koşullarda sözleşme kurulmuş sayılacağından) göre belirlenmesi gerekmektedir. ” denilmiştir.
Somut olayda davacı tarafından davalıya gönderilen her bir sipariş formuna istinaden davalının davacıya, sipariş formunda belirlenen miktarda olmamakla birlikte, bir kısım mal sevk ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının sipariş formu ile davalıya ulaşan icabının, davalı tarafından kabul edildiğinin ve bu şartlarla sözleşme kurulduğunun kabulü gerekir.
6098 sayılı TBK’nın 213. Maddesinde; “Borcunu ifa etmeyen satıcı, alıcının bu yüzden uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
Satıcı borcunu ifa etmezse alıcı, satış bedeli ile kendisine devredilmeyen satılanın yerine, bir başkasını satın almak için dürüstlük kurallarına uygun olarak ödediği bedel arasındaki farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir…” hükmü düzenlenmiştir.
Davacı vekili, sipariş formlarına göre kurulan sözleşme gereği davalının eksik ifa ettiği borcu yerine bir başkasını satın almak için ödediği bedel farkını talep etmiştir. Ne var ki davacı tarafından davalıya sipariş avansı gönderilmediği dosya kapsamı ile sabittir.
İki tarafa borç yükleyen sözleşmelere ilişkin ifa sırası, 6098 sayılı Kanun’un 97. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir. Aynı Kanun’un 207/2. maddesi de sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcının borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlü oldukları hükmünü haizdir.
Somut olayda davacı, aynı anda ifa kuralının aksinin kararlaştırıldığını ispat edemediği gibi, bu yönde bir adet de bulunmamaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 2. Maddesine göre, kanunda aksine bir hüküm yoksa, ticari örf ve âdet olarak kabul edildiği belirlenmedikçe, teamül, mahkemenin yargısına esas olamaz. Bu durumda davacı kendi borcunu ifa ettiğini ya da ifasını önerdiğini kanıtlayamadığına göre sonraki tarihte daha yüksek bedel ödeyerek iplik satın almakla ortaya çıkan zararını da isteyemeyeceğinden, davacının zarar talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, Mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Dairemizce, HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun mahkemenin gerekçesine yönelik olarak kabulü ile, mahkeme kararının kaldırılmasına, Dairemiz gerekçesinde yer alan nedenlerle yeniden esas hakkında davanın reddi yönünde hüküm tesisine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
A-)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2- Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/01/2021 tarih ve 2020/66 Esas, 2021/9 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf yolu karar harcının istek halinde anılan tarafa İADESİNE,
C-) HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince, Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/01/2021 tarih ve 2020/66 Esas, 2021/9 Karar sayılı kararının gerekçesi değiştirilerek YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
1-Davanın REDDİNE,
2-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının, davacıdan peşin alınan 6831,00 TL ve ıslah harcı 86.625,63 TL olmak üzere toplam 93.456,63 TL harçtan mahsubu ile bakiye 93.397,33 TL’nin istek halinde davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden ( davacının istinaf başvurusu kabul edildiğinden kazanılmış hakkı korunarak) karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ ne göre hesap ve takdir edilen 143.350,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana İADESİNE,
7-HMK’nın 359/4. maddesi uyarınca kararın temyiz kanun yoluna tabi bulunması nedeniyle taraflara tebliğine,
6100 Sayılı HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da Dairemize gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay 11. Hukuk Dairesi nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere 13/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Katip

e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”