Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/477 E. 2022/1366 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/477 – 2022/1366
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/477
KARAR NO : 2022/1366

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : ……..
ÜYE : ……
ÜYE : ………
KATİP : ……..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/11/2020
NUMARASI : 2020/13 E., 2020/513 K.

DAVACI : …….
VEKİLİ : Av. ……….
DAVALI : ……….
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 23/09/2022
YAZIM TARİHİ : 23/09/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 2020/13 Esas, 2020/513 Karar sayılı dosyasında verilen 11/11/2020 tarihli kararın istinaf incelemesi davalı tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı aleyhine …. İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyasında müvekkili bankaya olan ticari kart sözleşmesinden dolayı takip başlatıldığını, davalı tarafından başlatılan takip için 20/09/2019 tarihli itiraz dilekçesi ile dosyada bildirilen asıl alacak, faiz ve diğer tüm fer’ilerine itiraz edildiğini, dosya borcunun kabul edilmediğini, takibin durdurulduğunu, taraflarınca … Arabuluculuk Bürosuna başvurulduğunu, … tarihli tutanak ile taraflar arasında anlaşmanın sağlanamadığını, alacaklarının dayanağı olan ticari kart sözleşmesi ve hesap kat ihtarnamesi gereğince borçlu davalının müvekkili bankaya olan borcunu ödemediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla icra dosyasına yapılan haksız ve hukuka aykırı itirazın reddine, takibin devamına, davalının takip miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle; asıl borçlunun … olduğunu,…yılında …’nin …’tan kullandığı kredi için kefil olduğunu, …’nin çekmiş olduğu kredi ile traktör aldığını, asıl borçlu …’nin kredi sözleşmesine konu borcu ödediğini, …’nin daha sonra kendisinin bilgisi, izni ve herhangi bir imzası olmadan..yılındaki bu kefalete dayanarak sonradan bankadan farklı tarihlerde bir çok kez kredi kullandığını, kredi borçlarını ödeyememiş olduğunu hakkında başlatılan beş farklı icra takibi ile öğrendiğini, bu takipler için farklı farklı itirazın iptali davalarının açıldığını, bu dosyaların birleştirilmesini talep ettiğini, söz konusu icra dosyalarında kredi sözleşmelerinin örneğinin bulunmadığını, kredi alacaklarının hangi tarihli kredi sözleşmesine ilişkin olduğunun da belirtilmediğini, kendisinin bu borçtan sorumluluğunun olmadığını, kefalet sözleşmesi imzalıtılırken eşinin imzasının alınmadığını, kefalet beyanının geçersiz olduğunu, dosyada sözleşme bulunmadığından sözleşme tarihi ve sözleşmedeki azami miktarla ilgili tarafına ait el yazısı olup olmadığının bu aşamada belli olmadığını belirterek dilekçesinde belirttiği diğer nedenlerden dolayı davanın reddine, davacı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; “…davanın itirazın iptali davası olduğu, davalının sözleşmelere, imzalara vb.’ne herhangi bir itirazının olmadığı, davalının ilk itirazının söz konusu sözleşmeyi 2012 yılında imzaladığı ve bundan başka kefilliğinin olmadığını yönünde olup, sözleşmenin ve kefalet belgelerinin incelenmesinde, davaya konu sözleşmenin …. tarihinde imzalandığı, davalının kefalet beyanının da bulunduğu, kefaletnamenin geçerli olduğu, 818 sayılı kanunun yürürlükte olduğu dönemde imzalanan kefaletin yasal unsurları taşıdığı, davalının iddia ettiği eş rızasının …tarihinden sonra akdedilecek sözleşmelere uygulanabileceği, kefalet tarihinden itibaren 10 yıllık sürenin geçmediği, kefaletten vazgeçmeye ilişkin bir delilin de dosyada olmadığı, dolayısıyla verilen kefaletin geçerli bir kefalet olduğu görüldüğünden davalının bu yöndeki itirazları yerinde görülmemiştir. Yukarıda da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere taraflar arasında genel kredi sözleşmesi akdedilmiş, bu kapsamda verilen kredinin asıl borçlu ve davalı tarafından ödenmediği sabit ve uyuşmazlık konusu değildir. Bu haliyle de davalının iddialarına itibar edilmesinin mümkün olmaması karşısında davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiştir. Bilirkişi tarafından yapılan hesaplamaların da usul ve yasaya uygun olması, denetime elverişli olması karşısında tarafların bu yöndeki itirazları da yerinde görülmemiş ve bilirkişi raporları hükme esas alınarak fazla talep edilen kısım reddedilerek davanın kısmen kabulü yoluna gidilmiştir. Diğer taraftan davacının icra inkar tazminatı talebi değerlendirildiğinde de alacağın likit olup takibe yönelik itirazın da haksız olduğundan İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2 maddesi hükmü uyarınca kabul edilen kısım üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının da davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiş, reddedilen kısım olmasına rağmen, takipte davacının kötüniyetli olduğunu gösterir bir delilin bulunmaması sebebiyle davacının kötüniyet tazminatı talebi reddedilmiştir. Yargılama sırasında davalı tarafça birleştirme talebinde bulunulmuşsa da, kullanılan kredilerin farklı olması, her bir kredi hakkında farklı icra takibi yapılmış olması, biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyecek durumda olmaması, bununla birlikte usul ekonomisi ilkesi gereği dosyaların birleştirilmesi durumunda yargılamanın zorlaşacağı ve karmaşıklaşacağı dikkate alınarak dosyaların birleştirilmesine karar verilmemiştir. Yine mahkememizin 2020/11 Esas dosyası da incelenmiş, gerek yukarıda açıklanan nedenler, gerekse de alacakların farklı kredilerden kaynaklı olduğunun anlaşılması sebebiyle mükerrer bir durum olmadığı anlaşıldığından davalının bu yöndeki beyanlarına da itibar edilmemiştir. Davalı tarafça tanık deliline dayanılmışsa da, tanığın davaya konu kredilerin asıl borçlusu olması, davalıya verilen sürede tanığı hangi konuda dinletmek istediğini açıklamaması, esasen işbu davada tanıkla ispatı gereken bir hususun bulunmaması ve tanık dinlenmesinin davanın çözümüne bir katkısının olmayacağı ve senetle ispat kuralı da gözetilerek tanık dinletme talebinin de reddine karar verilmiş, neticeten yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulü yoluna gidilmiş ve kabul-red oranına göre de yargılama giderleri paylaştırılarak aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. 1- Davanın kısmen kabulü ile; davalının…. İcra Müdürlüğü’nün ….esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin … TL asıl alacak, …TL faiz ve … TL BSMV olmak üzere toplam … TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-Davalının itirazında haksız ve alacağın likit olması sebebiyle hükmedilen alacağın %20’si oranındaki… TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin koşulları oluşmadığından reddine” karar verilmiştir.
Davalı istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece verilen kararın usul ve esas yönünden yasaya aykırı olduğunu, asıl borçlunun kardeşi …’nin …’tan kullandığı kredi için … tarihinde kefil olduğunu, kendisinin kefil olduğu kredi borcunu … ödediğini, …nin daha sonra kendisinin bilgisi, izni veya herhangi bir imzası olmaksızın 2012 yılındaki bu kefalete dayanarak sonradan bankadan farklı tarihlerde birçok kredi kullandığını, bu kredilerden dolayı davacının hakkında icra takipleri başlattığını, söz konusu icra dosyalarında borca ve fer’ilerine itirazda bulunduğunu, davacının … nolu sözleşmeye dayalı … TL kredi alacağına konu … İcra Dairesinin… esas sayılı dosyasından takip başlattığını, tüm icra takiplerinin aynı kefalet sözleşmesine dayandığını, alacaklı vekili tarafından ayrı ayrı açılan itirazın iptali davası dosyalarının birleştirilerek birlikte değerlendirilmesinin gerektiğini, …’nın cari hesap şeklinde işleyen kredi sözleşmesi olduğunu, cari hesap şeklinde işleyen kredilerde bankanın sözleşmenin geçerlilik süresi içerisinde veya sözleşmede kararlaştırılmış limit içerisinde vereceği krediyi sürekli tekrarladığını, böylece krediyi alanın aldığı krediyi zamanında ödemek suretiyle tekrar kredi isteyebildiğini, ancak kefilin tüm borçlardan sorumlu olmadığını, Yargıtay içtihatları ile de sabit olduğu üzere kefilin sadece imzaladığı …’ye istinaden geri ödemesi yapılmamış kredilerden sorumlu olduğunu, somut olayda kendisinin…nin… yılında kullanmış olduğu kredi için kefil olduğunu, daha sonra herhangi bir kredi sözleşmesine imza atmadığını, sonradan …’nin çekmiş olduğu kredi sözleşmelerinden doğan borçlardan sorumlu olmadığını, icra takibine konu kredi sözleşmesinin …tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın yürürlük tarihinden sonra kullandırılan krediye ilişkin olup 6098 sayılı TBK’nın 583/1 maddesine göre kefalet sözleşmesindeki azami miktar ile kefalet tarihinin kefilin el yazısı ile olmaması durumunda geçersiz olduğunu, yeni yasa döneminde kullandırılan kredilerde banka tarafından yeni kredi sözleşme imzalanırken kefillerin yeniden sözleşme tarihi ve sözleşmedeki azami miktarla ilgili kefil olarak şahsının el yazısının alınmadığını, bu krediye eşinin yazılı onayının alınmadığını, …İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında … nolu sözleşmeye dayalı … TL kredi alacağı için başlatılan icra takibine itirazda bulunduğunu, alacaklı banka vekili tarafından söz konusu icra dosyasındaki itirazın iptali için açılan davada Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25/12/2020 tarihli 2020/11 esas sayılı dosyada davanın reddine karar verildiğini belirterek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
HMK’nın 353.maddesine göre inceleme yapıldığından duruşma açılmamıştır.
İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf edenin sıfatı, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, ticari kart sözleşmesinden doğan banka alacağının tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Somut olayda davalının, davacı ile dava dışı … arasında imzalanan … tarihli genel kredi sözleşmesine … TL limitle müteselsil kefil olduğu, davadışı… ile davacı banka arasında daha sonra … tarihli Genel Kredi Sözleşmesi (Hazır limit), …tarihli Genel Kredi Sözleşmesi (Traktör Kredisi) ve … tarihli Ticari Kart Sözleşmelerinin imzalandığı, davaya konu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine konu alacağın ticari kart kredisi kapsamında davadışı …’ye … tarihinde kullandırılan “Üretici Kart Kredisinden” kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında … tarihli genel kredi sözleşmesinde davalının kefaletinin bulunduğu, … tarihli sözleşmede ise herhangi bir kefaletinin bulunmadığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık dava konusu icra takibinde tahsili talep edilen alacağın hangi genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, davalının takibe konu kredi borcundan sorumlu olup olmadığı, sorumlu ise borcun miktarı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda davacı bankanın muaccel hale gelen kredilerinin tamamında davalının müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunmadığı, ancak … tarihli Genel Kredi Sözleşmesinde müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, davalının kefaletten caydığına veya davacı banka ile kefalet sözleşmesinin sona erdiğine dair bir belge bulunmadığı, dolayısıyla davadışı asıl borçluya … tarihinde kullandırılan üretici kart kredisinden davalının kefil sıfatıyla sorumlu olduğu belirtilmiş, ilk derece mahkemesi tarafından bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı banka davaya konu icra takibine konu ettiği borcun davalının kefil olarak imzaladığı sözleşme kapsamında kullandırıldığını ispat etmekle yükümlüdür. Kefilin imzası bulunmayan sözleşme kapsamında kullandırılan kredi borçlarından sorumlu tutulması mümkün değildir. Yukarıda açıklandığı üzere; davalının kefil olduğu sözleşme kapsamında kullandırılan krediden sorumlu olacağı, kefil olduğu sözleşme dışındaki sözleşmeler kapsamında kullandırılan kredilerden sorumlu tutulamayacağı (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/2723 Esas, 2020/5104 Karar sayılı ilamı), dava konusu borcun davacı banka ile dava dışı borçlu arasında …tarihinde imzalanan Ticari Kart Sözleşmesi’nden kaynaklandığı, bu sözleşmede davalının kefaletinin bulunmadığı, bu nedenle davalının takip konusu borçtan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davalının kötüniyet tazminatı talebinin değerlendirilmesinde ise; tüm dosya kapsamında davacı bankanın takibinde haksız olduğu anlaşılmış, ancak kötüniyetli olduğuna dair delil bulunmadığı görülmekle bu istemin reddi gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı asilin istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiği, ancak mahkemece yapılan yanlışlık yeniden yargılamayı gerektirmediğinden esas hakkında yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/11/2020 tarih ve 2020/13 Esas, 2020/513 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davalı tarafından yatırılan istinaf yolu karar harcının istek halinde anılan tarafa İADESİNE,
4-Davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf başvuru harcı, 5,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 167,60 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
6-HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
B)6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-2. maddesi uyarınca yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Peşin alınan 181,83 TL harçtan alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 101,13 TL harcın talebi halinde davacıya iadesine,
5-Varsa kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
6-Hazine tarafından karşılanan zorunlu arabulucu gideri olan 1.320,00TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
7-Davalı taraf kendisini vekil aracılığıyla temsil ettirmediğinden yararına vekalet ücreti takdir edilmesine yer olmadığına,
Dair, HMK’nin 353 ve 362/1-a bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.
23/09/2022

…….
Başkan
……..
e-imzalıdır
………
Üye
…….
e-imzalıdır
……
Üye
……..
e-imzalıdır
…….
Katip
……
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”