Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/420 E. 2022/1118 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/420
KARAR NO : 2022/1118

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/11/2020
NUMARASI : 2020/262 Esas, 2020/837 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 22/06/2022
YAZIM TARİHİ : 22/06/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17/11/2020 tarih ve 2020/262 Esas, 2020/837 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında …. tarihinde protokol düzenlendiğini, düzenlenen bu protokolün tarafları bir tarafta …..Mimarlık İnşaat Ahşap San. ve Tic Ltd. Şti. …..Restorasyon Yapı Mimarlık Taahüt ve San. Tic. Ltd. Şti.- ….diğer tarafta ise … olduğunu beyan ettiğini, Tarafların hak ve borçlarını düzenleyen protokolün 3. sayfasında yer alan IV.2.3. maddesi gereğince davalı …; ”Kendi elnde bulunan her 2 tüzel kişiliğe ve ….’ün şahsına ait tüm kıymetli evrakı, çek ve benzeri ödeme araçlarını iade edeceğini, aksi takdirde bunlardan doğan her türlü anapara, faiz, çek tazminatı, avukatlık ücreti vb, ödemenin yasal sorulu olarak …..e yönelmesi ve tahsil edilmesi durumunda kendisine rucü edileceğini’ kabul ve beyan ettiğini, davalı tarafın dava dilekçesinde bulunan çeklerin 8 adetini davacıya iade ettiğini ve karşılıklı olarak her iki sözleşmede de iade edilen çeklerin seri numaralarının üzerinin çizildiğini, diğer çeklerin ise davacıya iade edilmediğini, çeklerin davalı tarafça kullanıldığını, ödeme tarihinde çek bedellerinin davacıya ödenmediğini, davacının rucü talebine karşı ……Şubesi’nin…… seri nolu ….TL bedelli çeki ödemek durumunda kaldığını, davacı tarafından ödenen çek bedellerinin rücuen tahsili amacıyla davalı aleyhine …. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının bu takibe karşı itiraz ettiğini, buna karşılık davacı tarafın dava şartı olarak arabuluculuk başvurusu yaptığını ve anlaşma sağlanamadığını beyan etmiştir. Bu nedenlerle davacı vekili mahkememizden itirazın iptalini ve davalının haksız itirazı nedeniyle %20 icra inkar tazminatını talep etmiştir.

Davalı taraf dava dilekçesi ile tensip zaptının kendisine usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen yasal süresi içerisinde cevap dilekçesi sunmamış olup, davalı vekili katıldığı oturumda açılan davayı kabul etmediklerini beyan etmiştir.

Mahkemece; “…Dava, sözleşme uyarınca edimin yerine getirilmemesine istinaden başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafından taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşme dosyaya ibraz edilmiştir. Anılan sözleşmenin tetkikinde her iki tarafın da sözleşme uyarınca bir takım edimler üstlendiği anlaşılmıştır. Davacı taraf davalının sözleşme uyarınca üstlendiği edimlerden olan çeklerin iadesi noktasında bir adet çekin iade edilmediğinden bahisle icra takibi başlatılmıştır ve anılan takip davalının süresinde itiraz etmesi üzerine durmuştur. Bakıldığı zaman ilgili sözleşme uyarınca davacı da bir takım edimler üstlenmiş durumdadır. Dolayısıyla bahse konu sözleşme her iki tarafa da borç yükler (karşılıklı borç yükleyen) niteliktedir. Bu noktada 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.97 hükmünde “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” denilmektedir. Anılan hüküm uyarınca taraflar arasında akdedilen ve alacağa dayanak yapılan sözleşme tetkik edilmiş olup davacının üstleniş olduğu borçlarını daha sonra ifa etmesini gerektirecek bir durum tespit edilememiştir. Dolayısıyla da burada davacı taraf davalıdan sözleşmenin ifasını talep edebilmesi açısından öncelikle kendi edimini yerine getirmiş olması gerektiğine kanaat getirilmiştir. Bu durumun aydınlatılması bakımından 22/09/2020 tarihli ve (1) nolu celsenin (2) nolu ara kararı ile davacı tarafa sözleşme uyarınca üstlenilen edimlerinin ifa edilip edilmediğine ilişkin beyanda bulunmak üzere kesin süre verilmiş ve açıklama yapılmadığı takdirde dosya kapsamına göre karar verileceği davacı vekilinin yüzüne karşı ihtar edilmiştir. Verilen kesin süre içerisinde davacı tarafça sözleşme uyarınca üstlenilen edimlerin ifa edildiğinde dair bir açıklama yapılmadığı gibi herhangi bir delil de dosyaya ibraz edilmemiştir. Bu haliyle de davacı taraf sözleşme ile üstlenmiş olduğu edimlerini ifa etmiş olduğunu kanıtlayamamış olup 6098 sayılı TBK m.98 hükmü nazara alındığından sözleşmenin karşı tarafın konumunda olan davalıdan sözleşme ile üstlenmiş olduğu edimlerini yerine getirmesini talep etmesi hukuken mümkün değildir. Yine her ne kadar davalı tarafa isticvap davetiyesi çıkarılmış ve anılan davetiye üzerinde yer alan ihtarat usulüne uygun olmamışsa da davanın davacı tarafından ispatlanamamış olması dikkate alınarak anılan eksikliğin giderilmesinin yargılamaya bir katkı sağlamayacağına kanaat getirilmiş ve yeniden isticvap davetiyesi çıkarılması yoluna gidilmemiştir.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemede açılan davada 22.09.2020 tarihli ön inceleme duruşmasının 2 nolu ara kararı gereğince, “davacı vekiline davaya dayanak sözleşme ile davacının yüklenmiş olduğu edimlerinin tamamını yerine getirip getirmediğine ilişkin açıklama yapmak üzere önümüzdeki celseye kadar kesin süre verilmesine” denilerek duruşmanın talik edildiği 17.11.2020 gününe kadar açıklama yapmak üzere taraflarına süre verildiğini, mahkemece, 17.11.2020 tarihine kadar verilen kesin süre gereğince 16.11.2020 günü saat 02.52’de “…..” iş emri numarası ile UYAP üzerinden mahkemece talep edilen açıklamalara ilişkin beyan dilekçesi gönderildiğini, 16.11.2020 saat 02.52’de gönderdikleri dilekçenin mahkeme kalemince onaylanıp dosya içerisine alınmadığından mahkemece davanın reddine karar verildiğini, yerel mahkemece 16.11.2020 tarihinde sunulan dilekçe karar duruşmasından sonra 19.11.2020 tarihinde onaylandığından dosya içerisine hükümden sonra girebildiğini, davalının davaya süresinde cevap dilekçesi sunmadığı gibi her iki duruşmada da bu yönde bir itirazda bulunmadığını, bu hususun mahkemece resen gözetilmeyeceği gibi sundukları beyan dilekçesinde karşı tarafa ifa ile yükümlü oldukları muaccel hiçbir borçlarının bulunmadığını da ifade ettiklerini, her ne kadar yerel mahkemece taraflarından istenen edimleri yerine getirip getirmedikleri yönündeki açıklama istenmişse de; sözleşmede karşılıklı ifa konusu olabilecek ve tarafların her ikisinin de yerine getirmediği tek yükümlülük örneğinin, sözleşmenin IV.1.6 maddesinde ve IV.2.7 maddesinde adı geçen gayrımenkullerin “karşılıklı devri” konulu maddeler olduğunu, esasen ve sadece bu maddenin tam da “karşılıklılık” aranacak maddelere örnek olduğunu ve her iki tarafın da bu maddelerdeki yükümlülüklerini aynı anda yerine getirmediklerini, ancak bu maddelerin “sözleşmenin imzalanmasını müteakip, çekin iade edileceği, iade edilmediği takdirde çeklerin müvekkilden tahsili halinde her türlü anapara, faiz, çek tazminatı, avukatlık ücreti vb. ödemeleri ile birlikte davalıya rücu edileceği” maddesi ile uzaktan yakından ilgisinin olmadığını, sözleşme hükmüne göre çekleri sözleşmenin imzalanmasını müteakip derhal iade etmeyen davalının ödeme sonrası müvekkil tarafından ödenen bedeli derhal iade etmesi gerektiğini, sözleşmenin maddelerinde karşılıklı ifa aranacak olsa dahi, müvekkilinin yerine getirmediği bir taahhüdü olmadığını, müvekkilinin sözleşmedeki yükümlülüğünün, kurumlardan hakedişler ve teminatlar geldikçe ödeme yapmak olduğunu, kurumlardan ödeme almadan bunu yapmasının mümkün olmadığını belirterek, yerel mahkemenin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın kabulü ile icra dosyasına vaki itirazın iptaline ve alacağın yüzde % 20’si oranında icra inkar tazminatına ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasında düzenlenen …..tarihli sözleşme ile aralarındaki geçmişe dayalı alacak, borç, ortak iş, menkul ve gayrimenkullerin alınması, ödenmesi, teslimi, tesellümü, tevdii ve tasfiyesi kararlaştırılmıştır.
Sözleşmenin her iki tarafa borç yüklediği anlaşılmaktadır.
Davalı …, sözleşmenin IV.2.3. Maddesinde, dava konusu çeki iade edeceğini taahhüt etmiş, sözleşmenin bu maddesinde ifa zamanı belirtilmemiştir.

Davacı bu taahhüdün yerine getirilmemesi nedeniyle ödenen çek bedelinin iadesini talep etmektedir.
Ne var ki sözleşmenin “Son hükümler” başlıklı V. Bölümünün 2. Maddesinde, ödemelerin paranın elde edildiği anda, sözleşmede derhal yapılacağı belirtilen ödemelerin derhal, bunun dışındaki iş ve işlemlerin sırasının iki adet işin devri, iki adet gayrimenkulün karşılıklı devri, üç adet aracın karşılıklı devri şeklinde olduğu kararlaştırılmıştır.
6098 sayılı TBK’nın karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde ifa sırasını düzenleyen 97. Maddesinde; “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” hükmü düzenlenmiştir.
İki adet gayrimenkulün karşılıklı devrinin gerçekleştirilmediği davacının kabulündedir.
Somut olayda davacı, kendi borcunu ifa ettiğini ya da ifasını önerdiğini veya TBK’da öngörülen ifa sırasının aksinin kararlaştırıldığını ispat edememiştir.

Hal böyle olunca, dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, tüm dosya kapsamından; karar gerekçe içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde mahkemece delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,
5-HMK 359/4. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
HMK’nın 353 ve 362/1-a bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/06/2022


Başkan

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Katip

e-imzalıdır.