Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1761 E. 2022/989 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1761
KARAR NO : 2022/989

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/09/2021
NUMARASI : 2021/396 E., 2021/529 K.

DAVACI – KARŞI
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. … -..
DAVACI : ..
VEKİLİ : Av. … -..
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 08/06/2022
YAZIM TARİHİ : 08/06/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 2021/396 Esas, 2021/529 Karar sayılı dosyasında verilen 15/09/2021 tarihli kararın istinaf incelemesi davalı karşı davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin borçlu şirketten olan…TL alacağı için … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden örnek 7 ödeme emri gönderildiğini, ödeme emrinin borçluya tebliğ edilip, borçlunun borcunun olmadığı iddiası ile borca itiraz ettiği ve takibin durduğunu, davalı tarafın borçlarını belirtilen faturalarla sabit olup yapılan borca itirazın tamamıyla kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirketin ticari defterleri ve maliye gümrük kayıtları incelendiğinde davalı/karşı davacı tarafın borçlu olduğunun ortaya çıkacağını ileri sürerek borçlu tarafından icra dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, davalı tarafın alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı – karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket aleyhine başlatılan takibe konu fatura bedellerinin süresi içerisinde davacı şirkete ödendiğinden bahisle başlatına takibe itiraz ettiklerini, müvekkili şirket ile davacı-karşı davalı şirket arasında ticari işlemler için yapılan sözleşmeler gereği teslim edilecek ürünlerde herhangi bir bozukluk olması halinde tüm sorumluluğun üretici firmaya ait olacağı hususunun belirtildiğini, müvekkili şirket ile davalı arasında yapılan sözleşmede standartlara uymayan 6.000 kg lokum teslim edildiğini, 1.000 kg lokumun bedelinin… TL olduğunu, üretici firmanın yapılan sözleşme ile kusurlu olduğunu kabul ederek 1.870 kg lokumu müvekkili şirkete teslim ettiğini, kalan 4.130 kg lokumun teslim edilmediğini, teslim edilmeyen 4.130 kg lokumun bedellerinin ödemesi için …. Noterliğinin …. tarihli ihtarname gönderilmesine rağmen davacı-karşı davalı tarafın bedelleri ödemediğini belirterek müvekkili şirkete verdiği ürünlerin standartlara aykırı olması ve kusurlu olarak ürettiği ürünlerden dolayı yapılan sözleşme gereği toplam …. TL alacağın davacı-karşı davalıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece, “…ASIL DAVA YÖNÜNDEN; HMK’nın 222. maddesine göre ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere ticari defterlerin sahibi lehine delil olabilmesi için diğer tarafın da ticari defterleri tutmak zorunda olan tacir olması gerekir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, hükme esas alınan bilirkişi raporunda tarafların kanunun aradığı şartları haiz ticari defterleri ve ödeme makbuzlarına göre davaya konu faturalardan dolayı davalının, davacıya 48.037,00 TL borçlu olduğu, anılan miktar yönünden borcun ödendiğini savunan davalı tarafın ödeme iddiasını kesin delillerle ispatlayamadığı, bu bağlamda takibe yapılan itirazın belirlenen bedel yönünden iptaline karar verilmesi gerektiği, bu bedelin likid (belirlenebilir) olduğu, reddedilen kısım yönünden ise ödeme olgusu gerçekleşmesine rağmen davacı tarafça kötüniyetli olarak takip başlatıldığı kanaati ile davanın kısmen kabulüne, hükmedilen miktarın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya, reddedilen kısım yönünden ise reddedilen miktarın %20’si oranındaki kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. 2- KARŞI DAVA YÖNÜNDEN; karşı- Davacı vekili, karşı dava dilekçesinde taraflar arasında akdedilen sözleşmeden dolayı davacının davalıdan 4.130 kg lokum karşılığı 72.275,00 TL alacaklı olduğunu iddia etmiştir. Bu hususun açıklığa kavuşturulabilmesi için taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin yorumlanması gerekir. Bu bağlamda dosyaya ibraz edilen taraflar arasındaki sözleşmelere göre davalı tarafça davalıya satılan ürünlerde “herhangi bir bozukluk, kurtlanma kelebeklenme, sertleşme ve yabancı çıkma gibi” durumlarda tüm sorumluluğun davalıya ait olacağı ve bütün nakliyat, gemi veya tır aracın masraf ve fatura bedellerinin davalıya ait olacağı belirtilmiştir. Bu sözleşmelere istinaden taraflar arasında imzalanan “sözleşme” başlıklı belgede 1.300,00 kg lokumun standartlara uygun olmadığından bedeli olan 17.500,00 TL’nin yeni verilen siparişte mahsup edileceği akdedilmiştir. Sözleşmenin devamında ise yeni verilen siparişin 6.000,00 kg lokum olduğu ve siparişin 1.870 kg’nın davacıya teslim edildiği, bakiye kalan 4.130 kg’ın davalı tarafından ayıpsız olarak teslim edileceği taahhüt edilmiştir. Ancak dayanak yapılan tarihsiz belgede 4.130 kg lokumun bedelsiz olarak teslim edileceğine dair herhangi bir hüküm bulunmayıp sadece 1.300 kg lokum karşılığı bedelin mahsubu hususu düzenlenmiştir. Nitekim anılan belgeye göre 1.870 kg lokum da davacıya teslim edilmiştir. Bu belge dışında dosyaya sunulan sözleşmelerden de 4.130 kg lokumun bedelsiz olarak davacıya verileceğine dair herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle davanın reddine” karar verilmiş, karara karşı davalı -karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuş olup, Dairemizin 2019/1620 Esas 2021/750 karar 21/04/2021 tarihli ilamı ile; Asıl dava, faturaya dayalı takibe vaki itirazın iptaline ilişkindir. Takip konusu faturalar 07.10.2015, 12.08.2015, 24.06.2015, 20.05.2015, 18.03.2015 tarihlidir. Y. 19. H.D. 2016/2734 Esas, 2016/16029 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere itirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı davalardandır. Bu itibarla, davanın takibe konu edilen faturalarla sınırlı olarak değerlendirilmesi, uyuşmazlığın bu çerçevede çözümlenmesi gerekir. Takibe konu faturalar dışında cari hesap ilişkisine girilerek inceleme yapılması doğru değildir. Davacı, takibe konu faturaların ödenmediğini, davalıysa bu faturaların ödendiğini savunmaktadır. Alınan bilirkişi raporunda, davacı ve davalının 2013, 2014, 2015 dönemleri incelenmiş, cari hesap ilişkisi kapsamında davacının 48.037,00 TL alacağı olduğu tespit edilerek, benimsenen bu rapora göre hüküm kurulmuştur. Oysa ki, takibe konu faturalarla ilgili olarak inceleme ve değerlendirme yapılması, savunma kapsamında yapılan ödemelerin dava konusu faturalara yönelik olup olmadığı hususunun TBK 101 ve 102. Maddesi çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre yargılamaya devamla karar verilmesi gerekir. Bu husus dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, bilirkişilerin cari hesap incelemesi sonucunda yapmış oldukları inceleme sonucuna göre karar verilmesi doğru değildir. 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6. Maddesinde, mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır. Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan deliller toplanmamış ve bu konuda her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davalı vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde delillerin toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir. Karşı dava yönünden; Uyuşmazlık sözleşmeden doğan alacak istemine ilişkindir. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı karşı davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1.b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine” karar verilmiştir.
Mahkemece yapılan yeni yargılama neticesinde; “…İlk dönemin incelenmesinde; ticari ilişkinin başlangıç tarihi olan 21/01/2013 tarihinden 20/01/2015 tarihine kadar (9) adet faturanın düzenlendiği, bu faturaların toplam tutarının …-TL olduğu, davalı tarafça 24/01/2013 ile 02/03/2015 tarihleri arasında yapılan toplam ödeme miktarının ….-TL olduğu, belirtilen faturalar ve ödemeler hususunda taraf defterlerinin birbiri ile örtüştüğü, bu dönem için davacının alacak bakiyesinin …-TL olduğu; Taraflar arası ticari ilişkinin takip dayanağı olan faturaları kapsayan 20/01/2015 ila 10/10/2015 tarihleri arasındaki ikinci döneminde; düzenlenen faturaların toplam tutarının ….-TL olduğu, bu dönem itibariyle, 02/02/2015 – 30/08/2015 tarihleri arasında davalı tarafça davacıya …-TL ödeme yapıldığı, belirtilen faturalar hususunda taraf defterlerinin birbiri ile örtüştüğü, davalı tarafından yapılan ödemeler ile davacı defterlerindeki bu yöndeki kayıtlar birbiri ile örtüşmemekle birlikte, davacı defterinde ….TL ödeme yapıldığı kayıtlı ise de, yapılan ödemeler davalı tarafça dosyaya sunulan dekontlar itibariyle ispatlandığından bu dönem için yapılan ödeme miktarının ….TL olarak kabul edilmesi gerektiği; Davalı tarafın, 20/01/2015 tarihi öncesindeki döneme ilişkin olarak muaccel olduğu kabul edilen …-TL borcu olduğu sabit olduğundan ikinci dönemde (21/01/2015-10/10/2015 tarihleri arası) yapmış olduğu toplam …-TL’lik ödemeden öncelikle muaccel olan…-TL’lik tutarın TBK md. 102/1 gereği mahsup edilmesi gerektiği, bu şekilde yapılan hesaplama neticesinde Mahkememizce verilen ilk kararda belirtilen şekilde aynı miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. (Her ne kadar davalı vekili tarafından cari hesap ilişkisinin değil sadece takip konusu faturaların üzerinde durulması gerektiğinden bahisle istinaf yoluna başvurulmuş ise de; gerek Mahkememizce verilen ilk kararda gerekse işbu kararda TBK md. 101 ve 102 hükümlerinin değerlendirilebilmesi için zorunlu olarak cari hesap ilişkisinin değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.) 1-Asıl davanın kısmen kabulüne, …. İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyasında başlatılan takibe davalı tarafça yapılan itirazın ….TL asıl alacak yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, 2-Kabul edilen miktarın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Reddedilen miktarın %20’si oranında kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Karşı dava yönünden, yapılan istinaf başvurusunun Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 21/04/2021 tarih, 2019/1620 Esas, 2021/750 Karar sayılı kararı ile esastan reddine dair kesin olarak karar verildiğinden karşı dava yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir.
Davalı – karşı davacı istinaf dilekçesinde özetle; istinaf bozma ilamı sonrasında ilk derece mahkemesince daha ilk duruşmada istinaf ilamında işaret edilen bilirkişi incelemesi yapılmaksızın önceki kararın tekrar verilerek aslında gizli direnme yapıldığını, istinaf ilamından sonraki yargılamada hiçbir araştırma yapılmadığını, istinaf ilamındaki hususların gözardı edildiğini, ilk derece mahkemesinin istinaf ilamı sonrasında yeniden bir bilirkişi incelemesi yapılmaksızın eski bilirkişi raporuna dayalı olarak aynı hükmü yeniden kurduğunu, istinaf ilamında açıkça karara esas alınan bilirkişi raporunun takibe konu faturalarla sınırlı inceleme yapması gerekirken tüm cari ilişki yönünden inceleme yapmak suretiyle hazırladığı ve bu yönüyle de raporun doğru olmadığını, bilirkişi incelemesinin sadece takibe konu faturalara hasren yapılması gerektiğinin açıkça ifade edildiğini, bu haliyle yerel mahkeme kararının istinaf ilamına ve hukuka açıkça aykırı olduğunu, dava konusu edilmeyen faturalarda dahil olmak üzere tüm cari hesap ilişkisi sonucu oluşan tüm alacak ve borç bilgisine istinaden düzenlenmiş olan bilirkişi raporunun hükme esas alınmak suretiyle karar tesis edildiğini, yargılamaya konu olayda davaya dayanak teşkil eden … İcra Müdürlüğü’ nün 2016/57074… Esas sayılı icra takibinde takip talebi ve ödeme emrinden görüleceği üzere borç sebebi toplam miktarın …. TL olan 6 adet fatura olduğunu, dava konusunun takip ve dolayısıyla dava dayanağı yapılan 6 adet faturadan kaynaklı borcun bulunup bulunmadığı noktasında toplandığını, Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere itirazın iptali davalarının icra takibine sıkı sıkıya bağlı bir dava türü olup, itirazın iptali davasının konusu davacı tarafından takibe konu edilen alacak kaleminden ibaret olduğunu, istinaf ilamında savunma kapsamında yapılan ödemelerin dava konusu faturalara yönelik olup olmadığı hususunun TBK 101. ve 102. maddesi çerçevesinde değerlendirilerek karar verilmesi gerektiğine işaret edildiğini, icra takibinin ve davaya konu edilen 2015 yılı içersinde düzenlenmiş, toplamda 90.142,00 TL miktarlı olan 6 adet faturanın her iki şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu hususunun bilirkişi raporunda belirtilmiş olması sebebi ile bu hususun artık ihtilafsız hale geldiğini, davaya konu faturaların düzenlenme tarihi olan 2015 yılından sonra yapılan ödemelerin (2015 yılında yapılan ödemelerin) takibe konu edilen faturalar için yapıldığının kabulünün TBK 102. madde ve Yargıtay içtihatları gereği olduğunu, icra takibine ve davaya konu edilen 2015 yılından sonra düzenlenen 6 adet fatura toplamı ve dava miktarı 90.142,00 TL olup, iş bu dönemde yapılan ödeme miktarının 90.340,00 TL olması karşısında TBK 102. maddesi uyarınca, davaya konu faturalardan kaynaklı müvekkili şirketin hiçbir borcu olmadığının sabit hale geldiğini, ilk derece mahkemesinin zorunlu olarak cari hesap ilişkisinin değerlendirilmesi gerektiği yönündeki gerekçesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak itirazın iptali davası yönünden davanın reddine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
HMK’nın 353. maddesine göre inceleme yapıldığından duruşma açılmamıştır.
İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf edenin sıfatı, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, faturaya dayalı ilamsız icra takibine itirazın iptali talebine ilişkindir.
Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, tüm dosya kapsamından; karar gerekçe içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde mahkemece delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, dairemizin 21/04/2021 tarihli karar ilamına uygun değerlendirme yapıldığı, kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 3.280,92 TL harçtan peşin alınan 879,66 TL harç mahsup edilerek bakiye 2.401,26 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
5-HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, HMK’nin 353 ve 362/1-a bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/06/2022


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”