Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/174 E. 2022/896 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/174
KARAR NO : 2022/896

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/10/2020
NUMARASI : 2018/516 Esas, 2020/667 Karar
DAVACI : ….
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
..
Av. …
..
DAVALI :..
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 25/05/2022
YAZIM TARİHİ : 25/05/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 13/10/2020 tarih ve 2018/516 Esas, 2020/667 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı borçlu ile müvekkili arasındaki ticari ilişki nedeniyle un alımı konusunda anlaşma yapıldığını, müvekkili şirketin söz konusu malın bedelini davalı şirkete havale ettiği ancak siparişin büyük bir kısmı teslim edilmediği, teslim edilen kısımın geç teslim edildiğini, müvekkilinin zarara uğradığını, borcun dayanağı satış sözleşmesi nedeniyle davalı şirketin, müvekkil şirkete borçlu hale geldiğini belirterek davalı borçlu hakkında …İcra Müdürlüğü …esas sayılı takip dosyası ile borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığını, borçlunun yetki itirazında bulunması üzerine dosyanın yetkili…. İcra Dairesi’ne gönderildiğini, …. İcra Müdürlüğünün …. E. sayılı dosyası ile takibin devam ettiğini, borçlunun borca itiraz ettiğini, bu nedenle borçlunun itirazının iptaline, haksız itirazdan dolayı davalı/borçluların alacağın % 20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafa usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece; “…Somut olayda davacı tarafça delil olarak ticari defterlere dayanıldığından, tarafların ticari defterleri incelenmiş olup davacı tarafça yapılan ödeme davalı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı bulunmamaktadır. HMK ve Türk Ticaret Kanununa göre ticari defterlerin delil olarak değerlendirilmesi için her ki tarafın defter kayıtlarının birbiri ile uyumlu olması gerekmektedir. Buna göre davacı defterinde kayıtlı olan ödemenin davalı defterinde bulunmadığı nazara alındığında tek taraflı kayda itibar edilmemiştir. Her ne kadar banka havalesi ile davaya konu bedel gönderilmiş ise de “un mal bedeli” açıklamalı havaleden de malın teslim edilip edilmediği anlaşılamamaktadır.
Türk Borçlar Kanunun 207/2 maddesinde “Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.”hükmü düzenlenmiştir. Buna göre bir mal alış verişi yapıldığında malın teslimi ile bedelin ödendiği karine olarak kabul edilir. Somut olayda alıcı ve satıcı yönünden satım peşin satımdır.Peşin satımda karine gereği ürünün teslim edildiği kabul edilir. Bu nedenle karinenin aksini davacının kanıtlaması gerekir. Buna göre taraflar arasında peşin satış gerçekleştiği nazara alındığında malın teslim edilmediğini davacı tarafın ispatlaması gerekmekte olup dosyaya ibraz edilen delillerle bu husus ispatlanamamış ve davacı tarafça yemin deliline de dayanılmadığından ispatlanamayan davanın reddine..” karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece sunmuş oldukları delillerin değerlendirilip tartışılmadan sadece davalı şirketin ticari defterlerinde kayıt bulunmaması şeklindeki eksik, hatalı ve yoruma dayalı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin usul, yasa ve emsal Yargıtay içtihatlarına açıkça aykırı olduğunu, ticari defterlerin delil olmasının eski 6762 sayılı Ticaret Kanunu’nun aksine, yeni 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda değil 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlendiğini, (HMK md. 222).bu hükme göre, ticari defterlerin belirtilen şartların varlığı halinde, ticari uyuşmazlıklarda, takdiri delil niteliğinde ispat aracı olarak kullanılabileceğini, bunun defter sahibinin lehine olabileceği gibi aleyhine de olabileceğini, bunun için uyuşmazlığın kaynağının ticari bir iş olması ve bu işin her iki tarafın ticari işletmesini de ilgilendirmesi gerektiğini, uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması gerektiğini, ticari defterlerin tümünün tacirin lehine delil olarak kullanılabileceğini, ayrıca tacirin tuttuğu tüm ticari defterlerin birbirini doğrulaması gerektiğini, ticari defterlerin delil olmasına ilişkin hükümlerin yeni Ticaret Kanunu’na değil, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na aktarıldığını ancak aktarılma esnasında özenli davranılmadığını, yanlış anlaşılmalara ve suistimallere sebebiyet verildiğini, bu durumun özellikle, iki taraf defterlerinin kanuni şartlara tümüyle uygun olması halinde, taraflardan birinin ticari defterlerinde uyuşmazlıkla ilgili kayıt varken, diğerinde hiçbir kayıt bulunmaması halinde ortaya çıktığını, eski TK döneminde böyle bir durumda kayıt olan defterlerin delil olarak kullanılamaz iken yeni düzenlemenin buna imkan tanıdığını, somut olayda yerel mahkemenin, işte bu düzenlemeyi göz ardı ettiğini, yerel mahkemenin davacı şirket defterlerine göre…. USD’ın davalı şirketin hesap ve kayıtlarına geçtiğini ancak eksik tutulan davalı şirket kayıtlarında bu kaydın bulunmadığı gerekçesiyle hatalı şekilde ve tek başına bu durumu davanın reddi için yeterli saydığını, oysaki yerel mahkemenin delil dilekçesinde sunduğu takdiri delil niteliğindeki ticari defterler dışındaki diğer delillerinden olan icra dosyası, banka kayıtları ve malın kısmen teslimine dair nakliye araçlarının transit refakat belgelerini de incelemesi gerektiğini, yine somut olayda satıcı davalı şirketin, satılanın bir kısmının mülkiyetini alıcı davacı şirkete geçirmek amacıyla zilyetliğini alıcıya devrettiğini, müvekkili davacı şirketin karşılıklı borç yükleyen alım-satım sözleşmesinde kendi borcunu (50.000 Amerikan Dolarını) ifa etmesine rağmen davalı şirketin un teslimi edimini tam olarak ifa etmediğini, TBK’nun 210. maddesi uyarınca davacı şirketin, satılan unların mülkiyetini müvekkil alıcıya geçirmek amacıyla unların zilyetliğini de alıcı müvekkil şirkete devretme yükümlülüğü bulunmasına rağmen bu yasal gerekliliğe uyulmadığını bu nedenle müvekkil davacının, eksik kalan ve teslim edilmeyen un bedelini davalı şirketten talep etme hakkının bulunduğunu, yerel mahkemenin, anlatılan bu yasal düzenlemeleri irdeleyip, sunulan ve toplanması gereken tüm delilleri değerlendirerek bir sonuca varması gerekirken, sadece hatalı bir şekilde davalı şirketin defter kayıtları nedeniyle davanın reddine karar vermesinin yasal olmadığını, ayrıca davalı şirketin davaya cevap vermediğini, bu nedenle, müvekkilinden aldığı 50.000 Amerikan Dolarının alım gerekçesini bildirmediğinden bu olgunun askıda kaldığını, oysa banka kayıtları ile de sabit olduğu üzere, bu meblağın davalı şirketin uhdesine geçtiğini, davalı şirketçe bu paranın muhasebeleştirilmemesi ve şirket defterlerine işlenmemesinin TTK’nun 562. maddesinde ceza yaptırımına bağlandığını belirterek, açıklanan bu nedenlerle yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, havale dekontlarına dayanan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı tarafından işbu dava 18/04/2018 tarihinde açılmış, dosyaya kazandırılan ticaret sicil kayıtlarına göre davacı şirket 10/07/2018 tarihli genel kurul kararı ile ticaret sicilinden terkin edilmiş ve bu husus 23/07/2018 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanmıştır. Bu durumda davacı şirketin yargılama devam ederken, karardan önce, ticaret sicilinden terkin edildiği gözlenmektedir.
Aktif husumetin varlığının yani taraf teşkilinin davanın her aşamasında dikkate alınması gerektiğinden Mahkemece, davacının devam eden davasının bulunduğu da dikkate alınarak gerekli işlemlerin yapılması konusunda taraflara süre verilip, davacı şirketin ticaret sicilinden terkin edildiğine ilişkin ticaret sicil gazetesi gözetilerek, davacı şirketin ticaret sicilinden terkin edilmiş olması nedeniyle aktif dava ehliyeti üzerinde durulup, davalı tarafından davanın takip edilmesi halinde davacı şirketin ihyası için mehil verilip, gereği yerine getirildikten ve taraf teşkili tamamlandıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru değildir. (Bkz Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2017/2158 Esas, 2017/6934 Karar sayılı kararı)
Öte yandan tüzel kişi davacı şirketin ehliyetinin kaybı, TBK’nın 513. maddesi uyarınca, o tarih itibariyle, davacı şirket vekilinin de vekaletinin sona ermesi sonucunu doğuracak mahiyettedir. (Bkz Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/1685 Esas, 2019/8294 Karar sayılı kararı)
İlk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan aktif husumet ehliyeti araştırılmamış ve bu konuda her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 13/10/2020 tarih, 2018/516 Esas, 2020/667 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde anılan tarafa İADESİNE,
4-Dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
5-İstinaf kanun yolu aşamasında davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ilk Derece Mahkemesince esas hakkında verilecek karar ile birlikte değerlendirilmesine,
Dair HMK’nın 353/1-a-6 maddesine göre dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere 25/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Katip

e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”