Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1698 E. 2022/137 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : ..
KARAR NO : ..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : ..
NUMARASI : .. Esas, … Karar
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : ….
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 27/01/2022
YAZIM TARİHİ : 27/01/2022

Taraflar arasında görülen davada….Asliye Ticaret Mahkemesince verilen… tarih ve … Esas, …. Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkili aleyhine … İcra Dairesinin ….dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile 180.000,00 TL bedelinde senedin tahsili için takip başlatıldığını, icra takibinin 17/12/2019 tarihinde kesinleştiğini ve haciz işlemlerinin yapıldığını, icra takibine konu borcun asılsız olduğunu, davalı ….Turizmin girdiği ihale sonucunda köy okulunun öğrenci taşıma işini aldığını, davalı şirket sahibi ….n müvekkilinin haberi olmadan kendisine senet imzalattığını, hakkında 180.000,00 TL tutarında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlattığını, kendisini cebri icra tehdidi altında bıraktığını, müvekkilinin davalı şirket sahibi ile uzlaşmak istediğini, davalının uzlaşma yoluna gelmediğini, uzlaşma sürecinde müvekkilinin icra takibine karşı herhangi bir itiraz veya yasal yollara başvurmadığını ileri sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle; borca dayanak alacağın bir kambiyo senedi olduğunu, imzaya itirazın söz konusu olmadığını, kambiyo senedine karşı dava açıldığında İİK 169, 169/a belge ile konuya itiraz etmelerinin gerektiğini, davacının borçlu olmadığını belirtmekle birlikte bunu ispatlayacak herhangi bir belge ve delil sunmadığını, davacının dava dilekçesinin ekinde ve delil listesinde İİK 169 madde uyarınca bir belge bulunmadığından borçlunun itirazının yerinde olmadığını, kambiyo senedinin bedelsizliğine dayalı menfi tespit davasında davacının, senet temel borç ilişkisindeki bir nedenden dolayı bedelsiz kaldığı için kambiyo borcunu ödemek zorunda olmadığını ileri sürdüğünü, bir kambiyo ilişkisinin varlığının davacı tarafından kabul edildiğini, Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere bonoya dayalı icra takibine ilişkin yapılan menfi tespit istemlerinde bedelsizlik iddiasının ispat yükünün davacı borçluda kaldığını, davacı borçlu tarafın icra takibini sekteye uğratmak ve zaman kazanmak için bu davayı açtığını belirterek davanın reddine, davacı tarafın tazminat talebinin reddine, haksız ve kötü niyetli itiraz nedeniyle davacının davalı müvekkiline alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, “…Davacı tanıklarının, davacı tarafından makbuz olarak imza atıldığı ileri sürülen belgenin aslında bono olduğuna dair bir görgüleri ve anlatımı olmadığı gibi, günümüz mevcut kriminal tekniklerine bir kişinin aslında gerçekte imza atmak istediği belge dışında yanıltılarak başka bir belgeye imza attığı gibi bir vakıanın incelenmesi ve tespiti olanaklı olmadığından bu yönde Adli Tıp incelemesi yapılamamıştır. Son olarak; davacı anılan aldatma eylemini tanık delili ile ispat imkânın sahip olduğu halde, dava ve cevaba cevap dilekçesi altında vermiş olduğu dilekçesinde “yemin deliline” de dayanmadığından, davacıya yemin teklifini hatırlatma imkanı bulunmadığından; mevcut delillere göre sonuca gitmek gerekmiştir. Davanın reddine karar verilmiş olmakla, davalının tazminat talebi hakkında değerlendirme yapıldığında, İİK 72.maddesine göre takibin durmadığı anlaşılmakla, tazminat koşullarının bulunmadığı anlaşılmıştır. Elde edilen sonuca göre de, ispat yükü kendisinde olan davacının, davasını ispata elverişli delil sunamadığı anlaşılmakla, ispatlanmayan davanın reddine” karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece verilen kararın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilinin iradesi hile yoluyla sakatlandığını, aslında hiçbir ticari ilişkisi olmadığı davalıya borçlandığını, irade sakatlığı hallerinde hilenin tanıkla ispata açık olduğunu, söz konusu davada gerekli bütün ispatların tanık beyanlarıyla sabit olduğunu, müvekkilinin ….Mahallesinin muhtarı olduğunu, söz konusu şirketle tek bağlantısının mahalle öğrencilerinin taşıması ile ilgili olduğunu, müvekkilinin davalı şirket ile hiçbir şekilde menfaat ilişkisinin bulunmadığını, mahkemece müvekkili ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkiyi gösteren ticari defterler istenmiş olsa da söz konusu borcun kaynağı olan kambiyo senedi ile ilgili muhteva içerir bir ticari defter sunulamadığını, ticari şirketlerin her ticari ilişkilerini ticari defterlerine kaydetmekle yükümlü olduklarını, davalı şirketin söz konusu kambiyo senedinin dayandığını herhangi bir ticari ilişkiyle ispatlayamamasının yanı sıra müvekkilini cebri icra tehdidiyle mağdur ederek senede ilişkin alacağının büyük bir kısmını icra aracılığıyla tahsil ettiğini, davalı tarafın her ne kadar müvekkili adına şirket vekaleti verilmiş olduğu sunulmuş ise de dosyaya sunulan vekaletin müvekkilinin muhtar olduğu mahallenin okuluna ilişkin verilmiş bir vekalet olduğunu, davalı şirket yetkilisi ….in harici olarak yaptıkları araştırmalar sonucu … Ağır Ceza Mahkemesinin….Esas sayılı dosyasında senet üzerinde oynama yaptığı iddiası ile dolandırıcılık suçundan yargılandığını öğrendiklerini, yine kambiyo senedinin muhtevasına ilişkin bir hileyi barındıran dosyada….n sanık olarak yargılandığını belirterek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, menfi tespit (borçlu olunmadığının tespiti) istemine ilişkindir.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlıklı 28.maddesinin 1. fıkrasında aynen “(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir” denildikten sonra 23/07/2010 gün ve 6009 S.K/18. maddesi ile değişik (a) bendinde “Karar ve ilam harcı” alt başlığı ile “Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir… Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Aynı Kanunun 16/3. maddesinde ise; “Değer tayini mümkün olan hallerde dava dilekçelerinde değer gösterilmesi mecburidir. Gösterilmemişse davacıya tesbit ettirilir. Tesbitten kaçınma halinde, dava dilekçesi muameleye konmaz” denilmiştir. “Harcı Ödenmeyen İşlemler” başlığını taşıyan 32.maddede ise, “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.”hükmü getirilmiştir.
Yukarıda belirtilen madde hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılması gereken miktarı ile maktu başvuru harcı ödenmedikçe, davaya devam edilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Nitekim, 492 Sayılı Kanun’un 29. maddesinde, yargılama sırasında tesbit olunan dava değerinin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için yargılamaya devam olunacağı, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409 uncu maddesinde de gösterilen süre içinde dosyanın işleme konulmasının noksan olan harcın ödenmesine bağlı olduğu belirtildiğine göre, dava açıldığında yatırılması gereken başvurma harcı ile peşin karar ve ilam harcının hiç yatırılmaması halinde de, aynı şekilde anılan harçlar ilgilisince ödenmedikçe davaya devam edilmesi olanağından söz edilemez.
Şu hale göre; karar ve ilam harcı maktu ise tamamı, nispi ise dörtte biri dava açılırken davacı tarafından peşin olarak ödenmelidir. Peşin olarak dörtte biri ödenecek olan nispi karar harcı, dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden hesaplanacaktır.
Ancak mahkeme davacının dava dilekçesinde belirlediği hakkın niteliği ve değeri ile bağlı olmadığı gibi hakkın niteliğini ve değerini resen araştırması gereklidir. Bir başka deyişle maktu harca tabi bir iş olduğunu söyleyen davacının bu nitelendirmesi ile mahkeme bağlı değildir. Mahkemenin dava konusu hakkın mal varlığı hakkı (dava konusunun belirli bir değerle ilgili) olduğu kanısına varması halinde bu hakkın değerini takdir etmesi ve karar ve ilam harcını bu değer üzerinden hesaplayarak, davacıya tamamlattırması gerekir.
Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılamayacağına göre, davanın başında alınmış olan karar ve ilam harcının noksan olduğu, sonradan, anlaşılırsa noksan karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunup, takibi işlemler yapılamaz.
Yargılama sırasında, dava konusunun değerinin dava dilekçesinde bildirilenden daha fazla olduğu anlaşılır veya mahkemece tespit edilirse, yalnız o oturum için davaya devam edilerek ondan sonraki oturuma kadar noksan değer üzerinden harç tamamlanmadan davaya devam olunamaz. Peşin harç ve ilamın tamamlanmamasının müeyyidesi ise dosyanın işlemden kaldırılmasıdır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili, dava dilekçesinde …İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı icra takibine konu 180.000,00TL bedelli bono yönünden borçsuzluğun tespitini talep etmiş, dava değerini de 180.000,00TL olarak belirtmiş ancak bu miktar üzerinden hesaplanan nispi karar ve ilam harcının dörtte biri yatırılmamıştır.
Harç hususu kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece resen dikkate alınması gerektiği gibi istinaf incelenmesinde de resen dikkate alınır.
Bu durumda mahkemece borçsuzluğun tespiti istenen bono bedeli olan 180.000,00TL dava üzerinden hesaplanacak nispi karar ve ilam harcının dörtte biri üzerinden harcın tamamlattırılarak mahkeme veznesine yatırılması için davacı vekiline imkan tanınması, harç tamamlattırıldıktan sonra işin esasına girilmesi, harcın tamamlanmaması halinde Harçlar Kanununun 30. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekirken, belirtilen hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine ilişkin nedenlerle kabulü ile mahkeme kararının esası incelenmeksizin kaldırılarak, yukarıda bahsedilen şekilde işlem yapıldıktan sonra bir karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
2-…Ticaret Mahkemesince verilen … tarih ve … Esas, …. Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-Harçlar Kanunu 28. 30. ve 32. maddeye göre işlem yapılmak üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurma harcı dışında alınan peşin harcın isteği halinde davacıya İADESİNE,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın taraflara ilk derece mahkemesince tebliğine,
Dair, HMK’nin 353/1-a-4 bendi uyarınca kesin olmak üzere 27/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Katip

e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”