Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1678 E. 2023/336 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1678
KARAR NO : 2023/336

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/02/2019
NUMARASI : 2017/392 E., 2019/259 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 27/04/2023
YAZIM TARİHİ : 27/04/2023

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 2017/392 Esas, 2019/259 Karar sayılı dosyasında verilen 27/02/2019 tarihli kararın istinaf incelemesi davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ……Elastik Ürün. San. ve Tic. A.Ş. İle davalı borçlu şirket arasında ticari ilişki gereğince doğmuş 20/01/2016 tarihli 103.885,06 tutarındaki cari hesap bakiyesini davalı borçlu şirketin ödememesi üzerine ….. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin yetki itirazın üzerine dosyanın yetkili icra müdürlüğü olan …..İcra Müdürlüğüne taşınarak …..esas sayılı dosya numarasına kaydolduğunu, ödeme emrinin borçlu şirkete tebellüğ edildiğini, davalı şirketin haksız olarak icra takibine itiraz ettiğini, davalı şirketin ticari ilişki kapsamında tutulan cari hesaptan da anlaşılacağı üzere müvekkili şirkete karşı borçlu olduğunu, cari hesap kapsamında kendisine gönderilen faturalara TTK’nın 21. Maddesinde yer alan itiraz süresi içerisinde itiraz etmeyerek davalının fatura muhteviyatını kabul etmiş durumda olduğunu, bu sebeple davalı şirketin müvekkili şirkete karşı borçlu olmadığı yönündeki dayanaksız itirazının dinlenemeyeceğini, müvekkili şirketi ile davalı arasındaki cari hesabın incelenmesinde taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinin 2015 yılından başladığı ve takibin başlatıldığı tarih olan 05/04/2016 tarihine kadar bu ticari ilişki kapsamında taraflarca mal alımı ve ödemelerin yapıldığının açıkça görüleceğini, ilamsız takiplerde imzaya itirazın yalnızca takibin adi senede bağlanması halinde mümkün olacağını, bu sebeple davalı yanın haksız hukuka aykırı ve kötü niyetli imza itirazının da reddinin gerektiğini, davalı şirketin yalnızca takibi sürüncemede bırakarak müvekkili şirketin alacağına kavuşmasına engel olma kastı ile yaptığı itirazları ispat edecek somut hiçbir delil sunamadığını ileri sürerek davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, davalının takibe haksız ve kötü niyetli itirazı nedeni ile % 20’den az olmamak üzeri icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında herhangi bir ticari ilişkinin olmadığını, cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, takibe konu edilmeyen faturanın belgenin itirazın iptali davasına konu edilemeyeceğini, davanın takipteki sebebe bağlılık ilkesi gereğince reddinin gerektiğini, orada gösterilmeyen bir sebebe burada dayanılamayacağını, müvekkili şirkete usulüne uygun tebliğ edilmiş faturanın olmadığını, faturanın tek başına sözleşmeyi ile alacağı ispatlamadığını, ne cari hesaba ne de faturaya ilişkin mal veya hizmet tesliminin olmadığını belirterek davanın reddine, davacının %20 oranında tazminat ödemesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, “…Davalının ticari defterlerine göre, davacı davalıdan 490.507,43 TL alacaklıdır. Dava konusu değer bu miktarın altındadır. Bu nedenle başta alacak iddiasına ilişkin ispat yükü davacı tarafta ise de, davacı tarafın alacak iddiasının üzerindeki tutarın davalı defterlerinde kayıtlı olduğu nazara alındığında buna ilişkin ödemenin yapıldığını ispat yükü davalı tarafa geçmiştir. Davalı taraf bu ödemenin yapıldığına ilişkin ispata elverişli delil ibraz etmemiştir. Her ne kadar tarafların ticari defterlerinde 490.507,43 TL’yi aşan miktar bakımından farklılıklar mevcut ise de; bunun çözümünün davamıza doğrudan katkısının bulunmadığı zira davacı tarafın talebinin belirtilen miktarın altında olması nedeniyle davacının talebindeki miktarı ispatladığı kabul edilmiştir. Taraflar arasındaki alacağın likit olduğu ve yasal şartların mevcut olması nedeniyle icra takip tarihindeki kur esas alınarak (Benzer yöndeki Yargıtay 19 HD’nin 03/04/2017 tarih 2016/8757-2017/2653 E.K sayılı ilamı) icra inkar tazminatına da hükmetmek ve aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir. Yargılama gideri ve vekalet ücreti hesabında takibe konu miktarın dava tarihindeki değeri esas alınmıştır. 1-Davanın KABULÜ ile; …. İcra Dairesinin ….esas sayılı takip dosyasında davalının itirazının iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, 2- Hükmolunan alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının (70.617,47 TL) davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,” karar verilmiştir.

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme dayanak yapılan bilirkişi raporlarının denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığını, bilirkişi raporunda davacı tarafından icra takibinde faturaya dayanmamasına rağmen faturalar üzerinde inceleme yapıldığını, hatta irsaliyelerin teslim alan kısmının imzalı olduğunu, fakat teslim alan kısmında kimin isim, soy isim ve imzasına ilişkin raporda açıklama yapılmadığını, bu nedenle davacı tarafın malın teslimini ispat edemediğini, davalı müvekkilinin ticari defterleri üzerinden inceleme yapıldığı 12/12/2018 tarihli bilirkişi raporunda diğer davacı defterleri üzerindeki karşılaştırmasını da 04/06/2018 tarihinde eksik incelemeye dayalı olarak düzenlenen bilirkişi raporu üzerinde inceleme yaptığından eksik bilirkişi raporu üzerinde inceleme yapılması ile 12/12/2018 tarihli bilirkişi raporunun da eksik incelemeye dayandığının kendiliğinden anlaşıldığını, sözleşme ve mal tesliminin ispat edilmemiş olduğunu, ispat yükünün taraflarına geçtiği tespitinin hatalı olduğunu, taraflar arasında cari hesap ilişkisi bulunmayıp yerel mahkemenin açık hesaba ilişkin değerlendirmesine yönelik ise açıklayıcı bir raporun düzenlenmediğini, takibe konu edilmeyen faturaların itirazın iptali davasına da konu delil edilemeyeceğini, bilirkişi incelemesine esas alınamayacağını, icra dosyasında alacağın dayanağının cari hesap alacağı olarak bildirilmiş olmasına rağmen takibe konu edilmeyen faturalar ve belgeler ile üzerinde inceleme yapılarak karar verildiğini, takip talebinde cari hesap ilişkisi borcun sebebi olarak gösterilmişse de bilirkişi incelemesinde takibe dayanak gösterilmeyen faturala ilişkin inceleme yapılmasının hatalı olduğunu, eksik araştırma ve incelemeye dayalı bu raporların hükme dayanak yapıldığını, yargılamaya konu alacağın varlığının ispat ile yükümlü olan davacı tarafın dava dilekçesinde deliller kısmında ticari defter kayıtlarına dayanmadığını, alacağın varlığını dayandığı delillerle ispat edemeyen davacı tarafından davasının reddinin gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

HMK’nın 353.maddesine göre inceleme yapıldığından duruşma açılmamıştır.
İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf edenin sıfatı, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, cari hesaba dayalı icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Ticari defterlerin sahibi yararına delil olması bir takım şartların gerçekleşmesine bağlıdır. Bu şartların tümü gerçekleşmedikçe ticari defterler sahibi yararına delil olma niteliğini ve dolayısıyla hükme esas olma gücünü kazanamazlar. Ticari defterler yasaya uygun surette tutulmamış, süresinde açılış ve kapanış tasdikleri yapılmamış ve defterlere kaydedilen hususların dayanağı belgeler yoksa ve defterler birbirini teyit etmiyorsa defter kayıtları sahibi lehine değil aleyhine delil olur. (Yargıtay 23.Hukuk Dairesi’nin 2017/1910 Esas, 2020/3326 Karar sayılı kararı) Somut olayda tarafların ticari defterleri yasaya uygun surette tutulmuş, süresinde açılış ve kapanış tasdikleri yapılmış olup, taraf defterleri birbiriyle uyumludur.

Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu her iki tarafın ticari defter kayıtları ile sabittir. Açıklanan nedenle davalı vekilinin taraflar arasında akdi ilişkinin bulunmadığı yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
Davalı vekili alacağa ilişkin malların teslim edilmediği yönünde istinaf itirazında bulunmuş ise de; ilk derece mahkemesi kararına dayanak alınan 04/06/2018 ve 13/12/2018 tarihli bilirkişi raporlarında görüldüğü üzere; taraf defterleri birbiriyle uyumlu olup, davalı taraf cari hesaba konu faturaları defterlerine işlemiştir. Mal veya hizmet alımının ticari defterlere işlenmiş olması teslim olgusuna karine olup, malların teslim edilmediğini bunu iddia eden tarafın ispatlaması gerekir. Tüm dosya kapsamında davalı tarafın soyut iddiaları dışında malın teslim edilmediğine dair bir kanıt sunulmamıştır.

Davalı vekili istinaf dilekçesinde taraflar arasında yazılı cari hesap sözleşmesinin bulunmadığını, bu nedenle taraflar arasında cari hesap ilişkisi olduğunun kabul edilemeyeceğine dair itirazda bulunmuş ise de; taraflar arasında her ne kadar T.T.K. kapsamında düzenlenmiş haliyle yazılı bir cari hesap sözleşmesi yoksa da davalının daha önceki çek-bono ve nakit ödemelerini gösterir kayıtlar olması ve ticari defterlerle de aralarındaki alışverişin tevsik edilmiş olması nedeniyle yazılı bir cari hesap sözleşmesi olmasa dahi aralarında süregelen bir ticari alışverişin sabit olduğu anlaşılmaktadır.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, ilk derece mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön olmamasına, karara dayanak alınan bilirkişi raporları ile icra takip miktarının birbiriyle uyumlu olması, davacının alacağının icra takip talebinde talep edilenden çok daha fazla olması hususları birlikte değerlendirildiğinde davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 30.883,88 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 7.092,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 23.791,88 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4 maddesine göre taraflara tebliğine,
HMK. 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 27/04/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.27/04/2023


Başkan

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Katip

e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”