Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1525 E. 2021/1833 K. 30.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1525
KARAR NO : 2021/1833

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2021
NUMARASI : 2020/509 Esas, 2021/564 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :

DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 01/12/2021
YAZIM TARİHİ : 01/12/2021

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 08/07/2021 tarih ve 2020/509 Esas, 2021/564 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 02/06/2015 tarihinde personel taşıma hizmet sözleşmesi akdedildiğini, davalı şirketin personellerinin müvekkili şirket tarafından taşınması hususunda anlaşmaya varıldığını, müvekkilinin edimini tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini, ancak 02/10/2015 tarihinde davalı şirket tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden sözleşmenin tek taraflı ve haksız olarak feshedildiğini, davalı şirketin personel taşıma hizmet sözleşmesine aykırı davranarak müvekkilinin yapmış olduğu hizmete karşılık bedel ödemekten kaçındığını, müvekkilinin zor durumda kaldığını, mağdur olduğunu, açıklanan bu nedenlerle; şimdilik 2.000,00 TL’nin davalı şirketten sözleşmenin feshi tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.

Davacı vekili 31/08/2018 tarihli ıslah dilekçesiyle 2.000,00 TL olan dava değerini bilirkişi raporu doğrultusunda 96.861,86 TL’ye yükselttiğini beyan etmiştir.

Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından tek taraflı ve haksız bir fesih söz konusu olmadığını, iddia edildiği gibi haksız feshe dair delil niteliği taşıyabilecek herhangi bir ihtarname veyahut başkaca bir evrakın mevcut olmadığını, Davacı tarafın sözleşmenin edimini yerine getirmediğini, müvekkilinin mağdur olduğunu, zarara uğradığını, açıklanan bu nedenlerle; davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, 11/10/2018 tarih ve 2016/175 Esas-2018/999 Karar sayılı ilamıyla davanın kabulü ile, 96.861,86 TL maddi tazminatın sözleşme fesih tarihi olan 02/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş olup, işbu kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmiştir.

Dairemizin 22/09/2020 tarih, 2019/92 Esas-2020/579 Karar sayılı ilamıyla davalının davacıya en son aylık olarak düzenlenen faturalardan beşincisi olan ….. tarihli faturaya istinaden ödeme yaptığı dosya kapsamı, icra dosyası ve ibraname ile sabit olup bilirkişi raporunun da bundan sonraki yedi aylık dönem için hesaplama içermesi nedeniyle, davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarnamenin tebliğ tarihinin tespiti ile, verilen yedi günlük ödeme süresinin sonundan itibaren faize hükmedilmesi gerektiğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiş olup, dosya yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemesine gönderilmiş ve mahkemece dosyanın 2020/509 esasına kaydı yapılmıştır.

Mahkemece yeniden yapılan yargılama neticesinde 08/07/2021 tarih, 2020/509 E-2021/564 K sayılı ilamıyla; “….Her ne kadar ortadan kaldırma kararında daha önceki bilirkişi tarafından hesap edilen hakediş kaybının hesaplama yöntemine ilişkin herhangi bir kaldırma hususu olmasa da mahkememizce kaldırma kararından sonra konusunda uzman malimüşavir tarafından hazırlanan kök raporda davacının hakediş kaybı hesap edilir iken sadece taşıma mesafesindeki yakıt giderlerine ilişkin indirim değil davacının tarafların kabulünde olan 5 adet faturaya ilişkin vergi dairesine bildirmiş olduğu kayıtlar üzerinden yapılan hakediş kaybı hesabının daha doğru olduğu” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile kök rapor üzerinden belirlenen 16.314,87 TL maddi tazminatın ihtarnamenin tebliğinden 7 gün sonrasına denk gelen 07/02/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ve davalı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yapılan yargılamada neticesinde 16.314,87 TL maddi tazminata hükmedildiğini, ancak verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldırılan 2016/175 Esas 2018/999 Karar sayılı ilamda müvekkili lehine 96.861,86 TL maddi tazminat ödenmesine karar verildiğini, istinaf incelemesi neticesinde bu kararın kaldırıldığını, istinaf kararı incelendiğinde ilk derece mahkemesinin kararında hukuki nitelendirme, tarafların hak ve alacakları noktasında hata bulunmadığı ancak hesaplamada hata yapıldığının tespit edildiğini, karara göre bilirkişinin, müvekkilinin alacağını 276 sefer sayısı üzerinden hesaplaması gerektiğini, bilirkişi raporunun istinaf mahkemesinin kaldırma kararı ile alakasız ve aykırı şekilde düzenlendiğini, itirazları üzerine yeniden kaldırma kararına göre ek rapor aldırılmış ise de bu defa da mahkemenin bilirkişinin 25.12.2020 tarihli ilk raporuna göre hüküm kurduğunu, hukukçu olmayan bilirkişinin sadece muhasebe esasları ile bu davada rapor oluşturmasının mümkün olmadığını, zira taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğunu ve hukuki durumun bu sözleşmeye göre belirlendiğini, müvekkilinin ticari defterlerinde başka hesap kayıtları da birlikte değerlendirilerek hukuki ilişki ve zarar noktasında kanaat elde edilemeyeceğini, bu durumun müvekkilinin bu hukuki ilişkiden ziyade hukuki ilişki içerisinde bulunduğu iş hayatında temasta olduğu diğer bütün sözleşmelerini de işin içine katmak olacağını, oysa davanın taraflar arasındaki nizaya ilişkin olduğunu ve sözleşmenin ifa edilememesinden kaynaklı müvekkilinin hak ediş kaybı olup olmadığı ile ilgili olduğunu, raporda benimsenen usulün bilimsel olmadığı gibi olayla da alakası olmadığını belirterek, mahkemenin 08.07.2021 tarihli kararının kaldırılmasına, davalarının kabulü ile 28.05.2021 tarihli ek raporla doğru şekilde hesaplanan 62.684,07 TL tazminatın taraflarına ödenmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafından müvekkili davalı şirkete gönderilen 26/01/2016 tarihli ihtarnamede, hiçbir delil gösterilmeden müvekkilinin sözleşmeyi feshettiğinin iddia edildiğini, akabinde dava dilekçesinde davacı tarafın müvekkili ile aralarında yapılan personel taşıma sözleşmesini, feshin ispatını sağlayan bir delil olarak gösterdiğini, oysaki personel taşıma sözleşmesinin feshin gerçekleştiğini değil davacı ile müvekkil arasındaki sözleşme ilişkisinin varlığını ispatladığını, sözleşmedeki hükümler incelendiğinde, fesih iradesi için belirli birtakım şartlar ve usullerin yerine getirilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin taşıma sözleşmesindeki fesih usul ve şartlarını gerçekleştirmediğini yani sözleşmeyi feshetmediğini, fesihin varması gerekli bir irade beyanı olup, yenilik doğuran bir hak olduğunu, doktrinde belirtildiği üzere fesih iradesini kullanmanın açık, kesin ve net olması gerektiğini, somut olayda müvekkil/davalı bakımından davacı tarafa açık, kesin ve net bir şekilde bir fesih iradesi yöneltilmediğini, sadece davacı tarafın, sözleşmeden kaynaklanan edimi gereği gibi yerine getirilmediği için bu hususta müvekkilinin tutanak tutma yoluna başvurduğunu, kötü ifanın yazılı bir belge ile tutanak altına alınmasının sözleşmeyi fesih olmadığını, dolayısıyla öncelikle feshin varlığının araştırılması gerektiğini ardından feshin varlığı kabul edilecek olursa uzman görüşü ve bilirkişi raporları karşılaştırılarak ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında benimsediği hesaplama yönteminin uygulanması gerektiğini belirterek, davacının istinaf dilekçesine karşı HMK’nun m.348 gereği katılma yoluyla istinaf başvurularının kabulüne karar verilmesini, ilk derece mahkemesinin müvekkili aleyhine hükmettiği 16.314,87 TL maddi tazminatın 07/02/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte alınması kararının kaldırılarak yeniden yargılama yapılması ve davacının davasının reddine karar verilmesini, yargılama harç ve giderleriyle avukatlık ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf edenin sıfatına göre, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, personel taşıma sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.

Dairemizin 22/09/2020 tarih, 2019/92 Esas, 2020/579 Karar sayılı kararı ile; mahkeme kararında gerekçe bulunmadığı, kabule göre de, tarafların kabulünde bulunan beş ayrı faturadaki taşıma miktarlarının ortalaması üzerinden hesaplama yapılması, davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarnamenin tebliğ tarihinin tespiti ile, verilen yedi günlük ödeme süresinin sonundan itibaren faize hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

Taraflar arasında imzalanan 02/06/2015 tarihli personel taşıma hizmet sözleşmesi ile davacı, bir yıl süre ile davalının personel taşıma işini üstlenmiştir.
Sözleşmenin 12. Maddesinde süre bitiminden önce personel taşıma işinin karşılıklı onay yazılı anlaşma olmadan feshedilemeyeceği, feshi durumunda taşıyıcının sözleşmede belirtilen süre boyunca olan hak ediş kaybını talep edebileceği,
Sözleşmenin 14. Maddesinde, işverenin taşıyıcı firmaya yazılı olarak bildirim yapmak kaydıyla anlaşmalardaki pürüzlerin giderilememesi halinde ” haklı sebeplerin varlığı, taşıyıcı firmanın servisleri kasten ve bilerek yapmaması, taşıyıcı firmanın yükümlülüğünü başkasına devretmesi” sebepleriyle karşılıklı olarak sözleşmenin feshedilebileceği düzenlenmiştir.
Taraflar arasında taşıma hizmetinin sona erdiği konusunda anlaşmazlık bulunmamaktadır.
Davalı taraf ısrarla sözleşmeyi feshetmediklerini, davacının buna rağmen araç göndermeyerek kendilerini mağdur ettiğini beyan etmiştir. Davalı tarafından davacı firmanın yükümlülüklerini yerine getirmediği savunulmuş ise de, davacıya sözleşmenin 14. Maddesi kapsamında herhangi bir bildirim yapıldığı ispat edilememiştir. Davalı tarafça kötü ifaya dair sunulan ve yalnız davalı personelinin imzasını taşıyan tutanak tarihi en son … olup bu tarihten sonra davalının davacıdan hizmet almaya devam ettiği ve ödemeler yaptığı dosya kapsamı ile sabittir.
Sözleşmeye göre pürüzlerin giderilmesi için yazılı bildirim yaptığını ispat yükü altında olan davalı, bu yönde herhangi bir delil sunamadığından, sözleşmenin 12. Maddesi uyarınca davacının sözleşmede belirlenen süre boyunca olan hak ediş kaybını talep edebileceği kabul edilmelidir.

6098 sayılı TBK’nın 179/1. Maddesinde “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.” hükmü,
6098 sayılı TBK’nın 180/1. Maddesinde; “Alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile, kararlaştırılan cezanın ifası gerekir.” hükmü düzenlenmiştir.
Mahkemece Dairemizin kaldırma kararı öncesinde aldırılan bilirkişi raporundaki hesaplama yöntemi benimsenmiş, kaldırma kararı sonrası ise tarafların kabulünde olan beş faturadaki taşıma miktarı ortalamasına göre belirlenen hakediş bedelinden davalı tarafın katlanmaktan kaçındığı maliyetler indirilerek yapılan hesaplamaya göre karar verilmiştir. Oysa taraflar arasındaki sözleşmede haksız feshe bağlanan sonuç davacının sözleşmede belirlenen süre boyunca olan hak ediş kaybını talep edebileceğine ilişkin olup maliyetlerin indirilebileceğine dair bir anlaşma söz konusu değildir.
Bu durumda mahkemece, davalı tarafça sunulan faturalar ve ibranamenin 31/10/2015 tarihli faturayı da kapsar mahiyette olması karşısında tarafların kabulünde bulunan beş ayrı faturadaki taşıma miktarlarının ortalaması üzerinden yapılan hesaplama doğrultusunda karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değil ise de, yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile yeniden hüküm kurularak, davanın kısmen kabul kısmen reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
A-)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf isteminde bulunan davalı tarafından yatırılması gereken 1114,46 TL istinaf karar harcından peşin alınan 278,62 TL’nin mahsubu ile bakiye 835,84 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
B-)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2- Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 08/07/2021 tarih ve 2020/509 Esas, 2021/564 Karar sayılı kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvurma harcı 162,10 TL ile istinaf karar harcı 59,30 TL’nin toplamı 221,40 TL’nin istek halinde davacıya iadesine,
C-) 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca yeniden esas hakkında hüküm kurularak,
1-Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİNE,
62.684,07 TL maddi tazminatın 07/02/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4281,94 TL harçtan peşin ve ıslahla alınan 1654,17 TL’nin mahsubu ile bakiye 2627,77 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL başvurma harcı, 34,16 peşin harç ve 1620,01 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1683,37 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-UYAP kaydına göre davacı tarafından yapılan posta, tebligat ve bilirkişi ücreti toplamı 1731,50 TL yargılama giderinden, kabul ve red oranına göre 1120,53 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geri kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-UYAP kaydına göre davalı tarafından yapılan posta ve tebligat gideri toplamı 126,60 TL yargılama giderinden, kabul ve red oranına göre 44,67 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, geri kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davada kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına takdir edilen 8948,93 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
7-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına takdir edilen 5126,67 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
8-HMK’nın 333. maddesi uyarınca kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
9-HMK’nın 353/4. maddesine uyarınca kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, dava değerinin kabul ve reddedilen kısımları yönünden kesin olmak üzere 01/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Katip

e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”