Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1405 E. 2023/137 K. 23.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1405 – 2023/137
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1405
KARAR NO : 2023/137

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : ….
ÜYE : …
ÜYE : ….
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/06/2021
NUMARASI : 2020/503 E., 2021/414 K.

DAVACI : …..
VEKİLİ : Av. ….
DAVALILAR : 1 -…
VEKİLİ : Av. …….
2 …
VEKİLİ : Av. ….
DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 23/01/2023
YAZIM TARİHİ : 23/01/2023

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 2020/503 Esas, 2021/414 Karar sayılı dosyasında verilen 03/06/2021 tarihli kararın istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait …. plakalı … tipli …. model araç ile … tarihinde aracın motor yağının motor yerine turbo kısmına çekilmesi sebebinden kaynaklı üretim hatasının meydana geldiğini, müvekkilinin ise araçtaki üretim hatasının meydana geldiğini arıza sebebiyle aracı … tarihinde davalı … Otomotiv şirketine ait oto servis atölyesine çektirdiğinde anlaşıldığını, servisteki yetkililerin aracın motor değişiminin yapılacağını onarıma başlanacağının, aracın motor değişiminin biraz uzun sürebileceğinin bu süreçte de panelvan tipli aracın yerine ikame araç vererek müvekkili şirketi zarara uğratmayacaklarının beyan edildiğini, müvekkili şirket yetkililerinin aracın öncelikle değişimini talep ettiklerini, yetkililerin bu talebe neredeyse imkansız gözüyle bakmaları neticesinde aracın onarımını kabul edip yetkililerden ikame ticari araç beklediklerini, müvekkili şirketin … plakalı … model aracı davalı … Oto. Tic. Ve San. A.Ş.’den sıfır km olarak satın aldığını, müvekkilinin aracında motor değişiminin yapıldığını, aracın motorunun değişiminden kaynaklanan onarım bedelinin ise …. TL olduğunu, aracın motorunun değişmesinin şase numarasını değiştireceğinden ruhsat değişikliği sebebiyle de araçtaki değişimin ciddi manada araç değer kaybına sebebiyet vereceğini, müvekkili şirketin … tarihinde davalılara …. . Noterliğinin …. yevmiye nolu ihtarnamesini keşide ederek hem araç değer kaybından kaynaklanan zararın hem de ikame aracın uygun verilmediği gerekçesi ile talepte bulunduğunu, davalıların bu talebe cevap vermediklerini, taraflarınca arabuluculuğa başvurulduğunu, ancak arabuluculuk sürecinde herhangi bir anlaşmaya varılamadığını, müvekkili şirketin aracının sıfır km alınması ile motor değişim tarihi arasında 3-4 aylık zaman olduğunu, araca ve ilgili firmaya duyulan güvenin azaldığını ileri sürerek davanın kabulüne, müvekkili şirkete ait … plakalı …. panelvan tipli …. model araçta meydana gelen motor değişiminden kaynaklanan araç değer kaybının hesaplattırılarak motor değişiminin yapıldığı … tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalılardan alınarak müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … İmal ve Satış A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; şirketlerinin merkezinin …. olduğunu, davada görevli ve yetkili mahkemenin davalı müvekkili şirketin merkezinin bulunduğu …. Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davaya konu aracın üreticisinin ve satıcısının müvekkili …. olmadığını, müvekkilinin davacının kullanımındaki …. marka aracın yalnızca dağıtıcısı olduğunu, davaya konu aracın üreticisinin, satıcısının veya servis hizmeti veren tarafı olmadığını, ticaret kanununda dağıtıcıya sorumluluk yükleyen herhangi bir düzenlemenin bulunmadığını, bu nedenle davanın husumet yönünden reddinin gerektiğini, davacının ayıp ihbar yükümlülüğünü yasal süresi içerisinde yerine getirmediğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte araçta ayıp olduğu varsayılsa bile tacir olan davacının ayıp ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğini, ayıp ihbar süresine uyulmamış olması nedeniyle …. ay sonra açılmış olan davanın esasa girilmeksizin usulden reddini talep ettiklerini, T.T.K.’nın 25/4. maddesinde; “Borçlar Kanununun 207. maddesindeki müruruzaman müddeti tüccarlar arasındaki ticari satışlarda 6 aydır. Şu kadar ki; bu müddet azaltılabilir.” düzenlemesinin olduğunu, davacının dava konusu aracı satın alma tarihinin … olup, …. ay sonra açılan davanın ise yasal dava açma süresi geçtikten sonra olduğunu, davacının TTK’ya göre faturaya süresi içinde itiraz etmediğini, aracın iddia edildiği gibi …. model olmayıp …. model olduğunu, onarım sırasında davacıya ikame aracın verildiğini, davacının seçimlik haklarından onarım hakkını kullandığını, bu hakların yenilik doğuran haklar olup bir kere kullanılmakla sona ereceğini ve değiştirilemeyeceğini, aracın mekanik kısmında yapılan onarım ve vidalı parçalarda yapılan onarımlarda araçta hiçbir değer kaybı yaratmadığını belirterek usule yasaya ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, “…Türk Ticaret Kanunu’nun 23/1-c bendinde “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır” düzenlemesi bulunmaktadır. Türk Borçlar Kanunu’nun 223. maddesinde ise “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır” denilmektedir. Bu yasa hükümlerine göre ayıplı mal hakkında alıcıya ihbar yükümlülüğü getirilmiştir. Alıcı muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeden satıcıdan mal bedeli konusunda istemde bulunamaz. Her ne kadar Türk Ticaret Kanunu’nun 18/3. maddesinde yer alan ihbarlar veya ihtarların noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılacağı yönündeki düzenleme geçerlilik şartı değilse de alıcı, ihbarda bulunduğunu yazılı belge ile kanıtlamak zorundadır. Bu hususta davalının açık muvafakati olmadığı takdirde tanık dinlenmesi mümkün değildir.(Yargıtay 19. HD 2015/5982 Esas, 2015/15327). Dosyada mevcut davacı beyanına göre davacı tarafından ayıp hususunda davalılara …. Noterliği’nin … tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderildiği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında davalılara bu tarihten önce ayıp ihbarında bulunulduğu yönünde herhangi bir belge bulunmamaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere TBK 223. maddesi gereğince satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunduğunun sonradan anlaşılması halinde bu durumun hemen satıcıya bildirilmesi gerekmektedir. Davacı taraf, satılandaki ayıbın …. tarihinde meydana geldiğini beyan etmektedir. Satılandaki ayıbın ortaya çıktığı tarih ile ihbar tarihi arasında bir buçuk aydan fazla süre bulunduğundan davacının ihbar yükümlülüğünü zamanında yerine getirdiğinden söz etmek mümkün değildir. Tüm bu anlatılanlar nedeniyle mahkemece, davacı tarafından süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulmaması nedeniyle davanın reddine” karar vermiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından eksik incelemeye dayalı yargılama yapılarak davanın reddine karar verildiğini, mahkemece taleplerinin yanlış değerlendirildiğini, araçta meydana gelen değer kaybına ilişkin taleplerinin olmasına rağmen davanın konusunun gizli ayıptan kaynaklanan tazminatmış gibi değerlendirildiğini, mahkeme tarafından dosya içeriğine göre eksik inceleme ile talepleri dışında bir konu hakkında inceleme yapıldığını, HMK’nın 26. Maddesinde düzenlenmiş olan taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak taleplerinin dışında bir konu hakkında karar verildiğini, asıl taleplerinin incelemeye dahi alınmadığını, dava dilekçesinin talep kısmının incelenmesinde dava ile taleplerinin davalı tarafın kusuru nedeni ile müvekkili şirkete ait araçta meydana gelen değer kaybının karşılanması olduğunun açık olduğunu, Kanun ve Yargıtay kararlarında da açıkça anlaşıldığı üzere açılan bir davada mahkemenin davacı tarafın taleplerinin dışına çıkmasının mümkün olmayıp taleplerle bağlı olduğunu, mahkemece talepleri ile hiç alakası olmayan bir konuda gizli ayıbın varlığı yokluğu konusunda araştırma yapıldığını, gizli ayıp ile ilgili olarak hüküm kurularak yasa ve usule aykırılık teşkil ettiğini, taleple bağlılık ilkesine ters düştüğünü, her ne kadar davalarının ayıp ihbarına ilişkin olmasa da bir an için yerel mahkemenin belirttiği şekilde ayıp ihbarının süresinde bildirmemiş olunması düşünülse dahi dosya kapsamına sunmuş oldukları bilgi, belgelerden, bilirkişi raporundan ve aracın yetkili servise ilk çekim tarihinden de açıkça anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin aracında …. tarihinde arıza gerçekleştiği ve … tarihinde davalıya ait oto servisine çekildiğini, bu hususun dava dilekçesinde ve davalılara gönderilen ihtarnamede de belirttiklerini, yerel mahkemece ayıp ihbarının yazılı olarak kanıtlanması gerektiğinin belirtilerek ayıp ihbarının süresi içerisinde yapılmadığı şeklindeki gerekçe ile hüküm kurulduğunu, ayıbı tanık dahil her türlü delille ispat edebileceklerini, ancak taraflarınca ilgili ayıbın öğrenildiği tarihten bir gün sonra yetkili servise çekmiş olmalarının tamamen ayıp ihbarını süresinde bildirdiklerinin en bariz kanıt olduğunu, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre de müvekkili şirketin aracın ayıbını öğrenmesi halinde bizzat aracı teslim etmesinin ayıbın ihbarının yapıldığına yeterli görülmesi gerektiğini, davalı tarafından ayıp ihbarının kabul edilerek aracın onarımının yapıldığını, yerel mahkemece bu husus değerlendirilmek amacıyla işin esasına girildiğini, uzman bilirkişiden rapor aldırılarak müvekkilinin aracında oluşan değer kaybını dahi hesaplattığını, bu şekilde kurulan hükme taraflarınca anlam verilemediğini belirterek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak talepleri doğrultusunda müvekkili şirketin aracında meydana gelen araç değer kaybının taraflarına ödenmesine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
HMK’nın 353.maddesine göre inceleme yapıldığından duruşma açılmamıştır.
İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf edenin sıfatı, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, hukuki niteliği itibariyle ayıplı araç satışından kaynaklanan değer kaybı istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesi tarafından; davacının satılandaki ayıbı … tarihinde öğrendiği, ancak bu hususu davalılara … tarihinde ihtarname ile ihbar ettiği, TBK 223 maddesi gereğince satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunduğunun sonradan anlaşılması halinde bu durumun hemen satıcıya bildirilmesi gerektiği, davacı bakımından öğrenme tarihi ile ihbar tarihi arasında 1,5 aydan fazla süre bulunduğundan süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulmadığından davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
6102 sayılı TTK. m. 23/c hükmü, “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanunu’nun 223’üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” düzenlemesini,
TTK. M. 18/3 hükmü, “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” düzenlemesini,
TBK. m. 223 hükmü; “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” düzenlemesini,
TBK. m. 225 hükmü, “Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz. Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm geçerlidir.” düzenlemesini,
TBK. m. 231 hükmü; “Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.” düzenlemesini içermektedir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07/04/2021 tarih, 2020/5012 Esas, 2021/3420 Karar sayılı kararında; “Davalılar ayıp ihbar sürelerine uyulmadığını ileri sürmüş olsalar da benimsenen bilirkişi raporunda, araçta bariz şekilde ve sürüşü etkileyecek biçimde olmaması gereken sağ çekme problemi olduğu, imalat hatası niteliğinde gizli ayıp olduğu, davacının aracı aldıktan sonra …. tarihinde araçtaki arızalar nedeniyle davalıya başvurduğu, bu başvurudan sonrada benzer şikayetlerle başvuruda bulunduğu gözetildiğinde ayıp ihbar sürelerine uyulmadığı yönündeki itirazların yerinde görülmediği” belirtilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 30/06/2021 tarih, 2020/5083 Esas, 2021/5398 Karar sayılı kararında; …”Yargıtay HGK 27.11.1996 gün 1996/4-588 esas ve 1996/831 karar, 13.02.2002 gün 2002/4-114 esas ve 2002/84 karar, 15.04.2011 gün 2011/4-58 esas ve 2011/176 karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, üretici ile alıcı arasında bir sözleşme ilişkisi yoktur. Ancak öğretide ve uygulamada üretici ile zarar gören arasında böyle bir bağ olmasa bile üreticinin sözleşme dışı sorumlu tutulabileceği, Türk Hukukunda üreticinin sorumluluğuna ilişkin özel bir sorumluluk düzenlenmemişse de (Yasa koyucu bu konudaki yasa boşluğunu görerek … tarihinde yürürlüğe giren 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu ile üreticinin sorumluluğu hüküm altına alınmış ve bu konudaki yasa boşluğu giderilmiştir.) bu konuda Borçlar Kanunu’nun 41. (6098 sayılı TBK’nın 49. ) maddesinin 1. fıkrasındaki hükmün uygulanabileceği kabul edilmiştir. Bu madde hükmü uyarınca kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Üreticinin buradaki sorumluluğu kusur sorumluluğudur. Üretici bulunduğu faaliyet gereği hukuk düzenince gerekli olan ve kendisinden beklenebilen tüm özeni göstermesi, önleyici tedbirler alması gerekir.
Üreticinin sorumlu tutulabilmesi için taraflar arasında akdi ilişki bulunması da zorunlu değildir. Üretici BK’nun 41. madde hükmü uyarınca meydana gelen haksız fiilden sorumludur. Ürün ile üretici (Üreticinin fiili ile üründeki ayıp nedeniyle meydana gelen zarar.) arasında uygun illiyet bağı bulunduğu takdirde üretici meydana gelen zararı tazminle yükümlüdür.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 16.04.2015 gün, 2014/8733 esas ve 2015/5518 karar, 16.03.2011 gün 2010/9917 esas ve 2011/3356 karar, 11.10.2016 gün 2016/4075 esas ve 2016/13270 karar, 11. Hukuk Dairesi’nin 05.03.2014 gün 2014/1814 esas ve 2014/2165 karar, 23.10.2014 gün 2013/14654 esas ve 2014/16363 karar, 4 Hukuk Dairesi’nin 11.04.2000 gün, 2000/517 esas ve 2000/3348 karar, 27.03.1995 gün 6256 esas 2596 karar sayılı kararlarında da üreticinin ayıplı maldan dolayı meydana gelen zarardan sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında, davacı vekilinin istinaf dilekçesinin değerlendirilmesinde; davacının davaya konu … plakalı aracı davalı firmadan …. tarihinde …. nolu fatura ile satın aldığı, bu suretle davalı satıcının ve diğer davalı üreticinin ayıp nedeniyle sorumlu oldukları anlaşılmaktadır.
Tacirler arası satış sözleşmelerinde 6102 sayılı TTK’nun 23. maddesi ile, bu madde yollamasıyla 6098 sayılı TBK’nun satış sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanacaktır. Dava konusu araçta açık ayıp veya olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılabilecek bir ayıp değil, gizli ayıp yani kullanımla ortaya çıkan bir ayıp söz konusu olduğundan ayıp ihbar süreleri bakımından TTK’nun 23.maddesi hükmü değil, yine TBK’nın 223. ve 225.madderi hükümleri dikkate alınacaktır. 6098 sayılı TBK’nun 223/2. maddesi “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olayda dava konusu aracın … tarihinde satın alındığı, ilk tescil tarihinin …. olduğu, motora ilişkin arızanın fark edilmesinden sonra … tarihinde yetkili servise başvurulduğu, yetkili servisçe yapılan incelemelerden sonra motorun değişimi gerektiğinin bildirilmesi üzerine davacının … tarihli ihtarname ile ayıp nedeniyle değer kaybı talebini dile getirdiği görülmüş olup, davacının arızayı fark etmesinden sonra yetkili servise başvurusu dahi ayıp ihbarı niteliğinde olduğundan(Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 04.04.2019 tarihli 2017/4068 E., 2019/2268 K. sayılı emsal kararı), kaldı ki ayıbın yetkili servisçe davacıya bildirildiği tarih de belirsiz olduğundan, ihbarın süresinde olduğu kabul edilmiştir.
Hal böyle iken; motorun komple değiştirilmesi ile arızanın giderilebileceği tespit edilmiş olmakla birlikte, 0 km aracın fiilen yaklaşık 4 ay kullanılmış henüz … km’de bir araç olması ve aracın motorunun aracın en önemli aksamı olması dikkate alındığında, aracın ayıpsız benzeri ile değişimi yerine, TBK 227/4 m. uyarınca yine satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verilmesi hakkaniyet gereği doğru olmayacaktır. Ancak davacıya ait aracın motor değişimi yapılmış ve araç kendisine teslim edilmiştir. Şu halde aracın en önemli aksamının değiştirilmiş olmasının değer kaybına neden olduğu aşikardır. Açıklanan nedenle davacının aracının değer kaybının tespitine karar verilmesi gerekirken; ayıp ihbarının süresinde yapılmaması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi yerinde değildir.
Değer kaybı yönünden dosyaya kazandırılan kök ve ek raporlar ise karar vermeye elverişli yeterlilikte olmayıp, uygulamada ve öğretide kabul edilen nispi hesap yöntemine göre tespit yapılmamıştır. Şöyle ki;
”Ayıp nedeniyle satış bedelinden indirilecek miktarın tespitinde, doktrinde, “mutlak metod”, “nisbi metod” ve “tazminat metodu” adıyla bilinen değişik görüşler mevcutsa da,gerek Dairemiz gerekse Yargıtay tarafından öteden beri uygulanan “nispi metod” olarak adlandırılan hesaplama yöntemi benimsenmektedir. Bu metoda göre; satış tarihi itibariyle satılanın, ayıpsız ve ayıplı değerleri arasındaki oranın, satış bedeline yansıma miktarı belirlenmektedir. Başka bir ifade ile satılanın, tarafların kararlaştırdıkları satış bedeli gözetilmeksizin, satış tarihi itibariyle gerçek ayıpsız rayiç değeri ile, ayıplı haldeki rayiç değeri ayrı ayrı belirlenerek, bu iki değerin birbirine bölünmesi suretiyle elde edilecek oran, satış bedeline uygulanmaktadır.(Yargıtay 13. H.D. 11/03/2020 tarih, 2018/2513 E. 2020/3180 K.,)
Yukarıda alıntılanan Yargıtay kararı gereğince; otomotiv alanında uzman makine mühendisi bilirkişi tarafından nispi metod uygulanarak davacının talebi yönünden bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın süre nedeniyle reddine karar verilmesi hukuka ve usule aykırı olup, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekli olmuştur.
6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesinde, mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.
İlk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan deliller toplanmamış ve bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde delillerin toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçeler ile;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan gerekçeyle KABULÜNE;
… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih, … Esas, …. Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun olmadığından HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Gerekçede belirtilen nedenlerle dosyanın yeniden yargılama yapılması için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.23/01/2023


Başkan

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır
….
Üye
….
e-imzalıdır

Katip
….
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”