Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1341 E. 2023/83 K. 13.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1341
KARAR NO : 2023/83

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/05/2021
NUMARASI : 2020/6 Esas, 2021/264 Karar

DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. … – ….
DAVALILAR : 1-… – …
2-… – …
3-… – …
4-… – ………
VEKİLLERİ : Av. … – …….
Av. … -……
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 13/01/2023
YAZIM TARİHİ : 13/01/2023

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17/05/2021 tarih ve 2020/6 esas, 2021/264 karar sayılı kararın istinaf incelemesi davalılar vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili, …… İcra Müdürlüğünün …….. esas numaralı dosyasının müvekkili tarafından temlik alındığını, ödeme emrini tebliğ alan davalıların ……… tarihli dilekçeleriyle borca itiraz ettiklerini, davalıların ……. tarih, …… numaralı ihtarnameye rağmen kullandıkları kredilerden kaynaklanan borçlarını ödemediklerini, davalı borçluların borca, faize ve fer’ilerine yaptıkları itirazın yerinde olmadığını, bu nedenle itirazın iptali ile takibin devamına, davalıların en az %….. icra inkar tazminatına mahkum edilmelerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, ……. tarihli hesap kat ihtarı, hesap özeti ve şirket kredi kartı ticari kredili mevduat hesabı alacağına yönelik hem ……. İcra Müdürlüğü’nün …… esas sayılı hem de …….. esas sayılı dosyaları ile iki ayrı takip başlatıldığını, eldeki itirazın iptali davası dışından aynı borç sebebine davalı olarak başlatılan ……. İcra Müdürlüğünün …… esas sayılı icra dosyasına vaki itirazın iptali içinde ……. Asliye Ticaret Mahkemesinin …….. esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davasının ikame ettiğini, aynı borç sebebine dayalı iki ayrı icra takibi ve iki ayrı itirazın iptali davası bulunması sebebiyle mükerrer dava itirazında bulunduklarını, davaya dayanak teşkil eden icra takibinde borcun sebebi olarak bildirilen şirket kredi kartı sözleşmesi ile ticari kredili mevduat hesabı sözleşmeleri dosyaya sunulmadığından ve iş bu iki sözleşmenin dava dilekçesinde delil olarak bildirilmediğini, bu nedenle sonradan sunulmasına muvafakat etmediklerini, müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile hakkında icra takibi başlatılan müvekkillerinin takip konusu borç sebebi olarak bildirilen şirket kredi kartı sözleşmesi ile ticari kredili mevduat sözleşmelerinde kefalet beyanlarını olmadığını, asıl borçlu … yönünden kredi borcunun muaccel olup olmadığı muaccel oldu ise hangi tarihte muaccel olduğu ve muaccel olduktan sonra borçluya ifa için ihtarname gönderilip gönderilmediği ve gönderilen ihtarnamenin usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği ve bu meyanda ihtarnamenin sonuçsuz kalıp kalmadığı hususlarının tetkik edilmesi gerektiğini, bu nedenle davanın reddine, haksız ve kötü niyetli davacının takip miktarının %…’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, eldeki davanın süresinde açılmış olduğu, davanın hüküm kurmaya ve taraf denetimine elverişli bilirkişi raporuna göre kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, ……… İcra Müdürlüğünün …….. E sayılı dosyasına davalılar tarafından yapılan itirazın iptali ile taibin ……. TL asıl alacak …… TL faiz …… TL BSMV …… TL masra …… TL üzerinden kaldığı yerden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, ……. TL icra inkar tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalılar vekili, HMK’nın 297/1-c maddesinde belirtildiği şekilde davanın reddine yönelik yapmış oldukları usule ve esasa yönelik savunmalarının gerekçeli kararda tartışılmadığını, kabul görmeme gerekçelerinin bildirilmediğini, mahkemece hiçbir gerekçe gösterilmeksizin sadece bilirkişi raporuna atıf yapılmak suretiyle karar tesis edildiğini, gerekçeli kararın HMK’nın 297. maddesine aykırı olduğunu, bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, bilirkişi raporuna itirazlarını sunduklarını, ancak yargılama ek rapor alınması yönündeki talepleri hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediğini, kararın bu yönüyle de hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda dava dayanağı olan icra takibine ilişkin takip tarihinin yanlış belirlenmesi sebebiyle yapılan hesaplamaların hatalı olduğunu, bu nedenle hükme esas alınamayacağını, dava dayanağı yapılan icra takibinde borcun sebebi olarak gösterilmeyen belgelerin itirazın iptali davasında delil olarak kullanılmasının mümkün olmadığını, ……… tarihli genel kredi sözleşmesinin icra takibine dayanak yapılmadığı için huzurdaki davada bu sözleşmeye dayanılamayacağını, davaya dayanak teşkil eden icra takibinde borcun sebebi olarak bildirilen şirket kredi kartı sözleşmesi ile ticari kredili mevduat hesabı sözleşmelerinin dosyaya sunulmadığından iş bu iki sözleşme dava dilekçesinde delil olarak bildirilmediğinden dolayı iş bu davada sonradan sunulmasına muvafakatlerinin olmadığını, bilirkişi raporunun davaya dayanak yapılmayan ……….. tarihli genel kredi sözleşmesine dayanılarak hazırlandığını, müvekkillerinin şirket kredi kartı ve kredili mevduat hesabı borçlarına ilişkin bir kefaletlerinin bulunmadığını, bu nedenlerle kararın kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir.

İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı HMK) 294-297. maddelerinde, hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. 294. maddenin 3. fıkrasında hükmün tefhiminin her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olacağı, 4. fıkrasında ise zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edilebileceği sevk edilmiş, ancak bu son halde 298. maddenin 2. fıkrası gereğince gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı da belirtilmiştir.
Anayasa’nın 141. maddesinde öngörülen yargılamanın açıklığı ve kararların gerekçeli olması ilkesinin bir sonucu olarak düzenlenen HMK’nin 297. maddesinde mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı düzenlenmiş olup, ikinci fıkrası, “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” şeklindedir. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Diğer taraftan, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve İstinaf ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüte yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür (YHGK., 09.11.2016 tarih, 2014/1448 Esas, 2016/1038 Karar).
Yine ……. gün ve …… Esas, …… Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararında hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilmeyen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek olanaklı değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz (veya istinaf) sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Bu genel açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde, mahkemenin davanın kısmen kabulüne ilişkin hüküm kurduğu ancak usulüne uygun gerekçeyi yazmadığı anlaşılmakta, özellikle bu husus davalılar vekilince istinaf edilmiştir.
Şu durumda mahkemece yapılacak iş yukarıda belirtilen ilke ve açıklamalar ışığında dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı nitelikleri haiz kısa karar ve buna uygun gerekçesi ile hüküm fıkrası bir bütün olan gerekçeli karar oluşturulmasıdır.
Bu itibarla, denetime elverişli usulün aradığı nitelikleri haiz bir kararın bulunması istinaf incelemesinin yapılabilmesinin ön şartı olup bu nitelikte olmayan bir kararla ilgili olarak istinaf denetim ve yargılaması yapılarak bir hüküm verilemeyecektir. Zira HMK’nin 355. maddesi gereği de Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü taktirde bunu resen gözetir. Doktrinde HMK’nin 353. maddesindeki istinaf sebeplerinin örnek niteliğinde olduğu, maddede sayılmamasına karşın mutlak istinaf sebebi olabilecek başka usul hatalarının da sözkonusu olabileceği görüşünde olanlar da bulunmaktadır (……, Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s. 192). Kararın gerekçesiz olması ve bu gibi kamu düzenine aykırılık teşkil eden ve istinaf denetim ve yargılamasının yapılmasına engel oluşturan hususlar da HMK’nin 353. maddesi kapsamında değerlendirilerek kararın kaldırılarak ilk derece mahkemesine gönderilmesini gerektirmektedir.
Netice olarak, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulü ile mahkeme kararı kaldırılarak, HMK’nın 294 ve devamı maddelerine uygun olarak gerekçeli karar yazılıp, bir hüküm kurulmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
2-……. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen …… tarih ve ……… esas, ……. karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin karar harcı olarak alınan harcın isteği halinde davalı tarafa İADESİNE,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dair, HMK’nın 353. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 13/01/2023


Başkan


Üye


Üye


Katip

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”