Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1253 E. 2021/1663 K. 03.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1253
KARAR NO : 2021/1663

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN VEKİLİ :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2021
NUMARASI : 2018/316 Esas, 2021/163 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 03/11/2021
YAZIM TARİHİ : 03/11/2021

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 18/02/2021 tarih ve 2018/316 Esas, 2021/163 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davacı vekilince istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin yer altında bulunan demir malzemeden yapılmış olan eski yangın hidrant hattının komple sökülerek yerine 110’luk, 225’lik ve 280’lik PE100 20Atü borularla yenilenmesi işi için davalı ….Plastik Kauçuk Sanayi Ticaret A.Ş.’nin satıcısı diğer davalı …. ile anlaştığını ve PE100, PN20, DN280, DN110 ve PE100, PN20, DN225 tip boruları sipariş vererek satın aldığını, bu boruların 95.185,6 TL işçilik ve 300.934,8 TL harfiyat işlemleri için müvekkilince masraf yapıldığını, davalı satıcı ve üretici firmanın dava konusu boruların dayanıklılığı ve ömrü konusunda minimum 50 yıl garanti verdiklerini, 2016 yılının Eylül ayında montajı tamamlanan boruların muhtelif bölgelerinde su kaçağının tespit edilmesi üzerine konuyu derhal davalılar …firması ile üretici ….Plastik’e bildirdiklerini, bunun üzerine … Plastik yetkililerince kendi laboratuvarlarında dava konusu boruların performans ve dayanıklılık testi yapıldığı ve gönderilen raporda dava konusu borularda herhangi bir problem olmadığının belirtildiğini, davalı şirketlerin yetkilileriyle yapılan telefon görüşmesinde ise yaşanan problemin anlık bir problem olduğunun beyan edildiğini, müvekkil şirketin ayıplı mal satımı neticesinde mağduriyetler yaşamaya devam ettiğini ve bu mağduriyetleri kendi imkanlarıyla ve anlık olarak çözmeye çalıştığını, minimum 50 yıl dayanacağı vaadi ile satılan ve kendi içindeki gizli ayıbı sonradan ortaya çıkan borulardan kaynaklı sorunları gidermek için şimdiye kadar 39.000,00 TL masraf yapıldığını, borularda yaşanan ve ilerde yaşanması mümkün sıkıntıların artarak devam etmesi halinde ileride telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabileceğini belirterek, satımı yapılan boruların standarta uygun yenileriyle tüm işçilik ve montaj maliyeti davalılara ait olmak üzere değiştirilmesine, müvekkil şirketin yaşamış olduğu sorunlar nedeniyle yapmış olduğu 39.000,00 TL iyileştirme, işçilik ve harfiyat maliyetinin davalılarca birlikte yasal faizi ile birlikte karşılanmasına, mahkeme masrafı ve ücreti vekaletin davalı taraflarca karşılanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı …. Plastik vekili, cevap dilekçesinde özetle; davacının ayıp iddialarını kabul etmediklerini, bu kadar yıl sonra, satıma konu boruların montaj sahasına nasıl taşındığı, nasıl stoklandığı, montajının ve döşeme koşullarının nasıl yapıldığı, projenin amaca ve borulara uygun olup olmadığı, boru çap ve basınç seçimi yapılıp yapılmadığı, yapıldıysa nasıl yapıldığı, koç darbesi önlemleri alınıp alınmadığı, teknik şartname ve üretici firma teknik kataloglarına uyulup uyulmadığı, kotların tespiti ve uyumunun olup olmadığı, uygun dolgu malzemesi ve yataklamanın yapılıp yapılmadığı, yüklenici ve nihai kullanıcının sorumluluğunda olan uzun boru hatlarında devreye alma, işletme sırasında teknik şartnamelere ve işletme kurallarına uyma, su verme ve hat tahliyeleri gibi duruş kalkışlarda prosedürlere uyulup uyulmadığının dava dilekçesi ve eklerinden belli olmadığını, satımı yapılan ürünlerin sertifikaları, TSE, ISO ve sair standartlarının mevcut olup, aynı ürünlerin diğer müşterilerde sorun yaşatmadığını, bu durumda sorunun projeden, montajdan veya kullanımdan kaynaklı olduğunu düşündüklerini, müvekkilince satımı yapılan ürünlerin uluslararası standartlara uygun olarak üretildiğini ve satım öncesi de mutlaka kalite kontrollerinin yapıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ….Makine Vekili ise cevap dilekçesinde özetle; boruların davacı şirketin belirttiği marka ve modele göre getirtildiğini, davacı şirketin özellikle bu boruları sipariş verdiğini ve istettiğini, müvekkil şirketin şikayet gelmesi üzerine anında duruma müdahil olduğunu, diğer davalı ve üretici olan asıl sorumlu …. Plastik Kauçuk Sanayi ve Ticaret A.Ş’ye gerekli bildirimleri yaptığını, müvekkil şirketin bu açıdan herhangi bir sorumluluğu veya ihmalinin bulunmadığını belirterek, davanın müvekkil şirket yönünden usulden, esastan reddine, adlarına ücreti vekalete hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece; “Dosyada mündemiç 16/12/2019 havale tarihli bilirkişi raporuna göre davacı tarafından 2016 yılı mayıs ayından itibaren arızaların çıktığına dair maili 09/10/2017 tarihinde gönderdiği, bunun dışında içeriği belli olmayan mail yazışmalarının dahi en eski tarihlisinin 31/08/2016 tarihli olduğu, bu mailin bile 2016 yılı Mayıs ayında ortaya çıkan ayıbın derhal davalılara bildirme külfetini yerine getirilmediği, yukarıda zikredilen Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2006/5479 Esas, 2007/6213 Karar sayılı ve 09/10/2007 Tarihli ilamı uyarınca 13 günlük sürenin geçmiş olmasının dahi derhal yerine getirme olarak değerlendirilmediği, somut olayda en az 3 aylık sürenin geçmiş olduğu vakıaları dosya kapsamı itibariyle sabittir. Davacı taraf bunun dışında süresi içerisinde ayıp ihbarı yapıldığına dair dosyaya herhangi bir delil de ibraz etmiş değildir.
Bu haliyle davacı tarafın 6098 sayılı TBK m.477/3 hükmünde düzenlenen ayıp ihbarı külfetini yerine getirmediğine kanaat getirilmiştir.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından, taraflarınca belirtilen ayıbın açık veya gizli ayıp olup olmadığı, ayıbın kusur veya hile neticesinde oluşup oluşmadığı, ayıbın satımdan önce var olup olmadığı konusunda inceleme ve tespit yapılmadan sadece ayıbın süresi içinde yapılıp yapılmadığı hususunda inceleme ve tespit kararı verilerek gelen bilirkişi raporuna göre yanlış değerlendirme neticesinde verildiğini, dava konusu borularda mevcut ayıbın gizli veya açık olmasının, üreticinin kusur veya hilesinin bulunmasının, ayıbın üretim hatası olup olmadığının tespitinin gerek Borçlar Kanunu, gerekse Türk Ticaret Kanunu’nda belirlenen ayıp ihbar sürelerini ve dava zamanaşımı sürelerini doğrudan etkileyecek hususlar olduğunu, bu yönüyle böyle bir tespit yapılmadan sadece ayıbın süresi içinde yapılıp yapılmadığına ilişkin tespitle karar verilmesinin açıkça ilgili kanun hükümlerine aykırı olduğunu, davalıların ağır kusurlu olup ayıp ihbarının süresi içinde yapılmadığından bahisle sorumluluktan kurtulmalarının mümkün olmadığını. ayrıca mahkemece dava konusu mallarda ayıp bildiriminin öncelikle telefonla yapıldığından bahisle bu hususta bildirdikleri tanıkların dinlenmesine ilişkin taleplerinin reddedildiğini, bu durumun somut olay gerçeklerine, dosyada mevcut bilirkişi raporuna, hükümde dayanılan Yargıtay kararlarına, ilgili kanun ve istikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarına da açıkça aykırı bir karar olduğunu, mahkemenin bilirkişi raporunu da yanlış yorumladığını ve bilirkişi raporuna aykırı karar verdiğini, yine davalı … Plastik tarafından dava konusu ürünlerle ilgili olarak 50 yıllık bir garanti taahhüdü verildiği halde bu hususun da hiç dikkate alınmadığını, açıklanan bu nedenlerle yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, ticari satıştan kaynaklanan ayıba dayalı değiştirme masraflarının üretici ve satıcıdan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece ayıp ihbarının süresinde yapıldığı ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
6102 sayılı TTK. m. 23/c hükmü, “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanunu’nun 223’üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” düzenlemesini,
TTK. M. 18/3 hükmü, “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” düzenlemesini,
TBK. m. 223 hükmü; “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” düzenlemesini,
TBK. m. 225 hükmü, “Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz. Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm geçerlidir.” düzenlemesini,
TBK. m. 231 hükmü; “Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.” düzenlemesini içermektedir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07/04/2021 tarih, 2020/5012 Esas, 2021/3420 Karar sayılı kararında; “Davalılar ayıp ihbar sürelerine uyulmadığını ileri sürmüş olsalar da benimsenen bilirkişi raporunda, araçta bariz şekilde ve sürüşü etkileyecek biçimde olmaması gereken sağ çekme problemi olduğu, imalat hatası niteliğinde gizli ayıp olduğu, davacının aracı aldıktan sonra 10.02.2012 tarihinde araçtaki arızalar nedeniyle davalıya başvurduğu, bu başvurudan sonrada benzer şikayetlerle başvuruda bulunduğu gözetildiğinde ayıp ihbar sürelerine uyulmadığı yönündeki itirazların yerinde görülmediği” belirtilmiştir.
Somut olayda, 2013 yılında dava konusu boruların montajı gerçekleştirilmiş, 2016 yılının Mayıs ayında boru hattında muhtelif su kaçakları tespit edilmiştir. Davalı … Makine Ltd. Şti. ‘nin cevap dilekçesinde ayıp ihbar önellerine uyulmadığı yönünde bir savunması bulunmamaktadır. Durum davacı tarafından davalılara bildirilmiş, davalı … Plastik tarafından düzenlenen 31/08/2016 tarihli kusur bulunmadığına dair analiz sonuçları davacıya gönderilmiştir. Bu durumda davacının durumdan 31/08/2016 tarihinden önce davalıları haberdar ettiği dosya kapsamı ile sabittir. Sorunun devam etmesi üzerine davacı bu kez akredite … Laboratuvarına başvurarak yaptırdığı 18/08/2017 tarihli analizle 13,9 bar basınçta borunun patladığı tespit edilmiştir. Analiz raporu 09/10/2017 ve 11/10/2017’de davalılara gönderilmiştir. Bu durumda davacının henüz analiz raporunun düzenlenmesinden önce davalılara başvurduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince satıma konu malın ayıplı olup olmadığı, ayıbın basit bir muayene ile anlaşılmasının mümkün olup olmadığı, yapılacak tahliller ve kullanım sonucu mu anlaşılabileceği, gizli ayıp niteliğinde bulunup bulunmadığı yönünde faturalar, laboratuvar analiz sonuçları ve dosyadaki tüm delillerin tevdii ile tarafların iddia ve savunmaları konusunda denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu alınarak ve gizli ayıp bulunduğunun anlaşılması halinde ihbar önellerine uyulduğu kabul edilerek sonucuna göre işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Öte yandan, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 30/06/2021 tarih, 2020/5083 Esas, 2021/5398 Karar sayılı kararında; …”Yargıtay HGK 27.11.1996 gün 1996/4-588 esas ve 1996/831 karar, 13.02.2002 gün 2002/4-114 esas ve 2002/84 karar, 15.04.2011 gün 2011/4-58 esas ve 2011/176 karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, üretici ile alıcı arasında bir sözleşme ilişkisi yoktur. Ancak öğretide ve uygulamada üretici ile zarar gören arasında böyle bir bağ olmasa bile üreticinin sözleşme dışı sorumlu tutulabileceği, Türk Hukukunda üreticinin sorumluluğuna ilişkin özel bir sorumluluk düzenlenmemişse de (Yasa koyucu bu konudaki yasa boşluğunu görerek 12.03.2021 tarihinde yürürlüğe giren 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu ile üreticinin sorumluluğu hüküm altına alınmış ve bu konudaki yasa boşluğu giderilmiştir.) bu konuda Borçlar Kanunu’nun 41. (6098 sayılı TBK’nın 49. ) maddesinin 1. fıkrasındaki hükmün uygulanabileceği kabul edilmiştir. Bu madde hükmü uyarınca kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Üreticinin buradaki sorumluluğu kusur sorumluluğudur. Üretici bulunduğu faaliyet gereği hukuk düzenince gerekli olan ve kendisinden beklenebilen tüm özeni göstermesi, önleyici tedbirler alması gerekir.
Üreticinin sorumlu tutulabilmesi için taraflar arasında akdi ilişki bulunması da zorunlu değildir. Üretici BK’nun 41. madde hükmü uyarınca meydana gelen haksız fiilden sorumludur. Ürün ile üretici (Üreticinin fiili ile üründeki ayıp nedeniyle meydana gelen zarar.) arasında uygun illiyet bağı bulunduğu takdirde üretici meydana gelen zararı tazminle yükümlüdür.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 16.04.2015 gün, 2014/8733 esas ve 2015/5518 karar, 16.03.2011 gün 2010/9917 esas ve 2011/3356 karar, 11.10.2016 gün 2016/4075 esas ve 2016/13270 karar, 11. Hukuk Dairesi’nin 05.03.2014 gün 2014/1814 esas ve 2014/2165 karar, 23.10.2014 gün 2013/14654 esas ve 2014/16363 karar, 4 Hukuk Dairesi’nin 11.04.2000 gün, 2000/517 esas ve 2000/3348 karar, 27.03.1995 gün 6256 esas 2596 karar sayılı kararlarında da üreticinin ayıplı maldan dolayı meydana gelen zarardan sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Tüm bu açıklanan nedenlerle davalı … firmasının üretici firma olması, diğer davalı …’nin ise ürünü yurtdışından üretici Böske firmasından alarak ürünün bulunduğu ambalajlara kendi ismini yazarak analiz raporlarını sunmak suretiyle ürünün tasarımını ve imalatını yaptırıp kendi isim ve ticari markası ile piyasaya arz etmesi nedeniyle üretici sıfatı ile meydana gelen zararlardan müteselsilen sorumlu oldukları gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken…” denilmiştir. Buna göre somut olayda, üreticinin fiili ile üründeki ayıp nedeniyle meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağı bulunduğu takdirde üretici davalı …. Plastik firmasının da meydana gelen zararı tazminle yükümlü olduğunun kabulü gerekecektir.
6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesinde, mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan deliller toplanmamış ve bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde delillerin toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçeler ile;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan gerekçeyle KABULÜNE; inceleme konusu karar usul ve yasaya uygun olmadığından HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Gerekçede belirtilen nedenlerle dosyanın yeniden yargılama yapılması için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacı tarafın yatırmış olduğu maktu istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda KESİN olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 03/11/2021

Başkan V.

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Katip

e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”