Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1252 E. 2021/1623 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1252
KARAR NO : 2021/1623

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/02/2021
NUMARASI : 2020/29 Esas, 2021/94 Karar
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 27/10/2021
YAZIM TARİHİ : 27/10/2021

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04/02/2021 tarih ve 2020/29 Esas, 2021/94 Karar sayılı kararının istinaf incelemesinin davacı vekili tarafından istendiği, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı Vekili: müvekkilinin otomasyon, akaryakıt pompaları ve teçhizatları ile bunların montajını ve servis hizmetlerini sağlayan bir şirket olduğunu, bunlara ilişkin davalı tarafa bir takım satış yapıp hizmet sağladığını, faturanın davalıya gönderildiğini, faturaya itiraz edilmediğinden fatura içeriğinin kesinleştiğini, borç ödenmediğinden …4.İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili: davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, müvekkilinin böyle bir borcunun bulunmadığını, davacı tarafın dayandığı faturalarla ilgili malların teslim edildiğinin ispat yükünün davacıya ait olduğunu, o yıllarda ticari faaliyetin bulunduğunu ancak tüm borçların ödendiğini, bunlara ilişkin çek, senet ve havale bilgilerinin bulunduğunu, müvekkili temerrüde düşürülmediğinden faize itiraz ettiklerini, davacının alacağının ve ferilerinin zamanaşımına uğradığını, davacının takipte dayanmadığı cari hesap ekstresine davada dayanamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; takip konusu alacağın miktar itibariyle senetle ispat zorunluluğu sınırını geçtiği görüldüğü, davacı alacaklı alacağın doğduğunu senetle ispat etmek zorunda olduğu, buna ilişkin mahkemeye senet sunmadığı, Mahkemece tarafların ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmiş olduğu, davalı bilirkişinin bildirdiği üzere ticari defterlerini incelemeye süresinde sunmadığı, davacı ticari defterlerinde alacak kaydı bulunmakla birlikte ticari defterlerin sunulmasına ilişkin verilen ara karar tarihi dikkate alındığında HMK değişikliğinden önceki bir tarihte olduğu görülmüş olduğu, davalı ticari defterlerinin sunulmaması davacı ticari defterlerindeki kaydın ispata yarar hale getiremeyeceği, ilgili yıla ait ba ve bs formlarının incelenmesinde ticari ilişki kaydına rastlandığı, vergi dairesinin cevabi yazısında alacağın kaynağı fatura ya da belgenin kendilerinde bulunmadığını bildirdiği, bu halde dava konusu alacak yine ispatlanmadığı, davacı taraf dava dilekçesinde yemin deliline dayanmış olduğu hatırlatması yapıldığı, ancak yemin delilini kullanmayacaklarını mahkemeye bildirdirdiği, dava bu hali ile de ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacının kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle de davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı Vekili; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin davalıya mal sattığını ve hizmet sunduğunu, ancak bedelini tahsil edemediğini ve alacaklı olduğunu iddia ettiğini, bu iddianın ispatı açısından ticari defter ve belgelerine dayandığını, yapılan incelemede müvekkil ticari defter ve belgelerinin usulüne uygun olarak düzenlendiğinin, lehine delil olarak kullanılabileceği takip tarihi itibari ile takip konusu alacak tutarında alacaklı olduğu tespit edildiğini ve alacak ispat edildiğini, davalı taraf davaya cevap dilekçesinde taraflar arasında ticari ilişkinin olduğunu kabul ettiğini, dava konusu icra takibine konu ürünleri teslim almadığını ve aralarında ticari ilişkinin meydana gelmediği yönünde hiçbir itirazı bulunmadığını, dolayısı ile davalının müvekkilin kendisine satıldığını iddia ettiği mal ve alınan hizmeti sunduğunu kabul ettiğini, davalı ticari ilişkiyi doğruladığını ancak ödeme yaptığı yönünde itirazlar ileri sürdüğünü, davalı her ne kadar bir kısım ödeme yaptığına ilişkin ödeme belgesi sunmuş ise de bu ödemelerin eksik olduğunu, müvekkilinin ticari defter ve belgelerinde yapılan ödemeleri gösterdiğini, ancak müvekkilinin alacağının yapılan ödemelerden fazla olduğunu, davalının eksik ödeme yaptığını, davalının müvekkilinin alacaklı olduğunu iddia ettiği tutarda ödeme belgesi sunmadığını, ispat külfeti yönünden borcunu ödediğini ispat edemediğini, mahkemenin ispat külfeti yönünden yaptığı yorumda yanılgıya düşerek alacaklı olan müvekkilin lehine karar vermesi gerektiğini, taraflar arasında cari hesap ilişkisi söz konusu olduğunu, müvekkilinin alacağının faturalandırıldığını, müvekkilinin satmış olduğu eşya ve hizmet bedelini fatura düzenleyerek davalıya keşide ettiğini, davalı kendisine keşide edilen faturayı kabul ettiğini ve hiçbir itirazda bulunmaksızın ticari defter ve belgelerinde gösterdiğini, davalı aynı zamanda dava konusu alım satım işlemleriyle ilgili Vergi dairesine bildirimde bulunduğunu, taraflar tacir olduğundan müvekkil alacağını ispat etmek için ticari defter ve belgelerine dayandığını, ticari defter ve belgeler mahkeme dosyasına sunulduğunu, bilirkişi raporu aldırıldığını, 20.11.2020 tarihli bilirkişi raporunda; davacının 2011-2012-2013 yıllarına ait ticari defterlerinin yasal süreleri içerisinde noter tasdiklerinin yapıldığını, sahibi lehine delil niteliği taşıdığını, takibe konu faturaların ve tahsilatların davacının ticari defterlerinde ilgili mevzuata uygun olarak kayıtlı olduğunu, taraflar arasında ticari ilişkinin olduğunu ve takip tarihi itibari ile takip tutarı kadar alacaklı olduğu tespit edildiğini, Mahkeme bahse konu ticari işin gerçekleşip gerçekleşmediği ve davalının dava konusu iş ile ilgili mal ve hizmet alımı yapıp yapmadığı hususunda … Vergi Dairesi Başkanlığından BA ve BS formları istediğini, … Vergi Dairesi Başkanlığı’ndan BA ve BS formlarını ve davalıya ait vergi inceleme raporunu sunduğunu, … Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 21.01.2021 tarihli … sayılı 2020/29 E. Konulu yazısında taraflar arasında mal ve hizmet alımı yapıldığını bildirerek müvekkilin davalı ile olan ticari ilişkisini doğruladığını ve belge bilgilerini mahkemeye sunduğunu, ancak mahkemenin ilginç bir şekilde …. Vergi Dairesi Başkanlığın’dan ticari işe ilişkin belge örneklerini istediğini, Vergi daireleri tarafların ticari defter ve belgelerinin birer örneğini bünyesinde bulundurmayacağını, Vergi Dairelerinin her mükellefin defter ve belgelerini saklamak gibi bir uygulaması söz konusu olmadığını, Vergi Mükellefi kişinin ticari defter ve belgelerini kendisi saklamak ile yükümlü olduğunu, yapılan iş ile ilgili sadece vergi dairesinde bildirim yapıldığını, müvekkilinin alacağını gösterir tüm işlemleri belge ve bilgileri dosyaya ibraz ettiğini, mahkeme davalının ticari defter ve belgelerini dosyaya sunmadığı gerekçesi ile HMK 222 maddesi gereğince alacağın ispat edilmediğini gerekçe göstererek davanın reddine karar verdiğini ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması talebi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Dava faturadan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. Maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı taraf, icra takibinin dayanağı olan fatura bedellerinin ödenmediğini ileri sürerek itirazın iptalini talep etmekte, davalı taraf ise fatura bedellerinin ödendiğini savunmaktadır. Davalı taraf, takip dayanağı faturaları kabul ettiğine göre faturalalarda belirtilen mal ve hizmetlerin davalıya tesliminin kabulü gerekir. Bu durumda ispat yükü ödeme savunmasında bulunan davalıya ait olup davalı taraf bu iddiasını geçerli delillerle ispatlamalıdır. Mahkemece ispat yükünün tespitinde yanılgıya düşülerek ve davacı taraf 11/03/2020 tarihli celsede kendisine verilen 2 haftalık kesin süre içerisinde 24/03/2020 tarihli beyan dilekçesi ile ticari defterlerin bulunduğu yeri bildirmiş olmasına rağmen davacının ticari defterlerini süresinde sunmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre davalının ödeme iddiasını ispatlamak için bir kısım çek, bono ve tahsilat makbuzu ibraz ettiği, davalı tarafından ibraz edilen ödeme belgelerinin (çek, senet ve tahsilat makbuzu) tamamının davacı ticari defterinde yer aldığı, buna karşılık …. TL bedelli senedin davalıya iade edildiği yönünde kayıt oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Buna göre taraflar arasındaki asıl uyuşmazlık davalı tarafça davacıya teslim edilen ve davacı defterinde davalıya iade edilmiş gibi kaydedilmiş olan toplam …. TL bedelli çek ve senedin ödenip ödenmediği noktasında toplanmaktadır. Mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması yenileme sayılmayacağından alacağın asıl borç ilişkisine dayalı olarak istenmesine engel oluşturmaz. Ancak asıl borç ilişkisine dayalı olarak başlatılan icra takibinden önce çek ve bonolara dayalı olarak yapılan tahsilatların borçtan düşülmesi gerektiği tartışmasızdır. Bu nedenle davalı tarafından davacıya verilen çek ve bonoların icra takip tarihinden önce ödenip ödenmediği hususunun, davalının ticari defterlerinde inceleme yapılması ve gerekli görüldüğü takdirde çeklerin ödenip ödenmediğinin ilgili bankalardan sorulmak suretiyle tespiti gerekmektedir. Mahkemece; 11/03/2020 tarihli celsede taraflara ticari defterlerini sunması için veya inceleme yapılacak olan yeri bildirmeleri için 2 haftalık kesin süre verilmesine karar verildiği, davacı vekilinin 24/03/2020 tarihli beyan dilekçesi ile müvekkiline ait ticari defterlerin İstanbul’da olduğunu bildirdiği, davalı vekilinin de 24/03/2020 tarihinde ticari defterlerin Gaziantep’te bulunan serbest muhasebecinin işyerinde incelenebileceğini beyan ettiği, davalı defterlerini incelemekle görevli bilirkişinin davalı tarafça defter teslimi yapılmaması nedeniyle defterlerin incelenemediği yönünde rapor sunduğu, davalının ticari defterlerini incelemekle görevli bilirkişiye defterleri yerinde inceleme yetkisi verilmiş olmasına rağmen defterlerin incelenmediği görülmektedir. Mahkemece yukarıda açıklandığı şekilde davalıya ait ticari defterlerin bilirkişi marifetiyle inceletilmesi ve gerekli görüldüğü takdirde çeklerin ödenip ödenmediğinin ilgili bankalardan sorulmasından sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04/02/2021 tarih ve 2020/29 Esas, 2021/94 Karar sayılı kararının kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin karar harcı olarak alınan harcın isteği halinde davacıya İADESİNE,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İİK’nın 36/5. maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan teminatın İADESİNE,
HMK’nın 353. maddesi uyarınca kesin olmak üzere 27/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi. 27/10/2021


Başkan

(e-imzalıdır)

Üye

(e-imzalıdır)

Üye

(e-imzalıdır)

Katip

(e-imzalıdır)

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”