Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1231 E. 2021/1399 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1231 – 2021/1399
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1231
KARAR NO : 2021/1399

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : ,,,,,,,,,,
ÜYE : ………
ÜYE : ……
KATİP : ….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/06/2021
NUMARASI : 2021/105 Esas, 2021/426 Karar
DAVACI : ……
VEKİLİ : ………..
DAVALI : ……..
VEKİLİ : ………
ASLİ MÜDAHİLLER : 1 -……
VEKİLİ : Av. ………
: 2 -……
VEKİLİ : Av. …….
: 3 -……
VEKİLİ : Av. ……
DAVANIN KONUSU : İflas
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 30/09/2021
YAZIM TARİHİ : 30/09/2021

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 24/06/2021 tarih ve 2021/105 Esas, 2021/426 Karar sayılı kararın istinaf incelemesinin davacı vekili tarafından istendiği, istinaf dilekçesinin içinde verildiği anlaşılmış olmakla 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili; Davalı şirketin müvekkili bankaya … keşide tarihli ….TL bedelli bono nedeniyle borçlu olduğunu, davalı şirketin müvekkili bankaya olan borcunu ödemediği gibi diğer alacaklılara karşı da ödemelerini gerçekleştirmediğini, davalı şirketin konkordato talebinde bulunduğunu, mahkemece bu talebin kabul edildiğini ve proje kapsamında borçların %20’si oranında tenkisi ve kalan borcun 03.09.2020 tarihinden başlamak üzere 60 ay vade ve aylık eşit taksitler ile faizsiz olarak ödenmesine karar verildiğini, davalı şirketin 2020 yılı Ekim ve Kasım taksitlerini ödediğini, ancak başkaca ödeme yapılmadığını, davalı şirketin malvarlığı üzerindeki haciz vs. ve davalı şirket aleyhine başlatılan icra takipleri incelendiğinde çok sayıda icra takibi başlatıldığının ve borçlarını ödeyemediğinin görüleceğini, davalı borçlu şirketin konkordato projesi kapsamında ödeme yapmadığını, bu hususun konkordato dosyasına sunulan son kayyım raporu ile de sabit olduğunu, davalı şirketin defterleri incelendiğinde borca batık olduğunun görüleceğini ileri sürerek davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacı tarafından Gaziantep 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/2 Esas sayılı dosyası ile müvekkili firmanın tasdik edilen konkordato projesinin kısmen feshi talebinde bulunulduğunu, bu talebe gerekçe olarak da davacıya müvekkili şirket tarafından konkordato projesi kapsamında ödeme yapılmadığının gösterildiğini ve dosyanın halen derdest olduğunu, akabinde davacı tarafından iş bu davanın açıldığını, halen 2 derdest dosya olduğunu, davaya konu alacak ile ilgili aynı konu ve aynı hukuki amacı taşıyan adet dava mevcut iken açılan iş bu davaya derdestlik itirazında bulunduklarını, konkordatonun tasdiki talebine ilişkin 2018/691 Esas sayılı dosyasına sunmuş oldukları son projede taksit ödemelerinin Konkordato Projesinin tasdik kararının kesinleşmesi ile başlatılacağının belirtildiğini, ancak mahkeme tarafından kararın kesinleşmesi talepleri uygun görülmeyerek taksit ödemelerinin kararla birlikte başlatıldığını, verilen kararın istinaf edildiğini ve istinaf tarafından reddedilmesi üzerine temyiz edildiğini, dosyaya sunulan kayyım raporlarından da anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin faaliyetlerine devam ettiğini ve ödemelerini de tatil etmediğini, müvekkili şirketin borca batık olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; Gaziantep 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/691 Esas – 2020/475 Karar sayılı dosyasında davalı şirket hakkında 11/06/2018 tarihinde başlamak üzere 3 ay süre geçici mühlet kararı, 08/11/2018 tarihinden başlamak üzere kesin mühlet kararı verildiği, 03/09/2020 tarihinde davalı şirketin konkordato projesi tasdik talebinin; proje kapsamında kalan imtiyazsız(adi) alacaklar bakımından kabulü ile: Borçların %20’si oranında tenkisi ve kalan borcun 03.09.2020 tarihinden başlamak üzere 60 ay vade ve aylık eşit taksitler ile faizsiz olarak ödenmesine karar verildiği, dosyanın halen temyiz aşamasında olduğu, Konkordatonun, borçlunun, borçlarının yeniden yapılandırılması amacıyla iflas edebilecek gerçek ve tüzel kişi borçluların bozulan mali durumlarının düzeltilerek iflas edebilecek durumdan kurtulmasını amaçlayan, borçludan olan alacaklıların da belirli bir tenzilat oranında veya ön görülen sürelerde, vadelerde alacağına kavuşmasını sağlayan ve görevli mahkemenin tasdik kararıyla taraflardan borçlu ve alacaklılar açısından bağlayıcı ve zorunlu hale gelen komiser veya komiser heyetinin nezaretinde yapılan bir anlaşma olarak tanımlanabileceği, burada tartışılması gereken husus konkordato süreci devam ederken doğrudan iflas nedenlerine dayalı iflas kararı verilip verilemeyeceği hususu olduğu, Konkordatonun temel amacı borçlunun muhtemel iflasını önlemek ve ayakta durmasını sağlayarak alacaklıların da iflas sonucunda tahsil edebilecekleri miktarın üzerinde bir alacağa kavuşmalarını sağlamak olduğundan konkordato süreci devam ederken ve henüz sonuçlanmamışken konkordatoya tabi bir alacak nedeniyle İİK m.179’a dayalı iflas kararı verilemeyeceğini, zira bu hususun konkordato hükümlerinin amacına aykırı olduğunu, değerlendirilmesi gereken ikinci hususun ise konkordato süreci devam ederken İİK m.177/2’ye dayalı iflas kararı verilip verilemeyeceği hususu olduğu, konkordato talep edenin tasdik kararındaki ödeme yükümlülüklerine riayet etmemesi halinde İİK’nın m.308/e hükmüne dayalı kısmen fesih talep edilebileceği gibi, İİK’nın m.308/f hükmü uyarınca tamamen fesih talebinde de bulunulabileceği, hatta İİK’nın m.308/f-3 hükmü uyarınca konkordatonun tamamen feshine karar verilmesi halinde borçlunun iflasa tabi olması ve doğrudan doğruya iflas nedenlerinden birinin bulunması halinde mahkemenin re’sen iflas kararı vermesi gerektiği, ancak İİK m.308/e ve İİK m.308/f hükümlerinin işletilebilmesi için konkordato tasdik kararının kesinleşmesi gerektiği, konkordato tasdik kararının henüz kesinleşmediği hallerde ödemelerin tatil edildiği iddiasının sabit görülmesi halinde iflas kararı verilip verilemeyeceği veya konkordato tasdik kararında belirtilen ödemelerin yapılmaması halinde iflas kararı verilip verilemeyeceği konusunda açık bir düzenleme bulunmadığı, ancak kararın kesinleştiği hallerde dahi kanun koyucunun konkordatoya tabi bir alacak nedeniyle iflasa gidilebilmesi için öncelikle konkordato perdesinin kaldırılması gerektiği yönündeki düzenlemeleri nazara alındığında konkordato süreci devam ederken İİK m.177/2’ye dayalı olarak da iflas talep edilemeyeceğinin değerlendirildiği, nitekim davacının Gaziantep 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/2 Esas sayılı dava dosyasında öncelikle İİK m.308/e’ye dayalı olarak kısmen fesih talebinde bulunduğu ve daha sonra bu talebini ıslah ederek İİK m.308/f’ye dayalı olarak tam fesih talebinde bulunduğu, tam fesih talebine ilişkin iddiaların sabit görülmesi halinde İİK m.308/f-3 hükmü nedeniyle doğrudan iflas nedenlerinin mahkemece re’sen gözetileceği ve iddiaların sabit görülmesi halinde iflas kararı verilmesi gerekeceği, yani esasında 2021/2 Esas sayılı dava dosyasında, bu davaya konu konu vakıaların da her halükarda irdelenmesi gerekeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı Vekili; İlk derece mahkemesi tarafından Verilen ret kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davalı şirketin gerek konkordato talebinde bulunurken gerekse konkordato süreci devam ederken kötüniyetli hareket ettiğini, Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından davalı borçlunun konkordato talebinin kabulüne dair verilen karar uyarınca davalının proje kapsamında Borçların %20’si oranında tenkisi ve kalan borcun 03.09.2020 tarihinden başlamak üzere 60 ay vade ve aylık eşit taksitler ile faizsiz olarak ödenmesine karar verildiğini, karara göre ilk taksidin 03.10.2020 tarihinde ödenmesi gerektiğini, davalı firmanın borcun vadesi geçmesine rağmen ödeme yapmadığını, ödeme yapılmamasının gerekçesi olarak ise müvekkil bankanın alacağının çekişmeli alacak olduğu iddiasında bulunduğunu, ancak davalı şirketin a müvekkil banka ile aynı çekişmeli alacak tablosu içerisinde yer alan diğer alacaklılara ödeme yaptığını, bu hususun davalı şirketin iyi niyet kaidelerine aykırı bir biçimde hareket ettiğini gösterdiğini, her ne kadar konkordato kurumunun amacı borçluyu ayakta tutmak olsa da bu amaçtan daha evla olan” Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” hükmü ve ilkesi gereği somut davada davalının kötü niyetinin korunmaması gerektiğini, davalı şirketin konkordato talebi kabul edilmesine rağmen istinaf kanun yoluna başvurduğunu, istinaf incelemesinin devam ettiği süreçte ise projeye aykırı bir biçimde tabiri caiz ise istediği şahıs ve şirketlere istediği miktarda ödeme yapmış istemediklerine ödeme yapmadığını, konkordato tasdik kararı kesinleşmediğinden davalı şirketin bu davranışının hukuki bir müeyyidesi de bulunmadığını, davalının kanunun borçluyu ayakta tutmak üzere kendisine sağladığı hakkı keyfi bir biçimde ihlal ederek ve alacaklılarına zarar vererek kullanmasının açık bir şekilde hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, bu durumun hukuk düzenince korunmyacağını, somut davada gerçekleşen olay gibi her borçlu konkordato talebinde bulunup konkordato projesi tasdik edildikten sonra projeye aykırı hareket eder ve konkordato tasdik kararının istinaf ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmesi gereken süreçte borçlunun haksız fiili sırf tasdik kararı kesinleşmediği için hukuki bir yaptırıma tabi tutulmaz ise kötü niyetli borçluların bu yola müracaat ederek alacaklılarını ciddi zararlara uğratacağını, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 23.12.2020 tarihli kararında hakkında İİK m.177 uyarınca doğrudan iflas davası açılan mali durumu bozulan borçlu şirketin bu dava devam ederken konkordato talebinde bulunmasını iyi niyet kaidelerine aykırı kabul ettiğini, davalı borçlu şirketin mali durumunun ciddi bir şekilde bozulmasına ve projeye uygun hareket edemeyeceği açık olmasına rağmen konkordato başvurusunda bulunduğunu, yerel mahkeme tarafından borçlu şirketin kötüniyetinin nazara alınmadığını, davalı şirket ödemelerini tatil etmiş olmasına rağmen bu hususun yerel mahkeme tarafından değerlendirilmediğini, her davanın kendi şartları içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, yerel mahkemenin iş bu davanın neticesinde talep edilen iflas istemini başka bir dava dosyası ile irdeleyip karara bağlayacağını gerekçe göstermesinin yine usul ve yasaya aykırı olduğunu, şayet her iki davanın arasında bağlantı olduğu düşünülüyor ise HMK m.166 uyarınca davaların birleştirilmesi gerektiğini, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı ve asli müdahillerden birlikte alınmasına karar verilmesi gerekirken sadece müvekkili üzerine bırakılmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması talebiyle istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. Maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2019/3262 Esas, 2020/4528 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere kural olarak konkordato davası devam ederken iflas kararı verilemeyeceği, davalı şirketin Gaziantep 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/691 Esas – 2020/475 Karar sayılı dosyası ile konkordato talep ettiği ve davalı şirketin konkordato talebinin kabul edildiği, kararın halen temyiz aşamasında olduğu, konkordato süreci halen devam ettiğinden davalı şirket hakkında bu aşamada iflas kararı verilemeyeceği, buna göre mahkemece delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
5-HMK’nın 359/3 maddesi uyarınca kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, İİK’nın 164/2. maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 30/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi. 30/09/2021

……….
Başkan
………
(e-imzalıdır)
………
Üye
……….
(e-imzalıdır)
……….
Üye
……
(e-imzalıdır)
……
Katip
…….
(e-imzalıdır)

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”