Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1074 E. 2022/1886 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ .
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1074
KARAR NO : 2022/1886

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN V. : …
ÜYE : …
ÜYE : ..
KATİP : ..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/04/2021
NUMARASI : 2019/643 Esas, 2021/324 Karar
DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av..
Av. .
DAVALI : .
VEKİLİ : Av. .
DAVANIN KONUSU : Alacak (Cari Hesap veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 07/12/2022
YAZIM TARİHİ : 07/12/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 20/04/2021 tarih ve 2019/643 Esas, 2021/324 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili talep dilekçesinde özetle; davalı ve ….. arasında ticari ilişkiden kaynaklı mal alım satımı yapılıp, karşılığında fatura düzenlenmiş olduğunu, davalının faturaların bir kısmını ödediğini ancak geri kalan miktarı ödemekten imtina ettiğini, geri kalan borcun miktarının yüksek olduğunu ileri sürerek müvekkilinin belirsiz olan alacağının tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkilinin alacağından 1.000,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiş, mahkemece alacağın dava değerinin tam olarak belirlenmesi için yapılan ihtar üzerine davacı vekili, müvekkilinin toplam alacağının 93.911,00 TL olduğunu beyan etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı arasında yapılan alış satım nedeniyle davaya konu faturaların kesildiğini, davacı tarafın dava sebebi olarak faturaları ve kendi muhasebe kayıtlarındaki cari hesap dökümünü sunduğunu, bunun dışında herhangi bir belge ve delili sunmadığını, davacı tarafın hesap ekstresinde müvekkili firmaya 93.911,36 TL toplam bedelli fatura kesmiş olduğunu, bunun 17.551,32 TL’sinin ödendiğini iddia ettiğini, kesilmiş olan faturaların tümünün bedelinin davacıya ödendiğini, bu nedenle davacının faturaları altını kaşeleyip imzalayarak kapattığını, ticari örf ve teamüle göre faturanın kapalı olarak düzenlenmiş olmasının o fatura bedelinin ödendiğine karine teşkil ettiğini, bu fatura üzerine ayrıca bedel tahsili yapılmıştır ibaresinin yazılmasına gerek olmadığını, dosyada davacı tarafından bunların aksini ispatlayacak herhangi bir belge ve delilin sunulmadığını, davacı tarafın kötü niyetli olarak bu davayı açtığını, müvekkilinin davacı ile yapmış olduğu ticaret sonucu almış olduğu tüm malların ödemesini yaptığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, 13/03/2018 tarihli karar ile, dosyanın mali müşavir bilirkişi ….’na tevdi edildiği ve bilirkişinin … tarihli raporunda davaya konu edilen faturaların davacı ve davalı tarafların ticari defterlerine işlendiği ancak davacı tarafın yasal defterinde mevcut fatura mukabili borcun 76.400,00 TL tutarındaki miktarın …… Bankası’na ait …. seri numaralı …….vade tarihli …TL tutarındaki çek ile ödendiğinin belirtilmiş olduğu, bu yönü ile ….Bankası’na müzekkere yazılmış ve çekin 650.000,00 TL tutarında olduğu belirtilmekle birlikte çekin ibraz edildiği belirtildiği, bunun üzerine davalı taraf çekin elden tahsil edildiğini beyan ederek ….’e ait dekonta yazılı belgeyi ibraz ederek söz konusu çekin bedelinin bu yazı mukabilinde davacı tarafa ödendiğini beyan ettiği, bu nedenle sözkonusu dekont üzerindeki yazıların ve imzanın davacıya ait olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alındığı, Adli Tıp Kurumunca imzanın davacıya ait olduğunun, ancak üstündeki yazıların davacıya ait olmayıp metin yazılarının alttaki yazıları çiğnememek gayretiyle yukarıya doğru sıkıştırılarak sonradan yazılmış olduğu belitildiği, dolasıyla söz konusu çekin tahsiline ilişkin belgenin davacının imzasını içerir dekontun bir şekilde ele geçirilerek sonrasında üstünün doldurulduğunun anlaşıldığı bu nedenle davalının tahsile ilişkin sunmuş olduğu bu belgeye itibar edilmeyerek fatura mukabili olan 93.911,00 TL tutarında borçtan dolayı sorumlu olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararının davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Dairemizin 10/10/2019 tarihli, 2018/1184 Esas-2019/1165 Karar sayılı ilamıyla, “….Davalı taraf, davacıya olan borcun ……Bankasının …seri numaralı …. vadi tarihli …TL bedelli keşidecisinin …….olduğu müşteri çeki ile ödendiğini, söz konusu müşteri çekinin davacı lehine cirolanarak davacıya verildiğini, çekin bedelinin davacı tarafça elden tahsil edildiğini akabinde söz konusu müşteri çekinin tekrar çek keşidecisine iade edildiğini ve çek üzerinde bir takım değişiklikler yapılmak suretiyle tekrar tedavüle sokulduğunu ileri sürmektedir. … Bankası tarafından gönderilen çek fotokopisinin incelenmesinde çek üzerinde iki adet paraf imzası yer aldığı görülmektedir. Bu husus çek üzerinde keşideci tarafından düzeltmeler yapıldığını göstermektedir. Buna göre çek aslı getirtilerek çek üzerinde davalının iddia ettiği şekilde bir değişiklik yapılıp yapılmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Mahkemece çek aslı üzerinde herhangi bir inceleme yapılmaması doğru olmamıştır. Davacı taraf, davalı tarafından ibraz edilen … Bankasına ait dekont üzerine yazılan yazılan …… TL’lik çekin davalıdan alındığına dair yazıların davacıya ait olmadığını ileri sürmüş, bu hususta ….Cumhuriyet Başsavcılığı’nın …. soruşturma sayılı dosyası ile suç duyurusunda bulunduklarını beyan etmiş, mahkemece ….. tarihli duruşmada …. Cumhuriyet Başsavcılığı’nın….. soruşturma sayılı dosyasının celbine karar verilmiştir. Ancak dosyanın celbedilmesine ilişkin ara karardan dönülmesine dair bir karar verilmediği halde sözkonusu dosya celbedilmemiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesine göre; hukuk hakimi zarar verenin kusuru olup olmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa dair hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, kusurun takdiri ve zarar miktarının belirlenmesi konusunda da ceza mahkemesi kararı ile bağlı değildir. Ancak Ceza Mahkemesinin mahkumiyet kararındaki, fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını saptayan maddi olaya ilişkin kabul, hukuk hakimini de bağlar. Bir başka deyişle ceza davasında, sübuta eren maddi vakıaların hukuk davasında nazara alınacağı açıktır. Bu bakımdan ….. Cumhuriyet Başsavcılığı’nın….. soruşturma sayılı dosyasının sonucu eldeki hukuk davasını etkileyecek niteliktedir.Bu nedenle sözkonusu dosyanın celbedilerek incelenmesi ve yukarıda açıklandığı şekilde eldeki davayı etkileyecek nitelikte bir hususun tespiti halinde soruşturma sonucunun ve soruşturma sonucunda dava açılırsa dava sonucunun beklenmesi, dosya sonucu beklenmeyecekse bunun gerekçesi açıklanmak suretiyle karar verilmesi gerekirken sözkonusu dosya incelenmeden karar verilmesi doğru olmamıştır. 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır. Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan işlemlerin yapılmamış olması nedeniyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine…” karar verilmiştir.
Mahkemece yeniden yapılan yargılama neticesinde, 20/04/2021 tarihi karar ile, “…Kaldırma sonrası dosya mahkememizin 2019/643 esasına kaydedilmiş ve kaldırma ilamı doğrultusunda yargılamaya devam olunmuştur. ….. Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ….. soruşturma sayılı dosyasının akıbeti sorulmuş olup; dosyada takipsizlik kararı verildiği ve karar müştekiye (davacıya) tebliğ edilemediğinden kesinleşmediği anlaşılmıştır. Bakıldığı zaman soruşturma dosyasında şikayet dekontlardaki yazıların davacıya ait olmamasına yöneliktir. Burada hemen belirtmek gerekir ki dekontlardaki yazıların davacıya ait olup olmaması hukuk düzeni bakımından herhangi bir önem arz etmemektedir. Burada önemli olan husus dekonttaki imzanın davacıya ait olup olmadığıdır. Ki davacı mezkur imzanın kendisine ait olduğunu açıkça kabul etmektedir. Nitekim bu yöndeki tespit cumhuriyet savcılığınca da benimsenmiş ve takipsizlik kararı verilmiştir. Bu haliyle de soruşturma dosyasının kesinleşmesinin beklenilmesinin iş bu davaya herhangi bir katkı sağlamayacağına kanaat getirilmiş ve kesinleşmesi beklenilmemiştir. Bu hususun yanında davaya konu çek aslı bankadan celp edilmiş olup tetkikinde çek üzerinde daksil ile düzeltmeler yapıldığı ve düzeltmelere ilişkin parafların bulunduğu tespit edilmiştir. Bu durumun da davalı yanın aşamalardaki savunmalarıyla uyumlu olduğu anlaşılmıştır. Yine davacı ile iş bu davada delil olarak yer alan dekonttaki ve çekteki keşideci olan ….. Şirketi arasında görülen ve yine benzer bir dekonta ilişkin olarak uyuşmazlığın çözüldüğü Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/937 esas sayılı dosyasında mahkemece “Somut vakıada davacı taraf, rakamlar farklı olsa da hem kendi defterlerine göre hem de davalının ticari defterlerine göre davalı taraftan alacaklıdır. Ancak imzası davacıya ait olduğu ATK incelemesiyle sabit olan ibraya göre davalının borçlu olduğunu kabule mahal bulunmamaktadır.” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verildiği ve temyiz incelemesi sonucunda kararın onandığı ve kararın bu şekilde kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır. İş bu davadaki uyuşmazlığın çözümü noktasında kritik bir öneme sahip olan dekont ile Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/937 esas sayılı dosyasındaki uyuşmazlığa konu dekontun benzer nitelikte olduğu anlaşılmıştır. Yine belirtmek gerekir ki dekonttaki imza davacı tarafça açıkça kabul edilmekte ancak dekont içeriğinin davacının iradesine aykırı olarak doldurulduğu iddia edilmektedir. Açığa atılan imza sonrasında belgenin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunun ancak yazılı deliller ile ispat edilebileceği yüksek yargı kararıyla sabittir. Ancak davacı tarafça dosyaya bu yönde herhangi bir yazılı delil ibraz edilememiştir. Bu nedenle de davacı yanın bu iddiasına itibar edilmemiştir. Tüm bu açıklamalar doğrultusunda davacının davalıdan alacağına karşılık olarak aldığı çekin bedelini keşidecisinde tahsil ettiği ve buna ilişkin dekontun da dosya mevcut olduğu, dekontun aksinin davacı tarafça ispat edilemediğine kanaat getirilmiştir. Bu açıklamalar doğrultusunda da davanın reddine…” karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin kararının kanuna ve hakkaniyete aykırı olup kaldırılması gerektiğini, davalı tarafından ibraz edilen …. Bankası’na ait dekont üzerine yazılan ……TL’lik çekin davalıdan alındığına dair yazıların müvekkiline ait olmadığını, bunun üzerine davalı tarafın çekin elden tahsil edildiğini beyan ederek ……’e ait dekonta yazılı belgeyi ibraz ederek söz konusu çekin bedelinin bu yazı mukabilinde davacı tarafa ödendiğini beyan etmesi karşısında mevcut yazının asıllarının davacı tarafça alınarak Adli Tıp Kurumu’na gönderildiğini, Adli Tıp Kurumu’nca imzanın davacıya ait olduğu ancak üstündeki yazıların davacıya ait olmayıp, metin yazılarının alttaki yazıları çiğnememek gayretiyle yukarıya doğru sıkıştırılarak sonradan yazılmış olduğunun belirtildiğini, dolayısıyla söz konusu çekin tahsiline ilişkin davacının imzasını içerir dekontun bir şekilde ele geçirilerek sonrasında üstünün doldurulduğunun anlaşıldığını, dekont içeriği müvekkil iradesine aykırı olarak düzenlendiğinden işbu kararın bozulması gerektiğini, muhatap bankadan celp edilen çek ile müvekkilinin veya davalının ilgisinin bulunmadığını, bu nedenle çekin işbu davaya hiçbir etkisinin olmadığını, bilirkişi raporunda alacaklarının varlığının sabit olduğunu, davalı tarafın ödeme iddiasını ispatlayamadığını, fakat yerel mahkemenin hükmünün işbu hususlara ve haklılıklarını teyit eden Adli Tıp Kurumu raporları ve bilirkişi raporlarına istinaden kurulmadığını, bu nedenle işbu hususların yeniden değerlendirilmesi gerektiğini, mahkemenin kaldırma kararı öncesi verilen 2015/316 Esas 2018/344 sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmesinin bile hukuka daha uygun düştüğünü, bilirkişi raporlarının açık olduğunu, ibranamenin sonradan doldurulduğu imza üstüne sıkıştırıldığının açıkça belirtildiğini, sadece müvekkil ile 1.000.000 TL’lik ticari iş yapan davalının bir banka dekontu üzerine ibraname yazılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu bankaya ait banka dekontunun davalıda olmasının da düşündürücü olduğunu, yine davalı defterlerinde bile davacının alacaklı olduğunun açık olduğunu, Ticaret Kanunu’na göre tacirin kendi defterinin aleyhine delil olabildiğini, bu hususun bile sadece davanın kabulü için yeterli olduğunu belirterek, istinaf başvurularının kabulüne, yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına, müvekkil lehine maddi tazminat taleplerinin kabulüne, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. Maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davalıdan 93911, 00 TL alacaklı olduğu iddiasıyla eldeki davayı açmıştır. Davalı taraf, hukuki ilişkiyi kabul etmekle birlikte borcun ödendiğini savunmaktadır.
Mahkemece davacı ve davalının ticari defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde davacının kendi ticari kayıtlarına göre davalıya 93911,36 TL’lik mal sattığı, karşılığında 17551,32 TL’lik mal aldığı, buna göre davacının davalıdan 76360,04 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerinde de aynı faturaların kayıtlı olduğu, davalının davacıya 76360,04 TL’lik borcunu …… Bankası A.Ş.’ye ait 30/04/2014 vadeli 76400,00 TL’lik çek ile kapattığının kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
Anılan çek fotokopisi davalı tarafından sunulmuş, ilgili Banka ile yapılan yazışma sonucunda keşidecisinin aynı kişi olduğu ancak lehtar, tarih ve bedel hanelerinin farklı olduğu, bu kısımların paraflandığı anlaşılmıştır. Davalı vekili yargılamadaki beyanlarında çekin aynı çek olduğunu, keşideci tarafından ödenip geri alındıktan sonra paraflanıp yeniden tedavüle konulduğunu beyan etmiştir.
Davalı taraf yargılama sırasında ……. imzalı ödeme belgesini sunmuştur. Bu belge içeriğinde “…….den aldığım keşidecisi …..Mimarlık olan ….No.lu ….e ait ……. tarihli ……TL tutarlı çekin bedelini nakten elden aldım. Çek aslını keşideci firma yetkilisine teslim ettim.” yazılı olup ….’ın isim ve imzasını taşımaktadır.
Kural olarak davaya konu borcun ödenmiş olduğunu gösteren belgeler yargılamanın her aşamasında sunulabilirler. Dava konusu borcu söndüren nitelikteki belgeler incelenerek sonuca gidilmesi gerekmektedir.

Davacı anılan belgenin boş olarak davalı tarafça ele geçirilip doldurulduğunu iddia etmiştir. Yaptırılan imza incelemesine ilişkin 07/11/2017 tarihli ATK raporu ile belge altındaki isim ve imzanın davacıya ait olduğu ancak diğer yazıların davacıya ait olmadığı belirlenmiştir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 16/09/2019 tarih, 2016/28448 Esas, 2019/8367 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; senedin, herhangi bir kağıt parçası olmasının ya da üzerindeki yazıların ve imzaların farklı farklı kalemlerle, farklı kişilerce yazılmış olmasının HMK m.205 vd. maddelerine göre ispat gücünü etkileyen bir yanı bulunmamaktadır. Davacı, imzasını boş kağıda attığını, üstünün sonradan davacı tarafından bir şekilde ele geçirilerek doldurulduğunu iddia etmektedir. Senet için imza kurucu bir unsur olsa da imzanın senet metninden önce atılması mümkündür. Bu durumda beyaza (açığa) imzadan söz edilir. Beyaza imza atan kişinin, senedin anlaşmaya aykırı olarak kendi zararına doldurulabileceğini genel hayat tecrübesiyle bilmesi gerekir. Buna rağmen açığa imza atmış olmakla kendisinden beklenen dikkat ve ihtimamı sarf etmediğinden hukukun himayesinden yararlanamaz. İspat yükü iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkartan tarafa ait olduğuna göre bu hususu davacının ispat etmesi gerekir (HMK m.190/1). Ancak böyle bir iddia ile senedin hüküm ve kuvveti azalacağından Hukuk Muhakemeleri Kanunu HMK’nun 201. maddesi çerçevesinde bu iddia sadece kesin delille ispat edilebilir.
Somut olayda davacı kesin delil niteliğinde bir belge ibraz etmediği gibi açıkça yemin deliline de dayanmamıştır.
Davacının şikayeti üzerine ….. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen ….. sayılı soruşturma dosyasında, senedin verilme nedeninden farklı bir nedenle doldurulduğu iddiasının yazılı delille ispat edileceği kaldı ki bu hususun HMK kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle … tarihinde kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 2015/2 Esas ve 2017/1 Karar sayılı 03/03/2017 tarihli içtihadında dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanılmadığı takdirde tarafın yemin teklif etme hakkının bulunmadığı, ‘sair deliller’ ifadesinin kullanılması halinde yemin deliline açıkça dayanılmış olduğunun kabul edilemeyeceği belirtildiğinden davacının 6100 sayılı HMK m. 225 vd hükümleri gereğince karşı tarafa yemin yöneltmeye hakkı bulunmamaktadır.
Buna göre davacı davasını ispatlayamadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan REDDİNE,
2-İstinaf isteminde bulunan davacı tarafından yatırılması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
5-HMK’nın 359/3 maddesi uyarınca kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
HMK’nin 353 ve 362/1-a bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/12/2022


Başkan V.
…..
e-imzalıdır.
…….
Üye
…..
e-imzalıdır.
….
Üye
…..
e-imzalıdır.
….
Katip
…..
e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”