Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/865 E. 2021/1931 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/865
KARAR NO : 2021/1931

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/10/2019
NUMARASI : 2016/1093 E., 2019/1038 K.

DAVACILAR : ….
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Alacak

BİRLEŞEN GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2016/1192 Esas, 2017/490 Karar dosyası
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Alacak
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 15/12/2021
YAZIM TARİHİ : 15/12/2021

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 10/10/2019 tarih ve 2016/1093 Esas, 2019/1038 Karar sayılı kararın istinaf incelemesinin davacı ve davalı vekilleri tarafından ayrı ayrı istendiği, istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Asıl ve birleşen davacılar vekilleri; davacılar … ve …. Petrol San. Tic. Ltd. Şti. İle birlikte adi ortaklık kurarak iş yaptıklarını, kurulan ortaklık için davalı bankada … müşteri numarası ile ortak bir hesapları bulunduğunu, kurulan ortaklık çerçevesinde yapılan işler ilgili hak edişler, ödemeler ve ortaklığın diğer hak ve alacakları anılan hesapta toplandığını, anılan hesapta … Petrol San. Tic. Ltd. Şti. Temsilcisi … ve davacı … tarafından ortak kullanılmakta olduğunu, bu hesaptaki işlemlerin, hem …’ın, hem de …’in imzası ile gerçekleştiğini, yani işlemler için çift imza gerektiğini, ve bu imza sirkülerinin davalı bankaya verildiğini, davacılar tarafından 2014-2015 yıllarına ait banka hesap hareketlerinin incelediğini ve bu hesapta davacıların bilgisi dışında bir takım işlemlerin olduğunu farkettiklerini, yapılan işlemlerin ise …’ın başka bir işten dolayı ortağı olan …. tarafından yapılmış olduğunun anlaşıldığını, yapılan işlemlerin ise yüklü miktarlarda paraların çekilerek başka hesaplara para aktarımı olduğunu, davacı …’ın bu durumu banka ile şifahen görüşüp bildirdiğini, işlemlerin inceleneceğinin ve yapılan işlemlerin usulsüz olması durumunda paraların geri ödeneceğinin davacılara bildirildiğini, ancak ödeme yapılmadığını, yapılan işlemlerin usulsüz olduğunu, yapılan ödeme talimatların bir kısmında davacıların hiç imzası olmadığını, bir kısmında ise davacı …’ın imzasının taklit edildiğini ileri sürerek şimdilik 5000,00 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı vekili; müvekkili aleyhine açılan davaların belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacının tarafın iş ortaklığı hesabından yapılan hangi işlemlere itiraz ettiğini açıklaması gerektiğini, davaya konu hesapta yapılan işlemlerde davacının habersiz olmasının mümkün olmayacağını, davacının davayı açmakta taraf ehliyeti olmadığını, açılan davanın hukuka aykırı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; Her ne kadar davacı tarafça davalı bankaya karşı … İş ortaklığı adına dava açılmış ise de; dava açılan ortaklığına bir adi ortaklık olduğu bu sebeple tüm ortakların zorunlu dava arkadaşı olduğu ve adi ortaklığın diğer ortalığı olan …. San. Tic. Ltd. Şti.’de eldeki davada davacı taraf olarak yer almadığı, fakat Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1192 Esas sayılı dava dosyası ile …San. Tic. Ltd. Şti. Adına davalı bankaya aynı alacaktan dolayı açılan davanın mahkememize ait eldeki dava dosyasında birleştirildiği ve bu şekilde taraf teşkilinin sağlandığı, eldeki dava konusu uyuşmazlığın adi ortaklık hesabında yetkili kişiler dışında yapılan işlemler nedeni ile meydana gelen zararın tazmini istemli açılmış olduğu, adi ortaklığın bütün hesap hareketlerinin temini ile İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi aracılığı ile aldırılan bankacı bilirkişi raporunun özet kısmında davalı banka tarafından …. tarafından yapılan 316.222,49 TL’lik işlemin faydalı işlem olmadığı, yetkili olmayan …. tarafından yapılan bu işlemlerde davacı taraflarca yapılan diğer işlemlere göz yumulmuş olması ve bankanın da yetkili olmayan kişiye işlem yaptırılmış olması sebebi ile her iki tarafın %50 oranında kusurlu olduğunun ve bu sebeple 158.111,25 TL yönünden bankanın davacılara karşı sorumlu olduğunun bildirildiği, bilirkişi raporuna karşı birleşen dosyadaki davacı vekilinin … tarafından …. kişi tarafından çekilen …. TL, … TL ve …’ün çektiği …. TL miktarlar yönü ile de müvekkilinin bilgisi olmadığı yönünde beyanda bulunulduğu, mahkemece 7 nolu celse 2 nolu ara karar uyarınca bu miktarlar yönünden eksik harcın tamamlanması için davacı tarafa verilen kesin süreye rağmen eksik harç tamamlanmadığından bu miktarlar yönü ile herhangi bir karar verilmediği, denetime elverişli bankacı bilirkişi tarafından hazırlanan rapor doğrultusunda ve tamamlanan eksik harç miktarı olan 158.111,25 TL yönünden davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacılar …. İnş. Ltd. Şti. ve … vekili; dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla mahkemece aldırılan bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, itiraz dilekçesinde “doğmuş olan zararın bilirkişi tarafından tam tespit edilemediği bilirkişi inceleme şinin eksik yapıldığı, blirkişi raporuna konu olanların dışında da alacak kalemlerinin var olduğu, bilirkişi tarafından hesaplanması gerektiği belirtilerek inceleme yapılmasının istenildiğini, fakat yerel mahkeme tarafından bilirkişi raporunda itiraz dilekçesinin ıslah dilekçesi olarak değerlendirildiğini, ıslah için açık bir beyan ve irade lazım olduğunu, belirtilmiş olan rakamların bilirkişi tarafından bu konuda ek rapor hazırlansın diye öne sürülmüş olduğunu, davanın ıslahı gibi bir amaç bulunmadığını, mahkemece bu istem yönünden duruşmada verilen ara kararıyla dosyanın tefrikine karar verilmiş olmasına, rağmen herhangi bir işlem de yapılmadığını, yerel mahkeme her ne kadar bilirkişi raporunu hüküm kurmaya elverişli olarak kabul etmiş ise de bu raporun yukarıda açıklanan husus ve müterafık kusur yönünden yeterli olmadığını, bankaların sorumluluğunun kusursuz sorumluluğa daha yakın olduğunu, bilirkişi tarafından verilen müterafık kusur oranının kabul edilemeyeceğini, ayrıca raporda bir kısım işlemlerin faydalı olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin bilgisi dışında yapılan işlemlerin nasıl fayda sağladığının açıklanmadığını, rapora itirazlarının mahkemece dikkate alınmadığını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması talebi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili; yerel mahkemece 22/11/2018 tarihli celsede davacı ve birleşen dosyadaki davacı vekiline eksik harcı tamamlamak üzere 2 haftalık kesin süre verildiğini ve kesin süre içerisinde harç eksikliği tamamlanmadığı takdirde Harçlar Kanunu 30.madde yollamasıyla HMK’nun 150. maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılacağı hususu ihtar edildiğini, davacı ve birleşen dosya davacısı ise verilen kesin süre içerisinde harcı tamamlamadığından dosyanın 27/12/2018 tarihli celsede işlemden kaldırılmasına karar verildiğini, işbu karardan sonra da davacı yan yenileme talebinde bulunduğunu ve yerel Mahkemece de talep kabul edilerek dosyanın kaldığı yerden devamına karar verildiğini, yerel mahkemenin davacı yanın yenileme talebini kabul etmesinin açıkça usule aykırı olduğunu, esasen harç eksikliği giderilmeksizin yargılamaya devam edilmesi mümkün olmadığından ve verilen kesin süre içerisinde davacı tarafça harç yatırılmamış olduğundan yerel mahkemece davanın usulden reddine hükmedilmesi gerektiğini, yerel mahkemece bilirkişi raporuna karşı itirazları değerlendirilmeden ve bu hususta gerekçeli kararda hiçbir açıklama yapılmaksızın hukuka aykırı bir hüküm tesis edildiğini, davaya konu edilen hesap adi ortaklık adına kayıtlı olup,hesabın açıldığı tarihten dava tarihine kadar sözkonusu hesaptan dava dışı olan … isimli kişinin sürekli işlem yaptığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere dava konusu hesaba yatan paralar … Valiliğinden gönderilen hak ediş bedelleri olup,hak ediş bedelleri hesaba intikal ettiğinde aynı gün …. tarafından hesaptan işlemler yapıldığını, dolayısıyla davacıların …’u tanımamasının ve dava konusu hesaptan …. tarafından yapılan işlemlerin davacıların bilgisi dışında olmasının mümkün olmadığını, nitekim sözkonusu hesaptan davacıların şahsi hesaplarına dahi aktarım yapılmış iken davacıların yapılan işlemlerden habersiz olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, hesapla ilgili her türlü işlem yapılırken buna hiçbir şekilde itiraz etmeyen davacıların talebinin kabul edilmiş olmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, davadışı …tarafından davacıların ortağı olduğu iş ortaklığı adına ve lehine bu ortaklığın harcamaları olabilecek ödemeler yapıldığını, davacıların gerek şahsi gerekse ortaklık hesaplarına birçok transfer yapıldığını, aynı zamanda adi ortaklığın SGK,vergi vb.ödemeleri yapıldığını, yaklaşık 2 yıl boyunca tüm bu işlemler yapılırken davacıların yapılan işlemlerden habersiz oldukları iddiası kesinlikle kabul edilemeyeceğini, dava konusu edilen işlemlerde davacıların icazeti olduğu tespit edilmiş iken müterafik kusur doğrultusunda hüküm kurulmasının açıkça hukuka ve bu konudaki emsal yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, Yargıtay’ın “icazet” ile ilgili yerleşik içtihatlarında icazetin varlığı halinde kusursuz sorumluluk dahi yüklenemeyeceğinin kabul edildiğini, müvekkili bankanın yapılan işlemlerde kusuru olduğunu kabul anlamına gelmemek kaydıyla kusur oranına göre yapılan zarar hesabının da hatalı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava dışı …. tarafından davacı iş ortaklığı hesabına gönderilen ve ayrıca davacıların şahsi hesaplarına gönderilen tutarların tek tek hesapladığını ve iş ortaklığı zararına ilişkin olarak 316.222.49 TL.gibi bir hesap yapıldığını, sözkonusu hesap yapılırken de … ve ….Tic.Ltd.Şti.hesabına aktarılan paraların iş ortaklığı hesabına aktarılmış gibi faydalı işlemler olarak değerlendirmenin mümkün olmadığının belirtildiğini, Ancak davacıların şahsi hesaplarına aktarılan tutarların da … tarafından hak ediş bedelleri kullanılarak yapıldığını, dolayısıyla yaptıkları iş nedeniyle dava konusu hesaba gelen paradan davacıların şahsi hesaplarına aktarım yapılmış ise bu durumda davacıların zarara uğradığı söylenemeyeceğini, nitekim davacılara ödenen toplam rakam 614.782TL ile bilirkişi tarafından ortaklık zararı olarak tespit edilen 316.222.49 TL.nın farkı alındığında esasen …. tarafından kullanılan tutarlardan fazlasının davacılara iade edildiğinin anlaşıldığını, dolayısıyla da ortada bir zarar dahi bulunmadığını, dolayısıyla kusur paylaşımı durumunda dahi ortada bir zarar olmadığından davacıların müvekkil bankadan talep edebileceği bir alacak da bulunmadığını, bu nedenle de davacıların talebinin reddi gerekirken kabul edilmiş olması açıkça hatalı ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması talebi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Dava, banka hesabı üzerinde yetkisiz kişilere işlem yaptırılmasından kaynaklanan zararın tazmini talebine ilişkindir.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 46. Maddesinde yer alan “Bir kimse yetkisi olmadığı hâlde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar” düzenlemesi gereğince yetkisiz temsilci tarafından yapılan işlemlere icazet verilmesi halinde yapılan işlemler temsil olunan adına yapılan işlemler geçerlidir. Dava konusu somut olayda dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre dava dışı …’un davacılar tarafından kurulan adi ortaklık adına açılan banka hesabının 26.05.2014 tarihinde açılıp 26.10.2015 tarihine kadar aktif olarak kullanılmış olduğu, bu süreç içinde dosya içeriğine göre hemen tüm işlemlerin (Para çekme, havale, virman EFT vesaire gibi) …. tarafından gerçekleştirildiği, davacıların dava dışı …. tarafından yapılan işlemlere herhangi bir şekilde itiraz etmedikleri anlaşılmaktadır. Bu durumda davacıların banka hesabı üzerinde işlem yapma yetkisi bulunan dava dışı …’un yapmış olduğu işlemlere icazet verdiğinin kabulü gerekir. Davacılar tarafından dava dışı ….’un yaptığı işlemlere icazet verilmiş olması nedeniyle davalı bankadaki kusur ile zarar arasındaki illiyet bağı davacının onayı ile kesildiğinden oluşan zarardan davalının sorumluluğu sözkonusu olmaz. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/1462 Esas, 2019/334 Karar sayılı kararı) Mahkemece bu hususlar dikkate alınarak davanın ve birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Ancak bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davacılar vekillerinin istinaf taleplerinin reddine, davalının istinaf talebinin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden hüküm kurularak davanın ve birleşen davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan REDDİNE,
2-İstinaf isteminde bulunan davacı … Gıda Ltd. Şti. tarafından tarafından yatırılması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacı … Ltd. Şti.’den tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf isteminde bulunan davacı … tarafından tarafından yatırılması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davacı …’dan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
4-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
B)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/10/2019 tarih ve 2016/1093 Esas, 2019/1038 Karar sayılıkararının KALDIRILMASINA,
3-Davalı vekilince yatırılan istinaf yolu karar harcının istek halinde anılan tarafa İADESİNE,
4-Davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf başvuru harcı, 62,30 TL posta gideri olmak üzere toplam 210,90 TL istinaf yargılama giderinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
5-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
C)-6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-2. maddesi uyarınca yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına;
1-Davanın ve birleşen davanın REDDİNE,
2-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
3-Davalı tarafından yapılan 322,00 TL yargılama giderinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
4-Asıl davada peşin alınan 2.614,76 TL harçtan alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 2.555,46 TL harcın talebi halinde davacı …’a iadesine,
5-Birleşen davada peşin alınan 85,39 TL harçtan alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,09 TL harcın talebi halinde davacı …’a iadesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince 18.970,57 TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
7-Varsa kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde davacıya iadesine,
Dair HMK. 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/12/2021


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”