Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/787 E. 2022/289 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/787
KARAR NO : 2022/289

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/11/2019
NUMARASI : 2018/947 E., 2019/1539 K.

DAVACI : … – (…)
VEKİLİ : Av. … – ….
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. … – ….
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 23/02/2022
YAZIM TARİHİ : 23/02/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 2018/947 Esas, 2019/1539 Karar sayılı dosyasında verilen 29/11/2019 tarihli kararın istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı keşideci …. – …, davalı lehtar … San. Ve Tic. A.Ş. olan …. çek numaralı, vade tarihi …. tarihli …TL bedelli çek, …. çek numaralı, vade tarihi … tarihli, … TL bedelli çeke ilişkin olarak davalının davacı borçlu … aleyhine …. İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı icra dosyasıyla icra takibi yaptığını, davacı ile davalı arasında herhangi bir hukuki veya ticari ilişkinin olmadığını, taraflar arasında alacaklılığın, borçluluğun söz konusu olmadığını, davacı müvekkili şirkete izafe edilen keşideci borçlu gibi her türlü nam ve sair yazı ve imzalara itiraz ettiklerini, davalının çekteki cirosunun tek imza olması kısmi ciro niteliğinde olup geçersiz olduğunu, davalı alacaklı ….. A.Ş.’nin şirket türü olarak Anonim Şirketi olup TTK uyarınca kural olarak çift imza ile temsil edilmesinin zorunlu olduğunu, kısmi ciro yapıldığını, yapılan bu cironun geçersiz olduğunu, alacaklı lehtar ….’in çeklerde çift imza kuralına uygun başka herhangi bir cirosunun bulunmadığından davala tarafın hem yetkili hamil olmadığını, hem de alacak hakkının bulunmadığını, davalı şirketin çekteki ciro zincirinin kopuk olduğunu, davalının takip ve dava konusu çeklerdeki cirosunun usulüne uygun olmadığından davalı şirketin alacaklı sıfatı ile yetkili hamil sıfatına haiz olmadığını, ciro zincirinde davalı olan ….’in cirosunun iptal edildiğini, iptal edilmiş cironun yazılmamış hükmünde olduğunu, banka ibrazından sonra her ne kadar davalı…. A.Ş.’nin kaşesi görünse de banka ibraz kaşesinden sonra banka tarafından davalı şirkete yapılmış cironun olmaması davalının şekli hukuk açısından yetkili hamil olmadığının maddi hukuk açısından alacak hakkının olmadığını gösterdiğini ileri sürerek davanın kabulüne, sahte imza ile haksız ve kötü niyetli icra takibi yapan davalı aleyhine %20 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin suni deri sektöründe Türkiye’nin en önde gelen, köklü ve kurumsal yönetim ilkelerine sahip olan her türlü suni derinin yurt içinde ve yurt dışında satışı ve pazarlanması işi ile iştigal ettiğini, müvekkili şirket ile davacı borçlu arasında ticari ilişkinin olduğunu, müvekkili tarafından 2014 ve 2015 yılında muhtelif tarihlerde müvekkili şirket tarafından davalıya suni deri satıldığını, bu hususun tarafların defter ve kayıtları ile sabit olduğunu, müvekkili tarafından satılan malların karşılığında davacı adına düzenlenen faturalara davacının hiçbir şekilde itiraz etmediğini ve defterlerine kaydettiğini, davacının müvekkilinden satın aldığı malların karşılığında …. tarihinde müvekkiline ….ndeki …. no’lu hesabından keşide ettiği …. keşide tarihli …. TL bedelli ve …keşide tarihli …. TL bedelli çekleri müvekkilinin emrine keşide ederek verdiğini, yine ….San. ve Ltd. Şti. tarafından …Şehitkamil Şubesi’ne ait …. no’lu hesaptan keşide edilen, …. Teks. San. Ve Tic. Ltd. Şti. tarafından ciro edilen … keşide tarihli …. ABD Dolar tutarındaki çekin davacı-borçlu … tarafından ciro edilerek müvekkiline verildiğini, çeklerin bankaya ibraz edilmesinde karşılığının bulunmaması üzerine söz konusu çeklere dayalı olarak müvekkili tarafından davacı hakkında … İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, davacının icra takibinde takibe ve takibe dayanak çeklerdeki imzaya hiçbir şekilde itiraz etmediğini, müvekkili ile davacı arasında ticari ilişkinin bulunduğunu, icra takibine konu çekin davacı tarafından müvekkilinin emrine keşide edildiğini, müvekkilinin lehtar olması nedeni ile ciro silsilesinin kopukluğundan bahsedilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilin meşru hamil olduğunu belirterek davanın reddine, davacı aleyhine %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, “…davacı vekili, takibe dayanak çeklerdeki keşideci imzasının davacıya ait olmadığını, dolayısıyla senedin sahte olduğunu iddia etmekte, davalı vekili ise sahtelik iddiasını reddetmektedir. Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda, çeklerdeki keşideci imzasının davacıya ait olduğu saptanmış olup, davacı, bu yöndeki iddiasını usulünce ispat edememiştir. Ayrıca, çeklerdeki ciro zincirine göre davacı yetkili hamildir ve ciro zincirinin bozuk olduğu, davacının bu nedenle takip başlatamayacağı iddiası yerinde değildir. Buna göre, davanın reddi gerekmektedir. Menfi tespit davalarında, davalı alacaklı yararına tazminata hükmedilebilmesi için, alacaklının borçluya karşı bir icra takibi yapmış olması ve borçlunun bu icra takibinin durdurulması veya icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı almış ve bu kararın infaz edilmiş olması gerekir. Eldeki davada, davacının icra takibinin durdurulması yönünde bir talebi olmamış ve bu yönde bir karar verilmiş değildir. Buna göre, tazminat koşulları oluşmamıştır ve davalı vekilinin talebi reddedilmelidir. 1-Davanın REDDİNE, 2-Davalı vekilinin tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir.
Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının hükmünün yetersiz gerekçe ile kurulduğunu, kararın herhangi bir şekilde gerekçeye dayanmadığı, eksik inceleme şeklinde karar verildiğini, davalı ….A.Ş.’nin şirket türü olarak “Anonim Şirket” olup, TTK 370. maddesi uyarınca kural olarak, çift imza ile temsil edilmesi gerektiğini, dava konusu çekte davalının çift imza ile temsil edilmesi gerektiğinden çeklerdeki cirosunda tek imza olmasının yetkili hamil olmadığını gösterdiğini, itirazları karşısında yerel mahkeme tarafından davalının kayıtlı olduğu ticaret sicil müdürlüğünden davalı tarafın çekin düzenlendiği tarihteki şirket yetkililerinin ve bunların çift imza ile temsil edilip edilmediğinin sorulması gerekmesine rağmen sorulmadığını, davalı tarafın cirosunun iptal edildiğinden ciro zincirinin kopuk olduğunu, yerel mahkemenin ciro zincirinde kopukluk olmadığı tespitinin hatalı olup, eksik araştırmaya dayalı olduğunu, davalı tarafın cevap dilekçesindeki ikrarı ile ispat yükünü üzerine almış olduğunu, ispat yükü değerlendirmesinin hatalı olduğunu, davalı tarafın suni deri/eseri teslim ettiğini ispat etmek zorunda olduğundan ve iddiasını ispat edemediğinden davalarının kabulüne karar verilmesi gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayalı olduğunu, bilirkişi raporunda her ne kadar grafoloji bakımından açıklama yapılmış olsa da grafometri metotlarının uygulandığına dair bir açıklama veyahut tespitin bulunmamasının eksik inceleme olduğunu, kambiyo senetlerinde sahteciliğe ilişkin bilirkişinin kanaatini içeren raporun, hükme esas alınabilmesi için, bilirkişi raporunda incelemenin hangi ortamda ve ne tür teknik cihazlar kullanılarak yapıldığına yer verilmesi gerektiğini, raporda sadece grafolojik yöntemin uygulandığı belirtilse de grafometrik incelemeye ilişkin bir açıklama olmadığından bilirkişi raporu eksik incelemeye dayalı olduğundan hükme esas alınmaması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
HMK’nın 353. maddesine göre inceleme yapıldığından duruşma açılmamıştır.
İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf edenin sıfatı, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, icra takibine konu 2 adet çek nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davasıdır.
Davacı vekili davalı tarafından … İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı icra takibine konu edilen ….keşide tarihli …. TL bedelli ve …. keşide tarihli …. TL bedelli iki adet çekle ilgili imzaya itiraz, ciro silsilesinin kopuk olması, davalı ile aralarında ticari ilişkinin bulunmaması nedenlerine dayalı olarak menfi tespit davası açmış, ilk derece mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmiştir.
6102 Sayılı TTK’nın 818. (eTTK.nun 730) maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanması gereken aynı yasanın 677. (eTTK.nun589) maddesi uyarınca ”bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez”. İmzaların bağımsızlığı (istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz, ancak ciro zincirini de koparmaz. İmzaların bağımsızlığı ilkesi, ciro zincirinde bulunan imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak sağlamaz. Diğer bir deyişle, “imzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre senet lehtarının veya diğer cirantaların ciro imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin ve özellikle senedin asıl borçlusu olan keşidecinin senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir. Kanun yapıcı, 6102 Sayılı TTK’nun 677 (eTTK 589) maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Çekteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Çekin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. (Reha Poroy/ Ünal Tekinalp; Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17. Baskı, İstanbul 2006, s. 141-142; Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2.Bası, Ankara 1997, s. 414 vd; Hüseyin Ülgen / Mehmet Helvacı / Abuzer Kendigelen/ Arslan Kaya; Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2004, s. 126 vd; Naci Kınacıoğlu; Kıymetli Evrak Hukuku, 5.Baskı, Ankara 1999, s. 122 vd; Gönen Eriş; Türk Ticaret Kanunu, Kıymetli Evrak ve Taşıma, Ankara 1988, s. 174 vd- s.286; Yargıtay 11.HD.3.11.1987 tarih, 347/5865 Esas ve Karar sayılı kararı; Oğuz İmregün; Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 1998, s.58 vd; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, c.II , 3. Baskı, Ankara 1990 s.1611 vd.).
Bu açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; davalının dava konusu çeklerde lehtar durumunda olması, ciro silsilesinde bir kopukluk olsa dahi bu durumun davacı keşidecinin imzasının sıhhatini etkilemeyeceği, dosyaya kazandırılan üç kişilik uzman bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporu ile çek altındaki keşideci imzalarının davacıya ait olduğunun belirlendiği, taraflar arasındaki ticari ilişkinin tüm dosya kapsamında sabit olduğu, davalı şirket yetkilisinin imza yetkisinin olup olmadığı hususunun, davacının kendisine ait olduğu kesinleşen keşideci imzası karşısında ileri sürebileceği bir def’i olmadığı anlaşılmıştır.
Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, tüm dosya kapsamından; karar gerekçe içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde mahkemece delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan REDDİNE,
2-İstinaf isteminde bulunan davacı tarafından yatırılması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
5-HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
HMK’nin 353 ve 362/1-a bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/02/2022


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”