Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/657 E. 2022/38 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/657 – 2022/38
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/657
KARAR NO : 2022/38

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : HAKAN MAVİ (39633)
ÜYE : SEVGİ AYDIN (119158)
ÜYE : GÜLAY UZDİL (165975)
KATİP : ESER YİĞİTUŞAĞI (149160)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2019
NUMARASI : 2017/942 Esas, 2019/1589 Karar
DAVACI : ….
VEKİLLERİ : Av. …
[…] UETS
Av. …
[…] UETS
Av. …
[…] UETS
Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 11/01/2022
YAZIM TARİHİ : 11/01/20222

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen .13/12/2019 tarih ve 2017/942 Esas, 2019/1589 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı/karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 2007 yılından bu yana ticari ilişki bulunduğunu ve davalının davacının … Bayisi olarak da çalıştığını, 2013 yılı içinde davacı şirket ile dava dışı …. Gıda San. ve Tic. A.Ş. arasında bir proje imzalandığını ve sözleşme görüşmelerini davacı adına davalının takip ettiğini, sözleşme kapsamındaki işin dava dışı firmaya faturalandırıldığını, faturanın her iki tarafın ticari defterinde kayıtlı olduğunu ancak davalının anılan iş sebebiyle davacıya hesap vermekten kaçındığını ve borcunu ödemediğini, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisi kapsamda davalının davacıya faiziyle birlikte 69.711,02-TL borçlandığını ve alacağın tahsili için …. İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı takip dosyası üzerinden davalı aleyhine takibe girişildiğini, ancak itiraz üzerine takibin durduğunu beyanla, itirazın iptali ile takibin devamını ve davalının %20’den az olmayacak şekilde icra-inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı/karşı davacı vekili, cevap dilekçesinde özetle; Davanın, Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/927 Esas sayılı dava dosyası sebebiyle derdestlik dava şartı yönünden reddi gerektiğini, zira her iki davanın konusu ve sebeplerinin aynı olduğunu; müvekkili davalıya ait işletmenin 2016 yılında kurulduğu ve taraflar arasında 2007 yılından bu yana bir ticari ilişki bulunduğu yönündeki iddiaları kabul etmediklerini ve bu sebeple pasif husumet yönünden davanın reddi gerektiğini; davacının faturadan kaynaklı alacak iddiasının yerinde olmadığını, zira davacının davalıdan, dört adet sarmal kapı imalatı işi sebebiyle 3.000-Euro iskonto indirimi, …. A.Ş. projesi sebebiyle 15.000-Euro alacaklı olduğunu, buna göre davalının davacıya değil, davacının davalıya borçlu olduğunu beyanla, davanın reddini ve davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini dilemiş ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000-TL’nin davacıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; “…Dava, açık hesap ilişkisinden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali, karşı dava ise alacak davasıdır.
Tarafların iddia ve savunmaları ile duruşmadaki beyanları, bilirkişi raporları ve dosyadaki belgelerin birlikte değerlendirilmesi neticesinde:
Burada öncelikle, davalı vekilinin derdestlik dava şartı itirazının değerlendirilmesi gerekmekte olup, eldeki davanın konusu …. İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı takip dosyası, Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/927 Esas sayılı dava dosyasının konusu ise ….İcra Müdürlüğünün ….Esas sayılı takip dosyası olduğuna göre, her iki davanın konusu farklıdır ve buna göre davalı vekilinin dava şartı itirazı yerinde değildir.
Açık hesap ilişkisi, taraflar arasında bulunan bir sözleşme kapsamında, önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz. Takibe sıkı sıkıya bağlı olan eldeki davada taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığından, aradaki ilişkinin açık hesap ilişkisi olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Buna göre ve Yargıtay HGK’nun 25/04/2018 tarih ve 19-903/974 sayılı kararında belirtildiği üzere, yalnızca takibe konu faturaların ve faturalara ilişkin ödemelerin taraf defterlerinde kayıtlı olup olmadığı hususunda inceleme yapılmalı ve sonuca gidilmelidir.
Taraflar arasında bir açık hesap ilişkisi bulunduğu ve davacının buna istinaden takibe giriştiği, …. nolu fatura ile …. nolu faturanın ve dahi banka havalesi ile 16.503,48-TL ödeme yapıldığı her iki tarafın ticari defterinde kayıtlıdır. Davalı vekili, davacıya borçlu olunmadığını ileri sürmüş ise de, 68.671,08-TL’nin ödendiğini usulünce ispat edememiştir. Yemin deliline ayrıca ve açıkça dayanılmadığından davalıya bu hususta yemin teklif edilmemiştir. Tanık dinletme talebi ise, davacının açık muvafakati olmadığından reddedilmiştir. Hal böyle olunca, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 68.671,08-TL alacaklı olduğu kabul edilmiş, bu kabul ile sonuca gidilmiştir.
Açıkça ödeme talebini içerir bir kayıt bulunmadığı sürece fatura tanzim ve tebliği borçluyu temerrüte düşürücü nitelikte bir işlem değildir. Eldeki asıl davada, takipte asıl alacağa faiz işletilmiş ve takip çıkışı dava değeri olarak gösterilmiş ise de, davalının takipten önce temerrüte düşürüldüğü iddia ve ispat edilememiştir. Buna göre, işlemiş faiz hakkındaki takip yerinde değildir ve buna ilişkin talep reddedilmelidir. Takibe dayanak faturaları ticari defterlerine kaydeden borçlu, itirazında haksızdır ve faturalara bağlı alacağın likit olduğu açıktır. Buna göre, icra-inkar tazminatı koşulları oluşmuştur ve hüküm altına alınan miktar üzerinden davacı yararına icra-inkar tazminatına hükmedilmelidir. Bu sebeplerle, itirazın kısmen iptaline karar verilmiş, asıl alacak üzerinden takibin devamına hükmedilmiştir. Reddedilen kısım yönünden davacının kötü niyetli olmadığı değerlendirilmiş, davalı vekilinin kötü niyet tazminatı talebi reddedilmiştir.
Karşı davaya gelince;
i-Davacının ….-TL tutarındaki faturayı …. tarihli e-mail içeriğinde belirtildiği usule uygun olarak ve ….-Euro tutarında iskonto yaparak düzenlediği bilirkişi raporları ile de saptanmış olup, davalı vekilinin 3.000-Euro iskonto alacağı olduğu yönündeki iddiası yerinde değildir.
ii-Davalı vekilinin, …. işi kapsamında, müvekkilinin ekarte edildiği ve bu sebeple 15.000-Euro kazanç kaybı oluştuğu iddiasına gelince; davalının, … şirketinden, 09/09/2016 tarihinde 60.000-Euro sipariş aldığı (,,,şirketince düzenlenmiş sipariş onay teklifi mevcut) ve davacı şirketin siparişi ,,, tarihli e-mail’le 40.897,62-Euro üzerinden kabul ettiği sabittir. Buna göre, ,,, projesini davalı yürütüp tamamlamış olsa idi, davacıya 40.897,62-Euro ödeyecek, davalı son bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere bu işten 19.102,38-Euro kazanacaktı. Ancak, davacı, davalının sipariş için gerekli ön ödemeyi müteaddit defalar iletilmiş olmasına rağmen yapmadığını iddia etmiş, … tarihli e-mail içeriğini delil olarak bildirmiştir. Davacı vekilinin, 29/05/2019 tarihli dilekçesi ekindeki …. tarihli e-mail içeriğine göre, davalıya … siparişine konu kapıların hafta içinde depoya giriş yapacağı, ancak malzeme çıkışı yapılabilmesi için acil ödeme beklendiği bildirilmiştir. Buna göre, davalı üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemiş, sipariş için gerekli ön ödemeyi yapmamıştır. Aksinin davalı tarafından ispat edilmesi gerekmektedir; ancak davalı, e-mail içeriğinin aksini ispat edememiştir.
Tarafların 25/08/2016 tarihi itibariyle alacak-borçlarının 0-TL olduğu defter kayıtları ile sabittir. Ancak, davacı, davalıya gönderdiği …. tarihli e-mail’de, davalıdan….işi sebebiyle 15.820,20-TL+KDV, …. işi sebebiyle 7.867,89-TL+KDV ve … işi sebebiyle 20.000-TL+KDV olmak üzere KDV dahil toplam 51.551,94-TL tutarında fatura düzenlemesini istemiş, davalı ise bu teklifi kabul etmediğini … tarihli e-mail ile davacıya bildirmiştir. Daha sonra, davacı ve davalının her biri, davalının davacıya 68.671,87-TL borçlu olduğunu 11/10/2016 tarihinde defterlerine kaydetmiştir.
Son bilirkişi raporunda, … tarihli e-mail içeriğine göre, davalının, davacıdan 51.551,94-TL alacaklı olduğu ve bu miktarın davacının alacağından (68.671,08-TL) mahsup edilmesi halinde, davalının 17.119,14-TL daha ödemesi gerekeceği mütala edilmiş ise de; davalının, davacıdan e-mail içeriğindeki işler sebebiyle alacaklı olduğuna dair bir iddiası olmamıştır. Nitekim, davalı, davacının …. tarihli e-mail’ine konu, fatura düzenlenmesi yönündeki talebini kabul etmediğini … tarihli e-mail’i ile açıkça bildirmiştir. Ayrıca, cevap dilekçesinde …. tarihli e-mail’e konu işler sebebiyle davacıdan alacaklı olduğu yönünde bir iddiada/beyanda bulunmamış, bu yönde bir takas def’i ileri sürmemiştir. Tekrar etmek gerekirse, karşı dava dilekçesinde, müvekkilinin, 25/08/2016 tarihli e-mail’e konu işler sebebiyle davacıdan alacaklı olduğu yönünde bir iddiada bulunmamıştır. Buna göre, 25/08/2016 tarihli e-mail içeriğindeki işler gerekçe gösterilerek davacının alacağından 51.551,94-TL mahsup edilmesi mümkün değildir. ” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, …İcra Dairesi’nin… Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazın kısmen iptali ile, 68.671,08-TL asıl alacak üzerinden ve bu miktara takip tarihinden itibaren %9,75 oranında faiz işletilmek suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, İİK m. 67 gereğince, 13.734,21-TL icra-inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının tazminat talebinin reddine, karşı davanın reddine” karar verilmiştir.
Karara karşı davalı/karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı/karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece, Yargıtay HGK’nun 25.04.2018 tarih ve 19-903/974 sayılı kararı gereğince faturalara ilişkin ödemelerin taraf defterlerinde kayıtlı olup olmadığına bakılıp sonuca gidilip gidilmemesi gerektiğinin belirtildiğini ancak karar numaraları dahi yanlış yazılmış olan HGK’nun bu kararının somut olayla bir ilgisi olmadığını, somut olayda yerel mahkemenin kararının irsaliyeli faturalara ve alıcının isminin yazılıp, imzalandığı irsaliyeli faturaya ilişkin olduğunu, yerel mahkemenin kararına dayanak yaptığı HGK incelendiğinde, irsaliyeli faturadan kaynaklı bir alacaktan bahsedildiğini, somut olayda ise müvekkilinin teslim aldığı bir fatura veya mal bulunmadığını, zaten o dönemde müvekkil firmanın kurulmadığını, kaldı ki söz konusu HGK kararı çerçevesinde ortada bir irsaliyeli fatura olması gerektiğini ve bunun müvekkil firma yetkilisi tarafından imzalanması gerektiğini, yine yerel mahkemece tanık dinletme taleplerinin davacının muvafakati olmadığından dolayı reddedildiğini, ancak bu durumun yine HMK ve Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu, özellikle müvekkilinin kayıplarının ve komisyon oranının anlaşılması için davacı/karşı davalı firmanın tüm maillerde ismi geçen genel müdürü …. ile yine maillerde ismi geçen … firmasının müdürü …’ın dinlenmesi gerektiğini, her iki şahidin isimlerinin delil listesinde mevcut olduğunu ancak tanık dinletme taleplerinin mahkemece reddedildiğini, ayrıca 68.671,08 TL alacağın olduğu, takip öncesi temerrüde düşürüldüğü ispatlanamadığından faizin reddedildiği, faturaya dayalı alacak likit alacak olduğundan icra inkar tazminatına hükmedildiği ve reddedilen kısım için davacının kötü niyetli olmadığından dolayı icra inkar tazminat taleplerinin reddedildiğini, açıklanan bu nedenlerle yerel mahkemenin istinafa konu kararında hukuki bir hata içine düştüğünü belirterek, müvekkilinin zarar görmemesi için tehir-i icra kararı ile birlikte yapılacak duruşmalı inceleme neticesinde usul ve yasalara aykırı kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, bayilik sözleşmesine ve cari hesap ilişkisine dayalı ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali, karşı dava bayilik sözleşmesine ve cari hesap ilişkisine dayalı alacak talebine ilişkindir.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı/karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca asıl dava ve karşı dava bakımından ayrı ayrı esastan REDDİNE,
2-İstinaf isteminde bulunan davalı/ karşı davacı tarafından asıl dava bakımından yatırılması gereken 4690,92 TL harçtan, peşin alınan 1172,75 TL’nin mahsubu ile bakiye 3518,17 TL istinaf karar harcının davalı/karşı davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-İstinaf isteminde bulunan davalı/ karşı davacı tarafından karşı dava bakımından yatırılması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalı/karşı davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
4-Davalı/karşı davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
Dair, asıl dava bakımından HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin, karşı dava bakımından HMK. 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 11/01/2022


Başkan

e-imzalıdır.
….
Üye

e-imzalıdır.
….
Üye

e-imzalıdır.

Katip
….
e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”