Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/633 E. 2022/115 K. 25.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/633
KARAR NO : 2022/115

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/06/2018
NUMARASI : 2016/1414 Esas, 2018/910 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :

DAVALI :
VEKİLLER İ :

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 25/01/2022
YAZIM TARİHİ : 25/01/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 08/06/2018 tarih ve 2016/1414 esas, 2018/910 karar sayılı kararının istinaf incelemesi taraf vekillerince istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili, taraflar arasında vaki …. tarihli satım sözleşmesi kapsamında, 70.000-Euro değerindeki halı üretim makinesi ve teçhizatının davalıya satılıp teslim edildiğini ve satış parasının ödendiğini; ancak makine demontaj ve yükleme gideri olarak sözleşme ile kararlaştırılan 2.000-Euro’nun ödenmediğini, çöplerin, atık ve kauçuk malzemenin temizliğinin davacı tarafından yapıldığını ve davacının bunun için 8.074-Euro masraf yaptığını, ayrıca taraflar arasında yapılan şifahi sözleşme ile davalıya satışı kararlaştırılan … marka makine bedeli 1.100-Euro’nun makine teslim edilmiş olmasına rağmen ödenmediğini, sırasıyla …. tarih ve … ve … numaralı ve … tarih ve ….numaralı faturalara istinaden davalı aleyhine takibe girişildiğini ancak itiraz üzerine takibin durduğunu beyanla, … İcra Müdürlüğü’nün .. esas sayılı takip dosyasına vaki itirazın iptali ile takibin devamını ve davalının icra-inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı davaya cevap vermemiş, vekil aracılığı ile davayı takip etmiş ve dava dilekçesine mübrez sözleşmedeki imza sahibi …’un şirketin yetkili temsilcisi olmadığını ve şirketi bağlayıcı imza ve beyanda bulunamayacağını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne; ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına vaki itirazın kısmen iptali ile 2.000-Euro üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, İİK m. 67 gereğince 1.466-TL icra-inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili, icra takibi ve davaya konu üç adet faturanın, taraflar arasında imzalanan … tarihli sözleşmeden kaynaklandığını, müvekkili şirket … adına …. ve Davalı … A.Ş. adına … arasında imzalanan .. tarihli sözleşmeye göre; …’daki .. isimli fabrikada bulunan ve sözleşmede tek tek belirtilmiş olan halı fabrikası düzenek ve teçhizatları € 70.000,00 bedelle davalı şirkete satıldığını, davalı € 70.000,00 sözleşme bedeline ek olarak, sözleşme konusu malların ….’da …isimli fabrika işyerinden sökülmesi, paketlenmesi ve yüklenmesi sırasında müvekkili şirketin, bir çalışanını hazır bulundurması ve 2 adet yük kaldırma-taşıma-yükleme aracı ile sair gerekli araç gereçleri davalı şirkete sağlaması karşılığının € 2.000,00 olduğunu, belirgin hizmet bedeli sökme ve paketleme sırasında ödeneceğini, …. halı fabrikasından, sözleşme konusu makine ve düzeneklerin süresinde sökülüp, paketlenip, yüklenerek davalıya ait …’deki fabrika işyerine gönderildiğini, eksiksiz bir şekilde teslim edilen sözleşme konusu mal ve makinalar karşılığı davalı şirket, satın aldığı malların bedeli olan € 70.000,00 ödediğini, tediye borcunun bu kısmını ifa ettiğini, bu şekilde akdin varlığı ve doğruluğunu kabul ettiğini, ancak, € 2.000,00 bedelli “sökme, paketleme ve yükleme” başlıklı kısmında müvekkili şirket tarafından sunulmuş personel istihdamı ve iş makinesi (forklift) kullanım hizmeti için kararlaştırılan, 11.04.2016 tarihli .. no’lu faturayı tebliğ aldığı ve hiçbir şekilde itiraz etmediği halde ödemediğini, yerel mahkemenin, € 2.000,00 bedelli, 11.04.2016 tarihli, …no’lu faturaya yönelik itirazın kaldırılması taleplerini kabul ederek, itirazın iptaline karar verdiğini, bu yönüyle yerel mahkeme kararına katıldıklarını, dava konusu diğer iki faturayla ilgili olarak yerel mahkemenin ret kararının ve gerekçesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasında akdedilen 20.01.2016 tarihli sözleşme tetkik edildiğinde görüleceği üzere; çöplerin, atık ve kauçuk malzemenin yarattığı çevre kirliliğinden müşteri – davalı şirketin sorumlu olduğunu, davalı şirketin yükümlülüğünü ifa etmediğini, makinelerin sökülüp, naklinden sonra fabrikayı çöp ve atıklarıyla, tamamen kirli bir halde birlikte bırakarak, terk ettiğini, buna ilişkin kayıtlar ve fotoğraflar dilekçeleri ekinde yerel mahkemenin dikkatine sunduklarını, dosyada mübrez belge ve fotograflarla söz konusu fatura içeriği hizmetin, sözleşme ve mevzuat gereği davalı tarafından yapılmadığı için müvekkilince ifa edildiğinin ispatlandığını, ayrıca dosyadan aldırılan 11.04.2018 tarihli bilirkişi raporu ile dava ve takip konusu faturaların davalı şirket yetkilisine mail ekinde tebliğ edildiğini ve buna göre süresinde (ve hiçbir zaman) fatura içeriklerine itiraz etmediklerinin ispatlandığını, öncelikle yerel mahkemenin, makinenin içindeki her şeyden müşteri – davalı şirketin sorumlu olacağına ilişkin sözleşme hükmünü gözden kaçırdığını, sözleşmeyi yetirince tetkik etmediğini, sözleşmede fazlasıyla açık olduğu üzere ve yerel mahkemenin gerekçesinin aksine atık malzemenin kim tarafından temzileneceğinin kararlaştırıldığını, yine fatura içeriğindeki temizlik hizmetinin ifa edildiği, davalı şirketin arkasında bıraktığı atık maddenin resimleri ve temizlik için …’daki şirkete kesilen faturalarla ispat edildiğini, son olarak faturanın davalı şirket yetkilisine gönderilen mail ekinde tebliğ edilmesine rağmen 6102 Sayılı TTK m.21/2 kapsamında süresinde itiraz edilmediğini, itirazın iptali taleplerinin reddine karar verilen diğer 23.03.2016 tarihli, ….no’lu, € 1.100,00 meblağlı faturanın ise, taraflar arasında sözlü olarak kurulan ek bir alım-satım sözleşmesiyle, davalı şirkete satılan ve teslim edilen bir adet … marka halı dikiş makinası bedeline ilişkin olduğunu, faturaya konu halı dikiş makinasının, 20.01.2016 tarihli sözleşme ile satılan mallarla birlikte paketlenip yüklenerek Türkiye’ye sevkiyatının sağlandığını, halen fabrikasında (işyerinde) kullanıldığını, yerel mahkemenin, söz konusu faturaya ilişkin taleplerini ise satış ve teslim iddiasının kesin delillerle ispat edilemediği gerekçesiyle reddettiğini, yerel mahkeme gerekçesini kabul etmelerinin mümkün olmadığını, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, faturaya konu dikiş makinesinin satıldığı iddialarını sundukları mail içerikleriyle ispatlamış bulunduklarını, yerel mahkemenin de mail içeriklerini kabul ettiğini, makinenin sevk ve teslim edildiği ise dosya kapsamında mevcut sevk irsaliyeleri ve gümrük belgeleriyle ispat edildiğini, yine faturanın davalı şirket yetkilisine gönderilen mail ekinde tebliğ edilmesine rağmen 6102 Sayılı TTK m.21/2 kapsamında süresinde itiraz edilmediğini, ayrıca makinenin teslim edildiğinin ispatı zımnında, birden çok kez talepte bulunmalarına. delil olarak dayanmalarına rağmen, davalı şirkete ait işyerinde/fabrikada keşfe gidilmediğini, bu faturaya ilişkin olarak delillerin toplanmasında titiz davranılmayarak adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini, aleyhlerine hüküm kurulduğunu, bu nedenlerle reddedilen yönleriyle usul ve yasaya aykırı kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile itirazın iptaline ve davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.

Davalı vekili, mahkemece aldırılan 28/09/2017 tarihli SMMM bilirkişi raporunda; dava konusu faturaların müvekkilinin defterinde kayıtlı olmadığının tespit edildiğini, raporun doğru olduğunu, dava konusu faturalara ilişkin davacı tarafla aralarında hiçbir ticari ilişki olmadığını, borca itiraz sebeplerinin ve iddialarının bundan ibaret bulunduğunu, davacının dava konusu faturala ilişkin müvekkiline hizmet vermediği gibi herhangi bir mal da teslim etmediğini, müvekkilinin davacıdan bu faturalar ile herhangi bir mal teslim almadığını, akdi ilişki taraflarınca inkar edildiğini, dava dilekçesi incelenecek olursa davacının, ….numaralı 8.074 Euro bedelli fatura ile …’da enkaz kaldırıldığını, … yasalarına göre bu konuda sorumluluğun kendisinde olduğunu ancak sözleşme gereği bu bedeli müvekkiline fatura ettiğini ikrar ettiğini, burada müvekkiline verilen bir hizmet olmadığının davacının kabulünde olduğunu, … numaralı, 2.000 Euro bedelli personel istihdamı ve iş makinesi kullanımı için düzenlenen faturanın sonradan tanzim edildiğinin davacının kabulünde olduğunu, müvekkilinin davacıdan böyle bir hizmet almadığını, bu faturada diğerleri gibi müvekkilinin ticari defterlerinde kayıtlı olmamasına rağmen mahkeme bu fatura bedeli yönünde hiçbir gerekçe olmaksızın davayı kabul ettiğini, dava konusu bir diğer faturanın da … numaralı, 1.100 Euro bedelli fatura olup, bu faturaya ilişkin de taraflarına bir mal teslimi olmadığını, her üç faturaya da …’da tek taraflı olarak tanzim edildiğini ve müvekkilinin bilgisi dışında olduğunu, mahkemenin bir fatura yönünden kabul kararı vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, borçlu davalı tarafından mal teslim alınmadığı iddiası var ise; ispat yükünün davacıda olduğunu, davanın ancak yazılı ve kesin delillerle ispat edilmesi gerektiğini, buna ilişkin Yargıtay içtihatlarının bulunduğunu, davacının bahsettiği sözleşmeyi ve bilirkişi raporu ile saptanan mail yazışmalarını şirketi temsil etme yetkisi bulunmayan şirket ile ilişkisi 21/10/2015 tarihinde kesilmiş … ile yapıldığını, ….ile yapılan yazışma içeriğinde dava konusu 1.100 Euro fatura ve 8.074 Euro tutarlı faturanın tespit edildiğini, diğer 2.000 Euro tutarındaki faturanın tespit edilemediğini, buna rağmen bu fatura yönünden davanın kabulüne karar verildiğini, mahkemenin TBK m. 99 emredici hükmüne aykırı olarak yabancı para cinsi üzerinden davanın kabulüne karar verildiğini, açılan itirazın iptali davasında alacağın aynen tahsilinin istenemeyeceğini, alacak para cinsinden hüküm altına alınamayacağını, buna rağmen mahkemenin kararında takibin 2.000 Euro üzerinden devamına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, alacağın likit olmaması, yargılamayı gerektirmesine rağmen %20 inkar tazminatına hükmedilmiş olmasının da doğru olmadığını, kısa kararda farklı gerekçeli kararda farklı tazminat tutarlarına hükmedildiğini, bu nedenle kararın kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı HMK) 294-297. maddelerinde, hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. 294. maddenin 3. fıkrasında hükmün tefhiminin her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olacağı, 4. fıkrasında ise zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edilebileceği sevk edilmiş, ancak bu son halde 298. maddenin 2. fıkrası gereğince gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı da belirtilmiştir.

Anayasa’nın 141. maddesinde öngörülen yargılamanın açıklığı ve kararların gerekçeli olması ilkesinin bir sonucu olarak düzenlenen HMK’nin 297. maddesinde mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı düzenlenmiş olup, ikinci fıkrası, “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” şeklindedir. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.

Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Diğer taraftan, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve İstinaf ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüte yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür (YHGK., 09.11.2016 tarih, 2014/1448 Esas, 2016/1038 Karar).

Yine 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararında hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilmeyen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek olanaklı değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.

Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz (veya istinaf) sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Bu genel açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde, mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı kısa kararında davanın kısmen kabulüne, 7.348,24 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş ancak gerekçeli kararda 1.466,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair hüküm kurulmuştur.

Şu durumda mahkemece yapılacak iş yukarıda belirtilen ilke ve açıklamalar ışığında dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı nitelikleri haiz kısa karar ve buna uygun gerekçesi ile hüküm fıkrası bir bütün olan gerekçeli karar oluşturulmasıdır.
Bu itibarla, denetime elverişli usulün aradığı nitelikleri haiz bir kararın bulunması istinaf incelemesinin yapılabilmesinin ön şartı olup, bu nitelikte olmayan bir kararla ilgili olarak istinaf denetim ve yargılaması yapılarak bir hüküm verilemeyecektir. Zira HMK’nin 355. maddesi gereği de Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü taktirde bunu resen gözetir. Doktrinde HMK’nin 353. maddesindeki istinaf sebeplerinin örnek niteliğinde olduğu, maddede sayılmamasına karşın mutlak istinaf sebebi olabilecek başka usul hatalarının da sözkonusu olabileceği görüşünde olanlar da bulunmaktadır (AKKAYA Tolga, Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s. 192).

Netice olarak, taraf vekillerinin istinaf başvurularının esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulü ile mahkeme kararı kaldırılarak, HMK’nın 294 ve devamı maddelerine uygun olarak gerekçeli karar yazılıp, bir hüküm kurulmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
2-Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 08/06/2018 tarih ve 2016/1414 esas, 2018/910 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin karar harcı olarak alınan harcın isteği halinde ilgili tarafa İADESİNE,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dair, HMK’nın 353. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/01/2022


Başkan


Üye


Üye


Katip

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”