Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/412 E. 2021/1897 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/412
KARAR NO : 2021/1897

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/10/2019
NUMARASI : 2018/1221 Esas, 2019/1298 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :

DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 08/12/2021
YAZIM TARİHİ : 08/12/2021

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 07/10/2019 tarih ve 2018/1221 Esas, 2019/1298 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı banka tarafından …. İcra Dairesinin …. E. sayılı dosyasıyla müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığı, icra takibine dayanak olarak, davalı banka tarafından ….’e kullandırılan kredilerden kaynaklı genel kredi sözleşmesi ile kefalet sözleşmesi gösterildiği, ancak takibe dayanak gösterilen kefalet sözleşmesi ve eş rızası beyannamesi TBK ‘ya aykırı bir şekilde düzenlendiğinden hukuki geçerliliği bulunmadığını, davalı bankanın müvekkilini şubeye davet ederek yeniden yapılandırma ve borç kapatma teklifinde bulunduğunu, aksi halde takip ve haciz işlemlerine devam edileceğini ifade ederek müvekkilini manevi icbarla ödeme yapma durumanda bıraktığını, müvekkilinin hukuki bilmezlik nedeniyle haciz tehdidi ve baskısı altında davalı bankaya yaptığını, müvekkilinin davalı bankaya 60.000,00-TL ödeme yapmak zorunda kaldığını, yapılan bu ödemeler neticesinde davalı bankanın “kefil …’den 27/10/2017 tarihi itibariyle banka alacağının kalmadığını beyan ederiz ” şeklinde ibraname verildiğini, yapılan ödemelerin icra dosyasına bildirilmediğini, icra ve haciz işlemlerinin tüm dosya borcu üzerinden devam ettiğini, ayrıca kefalet tutarının rakam ile yazılı olan bölümde tutar 60.000-TL olarak belirtildiğini ancak yazı ile sadece ALTMIŞ olarak gösterildiğini, yazı ile yazılan tutarı geçerli bir değeri ihtiva etmediğinden itibar edilecek bir tutar olmadığını, hukuken geçerli olmayan kefalet sözleşmesinin tanzim tarihinden yaklaşık 1 buçuk yıl sonra eş rızası beyanı düzenlendiğini, bu beyanın hile ve aldatma yoluyla alındığını belirterek, müvekkili aleyhine ….. İcra Dairesinin … E. sayılı dosyasıyla başlatılan icra takibine müvekkilinin süresi içerisinde icra mahkemesine itiraz ettiğini, müvekkilinin … İcra Dairesinin dosyasında boçlu olmadığnın tesptine, davalı aleyhine takip konusu tutarın % 20’den aşağı olmamak üzere tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; bahsi geçen ödemelerin müvekkiline yapılmış olsa bile ödeme takip başladıktan 2 yıl sonra yapıldığından bu tarihler arasında işlemiş olan faiz ödemesi, dosya vekalet ücreti ve daha da önemlisi tahsil harcının yatırılıp dosyanın kapanması gerektiğini, davacının ilk olarak kefalet sözleşmesinde kefalet tuatarı olan 60.000,00 TL ‘nin yazıyla ALTMIŞ olarak yazıldığı bu sebeple hukuka aykırı yapıldığından bahisle geçersizliğini iddia ettiğini ancak yazım hatası ve harf eksikliği olduğunu, sözleşme imzalandığı sırada eş rızaları imza altına alınmış olup hukuka uygun davranıldığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece; “…Dosyaya sunulan bilgi ve belgeler incelenmiştir. Dava konusu kredi sözleşmesi celp edilmiş, sözleşmeyi müşteri olarak ….’in imzaladığı, davacının müşterek borçlu, müteselsil kefiller arasında olduğu, kefil olunan bedelin 60.000,00-TL olduğu, davacı tarafından davalı bankaya kefalet limiti olan 60.000-TL ödeme yapıldığı, bunun üzerine davalı banka tarafından davacıya ….’e kullandırılan kredilere ilişkin olarak icra takipleri nedeniyle doğmuş/doğacak her türlü vergi, resim, harç, faiz, ceza, masraf vs ilgilinin yükümlülüğünde olmak üzere kefil …’den 27/10/2017 tarihi itibariyle alacaklarının kalmadığına dair ibraname düzenlendiği görülmüştür.

Her ne kadar davacı tarafından, kefil olunmak istenen miktar yönünden yazılı ve rakamla belirtilen değerler arasında farklılık bulunduğu ve eş rızasının sözleşme düzenlendikten daha sonra alındığından bahisle kefaletin geçersiz olduğu ileri sürülmüş ise de; davacının kendi imzası ve eş imzası yönünden imza inkarında bulunmadığı, kredi sözleşmesinde kefil olarak ve eş rızasında 60.000,00-TL bedelin yazılı olduğu yerlerin imzalandığı, sözleşmenin miktarının başlangıçta 32.000-TL olmakla 19/03/2014 tarihinde 92.000-TL’ye yükseltildiği, kefilin ve eşinin irade beyanı açıklandıktan sonra imzalanan sözleşmede 60.000,00-TL’nin yazılı olması karşısında, kişinin imzaladığı belgenin doğru olmadığını iddia etmesinin mümkün olmayacağı, aksinin kabulünün ticaret ve iş hayatının çıkmaza sokacağı kanaatine varılmıştır. Öte yandan, davacının kefaletindeki eş rızasının hile (aldatma) ile kefalet sözleşmesinden daha sonra alındığı iddiası yönünden de bu iddiayı ispata elverişli herhangi bir delil sunulmadığından ispatlanamadığı kabul edilerek tüm bu hususlar doğrultusunda davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karara karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın hukuka aykırı olduğunu, dava konusu kefalet sözleşmesinin tanzim tarihinden yaklaşık 1 buçuk yıl sonra eş rıza beyanının düzenlendiğini ve imzasının alındığını. TBK MADDE 584’te “Eşlerden Biri Mahkemece Verilmiş Bir Ayrılık Kararı Olmadıkça Veya Yasal Olarak Ayrı Yaşama Hakkı Doğmadıkça Ancak Diğerinin Yazılı Rızasıyla Kefil Olabilir; Bu Rızanın Sözleşmenin Kurulmasından Önce Yada En Geç Kurulması Anında Verilmiş Olması Şarttır” denildiğini, dava dilekçesinde, beyanlarında ve bilirkişi raporuna itirazlarında eşin rıza beyanının ve imzasının kefalet sözleşmesinden yaklaşık bir buçuk yıl sonra alındığının defalarca belirtildiğini, bu hususun ispatı için ise her türlü banka kayıtlarının (imza anına ilişkin görüntü kayıtları, sözleşme nüsha kayıtlarının, taranma tarihlerini gösterir evrak tarama kayıtları vb.) dosyasına celbinin talep edildiğini, ancak yerel mahkemece işbu kayıtların sunulması için sözleşmenin imzalandığı banka şubesine müzekkere yazılmadığını, davalıya ise kayıtların ibrazı için süre verilmediğini ve sözleşme üzerinde mürekkep yaş tayini incelemesi dahi yaptırılmadığını, yerel mahkemece getirilmesini ya da sunulmasını istedikleri deliller belirtilmesine rağmen bu yönde hiçbir araştırma yapılmadan, mürekkep yaş tayini hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılmadan karar verildiğini, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarının da kefalet tutarı hem yazı hem de rakamla gösterilip de iki tutar arasında fark bulunması halinde yazı ile gösterilen tutara itibar edilmesi gerektiği yönünde olduğunu, müvekkilinin bankaya bir borcu olmamasına rağmen hukuki bilmezlik nedeniyle haciz tehdidi ve baskısı altında yapılan ödemenin davalı tarafından da kabul edildiğini ve bu ödemenin icra dosyasına bildirilmediğini, buna rağmen yerel mahkemece bu yönde bir hüküm kurulmadığını belirterek istinaf başvurularının kabulü ile yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Dava, davalının, davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında akdedilen genel kredi sözleşmesine müteselsil kefaletinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinden kaynaklanan menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf edenin sıfatı, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6098 sayılı TBK’nın 583.maddesinde; kefalet sözleşmesinin, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğu düzenlemesi yer almaktadır.
Bunun yanında 6098 sayılı TBK’nın 584. Maddesi uyarınca; eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.

Somut olayda davacı, kredi sözleşmesini kefil sıfatıyla imzalamış, kefalet tutarının 60000,00 TL olduğu açıkça belirtilmiştir. Kefilin sözleşmeyi imzaladığı tarihte eş rızası da alınmış, ilgili eş tarafından 60000,00 TL’lik kefalet limitine imza atılmıştır. Davacı tarafından yazı ve imza inkarında bulunulmamış, eş rızasının sonraki tarihte alındığına dair iddiayı ispata elverişli delil sunulmamış, hile iddiası hakkında tanık deliline dayanılmamıştır. Bu durumda kredi sözleşmesinde kefalet limitinin 60000,00 TL olarak gösterildiği tartışmasız olup, Türk Borçlar Kanunu’nun 19. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır” hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde, kefil tarafından kefalet limitinin 60000,00 TL olarak belirtilmesinden sonra alt satıra “Yalnız atmış” yazılmış olması kefaletin geçerliliğine etkili değildir. Eş rızasının sonradan alındığına dair iddianın yazı yaşı tayini yoluyla tespiti istenmiş ise de, yazı yaşı tayinine yarayan ve halen kullanılagelen bilimsel bir metod bulunmadığından bu konuda araştırma yapılmamış olması da doğrudur. ( Bkz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07/02/2018 tarih, 2016/6672 Esas, 2018/862 Karar sayılı kararı)

Hal böyle olunca, mahkemenin kefalet sözleşmesinin geçerli olduğu yönündeki kabulü yerinde ise de davacı vekili dava dilekçesinde müvekkiline ihtarname tebliğ edilmediğini, kefalet tutarından fazla miktar için takipte bulunulduğunu, uygulanan faiz oranlarının hatalı olduğunu beyan etmiş, mahkemece bu konuda gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmiştir.

… İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile takip tarihine kadar hesaplanan asıl alacak miktarı toplamı 84274,14 TL olarak gösterilmiştir. Ancak bu borcun ne kadarlık kısmının asıl alacak, ne kadarlık kısmının akdi faiz ve temerrüt faizi olduğu belirtilmemiştir.

Bu durumda mahkemece, konusunda uzman bankacı hesap bilirkişisinden, kefil olunan kredi sözleşmesinden kaynaklanan asıl alacak miktarı, faiz oranları ile ihtarnamenin davacıya tebliğ tarihine kadar işlemiş akdi faiz, ihtarname tebliğinden takip tarihine kadar işlemiş temerrüt faizi ile yasa ve sözleşme hükümlerine göre talep edilebilecek tüm alacak kalemlerini gösterir denetime elverişli rapor alınarak, takipte belirtilen alacak miktarı ile bilirkişi raporu ile takip tarihi itibariyle hesaplanacak borç miktarı arasındaki farktan davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekir.

Açıklanan nedenlenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 07/10/2019 tarih 2018/1221 Esas, 2019/1298 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Talep halinde, istinaf karar ve ilam harcının davacıya İADESİNE,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi uyarınca kararın temyizinin kabil olmaması sebebiyle ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6. bendi gereğince kesin olmak üzere 08/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


Başkan

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Katip

e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”