Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/312 E. 2021/1865 K. 03.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/10/2019
NUMARASI : 2018/1275 Esas, 2019/1353 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 03/12/2021
YAZIM TARİHİ : 03/12/2021

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14/10/2019 tarih ve 2018/1275 Esas, 2019/1353 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davacı vekilince istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın müşterisi olduğunu, müvekkilinin davalı bankada …. numaralı hesabında …. tarih itibariyle …TL, … iban numaralı …tarihi itibariyle …TL, …. numaralı hesabında 27/12/2016 tarihi itibariyle …TL bakiyesinin bulunduğunu, davalı bankanın hesaplarda bloke olduğu iddiasıyla müvekkiline ödeme yapmadığını, davalı bankanın …. Ticari Şubesi’ne blokenin sebebini öğrenmek için vekil sıfatıyla dilekçe ile başvurulduğunda ise şube müdürü tarafından vekaletname ve dilekçenin yüzüne fırlatılarak hiçbir bilgi verilme zorunluluğu olmadığı, blokenin devam edeceği ve sebebinin de bildirilmeyeceği söylendiği, şubenin hukuka aykırı olan bu tavrı üzerine davalı bankanın genel merkezine ihtarname ile blokenin kaldırılması aksi halde sebebinin dayanak belgeleri ile birlikte taraflarına bildirilmesi talep edilmiş ancak herhangi bir cevap verilmediği belirterek davalı şirketin müvekkili şirkete ait olan …. TL ‘yi 25/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile …-TL’yi 27/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile …. TL’yi 09/08/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :
Davalı vekili, açılan davayı kabul etmediklerini, ….Noterliginin….yevmiye nolu ihtarnamesinde yüksek miktarda alacaklı olunan firmaya kefil olduğu, davacının ….-TL tutarında kefalet sorumluluğu bulunduğu, akdedilen sözleşme gereği süresiz kefil olduğu, borçlu ve kefiller tarafından ödeme yapılmadığı, bankada taraflar arasında akdedilen sözleşme maddeleri ile kanun yerleşik Yargıtay İçtihatları doğrultusunda usul ve yasaya uygun olarak işlem yapıldığı, belirterek açılan davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, dava dışı kredi borçlusu ….Tıp Merkezi Özel Sağlık Hizmetleri San. ve Tic. A.Ş. ile davalı banka arasında akdedilen davacının müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı genel kredi sözleşmesinin ile dava dışı borçlunun kullandığı kredinin teminatı olarak sözleşmenin … maddesi ile banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve hesapları üzerinde hapis, mahsup ve takas etme yetkisini davalı bankaya verdiğinin açık olduğu, bankanın bu yetkiyi davacının borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemediği takdirde kullanacağı, davacı vekili her ne kadar haksız yere hesaplara bloke konulduğunu iddia etmiş ise de, anılan kredi sözleşmelerinin taksit ödeme günlerinin gelmesine rağmen ödenmemesi sebebiyle hesabın kat edilerek hesap kat ihtarnamesinin gönderildiği, bu nedenle vade gelmesine rağmen borç ödenmeyince sözleşme hükümleri gereğince davacıya ait …iban numaralı ve .. .. iban numaralı mevduat hesapları üzerine konulan blokenin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili, mahkemece eksik inceleme ile karar verildiğini, mahkeme gerekçeli kararında; “…hesap kat ihtarnamesine, davacının itirazının bulunmadığı ,davacının aşamalarda, bu yönde beyan ve itirazının da bulunmadığı…” şeklinde yazmış ise de bu hususun tamamiyle gerçek dışı olduğunu, kat ihtarına karşı itiraz edildiğine dair noter evrakının hem delil listesinde belirtildiğini, fiziki olarak dosyaya sunulduğunu, mahkemenin dosyada mevcut olan ve davanın esası açısından çok önemli olan bu evrakı dosyada olmadığı gerekçesi ile yok saymasının ve gerekçeli kararını bu husus üzerine kurmuş olmasının yasaya tamamiyle aykırı bulunduğunu, mahkemenin, bilirkişi raporunu dayanak alarak hüküm kurduğunu, karara temel oluşturan bilirkişi raporunun birçok hatalarla malul olduğunu, müvekkili şirketin, davalı banka ile dava dışı şirket arasındaki kredi sözleşmesinden kaynaklı kefilliğinden dolayı, hesaplarına bloke konulmasının, haklı bir sebep gibi gösterilmesinin, yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkili şirketin, hesaplarına bloke konulmasını gerektirecek bir durum, olup olmadığı araştırılmaksızın karar verildiğini, gerek Yargıtay kararları, gerekse sözleşme hükmünce, bankanın ancak risk doğması halinde yani bankanın dava dışı şirket ile imzalamış olduğu kredi sözleşmesi için temin ettiği teminatların yetersiz kalması, kredinin ödenmemesi halinde sonuç olarak aralarındaki kredi sözleşmesinin bozulması halinde, kefilin mal varlığına el koyabileceğini, bu husustaki itirazlarının mahkemece dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere müvekkili şirketin bloke konulan hesaplarında bloke tarihleri 27.12.2016 ve 25.04.2018 olup, bu tarihlerin kat ihtarnamesi tarihinden çok sonra olduğunu, davacı şirketin geçmişe dönük hesap hareketleri incelendiğinde, uygulanan blokenin süreklilik arz etmediğinin de görüleceğini, tüm bunların davalı bankanın keyfi hareket ettiğini gösterdiğini, müvekkili şirketin hesaplarına davalı tarafça bloke konulduğu davalının da kabulünde olup, bilirkişi raporu ile de sabit bulunduğunu, tarafların belirtilen blokenin haksız olduğu iddiasına karşı davalı tarafın haklılığını ispatlar hiçbir delil sunmadığını, mahkemenin bilirkişi raporunu esas alarak hüküm kurmuş ise de, bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olup, ilama dayanak teşkil etmesinin usul ve esas açısından mümkün olmadığını, bu nedenle kararın kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, alacak istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava dışı asıl borçlu …. Tıp Merkezi Özel Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin uyap üzerinden çıkarılan ticaret sicil müdürlüğü kayıtlarında; 19/09/2016 tarihinde resen ticaret sicilden terkin edildiği görülmüştür.
TBK’nın 585. maddesinde; “Adi kefalette alacaklı, borçluya başvurmadıkça, kefili takip edemez; ancak, aşağıdaki hâllerde doğrudan doğruya kefile başvurabilir: 1. Borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması. 2. Borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi. 3. Borçlunun iflasına karar verilmesi. 4. Borçluya konkordato mehli verilmiş olması. Alacak, kefaletten önce veya kefalet sırasında rehinle de güvence altına alınmışsa, adi kefalette kefil, alacağın öncelikle rehin konusundan alınmasını isteyebilir. Ancak, borçlunun iflasına veya kendisine konkordato mehli verilmesine karar verilmişse, bu hüküm uygulanmaz. Sadece açığın kapatılması için kefil olunmuşsa, borçlu aleyhine yapılan takibin kesin aciz belgesi alınmasıyla sonuçlanması veya borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi ya da konkordatonun kesinleşmesi durumlarında, doğrudan doğruya kefile başvurulabilir. Sözleşmede, bu durumlarda alacaklının, önce asıl borçluya başvurmak zorunda olduğu kararlaştırılabilir.”, yine aynı Kanunun 586. maddesinde; “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Tüm dosya kapsamından; dosya içinde davalı alacaklı banka tarafından asıl borçlu ve davacı kefil …. Petrol Ürünleri İnş. San. Ltd. Şti.’ye kat ihtarının tebliğine ilişkin belgelerin mevcut olmadığı, mahkemesince, asıl borçlu ve kefile yapılan kat ihtarının tebliği ile ilgili belgelerin temini ve irdelenmesi sonrasında usulünce bir karar verilmesi gerektiği görülmektedir.
6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden, kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.
Bu bakımdan; ilk derece mahkemesince, davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan işlemlerin, yapılmamış olması nedeniyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/10/2019 tarih ve 2018/1275 Esas, 2019/1353 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin karar harcı olarak alınan harcın isteği halinde davacıya İADESİNE,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dair, HMK’nin 353. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 03/12/2021


Başkan


Üye


Üye


Katip

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”