Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/308 E. 2022/47 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/308
KARAR NO : 2022/47

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2019
NUMARASI : 2018/1490 Esas, 2019/1473 Karar

DAVACI : ….
VEKİLİ : Av. … – ….
DAVALI : …
VEKİLLERİ : Av. … – [….] UETS
Av. … – …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 11/01/2022
YAZIM TARİHİ : 11/01/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 15/11/2019 tarih ve 2018/1490 Esas, 2019/1473 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davalı vekilince istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili, taraflar arasında vaki satım sözleşmesi kapsamında ve …. tarih ve …. numaralı fatura karşılığında davalıya, KDV dahil 59.000-USD tutarında mal satılıp, teslim edildiğini ve davalının 22/06/2018 tarihinde 20.000-USD, 22/07/2018 tarihinde 15.000-USD ve 29/08/2018 tarihinde 5.000-USD olmak üzere toplam 40.000-USD ödeme yaptığını, ancak bakiye 19.000-USD’yi ödemeye yanaşmadığını, … İcra Dairesinin …. esas sayılı takip dosyası üzerinden aleyhine girişildiğini, ancak itiraz üzerine takibin durduğunu, bu nedenle itirazın iptalini ve davalının alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili, müvekkilinin vaki satım sözleşmesi kapsamında davacıdan 59.000-USD tutarında mal aldığını ve fatura tarihindeki kur’un (3.9093-TL), fatura üzerine yazıldığını, ödemelerin kararlaştırılan kur üzerinden yapılmış olup, fatura tutarı toplamının (….TL) davacıya eksiksiz ödendiğini, bu nedenle davanın reddine ve davacının alacağın %20’sinden az olmayacak şekilde tazminata mahkum edilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, taraflar arasında, takibe dayanak ve davaya konu faturanın düzenlenmesine ve sözleşmenin yabancı para üzerinden kurulduğuna esas yazılı bir sözleşme olmadığı, ancak fatura yabancı para üzerinden düzenlendiği, buna göre akdi ilişkinin yabancı para cinsinden kurulduğunun kabulü gerektiği, davalı vekilinin, tarafların fatura üzerinde yazılı kur üzerinden anlaştıklarını ve kur’un sabit olduğunu iddia etmiş ise de, taraflar arasında buna ilişkin yazılı bir sözleşme olmadığı ve davalının bu yöndeki iddiasını usulünce ispat edemediği, fatura tarihindeki kurun, faturada, VUK’nun bir gereği olarak gösterildiği, fatura üzerine, USD kurunun yazılmış olması, borcun ne o tarihteki kur üzerinden ödeneceği ne de aynen ödeme kaydının varlığı anlamına geleceği, faturaya, borcun aynen yabancı para üzerinden ödeneceğine ilişkin bir kayıt da konulmadığı, öyleyse, borcun hangi tarihte muaccel olduğuna ve borcu ödemekle yükümlü davalının, fatura tarihinden sonraki süreçte, edimlerini ne şekilde ifa ettiğine ve buradan hareketle borcun ödeme günündeki TL üzerinden mi yoksa USD olarak mı ödenmesi gerektiğine bakmak gerektiği, sözleşmelerde, taraflar arasında kararlaştırılan bir vade yoksa, her borç doğduğu anda muaccel olduğu, alacaklının, ifayı hemen talep edebileceği ve borçlunun da ifayı hemen önerebileceği, başka bir deyişle, ödeme tarihinin belli olmadığı borç ilişkilerinde, alacaklı borcun ödenmesini hemen talep edebileceğinden, alacak doğduğu anda muaccel kabul edileceği, eldeki davada, taraflar arasında yazılı bir sözleşme ve borcun hangi tarihte ödeneceğine dair, kararlaştırılan bir vade olmadığı, buna göre, faturaya konu yabancı para borcunun, doğduğu anda muaccel kabul edilmesi gerektiği, davalının, 22/06/2018 tarihinde 20.000-USD, 22/07/2018 tarihinde 15.000-USD ve 29/08/2018 tarihinde 5.000-USD ödeme yaptığı, takipten sonra, davadan önce, 27/11/2018 tarihinde ise 7.326,20-TL ödediği, faturanın … tarihinde düzenlendiğine ve ilk ödeme dahil tüm ödemelerin, borcun muaccel olmasından yani ödeme gününden sonra yapıldığına göre, davalının, yabancı para borcunu ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parasıyla ödemesi, seçimlik hakkın alacaklıya geçmiş olması karşısında (TBK m. 99/3) mümkün olmadığı, başka bir deyişle; akdi ilişkinin, yabancı para üzerinden kurulduğuna ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade bulunmadığına, ayrıca borç muaccel olduğuna, yani vadesinde ödenmediğine göre, davacının, alacağını yabancı para olarak aynen ödenmesini istemesinin (TBK m. 99/3) mümkün bulunduğu, davalının, takipten önce 40.000-USD, takipten sonra ve davadan iki gün önce de 7.326,20-TL ödeme yaptığı konusunda taraflar arasında bir ihtilaf olmadığı, ancak 6098 s. TBK’nun 2. fıkrasındaki seçimlik hakkını kullanıp TL cinsinden ödeme yapması, davacının kabul etmemesi karşısında, yukarıda sebebi belirtildiği üzere, mümkün olmadığı, davacının, TL üzerinden ödeme yapılmasını kabul etmediğine göre, 7.326,20-TL’nin ödeme tarihinde kur üzerinden USD’ye çevrilmesi ve davadan önce yapılan toplam ödeme miktarının belirlenmesinin gerektiği, bu miktarın (7.326,20-TL / ödeme tarihindeki USD kuru 5,2539-TL) 1.394-USD olduğuna göre, davalının dava tarihi itibariyle davacıya olan toplam borcu [….-USD – (…-USD + …-USD)] …-USD olduğu, davalının, takipte itiraz ettiği tutarın, takip tarihindeki TL cinsinden …-TL olup, davalı, tarafların kabulünde olduğu üzere, takipten sonra ve davadan önce de 7.326,20-TL ödediği, davacının, davadan önce ödenen 7.326,20-TL’yi tenzil etmeden 101.270-TL üzerinden dava açmış ise de, iki gün önce yapılan ödemeyi bilmemesinin kabul edilebilir görüldüğü, davacının bu miktar yönünden kötü niyetli olmadığı değerlendirilerek, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddedildiği, reddedilen miktarın nazara alındığı, davalı yararına vekalet ücretine hükmedildiği, bu sebeplerle, davanın 17.606-USD üzerinden kısmen kabulüne, alacağın likit ve davalının itirazında haksız olduğu değerlendirilerek, kabul edilen takip miktarı üzerinden (101.270-TL – 7.326,20-TL = 93.943,80-TL) davacı yararına icra-inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili, yerel mahkemenin dosya kapsamında vermiş olduğu kararın hukuka aykırılık teşkil ettiğini, 06/10/2018 tarihli, 30557 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2018-32/51)” gereğince döviz cinsinden düzenlenen faturalarda bedeller 02/01/2018 tarihinde belirlenen gösterge niteliğindeki Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası efektif satış kuru (3,77) üzerinden belirleneceğini, anlaşılacağı üzere kurun, dava konusu faturada sabitlenmiş ve taraflar arasında belirlenen kur üzerinden de müvekkili şirketin davacı tarafa ödeme yaptığını, müvekkil şirketin ödemeleri döviz çekiyle yapmış olmasının; sözleşmenin döviz cinsinden kararlaştırıldığını gösterdiğini, elinde TL cinsinden çek olmayan müvekkilinin bu nedenle döviz çekiyle ödeme yaptığını, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda, kurun faturada sabitlendiğinin ve müvekkili şirketin de taraflar arasında belirlenen kur üzerinden ödeme yaptığı hususuna hiçbir şekilde değinilmediğini, bu hususun hiç dikkate alınmadığını, faturaya konu malların satışından kaynaklanan ödemenin döviz ile yapılacağına dair herhangi bir sözleşmenin olmaması ve faturada döviz kurunun sabitlenmiş olmasına rağmen davacı tarafından başlatılan icra takibinde ödenmediği iddia edilen döviz tutarına takip tarihindeki kurun uygulanmasının, kur farkı talebi niteliğinde olduğunu, 06/07/2019 tarihli dilekçeleri ekinde sunmuş oldukları Yargıtay 19. HD 2016/12505 E. 2017/8069 K. sayılı ilamından da anlaşılacağı üzere kur farkı talep edilebilmesi için taraflar arasındaki sözleşmede açık bir hüküm bulunması gerektiğini, taraflar arasında raporda da belirtildiği üzere herhangi bir sözleşme bulunmadığını, bilirkişi raporunda faturalar üzerinde döviz kurunun 3,9033 TL olarak yazıldığını, taraflar arasında ticaretin döviz üzerinden yapılacağına dair herhangi bir sözleşmenin olmadığını, periyodik olarak yapılan ödemelerin döviz cinsinden yapılmasının aynen ödeme huşusunda tarafların mutabık olduklarını gösterdiğinin belirtildiğini, dava konusu faturada döviz kurunun sabitlendiğini ve TL cinsinden değerinin yazıldığının açıkça belli olduğunu, müvekkil şirket ile davacı şirket arasında ödemelerin döviz üzerinden yapılacağına dair herhangi bir sözleşme bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından ödemelerin döviz olarak yapılmasının, taraflar arasında aynen ödeme mutabakatı olduğunu gösterdiği yönündeki değerlendirme yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkil lehine kötü niyet tazminatı ödenmesi yönünde karar verilmemesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, davacı şirkete, dava açılmadan önce müvekkili şirket tarafından ödeme yapıldığını, ancak dava açarken ödenen tutarın mahsup edilmediğini, bu nedenle müvekkili lehine kötü niyet tazminatı ödenmesine karar verilmesi gerektiğini, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davalı taraf istinaf taleplerinde özetle; 06/10/2018 tarihli, 30557 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2018-32/51)” gereğince döviz cinsinden düzenlenen faturalarda bedeller 02/01/2018 tarihinde belirlenen gösterge niteliğindeki Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası efektif satış kuru (3,77) üzerinden belirleneceği belirtilmek suretiyle borcun ödenmiş olduğunu, yine döviz kurunun 3,9033 TL olarak belirlendiği, yine müvekkili lehine de kötüniyet tazminatı ödenmesi yönünde karar vermemesinin hukuka aykırılığından dolayı karar istinaf edilmiş ise de; Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2018-32/51)’in “Döviz Cinsinden ve Dövize Endeksli Sözleşmeler” başlığının 8. Maddesinin 6. Bendinde; “Türkiye’de yerleşik kişilerin; kendi aralarında akdedecekleri, iş makineleri dâhil taşıt satış sözleşmeleri dışında kalan menkul satış sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.”, 7. Bendinde; “Türkiye’de yerleşik kişilerin; kendi aralarında akdedecekleri, iş makineleri dâhil taşıt kiralama sözleşmeleri dışında kalan, menkul kiralama sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.” ve 24. Bendinde; Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde yer alan bedeller Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesi kapsamında Türk parası olarak taraflarca yeniden belirlenirken mutabakata varılamazsa; akdedilen sözleşmelerde döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen bedeller, söz konusu bedellerin 2/1/2018 tarihinde belirlenen gösterge niteliğindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası efektif satış kuru kullanılarak hesaplanan Türk parası cinsinden karşılığının 2/1/2018 tarihinden bedellerin yeniden belirlendiği tarihe kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması suretiyle belirlenir.” şeklindedir. Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ Hükümlerinin Dairemiz dosyasındaki olayda uygulanması mümkün görülmemektedir. Öncelikle gayrimenkul ve menkul satış ve kiralama vs. ilgili düzenlemeler içerdiği, keza bilirkişi raporu ve mahkeme kararı gerekçe ve içeriğinin de dosya kapsamına uygun olduğu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin mevcut ödeme ve ticari defter kayıtlarına uygun olduğu, davalının tek taraflı döviz kurunu fatura üzerine 3,9093 TL olarak yazılmış olmasının mümkün olabileceği, ancak bu notun faturayı düzenleyen davacı alacaklının aleyhine yorumlanamayacağı, yine mahkemenin davalı tarafın kötüniyet tazminat talebinin reddine ilişkin kararında da dosya kapsamında herhangi bir usulsüzlük olmadığından davalı tarafın istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 6.417,30 TL harçtan peşin alınan 1.604,33 TL harç mahsup edilerek bakiye 4.812,97 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi uyarınca kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, HMK’nin 353 ve 362/1-a bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 11/01/2022


Başkan


Üye


Üye


Katip

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”