Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1380 E. 2022/773 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1380
KARAR NO : 2022/773

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/10/2020
NUMARASI : 2018/1575 Esas, 2020/704 Karar

DAVACI : ..
VEKİLLERİ : Av. … -.
Av. … -..
Av. … -..
DAVALI : ..
VEKİLİ : Av. … ..
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 27/04/2022
YAZIM TARİHİ : 27/04/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 01/10/2020 tarih ve 2018/1575 esas, 2020/704 karar sayılı kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkil ile davalı arasında mal alım satımında kurulan akdi ilişkide satış bedelinin USD cinsinden belirlendiğini itiraza uğramayan satış faturalarının USD olarak belirtildiğini, davalı tarafından TL cinsinden ödeme yapıldığından ödeme tarihindeki kur üzerinden USD para birimine çevrildiğini, bundan dolayı kur farkı alacağının ortaya çıktığını, farkın ödenmediğini, satın alınan mallar karşılığında müvekkil şirkete TL cinsinden ve ileri keşide/vade tarihli çeklerin cirolanıp verildiğini, her iki tarafın ticari defter ve kayıtları ile bu durumun sabit olduğunu, çeklerden 2 tanesinin karşılıksız çıkması nedeniyle takip başlattıklarını, bunun üzerine cephe alan davalının haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini, iş bu davaya dayanak icra takibine yapılan itirazın iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kur farkına ilişkin taraflar arasında bir sözleşmenin bulunmadığını, taraflar arasında hiç bir zaman döviz üzerinden alışveriş yapılmadığını, söz konusu alım satıma ilişkin faturalarda hangi döviz cinsinden hesap edildiğinin belli olmadığını, haksız davanın reddi ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; “…Dosya kapsamı değerlendirildiğinde davalı beyanları ve davalı ticari defterlerinin incelenmesi sonucu kur farkı alacağı iddiasına temel olan ticari alım satım her iki tarafın kabulünde olup çekişme bulunmamaktadır. Çekişme artık kur farkı alacağının doğması için sözleşme bulunması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/20039 esas 2018/5412 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere ” …davalı tarafından davacı şirkete yapılan satışlar nedeniyle kesilen faturalarda satışın USD cinsinden yapıldığına dair kayıtların yer alıp almadığı, söz konusu faturaların davacı şirket defterlerinde kayıtlı olup olmadığının tespiti yapılarak, şayet bu şekilde düzenlenen faturalar tespit edilirse satışın USD cinsinden yapıldığı kabul edilmelidir. Bu durumda davacı şirket tarafından ödeme yapıldığı tarihteki USD karşılığı TL’nin tespit edilerek davalının kur farkı alacağının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekir…” değerlendirmesine göre yabancı para cinsinden anlaşma konusunda çekişme yoksa ödeme günündeki kur ile karşılaştırılarak oluşacak kur farkının talep edilebileceği belirtildiğinden (ki TBK yabancı para borçlarına ilişkin hükümlerle paralellik göstermektedir.) ayrıca bir sözleşmenin bulunması gerekli değildir. Davalı borçlunun bu yöndeki itirazlarının reddi gerekmiştir.
Taraflar arasında dava konusu alacağa temel teşkil eden faturaların çek ile ödendiği davacının ikrarın olup çek ile ödeme yapıldığı konusunda çekişme yoktur. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2012/13201 esas 2013/4324 karar nolu ilamında da belirtildiği üzere “…Tarafların kabulünde olan sipariş formlarında dolarla yapılan satışlarda ödemenin yapıldığı günkü T.C.Merkez Bankası döviz satış kurunun geçerli olduğu, vadeli satışlardaki kur farkının faturalaşıp havale ile kapatılacağı belirtilmiştir. Bu durumda, kural olarak kur farkı istenebilmesi mümkün ise de somut olayda dava konusu mal bedeline karşılık TL.üzerinden düzenlenen çekler verilmiştir. Çek bir ödeme vasıtası olup, ibrazında tahsil imkanı bulunduğundan verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek çek bedellerinin taraflarca kararlaştırıldığının ve döviz üzerinden çek düzenlenmesi mümkün iken TL.olarak çek alan davacının artık kur farkı isteyemeyeceğinin kabulü gerekir…” değerlendirmesine göre çekin ödeme vasıtası olup ibrazında tahsil imkanı bulunduğundan verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek çek bedellerinin taraflarca kararlaştırıldığı ve döviz üzerinden çek düzenlenmesi mümkün iken TL olarak çek alan davacının herhangi bir ihtirazi kayıt bulunmadığı, çekin ileri tarihli keşide ya da vade tarihi bulunması da durumu değiştirmeyeceği kabul edilmiş olup artık kur farkı istenemeyeceği, davacının alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu davalı borçlu tarafından ispat olunamadığından kötüniyet tazminatı talep edilemeyeceği” gerekçesiyle davanın ve kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin, “döviz üzerinden çek düzenlenmesi mümkün iken TL olarak çek alan davacının herhangi bir ihtirazi kayıt bulunmadığı, çekin ileri tarihli keşide ya da vade tarihi bulunması da durumu değiştirmeyeceği kabul edilmiş olup artık kur farkı istenemeyeceği” şeklindeki değerlendirmesinin dosya kapsamına ve resmi kayıtlara aykırı olduğu gibi Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/16115 Esas 2018/1030 Karar ve 2015/16900 Esas 2016/6896 Karar sayılı emsal içtihatlarına da açıkça aykırı olduğunu, anılan Yargıtay kararında, “Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunda ve malın davalıya tesliminde uyuşmazlık bulunmamaktadır. Diğer yandan düzenlenen sipariş formlarında satış bedeli yabancı para cinsinden belirtilmiş olup, faturalarda da yabancı para cinsinden TL karşılığı olarak düzenlenmiştir. Bu durum karşısında TL olarak yapılan ödeme günündeki T.C.M.B. döviz satış kuru belirlenip kur farkı oluşup oluşmadığı saptanarak bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir.
” denilmek sureti ile TL olarak yapılan ödeme günündeki T.C.M.B. döviz satış kurunun belirlenip kur farkı oluşup oluşmadığının saptanması gerektiğine vurgu yapıldığını, ayrıca taraflar arasındaki ticari ilişkinin döviz üzerinden icra edildiği ve davacının davalının cari hesabını ve yapılan tahsilatları döviz kuru üzerinden işleyip faturalaştırdığı ve bunun davalı tarafından da kabul edildiği ve işlendiğinin dosya kapsamında alınan…ve …. tarihli bilirkişi raporları ile de sabit olduğunu, tüm bunlara rağmen; yerel mahkemece dosya kapsamına ve yüksek mahkemenin emsal içtihatlarına uygun olmayan hatalı bir değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesinin hukuken kabul edilemeyeceğini belirterek, açıklanan bu nedenlerle esas hakkında yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, davalı borçlu şirketin … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazının iptali ile takibin devamına, kötü niyetli davalı borçlu şirketin, takip ve dava konusu alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HMK’nın 353. maddesine göre inceleme yapıldığından duruşma açılmamıştır.
İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf edenin sıfatı, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı tarafça kur farkı faturasından kaynaklanan alacağının tahsili için ilamsız icra takibinde bulunulmuş, davalının itirazı üzerine duran takibin devamı için eldeki itirazın iptali davası açılmıştır.
Mahkemece, çekle yapılan ödemeler davacı tarafından kabul edildiğinden kur farkı talep edilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Tarafların ticari defterleri incelenmiş olup …yıllarında ticari ilişki içinde bulundukları sabittir. Dava konusu kur farkı faturası davalının ticari defterlerine işlenmemiş ve faturaya itiraz edilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08.12.2020 tarih, 2020/2682 Esas, 2020/5731 Karar sayılı Kararında; “Dava, kur farkı ve cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan bedel yabancı para cinsinden olup, davacı, alacağının tahsili için davalı tarafından verilen TL cinsinden düzenlenen çekleri teslim almış olmakla, çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çek üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı talep edemez. Davacı tüm alacağının bu bedel üzerinden ödenmesini kabul etmiş bulunmaktadır. Bu nedenle davanın reddi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. ” biçiminde vurgulandığı üzere somut olayda da davacı, alacağının tahsili için davalı tarafından verilen TL cinsinden düzenlenen çekleri teslim almış olmakla, çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çek üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı talep edemez.
Hal böyle olunca, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harç mahsup edilerek bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
5-HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğine,
HMK. 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 27/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan


Üye


Üye


Katip

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”