Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1187 E. 2022/532 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ …
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1187
KARAR NO : 2022/532

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :…
ÜYE : ..
ÜYE : ..
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/01/2017
NUMARASI : 2015/1353 Esas, 2017/65 Karar
DAVACI : …
VEKİLİ : Av…
DAVALILAR : 1..
VEKİLİ : Av. ….
: 2 -….
: 3 -..
: 4- …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 24/03/2022
YAZIM TARİHİ : 24/03/2022

Taraflar arasında görülen davada Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 27.01.2017 tarih ve 2015/1353 Esas, 2017/65 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili; davalı …. ile iş yapıldığını bunun karşılığında ……… şubesinin ….nolu davacı adına olan hesaba ait ….. keşide tarihli…. çek nolu…. TL bedelli çekin teminat olarak teslim edildiğini, ancak işin yapılmadığını, yapılan araştırmalar sonucu davaya konu çekin davalı bankanın…..’nde olduğunu öğrendiklerini, bu çekin davalı ….’nin kullandığı krediler nedeni ile rehin olarak verildiğini ileri sürerek müvekkilinin çek nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmişlerdir.

Davalı ….. vekili; Dava konusu çekin …. tarihli sözleşmenin teminatı olarak verildiği iddiasının hukuken ve fiziken mümkün olmadığını, çekin davalı bankaya giriş tarihinin… olduğunu, … tarihinde davalı banka kayıtlarına giren bir çekin …. tarihli bir sözleşmenin teminatı olarak teslim edildiği iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının diğer davalı ile birlikte iş birliği içerisinde banka aleyhine bu davayı açtığının açık ve net olduğunu ileri sürerek davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı ….. temsilcisi; şirketin yaşadığı maddi krizden ötürü sözleşme ile ve sözlü olarak kurduğu ticari ilişkilerde edimlerini yerine getiremediğini, davacıdan alınan çekin karşılığı şirketlerince yapılması gereken işlerin yapılamamış olduğunu, dava konusu çeki davacıdan aldıklarını, bankadan kredi almak için teminat karşılığı olarak bu çekin bankaya verildiğini, çekin kendilerinde olmayıp bankada olduğunu ve geri alamadıklarını, bu sebeple alınan çeklerden ötürü davacıdan şirketlerinin alacağının bulunmadığını beyan etmiştir.

Mahkemece; Davacı tarafından davalılara karşı ayrı nedenlere dayanılarak menfi tespit davası açıldığı, davalı ……’ne karşı açılan davada sözleşme uyarınca ileride teslim edilecek ürünler için peşin ödeme yerine geçmek üzere bu davalıya teslim edilen çekin karşılığı olan ürünlerin teslim edilmediği iddiasına dayanıldığı, davalı bankaya karşı ise ….’nin davalı bankadan kullandığı kredinin teminatı olması için söz konusu çekin bankaya rehin cirosu ile verildiği, çeklerde rehin cirosu yasağı bulunması nedeni ile bankanın yetkili hamil olmadığı iddiasına dayanıldığı, davalı …….. ‘nin….. tarihli sözleşmeyi ifa etmediği, bu nedenle davacının….’ne davaya konu çek nedeni ile borçlu olmadığı, davalı banka yönünden ise, 6102 sayılı TTK’ nun 689. (6762 sayılı TTK md. 601) maddesine göre cironun rehin cirosu olabilmesi için senet üzerinde “bedeli teminattır” “bedeli rehindir” ibaresini veya rehin etmeyi belirten diğer bir kaydı taşıması gerektiği,dava konusu çekin davacı tarafından bankaya ilk ibraz tarihinde çek üzerinde böyle bir kayıt bulunmadığı, cironun kambiyo hukukuna ilişkin bir kavram olduğu, 6102 sayılı TTK. nun 683. maddesinin cironun şeklini, 684.maddesinin cironun hükümlerini, 687.maddesinin def’i’leri, 688 ve 689.maddeleri cironun çeşitlerini düzenlemiş olduğu, cironun niteliğinin çek üzerindeki kayda bakılarak belirlenmesi gerektiği, çeki devralan hangi amaçla devralırsa alsın çek üzerinde hiçbir kayıt yazılmadan davalıya yapılan cironun “bedeli teminattır” “bedeli rehindir” ibaresini veya rehin etmeyi belirten diğer bir kayıt taşımadığından rehin cirosu olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, davaya konu çek yönünden davalı ….tarafından yapılan ciroda teminat cirosu olduğuna ilişkin herhangi bir ibare bulunmadığı, bu durumda dava konusu çekin davalı ..tarafından çekin davalı bankaya teslim edilirken yapılan cironun temlik cirosu olduğunun kabulü gerektiği, 6102 sayılı TTK’ nun 687 (6762 sayılı TTK md. 599) maddesi uyarınca keşideci ile lehtar arasındaki hukuki ilişkiden kaynaklanan şahsi def’ilerin ciro yolu ile hamil olan davalı bankaya karşı ileri sürülebilmesinin çeklerin iktisabında bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olma şartına bağlı olduğu, davalı bankanın çekin iktisabında bile bile borçlunun zararına hareket ettiği yönünde davacının hiçbir delil ibraz edilmediği, davalı bankanın iyi niyetli …. Kişi sıfatıyla ve yetkili hamil olarak çeki temlik cirosu ile devraldığının anlaşıldığı gerekçesiyle davalı banka yönünden davanın reddine, çekin ödenmemesi yönündeki tedbir kararının infaz edildiği, bundan dolayı davalı …’nin alacağına ulaşmasının geciktirildiği gerekçesiyle davacının %20 oranında tazminata mahkum edilmesine karar verilmiştir.

Davacı Vekili; yerel Mahkemece davalı… yönünden davanın reddine dair karar usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu çeklerin müvekkili tarafından davalı …. ile müvekkili arasındaki sözleşme/ ticari ilişkiye istinadenr teminat olarak verildiğini, davalı ….nin sözleşme ile üstlendiği tedarik işini gerçekleştiremediğini, müvekkiline karşı yükümlülüklerini ifa edemediğini, müvekkilden alınan çeklerden ötürü hiç bir alacakları olmadığını da kabul ettiğini, müvekkili çekin iadesini istemişse de çekin kullandıkları kredilere teminat olarak rehin cirosu ile davalı bankaya verdiklerini ve bankadan geri alamadıklarını ve bu sebeple iade edemediklerini belirttiklerini, dava konusu olan çekin diğer davalı bankaya …nin kredilerinden ötürü, rehin cirosu ile teminat olarak verildiğini, bu hususun davalı bankaya ait sistem çıktısından, banka kayıtlarından açıkça anlaşıldığını, banka kayıtlarında çeklerle ilgili açıkça teminat ibaresi bulunduğunu, davalı…. tarafından dosyaya sunulan beyanlarda açıkça, çeklerin rehin cirosu ile kredi teminatı olarak davalı bankaya verdiğini belirttiğini, TTK hükümleri gereğince ve yerleşik Yargıtay kararları gereğince çekte rehin cirosunun geçersiz olduğunu, bu anlamda açıkça veya gizli rehin yolu ile çeki kullandırdığı krediden ötürü teminat olarak alan, elinde tutan bankaların yetkili hamil olamayacağını, bilirkişi raporunda da çekin bankaya teminat olarak verildiğinin belirtildiğini, buna rağmen sadece dava konusu çekin üzerinde teminat ya da rehin ibarelerini aramanın hukuka ve kanunun düzenleniş amacına aykırılık teşkil ettiğini, dava konusu çeki bankaya teslim edenin müvekkili şirket olmadığını olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması talebiyle istinaf başvurusunda bulunmuştur.

İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.

Dava, menfi tespit talebine ilişkindir.

Dava konusu uyuşmazlık; icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında çeke dayalı kambiyo takibi yapan davalı bankanın çeki rehin cirosu ile devralmak suretiyle yetkili ve haklı hamil olup olmadığı, bu nedenle davacının davalı bankaya borçlu olup olmadığına ilişkindir.
Davacının istinaf başvurusunun temel gerekçesi davalı bankalardan kullanılan ticari kredilerin teminatı olarak dava konusu çeklerin rehin cirosu ile davalı bankaya teslim edildiği, dolayısıyla çeklerde rehin cirosu geçersiz olduğu için bankaların iyi niyetli meşru hamil olmadığı noktasında toplanmaktadır.
6102 sayılı TTK’nın çekler hakkında da uygulanacak poliçeye ait hükümleri düzenleyen 818.maddesinde rehin cirosuna ilişkin TTK’nın 689. maddesine atıf yapılmamıştır.
Kanun koyucunun bu tercihi bilinçli bir tercih olup, bunun amacı çeklerin kural olarak bir ödeme vasıtası olmasıdır. Özellikle geçici hüküm niteliğinde olan çekin üzerinde yazılı keşide tarihinden önce ödeme için ibrazını yasaklayan 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3.maddesinin 8.bendi uyarınca; “Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması halinde kısmen veya tamamen ödenmemiş olması halinde bu çekle takip yapılamaz. İleri düzenleme tarihi çekle ilgili olarak hukuki takip yapılabilmesi için çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şarttır” hükmü belirli bir süre uygulanacak geçici bir düzenleme olup, kural olarak TTK’nun 795.maddesinin birinci fıkrasına göre, “Çek görüldüğünde ödenir.” Bu nedenle kısa vadeli olarak ödenmesi şart bulunan bir senedin teminat olarak ciro edilmesi uygun görülmemiştir. Zira ibraz edildiğinde tahsil edilip bedeli alınabilecek bir çekin, güvence amaçlı rehin cirosuna tabi tutulması yerinde bulunmamıştır. …
Buna karşılık Çek Kanunu’nun yukarıda yer verilen hükmü gereğince, çekin görüldüğünde ödeneceğine ilişkin TTK 795.madde hükmüne karşılık çekin üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce ibraz edilip ödenmesini engelleyen özel nitelikte ve belirli süreli düzenlemeler ile ticari hayatta hukuken ileri tarihli çek keşidesine yasal olanak tanınmıştır. Dolayısıyla çekin TTK’daki hukuki niteliği gereği ödeme aracı olmasına ilişkin kural, Çek Kanunlarında yapılan değişikliklerle çekin ticari hayatta bir kredi ve borçlanma amacına hizmet etmesine olanak tanımıştır.

Gündelik ticari hayatta 6 ay ila 1 yıl arası veya daha da uzun süreli çek keşide edildiği uygulamada sıkça karşılaşılan hususlardandır. Bunun da ötesinde bankalar tarafından ticari müşterilerine çek karşılığı kredi kullandırılmaktadır.
Rehin cirosuna ilişkin TTK’nun 689.maddesi “(1)Ciro, “bedeli teminattır”, “bedeli rehindir” ibaresini veya rehnetmeyi belirten diğer herhangi bir kaydı içerirse, hamil, poliçeden doğan bütün hakları kullanabilir; fakat kendisi tarafından yapılan bir ciro ancak tahsil cirosu hükmündedir.
(2)Poliçeden sorumlu olanlar, kendileriyle ciranta arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri hamile karşı ileri süremezler; meğerki, hamil poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” hükmü yer almaktadır.
Kural olarak, çekin üzerindeki ciroda “bedeli teminattır”, “bedeli rehindir” şeklinde herhangi bir kayıt ve açıklama bulunmadığı veya TTK’nın 688. maddesi gereğince “bedeli tahsil içindir”, “vekaleten” veya “bedelin başkası adına kabul edileceğini belirten bir şerh ya da sadece vekil etmeyi ifade eden bir kayıt olmadığı”, dolayısıyla tahsil cirosu olmadığı sürece, yapılan her ciro “temlik cirosu”dur. Kısaca, herhangi bir açıklama bulunmadığı takdirde ve ciro edenin sadece isim ve imzasını içeren bir cironun temlik amacıyla yapıldığının kabulü gerekir.
TTK’nın 818. maddesinin TTK’nın rehin cirosuna ilişkin 689. maddesine atıf yapmaması ve bunun kanun koyucunun bilinçli bir tercihi olması nedeniyle rehin cirosunun çeklerde geçersiz olduğu tartışma konusu değildir.
Ancak doktrinde …. tarafından belirtildiği üzere rehin cirosunun aleni (açık rehin cirosu) veya gizli (örtülü) rehin cirosu şeklinde yapılması mümkündür. Özellikle gizli rehin cirosunun, temlik cirosunun ilgililer arasındaki anlaşma ve güven ilişkisine dayalı olarak teminat amacıyla kullanılması, dış görünüş itibariyle temlik cirosu şeklindeki bir cironun, ciro edilene senet üzerinde bir rehin hakkı kazandırdığı durumda, gizli rehin cirosunun sözkonusu olduğu kabul edilmektedir.
Bankalara ciro yolu ile devredilen çeklerdeki cironun “gizli (örtülü) bir rehin cirosu” ile devredilip devredilmediği, tarafların beyanları, ikrar, yemin, banka kayıtları, tarafların ticari defter ve belgeleri, varsa taraflar arasındaki sözleşme hükümleri, çek tevdi bordroları, protokol vb. ilgililer arasındaki özel nitelikli anlaşmalar gözönünde bulundurulmak suretiyle gerçekte teminat amacıyla bir başka deyişle “gizli(örtülü) rehin cirosu” şeklinde bir cironun yapılıp yapılmadığı araştırılmak suretiyle konunun açığa kavuşturulması gerekmektedir.
Bu kapsamda, dosyadaki bilgi ve belgelere göre dava konusu çek üzerinde çekin bankaya teminat amaçlı veya rehin cirosu ile devredildiğine ilişkin herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Çek üzerindeki ciro şekil itibariyle temlik cirosu niteliğindedir. Davalı bankanın savunmasında çekin kullanılan kredinin teminatı olarak alındığına ilişkin herhangi bir kabul ve ikrarı bulunmamaktadır. Banka kayıtlarında yapılan incelemede çekin cari hesap borcundan düşülmek ve bir başka deyişle hesaba alacak olarak kaydedilmek üzere verildiği, dolayısıyla üzerinde yazılı temlik cirosu ile uyumlu olarak ve temlik cirosu niteliğine uygun olarak ödeme amacıyla verildiği, ödeme yapıldığında ise cari hesaptan mahsup edilmek üzere ciro edildiği anlaşılmaktadır.
Bu nedenlerle çekin görünüşte temlik cirosu ile devredilmesine rağmen taraflar arasındaki özel anlaşmalara göre teminat veya rehin amacıyla devredildiğine ilişkin iddianın yazılı veya diğer kesin deliller ile ispatlanamadığı, dava konusu çekin hukuki niteliğine uygun olarak temlik cirosu ile devredildiği ve ödeme amacıyla verildiği, dolayısıyla çeki temlik cirosu ile alan bankanın meşru hamil olduğu, TTK’nın 818.maddesinin atfıyla TTK’nın 687. maddesindeki; “Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” hükmü gereğince, temlik cirosunda keşideci, lehtar veya cirantalar arasındaki kişisel defilerin çekin yasal ve haklı hamiline karşı ileri sürülemeyeceği gözetilerek davanın reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun görüldüğünden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan REDDİNE,
2-İstinaf isteminde bulunan davacı tarafından yatırılması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 49,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
5-HMK’nın 359/3 maddesi uyarınca kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,

HMK’nın 353 ve 362/1-f bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/03/2022


Başkan

(e-imzalıdır)
..
Üye
..
(e-imzalıdır)
..
Üye

(e-imzalıdır)
..
Katip
..
(e-imzalıdır)

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”