Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1131 E. 2022/654 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1131
KARAR NO : 2022/654

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/07/2020
NUMARASI : 2019/795 Esas, 2020/405 Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … -.. .
DAVALI : … – …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. … ..
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 07/04/2022
YAZIM TARİHİ : 07/04/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 07/07/2020 tarih ve 2019/795 esas, 2020/405 karar sayılı kararının istinaf incelemesi davalı vekilince istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili; davalının … İcra Dairesi’nin …. esas sayılı icra dosyası ile aleyhinde icra takibi başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, davalı ile aralarında takip konusu çek nedeni ile hukuki ve ticari bir ilişki olmadığını, ayrıca çekteki imzanın kendisine ait olmadığını belirterek, öncelikle karar kesinleşinceye kadar icra takibinin durdurulmasına, çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve davalının %20 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili, davacının iddialarının asılsız ve gerçekten uzak olduğunu, davacının 2006 yılında başlatılan takip nedeniyle adli makamlara suç duyurusunda dahi bulunmadığını, bu nedenlerle davanın reddi ile davacının %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesini istenmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, davacının …. İcra Dairesi’nin …Esas sayılı icra takip dosyasından davacıya … tarihinde gönderilen ödeme emrine itiraz etmediği, 2012 yılından itibaren çalıştığı çeşitli iş yerlerinde maaşına haciz işleminin uygulandığı, 2014 yılına kadar davacının maaşına haciz konularak tahsilatların yapıldığı, 2014 yılında iş bu menfi tespit davasının açıldığı, icra takibinden 8 yıl sonra çekteki imzaya itiraz edilerek davanın açılmasında davacının samimi olmadığı, davacının imzaya itiraz ettiği ancak takibe konu çekin nerede olduğunun bilinmediği, bankalara yazılan müzekkerelere ise çekin imha edilmiş olabileceği şeklinde cevaplar verilmesi sebebiyle imza incelemesi yaptırılamadığı, imzanın borçluya ait olduğunun ispat yükünün alacaklıda bulunmasına rağmen davanın, takipten yıllar sonra açıldığı, çekin muhafazasının zorlaşacağı ve bankalarca imha edilmiş olacağı hususları göz önüne alındığında, davalı alacaklının ispat yükünün önü kapatılmış olduğu, davacı borçlunun belli bir süre borcun bir kısmını ödedikten sonra, (takipten 8 yıl sonra) menfi tespit davası açmasının hakkaniyetli ve samimi olmadığı gerekçesi ile davanın ve davalının kötü niyet tazminat talebinin reddi ile icra takibinin durdurulmaması sebebiyle kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiş, davacı tarafın istinaf başvurusu üzerine dosya Dairemize gönderilmiş, Dairemizin 03/10/2019 tarih, 2018/1088 esas, 2019/1138 karar sayılı ilamı ile; “…Menfi tespit davalarında, ispat yükü kural olarak davalıya (alacaklıya) ait ise de, kambiyo senetlerine karşı açılacak menfi tespit davalarında ispat yükü davacıya aittir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ispat yükü başlıklı 190. maddesinde; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Somut olayda menfi tespit davası açan davacı, davalı ile aralarındaki hukuki ilişkinin hiç doğmadığını, takibe konu çekteki imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmektedir. Dava konusu çek, takip dosyasında bulunmadığı gibi, alacaklı olan davalı tarafından da mahkemeye sunulmamıştır. Mahkemece bankaya yazılan müzekkerelere de olumlu yanıt alınamamış ve çekin imha edilmiş olabileceği hususu bildirilmiştir.
4721 Sayılı TMK.nun 6.maddesi uyarınca; herkes iddiasını ispatla yükümlüdür.
Eldeki dava da; davacı tarafın, takibe konu çekteki imzanın kendisine ait bulunmadığını ileri sürmesine, çekin dosya kapsamında yer almamasına ve davalı alacaklı tarafça sunulmamasına göre, yukarıda anılan madde uyarınca ispat yükü davalı alacaklıya düşer.
Bu itibarla, mahkemece, ispat yükünün davalı-alacaklı da bulunduğu hususu göz ardı edilerek davacı tarafça, ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi; mahkemece, ispat yükü kendisinde olan davalıya yemin hakkını kullanıp kullanmayacağı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine…” şeklinde karar verilmiş, yeniden yapılan yargılama neticesinde; davanın, takibe konu çekteki imzanın davacıya ait olmadığından bahisle açılmış menfi tespit davası olup, Bölge Adliye Mahkemesinin ilamına göre ispat yükü davalıda olduğundan ve davaya konu çek aradan uzun yıllar geçmesi sebebiyle imha edildiğinden, davalı tarafça çek aslı ibraz edilmediği, ancak davacıya yemin teklif edildiği, son celsede davacı asılın, takibe konu çekteki imzanın kendisine ait olmadığı yönünde yemin ettiği ve HMK 225 vd. maddeleri gereğince iddiasını ispatlamış sayıldığı gerekçesiyle davasının kabulüne, ayrıca davaya konu takibin açıkça kötüniyetli yapıldığı davacı tarafça ispatlanmadığından, aksine davacı tarafça yıllarca takibe konu borç ödendiğinden ve 8 yıl sonra bu dava açıldığından davalının kötüniyetinden bahsedilmeyeceği, buna göre kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı vekili, her ne kadar menfi tespit davalarında ispat külfeti davalı/ alacaklıda ise de; davacı/ borçlunun kötüniyetli olduğu tüm dosya kapsamı ile sabit olduğundan, eldeki somut davada ispat külfetinin davacı/ borçluda olması gerektiğini, hukuk düzeninin kötüniyeti hiçbir zaman korumayacağını, davalı/ alacaklı müvekkili tarafından, davacı/ borçlu aleyhinde … İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı icra takip dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takip talebinde tevdi edilen senet/borcun sebebi kısmında 25.000 TL bedelli hatır çeklerinden doğan alacak ibaresinin yer aldığını, takip dosyasında davacı/ borçluya… tarihinde ödeme emri gönderildiğini, davacı/ borçlunun borca itiraz etmediğinden hakkında yapılan icra takibi kesinleşmiş haciz işlemleri yapıldığını, aleyhinde çek’e dayalı icra takibi yapıldığını öğrenmesine rağmen davacı/borçlu herhangi bir yasal yola başvurmadığını, 2012 yılından itibaren çalıştığı iş yerlerinde maaş haczi uygulanarak borcun bir kısmının tahsil edildiğini, davacının 2006 yılında gönderilen bu ödeme emrine itiraz hakkı mevcut olmasına rağmen itiraz etmediğini, takip nedeniyle adli makamlara suç duyurusunda bulunmadığını, haciz işlemi yapılırken borcu olmadığı yönünde dava açmayan davacının takipten 8 yıl sonra dava açmasının iyi niyetli ve dürüst olmadığını ortaya koyduğunu, davacının yıllarca itiraz etmeden maaşının bir kısmı ile borcu ödemesinin kesinlikle borcun varlığını kabul anlamına geldiğini, davacının, eldeki davayı açmak için çeklerin imha edilmesini ve mahkemeye gönderilmesinin imkansız hale gelmesini beklediğini, davacının bu davranışının dürüstlük ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu, menfi tespit davalarında ispat yükü alacaklıda ise de, bu kural ancak davacının iyiniyetli ve dürüst davranması durumunda uygulanabilir olduğunu, davacının, çekin bankaya ibrazından yıllar sonra dava açarak çek aslına ulaşılmasının imkansız olduğunu bildiği için borca ve imzaya itiraz ettiğini, davacı kötüniyetli davrandığından ve ispat araçlarının yok edilmesinin ardından eldeki davayı açtığından kesinlikle ispat külfetinin davacıya geçtiğini, davacının borcun dayanağını oluşturan çek aslına ulaşılamayacağını bildiğinden çekin üzerindeki imzasına itiraz ettiğini, bu nedenle kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, tüm dosya kapsamından; karar gerekçe içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde mahkemece delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 1.707,75 TL harçtan peşin alınan 426,94 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.280,81 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
5-HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
HMK’nin 353 ve 362/1-a bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/04/2022


Başkan


Üye


Üye


Katip

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”