Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1085 E. 2022/458 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 11. HUKUK DAİRESİ …
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1085
KARAR NO : 2022/458

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE :..
ÜYE : ..
KATİP : ..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/03/2020
NUMARASI : 2018/1471 Esas, 2020/293 Karar
DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. …

Av. ..

Av… …
VEKİLİ : Av…
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 16/03/2022
YAZIM TARİHİ : 16/03/2022

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 02/03/2020 tarih ve 2018/1471 Esas, 2020/293 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında … tarihinde akdedilen satış onay formu sözleşmesine istinaden sözleşmede belirtilen koşullarda iplik teslimatı konusunda bir ticari ilişki başladığını, ilk başlarda peşin olarak sözleşmeler yapıldığını ve ödemelerin havale/EFT yolu ile davacı müvekkilinin hesaplarına eksiksiz yapıldığını, ilerleyen süre içerisinde vadeli alım yapmak istenmesi üzerine satış onay formları vadeli satımlar için düzenlendiğini ve taraflarca imza altına alındığını, davacı müvekkil şirket ile advalı şirket arasında gerçekleşen ticari ilişkinin son çeklerinin ödenmesi üzerine davacı müvekkili şirket oluşan kur farkını hesap ekstresi ve kesilen fatura ile davalı şirkete gönderdiğini davalışirket yetkilisi aracılığı ile Bakırköy ….. Noterliğinin …yevmiye numaralı ihtarnamesi ile faturayı kabul etmediğini bildirmesi üzerine müvekkili şirket vekili olarak … İcra Müdürlüğünce …. esas sayılı takip dosyası ile icra takibinin başlatıldığını bu takip iel gönderilen ödeme emrine advalı vekili aracılığı ile borcu olmadığına dair cevap verildiğini ve davalı tarafın haksız ve kötü niyetli olarak itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, bu nedenle borçlunun itirazının iptaline, haksız itirazdan dolay borçlunun alacağın % 20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin örme kumaş imalatı ve ticareti ile iştigal ettiğinden kumaş imalatında kullanmak üzere davacı şirketten ….. yıllarında muhtelif zamanlarda iplik satın aldığını ve bedelini ödediğini, davacı şirketin icra takibeni konu ödeme emrinde 10.787,37 USD alacak talebinde bulunduğunu açıklama kısmında da alacağın ….tarihli usd faturalar cari hesap alacağından doğduğunu beyan ettiğini ticari ilişkide usd faturaları keşide edilmediği gibi cari hesap da USD üzerinden tutulmadığını, müvekkili şirketin davacının iddiasına dayanak teşkil eden bir borcunun bulunmadığını bu nedenle söz konusu davanın hukuki dayanaktan yoksun kötü niyetli olarak açıldığını davacı tarafın % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına çarptırılması gerektiğini belirterek haksız ve mesnetsiz olarak açılan davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; “…Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 07.03.2013 tarih 2012/13201E. 2013/4324 K. Sayılı ilamında da açıklandığı üzere ” özetle ….Tarafların kabulünde olan sipariş formlarında dolarla yapılan satışlarda ödemenin yapıldığı günkü ….kurunun geçerli olduğu, vadeli satışlardaki kur farkının faturalaşıp havale ile kapatılacağı belirtilmiştir. Bu durumda, kural olarak kur farkı istenebilmesi mümkün ise de somut olayda dava konusu mal bedeline karşılık TL.üzerinden düzenlenen çekler verilmiştir. Çek bir ödeme vasıtası olup, ibrazında tahsil imkanı bulunduğundan verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek çek bedellerinin taraflarca kararlaştırıldığının ve döviz üzerinden çek düzenlenmesi mümkün iken TL.olarak çek alan davacının artık kur farkı isteyemeyeceğinin kabulü gerekir. Mahkemece, delillerin değerlendirilmesinde bu yönde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” Taraflar arasındaki alışverişte ödemelerin TL. üzerinden ve çek ile ödediği daha önceki alışverişlerin de aynı şekilde çek ile yapıldığı ve davaya konu edilen takibe konu fatura dışında taraf ticari defterlerine kayıtlı bir faturanında bulunmadığı,Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 10.02.2016 tarih ve 2015/11192 E. 2016/2067K sayılı ilamında özetle ” Taraflar arasındaki uyuşmazlık kur farkı alacağından kaynaklanmaktadır. Davacı tarafından düzenlenen faturaların ….. cinsinden olduğu görülmekle kural olarak kur farkı istenebilmesi mümkün ise de; dava konusu uyuşmazlıkta davalının çekle ödemede bulunduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Çek bir ödeme vasıtası olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi, bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabilir. Buna rağmen, ödemeyi Türk Lirası üzerinden çek olarak kabul eden davacının bu aşamadan sonra kur farkı isteyemeyeceğinin kabulü gerekirken, mahkemece delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklinde kararından da anlaşıldığı üzere, Davacının ticari defterlerinde tahsilatlarının Çekler ile yapıldığının anlaşılması karşısında tüm dosya kapsamı toplanan deliller ,alınan bilirkişi raporu ve emsal Yüksek Mahkeme kararları birlikte değerlendirildiğinde davacının davalıdan kur farkı isteyemeyeceği kanaatine varılmakla davacının davasının reddini karar vermek gerekmiş ,davalının kötü niyet tazminatı talebinin şartlarının oluşmadığı davacının kötü niyetli olduğu hususunun dosya kapsamına göre ispatlanamadığından davalının talebinin de reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle davanın reddine, davalı vekilinin kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; usul ve yasalara aykırı olarak yapılan eksik inceleme sonucu davalarının reddedildiğini, delil başlangıcı taleplerinin reddedildiğini, senetle ispat zorunluluğu bulunan hallerde yine 6100 sayılı HMK m. 202 gereğince “delil başlangıcı” bulunursa artık karşı tarafın muvafakati olmasa dahi tanık dinlenebileceğini ve hatta her türlü delilin sunulabileceğini, delil başlangıcının ne olduğunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 202. maddesinin 2. fıkrasında düzenlendiğini, buna göre; delil başlangıcı, iddia konusu hukukî işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukukî işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olduğunu, delil başlangıcından söz edebilmek için, her şeyden önce, ortada bir ‘belge’nin bulunması gerektiğini, belgenin ne olduğunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 199. maddesinde düzenlendiğini, bir belgenin delil başlangıcı kabul edilebilmesinin ikinci koşulunun, onun “iddia konusu hukukî işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukukî işlemi muhtemel göstermesi” olduğunu, üçüncü unsurunun ise yukarıdaki nitelikleri taşıyan belgenin “kendisine karşı ileri sürülen kimse veya onun temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş” olması olduğunu, delil başlangıcının tüm koşulları bulunmasına rağmen yerel mahkemece tanık olarak davalı firma çalışanı …..’in dinlenmemiş olmasının usul yönünden eksik inceleme yapılmasına sebep olduğunu ve maddi gerçeğe ulaşmalarının engellendiğini, esas yönünden ise; davacı müvekkilinin TL çek kabulü için itirazi kayıt koyduğunu, itirazi kaydın kabul edildiğinin davalı firma satınalma müdürü….. tarafından beyan ve imza ile onaylandığını, kur farkı talep edileceğinin taraflar arasında atılan imzalar ile kararlaştırıldığını, bu hususun yerel mahkemece gözetilmeden karar verildiğini, çekin bir ödeme aracı olduğunu, 6102 sayılı TTK Madde 795 (2) uyarınca çekin düzenlenme günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibrazının mümkün olup bu şekilde ibraz olunan çekin ibraz günü ödeneceğinin düzenlendiğini, ancak Çek Kanunu’nun Geçici Madde 3(5) hükmü ile söz konusu düzenlemenin 31 Aralık 2017 tarihine kadar ertelenerek bu tarihe kadar çekin, üzerinde yazılı düzenlenme tarihinden önce ödenmek üzere bankaya ibraz edilemeyeceğinin düzenlendiğini, işbu erteleme hükmünün 7061 Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Madde 100 uyarınca 31 Aralık 2020 tarihine kadar uzatıldığını, böylece 31 Aralık 2020 tarihine kadar çek üzerindeki düzenleme tarihinden önce çekin bankaya ibrazının mümkün olmayacağını, bankaya ibraz edilse bile banka tarafından ödeme yapılmayacağını belirterek, açıklanan bu nedenlerle yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HMK’nın 353. maddesine göre inceleme yapıldığından duruşma açılmamıştır.
İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf edenin sıfatı, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı tarafça kur farkı faturasından kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili için ilamsız icra takibinde bulunulmuş, davalının itirazı üzerine duran takibin devamı için eldeki itirazın iptali davası açılmıştır.
Mahkemece, çekle yapılan ödemeler davacı tarafından kabul edildiğinden kur farkı talep edilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Tarafların ticari defterleri incelenmiş olup 2017-2018 yıllarında ticari ilişki içinde bulundukları sabittir. Dava konusu kur farkı faturası davalının ticari defterlerine işlenmemiş ve faturaya itiraz edilmiştir.
Eldeki dava 12/12/2018 tarihinde açılmıştır. Dava dilekçesi ekinde sunulmayan, davacının 12/04/2019 tarihli dilekçesine eklenen cari işlem raporlarında, davalı şirketi temsilen …..’in TL çek gönderilmesi durumunda kur farkı talep edilebileceği konusunda mutabık olduklarına dair imzalı beyanı bulunduğu öne sürülmüştür. 6102 sayılı TTK’nın 28/2/2018 tarihli 7101 sayılı Kanun’un 61. Maddesi ile değişik 4. Maddesi uyarınca dava, basit yargılama usulüne tabi olup 6100 sayılı HMK’nın 318. Maddesinde basit yargılama usulünde delillerin ikamesi ” Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadır.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu nedenle somut olayda dava dilekçesi ekinde sunulmayan, ….’in imzasını taşıdığı belirtilen ancak davalı tarafça kabul ve öne sürülmesine muvafakat edilmeyen belgelere ispat vesikası olarak dayanılması mümkün değildir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08.12.2020 tarih, 2020/2682 Esas, 2020/5731 Karar sayılı Kararında; “Dava, kur farkı ve cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan bedel yabancı para cinsinden olup, davacı, alacağının tahsili için davalı tarafından verilen TL cinsinden düzenlenen çekleri teslim almış olmakla, çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çek üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı talep edemez. Davacı tüm alacağının bu bedel üzerinden ödenmesini kabul etmiş bulunmaktadır. Bu nedenle davanın reddi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. ” biçiminde vurgulandığı üzere somut olayda da davacı, alacağının tahsili için davalı tarafından verilen TL cinsinden düzenlenen çekleri teslim almış olmakla, çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çek üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı talep edemez.
Hal böyle olunca, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harç mahsup edilerek bakiye 26,30 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
5-HMK’nın 359/3 maddesi uyarınca kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
HMK’nin 353 ve 362/1-a bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/03/2022


Başkan

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye
..
e-imzalıdır.
..
Katip
..
e-imzalıdır.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”