Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/2107 E. 2021/1313 K. 22.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2107
KARAR NO : 2021/1313

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/06/2019
NUMARASI : 2018/1022 E., 2019/911 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 22/09/2021
YAZIM TARİHİ : 22/09/2021

Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 2018/1022 Esas, 2019/911 Karar sayılı dosyasında verilen 21/06/2019 tarihli kararın istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında süregelen ticari ilişki kapsamında, davacının davalıya sattığı mal karşılığında ondan vadeli çekler aldığını ve tarafların vade farkı ödeneceği konusunda şifahi olarak anlaştıklarını, nitekim davalının bu zamana kadar vade farkından kaynaklı borcunu ödediğini, ancak…. tarih ve 3.407,84 TL bedelli, ….tarih ve 7.487,10 TL bedelli, …. tarih ve 2.725,80 TL bedelli vade farkı faturalarını ödemeye yanaşmadığını, kendisine çekilen ihtarın da sonuçsuz kaldığını, ayrıca …. tarihli asıl faturanın 1.767,07 TL’sinin ödenmediğini ileri sürerek bakiye asıl ile bakiye vade farklarına ilişkin para alacağının ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin ikametgahının …’de olduğunu, taraflar arasında vade farkına yönelik yazılı bir sözleşmenin veya bu hususta mutad bir uygulamanın bulunmadığını, davanın yetkisizlik kararı verilerek ….Mahkemelerinde gönderilmesinin gerektiğini, müvekkili firmaca davalıdan alınan malların tamamının bedelinin çek olarak ödendiğini, verilen çeklerden müvekkili şirkete geri dönen herhangi bir çekin olmadığını, taraflar arasında vade farkı ile ilgili yazılı veya sözlü bir sözleşme bulunmadığı gibi bu konuda teamül halini almış fiili bir uygulamanın da bulunmadığını, davacı yanın usuli olarak düzenlediği içeriği gerçeği yansıtmayan faturaları Tebligat kanunu aykırı şekilde müvekkili şirkete tebliğ ederek hak kazanmaya çalıştığını, davacı yanın önceki alışverişlere ilişkin vade farkı faturalarının müvekkili şirketçe herhangi bir itirazı kayıt olmaksızın ödendiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, “…faturalardaki, aylık % 3 vade farkı uygulanır ibaresinin tek başına vade farkı uygulanması için yeterli olmadığı ve faturalara itiraz edilmemiş olmasının vade farkını kabul anlamına gelmeyeceği (Bkz: Yargıtay 19. HD.nin 01/02/2018 tarih ve 15270/329 sayılı kararı) değerlendirilmiş, ispat edilemeyen davanın reddine” karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, dava açılmadan önce taraflarınca davalı tarafa noter kanalı ile …. tarihinde 15.387,74 TL bakiye borcun ödenmesi yönünde ihtar gönderildiğini, davalı tarafça faturalara itiraz edilmediği halde ihtara itiraz edildiği için bu davanın açıldığını, davalı tarafın ihtardan sonra söz konusu miktarı ödediği, müvekkili şirketin çalıştığı bankanın söz konusu ödemeyi geç bildirmesi nedeniyle davadan sonra muttali olunduğu ve defterlere işlendiğini, bu durumun müvekkili şirkete ait ticari defter ve kayıtların mevcut olduğunu, vade farkına ilişkin faturaların dayandığı asıl borca ilişkin faturalar ve bunlara ilişkin çeklerin incelendiğinde müvekkili şirketin esas borcuna ilişkin faturaların davalı tarafa gönderildiği, söz konusu faturaların en alt kutucuğunda “ödeme vadesi fatura tarihinden itibaren 120 gündür. Vadesinde ödenmeyen faturalar için %3 vade farkı uygulanacaktır.” ibaresinin yazdığını, esas faturalarda vade farkı uygulanacağının açıkça ifade edildiğini, davalı tarafa söz konusu esas faturaların gönderildiği, davalı tarafça söz konusu faturalara itirazda bulunulmadığını, davalı tarafın söz konusu faturaları vergi dairesine bildirip KDV’lerini aldığını, yerel mahkemece beyanlarının dikkate alınmayarak eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulduğunu, bilirkişilerin bildirmiş oldukları görüşleri kabul etmediklerini, bilirkişilerce eksik ve tamamen davalı tarafın kendilerine sunmuş oldukları belgeler doğrultusunda inceleme yapıldığını, müvekkili şirket defterleri üzerinde yapılan incelemeye ilişkin 04/02/2019 tarihli bilirkişi raporunda da söz konusu vade farkı faturalarının müvekkili şirketin ticari şirketin defterlerine işlenmiş olup, davalı tarafa gönderildiğini, ancak davalı tarafça ödeme yapılmadığını belirterek yerel mahkemece verilen kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
HMK’nın 353.maddesine göre inceleme yapıldığından duruşma açılmamıştır.
İnceleme 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinin belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların bulunup bulunmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı vekilininin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, bakiye fatura alacağı ve vade farkına ilişkin alacak davasıdır.
Taraflar arasında alım satıma dayalı ticari ilişki bulunmaktadır. Davacı yanın iddiası; davalıdan asıl faturadan kaynaklanan bakiye alacağının bulunduğu ve taraflar arasında geç ödenen fatura bedelleri nedeniyle davalının vade farklarını ödeyeceğine ilişkin şifahi bir sözleşmenin bulunduğu yönündedir. Davacı yan … tarihli asıl faturadan kaynaklanan 1.767,07TL alacak bakiyesi ile vade farkı nedeniyle tanzim edilen … tarih 2.725,80TL bedelli, … tarih 7.487,10TL bedelli ve …tarih 3.407,84 TL bedelli fatura bedelleri toplamı olan 15.387,81TL. nin tahsili talebi ile eldeki davayı açmıştır. Davalı vekili; vade farkının yazılı bir sözleşme ile kararlaştırılması gerektiğini, yazılı bir sözleşme bulunmasa bile taraflar arasında alışılagelmiş bir şekilde bu yönde bir uygulamanın bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Her iki tarafın ticari defterleri incelenmiş, davacının davalıdan dava tarihi itibariyle 0,15 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Mahkeme kararında da ifade edildiği gibi; taraflar arasındaki ticari işlem hacmi değerlendirildiğinde davacı bakımından bu miktarın bir öneminin olmadığı aşikardır. Bununla birlikte davacı yanın talep ettiği vade farkı alacağına değinmek gerekirse; Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 25/10/2017 Tarih 13496/7273 ve 01/02/2018 tarih 15270/329 sayılı kararlarında değinildiği gibi; vade farkı istenebilmesi için taraflar arasında bu konuda yazılı bir sözleşme bulunması veya teamül halini almış fiili bir uygulamanın mevcut olması gerekir. Vade farkı alacağını ihtiva eden bir fatura düzenlenip davalı tarafa tebliğ edilmesi ve süresinde bu faturaya itiraz edilmemiş olması yukarıda belirtilen şartların gerçekleştirilmemesi halinde tek başına vade farkı istenebileceği sonucunu doğurmaz. Taraflar arasında vade farkı alacağının talep edilebileceğine dair yazılı bir sözleşme olmadığı gibi; ticari defter ve belgelerin incelenmesinden taraflar arasındaki ticari ilişkide bu yönde bir teamül de olmadığı görülmüştür.
Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, toplanan delillere ve özellikle dairemizce de usul ve yasaya uygun görülen bilirkişi raporuna göre davacnın davalıdan alacaklı olduğu yönündeki iddiasını ispatlayamadığı, buna göre delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan REDDİNE,
2-İstinaf isteminde bulunan davacı tarafından yatırılması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
5-HMK’nın 359/3 maddesi uyarınca kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
HMK’nin 353 ve 362/1-a bendi uyarınca kesin olmak üzere 22/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi. 22/09/2021


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR. “5070 Sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”